Kadınların kısmi zamanlı çalışmayı seçmesi, gerçekten kadınların özgür iradeleriyle yaptıkları bir seçim mi, yoksa dayatılan ev ve bakım emeğinin kadınlara başka bir seçenek bırakmamasından mı kaynaklanıyor? Örneğin, kamu kreşlerinin özelleştirildiği, mevcut çalışan ücretlerinin yüksek kreş ve bakıcı giderlerini karşılamaya yetmediği ve erkeklerin ev içinde hiçbir sorumluluk üstlenmediği toplumsal bir iklimde kadınların evden, kısmı zamanlı işlerde daha kısa süreli ve düşük ücretlerde çalışması gerçek bir seçim olarak değerlendirilebilir mi? Kısmi zamanlı çalışmanın güvenceli hale getirilmesi, tam zamanlı güvenceli işlerin getirdiği avantajların yerini alabilir mi, kadınların aileye olan bağımlılıklarını aşındırarak, kadınları ücretsiz ve ücretli iş yükümlülüklerinin kıskacından kurtarabilir mi? Bu soruları, AKP hükümetinin de zaman zaman referans verdiği, iş ve aileyi uyumlaştırma politikalarıyla birlikte güvenceli esnekliğin de bir norm haline gelmeye başladığı Avrupa ülkelerinden örneklerle cevaplayalım.
Britinya
Kamusal, ücretsiz bakım hizmetlerinin Türkiye’deki gibi sınırlı olduğu ve yine benzer şekilde çalışma yaşamında uzun mesai kültürünün baskın olduğu Britanya’da Resolution Foundation tarafından kısmi zamanlı çalışan kadınlar üzerine 2012’de yapılan araştırmaya göre, çocuk bakımının yüksek maliyetli olması, çok sayıda kadının kısmi zamanlı çalışmayı tercih etmesinin en önemli nedeni. Britanya’da ebeveynler net hane gelirlerinin %33’ünü çocuk bakımına harcarken, bu konuda OECD ortalaması %13. Küçük çocukları olan kısmi zamanlı çalışan kadınların %70’i kısmi zamanlı çalışmayı “seçtiklerini” ifade ediyor. Ancak, bu kadınların neredeyse tamamı (%93) çocuk doğurmadan önce tam zamanlı çalışan kadınlar, ayrıca yaklaşık 2/3’ü (% 67) çocuklar büyüyünce tam zamanlı çalışmaya dönmek istediklerini söylüyor. Bunun özgür bir seçim olarak yorumlanması noktasında ise, gelir grupları arasında büyük farklılıklar var. Düşük ve orta düzeyde gelire sahip kadınların üçte birinden fazlası ve sosyal yardım alan kadınların beşte ikisi kısmi zamanlı çalışmanın bir seçim olmadığını belirtiyor. Cevapların gelir gruplarına göre büyük ölçüde farklılık göstermesi büyük oranda çocuk bakımının yüksek maliyetli olmasından kaynaklanıyor. Ortalama gelir düzeyinin altındaki ailelerin yaşadığı ekonomik zorluk, bu kadınların seçimlerinin zorunlu olduğunu ve ekonomik olarak daha faydalı olduğunu düşünürlerse daha uzun mesai yapmak istediklerini gösteriyor. Ancak, çocuk bakımı masraflarının yüksek olması nedeniyle tam zamanlı çalışmak ekonomik olarak faydalı görünmüyor. Ayrıca, düşük ve orta seviyede gelire sahip kadınlar daha düşük beceri gerektiren, dolayısıyla daha düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Yüksek gelirli kadınlar ise, beceri ve eğitim seviyelerine uygun, kısmi zamanlı bir iş bulmakta zorlanıyor, bunun nedeni Türkiye’ye benzer bir şekilde Britanya’da da kısmi zamanlı işlerin genellikle düşük ücretli, düşük beceri gerektiren sektörlerde yoğunlaşmış olması.
Norveç
Peki, kısmi zamanlı çalışmanın güvenceli olması, tam zamanlı çalışmanın getirdiği avantajların yerini alabilir mi? Kısmi çalışmanın güvenceli olduğu ve çocuk bakım hizmetlerinin maliyetli olmadığı ülkelerden Norveç’teki Sendikalar Konfederasyonu’na göre, kısmi zamanlı çalışma kadınların iş ve aile yaşamında karşılaştıkları sorunları çözmüyor. Norveç’te çocuklu kadınların tam zamanlı işlere dönmesi Britanya’da olduğundan daha kolay, ancak bu durum ülkedeki en düşük ücrete sahip çalışanların % 90’ının kadınlardan oluşmasını engellemiyor, bunun nedeni de kadınların düşük ücretli kısmi zamanlı işlerde yoğunlaşmış olması. Bu durum emeklilik maaşlarını da etkiliyor, kadınlar emeklilik hakkına erişmek için 60’lı yaşlarında daha çok çalışmak zorunda kalıyorlar. Kadınların iş ve aile sorumluluklarının yarattığı basıncın kısmi zamanlı çalışmayla azalacağı iddiasına karşın, Norveç’te tam zamanlı çalışan kadınların %90’ı işlerinden memnun, nitekim kadınların tam zamanlı çalışmaları erkeklerin aile içi yükleri daha fazla paylaşmalarını sağlıyor. Türkiye’de ne kadar mümkün olur bilinmez, ama en azından bazı ülkelerde kadınların tam zamanlı çalışmaları aile içindeki yüklerinin azalmasına yol açıyor.
Hollanda
Hollanda’da ise kısmi zamanlı işler her seviyede ve nitelikte bulunabiliyor ve büyük ölçekli bir ücret düşüşü söz konusu değil, ancak sınırlı kariyer seçeneğinin olması ücretleri otomatik olarak etkileyen bir faktör. Güvenceli esneklik uygulaması Hollanda’da kadın istihdamını artırmakla birlikte, kadınlara sunulan işlerin genellikle kısmi zamanlı işlerle sınırlı olması ve kamusal çocuk bakımı hizmetinin olmaması kadınların tamamen özgür bir tercihe sahip olmasının önünde bir engel. Hollanda’da kısmi zamanlı istihdam yasalarla güvence altına alınmış olmasına ve görünürde bir ücret düşüşü olmamasına rağmen, kadınların ekonomik bağımlılığı hala sürüyor ve çok az sayıda kadın aldıkları ücretle tek başlarına geçimlerini sağlayabiliyor. Bu örnekleri, hükümetin de atıfta bulunduğu Fransa, Danimarka gibi ülkelerle çoğaltabiliriz, ancak unutmamak gerekir ki bu ülkelerde kamusal bakım hizmetlerinin alanı Türkiye’den çok daha geniş ve çok daha fazla sayıda kadın bundan faydalanabiliyor, buna rağmen hiçbir Avrupa ülkesinde, kısmi zamanlı çalışma tam zamanlı çalışmanın avantajlarını sağlayamıyor.
Vasıflı ya da Vasıfsız: Sonuçlar Değişmiyor
Kadınların çalışma konusundaki tercihlerini (ya da zorunlu bırakılmalarını) etkileyen faktörleri, emek piyasasının yapısı, kadınların aile içindeki yüklerini azaltabilecek kamusal bakım hizmetlerinin varlığı (ya da yokluğu/sınırlılığı) ve hane içindeki patriyarkal ilişkiler/ev ve bakım emeğinin paylaşımı olarak özetleyebiliriz. Her ne kadar bakıma muhtaç bir çocuğa sahip olmanın sonuçları ülkeler arasında değişiklik gösterse de, çocuklu kadınların tam zamanlı çalışma oranlarının düşmesi neredeyse her yerde değişmeyen bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlar için çocuk sahibi olmanın çalışmama ya da kısmi zamanlı çalışma tercihleri üzerindeki etkisi, emek piyasasında kısmi zamanlı çalışmanın yaygın olduğu ve kamusal bakım hizmetlerinin nispeten daha sınırlı olduğu ülkelerde daha kuvvetli. Yani Türkiye gibi ücretlerin genel olarak düşük olduğu, kadınların emek piyasasında vasıf ve ücret bakımından dezavantajlı olduğu, aile içi yüklerin sınıfsal fark gözetmeksizin kadınların sırtında olduğu ve bakım ücretlerinin oldukça maliyetli olduğu bir ülkede, çalışan annelerin tam zamanlı çalışmadan çekilmeleri neredeyse kaçınılmaz, zaten hükümetin de kadınların seçeneklerini artırıyoruz diye müjdeledikleri kısmi zamanlı çalışma düzenlemeleri, aslında kadınları tek bir seçeneğe mahkum etme amacını taşıyor: Kısmi zamanlı çalışma ile aileye olan bağımlılığın artırılması.
Kısmi zamanlı çalışmanın aile yükümlülüklerinden daha bağımsız ve tercihe bağlı olarak göründüğü ve daha çok yüksek okul mezunu kadınların istihdam edildiği, diğer kısmi zamanlı işlere göre daha vasıflı ve kazanç sağlayıcı işlerin (örn., tercümanlık, proje bazlı çalışma vs.) “bireysel bir tercih” olması nedeniyle ve bu noktadan savunulması da sorgulanabilir, nitekim emek piyasasında kadınlara sunulan işlerin kısmi zamanlı, düşük ücretli işlerle sınırlandırılması gibi genel bir olgu, kadınların istihdam edildiği daha vasıflı sayılan işlerin de niteliğini etkiliyor. Söz konusu vasıflı işlerde çalışan kadınlar da vasıfsız işlerde çalışan kadınlar gibi iş güvencesinden, mesleki ilerleme olanaklarından yoksun, emeklilik hakkına erişmeleri neredeyse imkansız. Zamanı örgütlemek tam zamanlı işlerde olduğundan çok daha zor ve bu durum kadınların aile yükümlülükleri olmasa bile kamusal alanda görünürlüklerini etkileyebiliyor. Ayrıca, kısmi zamanlı çalışmanın dezavantajlarından biri olan ücret düşüklüğü söz konusu nispeten vasıflı işlerde de geçerli, dolayısıyla aileden bağımsız olarak her türlü insani ihtiyacın karşılanabileceği bir yaşam düzeyine erişmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Dahası, kısmi zamanlı çalışmayı bir ara dönem olarak tercih etmiş kadınların sonradan tam zamanlı çalışmaya geçebilme olasılıkları yaş ve deneyim faktörüne de bağlı olarak, tam zamanlı çalışmaya ara vermemiş kadınlara göre çok daha düşük. Elbette her şeyi ekonomik ve istatistiksel açıklamalarla sınırlandıramayız, nitekim tam zamanlı çalışma olasılığı daha yüksek olan ve çocuk bakımı gibi yükümlülüklerle sınırlı olmayan kadınların tam zamanlı çalışmanın tüm avantajlarına rağmen kısmi zamanlı çalışmayı tercih etme nedenlerinden biri olarak kadınların yoğun olmadığı iş kollarındaki eril davranış kodlarının hakimiyeti, teşhir edilemeyen taciz, mobbing vakaları ve bunların kadınları iş yaşamından uzaklaştıran “görünmeyen” etkisini de göz önüne almalıyız. Ayrıca, kadınların çalışmamayı ya da kısmi zamanlı çalışmayı tercih etmesinin toplumsal olarak erkeklere göre daha meşru, daha kabul edilebilir olması da bu tercihin yapılmasında etkili. Tercihin “özgür” ya da “zorunlu” olmasının ötesinde, kısmi zamanlı işlerin niteliği nedeniyle tüm sınıflardan, kategorilerden gelen kadınlar için dezavantajlı sonuçlar söz konusu: Düşük ücret, emeklilik hakkını elde edememe riski, mesleki ilerleme sınırlılıkları, aile içindeyse ev içi yüklerin kadında sabitlenmesi.
Tüm bu nedenlerden ötürü, “kadınlar güvenceli olduğu sürece kısmi süreli çalışmayı tercih edebilir” önermesi başlı başına sorunlu bir önerme. Nitekim, hükümetin bunu sermaye ve patriyarkanın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde, bir norm olarak yerleştirmek istemesinden dolayı ortada kadınların tercih edebileceği bir seçenek çeşitliliği kalmayacak. Ayrıca, kısmi zamanlı işler –güvenceli olsa bile- kadınların bağımlılığını otomatik olarak artıran bir niteliğe sahip. Bunun yerine, güvenceli tam zamanlı çalışma, çalışma saatlerinin tüm çalışanlar için düşürülmesi, doğum sonrası devredilemez babalık izni, ücretsiz işyeri ve mahalle kreşleri gibi politik taleplerde ısrarcı olmamız gerekiyor.
Kaynaklar:
http://www.ccsr.ac.uk/publications/working/2007-06.pdf
http://sciencenordic.com/what-research-says-about-part-time-work
http://www.theguardian.com/commentisfree/2012/nov/08/cost-of-childcare-readers-respond
http://www.coe.int/t/dg3/socialpolicies/socialcohesiondev/source/Trends/Trends-16_en.pdf