Sosyalist Feminist Kolektif’i Sonlandırırken…

Sevgili kadınlar, feminist yoldaşlarımız,

Yaklaşık bir yıldır feminist hareketin içinde SKF’lı kadınlar olarak yer almadık. SFK 8. Kamp tartışmalarında “SFK’yı ve SFK adıyla yapılan tüm faaliyetleri dondurma” kararını almıştık. Kamp sonrası yapılan tek kolektif faaliyet 1 Kasım 2015’te Feminist Politika 28. sayıyı çıkarmak ve dağıtımını yapmak oldu. Ağustos 2015 kampımızı izleyen bir kaç ay boyunca birlikte yola devam edip etmeyeceğimizi tartıştık, sonrasında ise örgütlülüğümüze son verme kararı aldık. Aşağıdaki metin ile bu kararımızı gecikmeyle de olsa sizlere duyuruyoruz. Feminist mücadeleden asla vazgeçmeden, yollarımızın SFK’nın sınırlılıklarını da aşabilen feminist örgütlerde yeniden kesişeceği inancıyla, biricik SFK deneyimimizi noktalıyoruz.

Yaşasın feminist mücadele!

SFK’yı Sonlandırırken…

En başta şunu belirtmemiz gerekir ki; SFK’nın geldiği yerle ilgili tartışma sürecinin gerek iç, gerekse dışa dönük kısmını da katarak, hakkını yeterince veremedik. Bu kimi zaman SFK’dan, kimi zaman tartışma sürecini yürütmeye gönüllü olan bizlerden, kimi zaman da memleket ikliminin yarattığı motivasyonsuzluktan kaynaklandı. Yoksa bu süreci Şubat ayı gibi bitirmeyi planlıyorduk. Yedi aylık bir gecikme ve sarkmanın sorumluluğunu alarak herkesten özür diliyoruz.

Bu metnin şu ön kabulle okunmasını isteriz. Hiçbir metin, özet görevini alan kişilerin niyetlerinden bağımsız olarak, bütünüyle ortak bir yürüyüşü anlatamaz. Ne duyguları tam taşıyabilir, ne de belli bir zaman diliminin özgün şartları nedeniyle süreci tam tarif edebilir. Yazacağımız her şey eksik, yarım ve belki de hatalı olacaktır. Bunun sorumluluğu da bize aittir. Bu metin, ortaklaştırmaya çalıştığımız bir sürece, SFK’nın kocaman geçmişine düştüğümüz küçük bir not… Ve tabii ki de feminist mücadeleye…

SFK’nın geldiği son durumu sizlerle paylaşmadan önce nasıl yola çıktığımızı hatırlatmak isteriz:

“Sosyalist feministlerin, örgütlülükleriyle, politikalarıyla, feminizmin ve çoğulcu feminist mücadelenin önünü kesmeyecek kimi özgün faaliyetleriyle, sistem dışı feminizmi de güçlendireceğine inanıyoruz. Örgütlülüğümüzün temelini de, feminist ilkelerimiz oluşturuyor: Özel alanın politik olduğunu bir an bile unutmamaya çalışan, kadın dayanışmasını merkezine alan, içimizdeki ve dışımızdaki her türlü iktidar biçimi ve hiyerarşi ile kavga eden, karar alma süreçlerinden uygulamaya kadar tüm süreçlerde katılımcılığı öne çıkaran, bizi bir arada tutan olmazsa olmazlarımızdan taviz vermeden feminist temelde çoğulculuk ilkesini savunan bir örgütlülüğe doğru yola çıkıyoruz…” diyerek başlatmıştık Sosyalist Feminist Kolektif olarak sürdürdüğümüz yolculuğa… Yıl 2008’di… Yani geride tam sekiz yıl bıraktık.

Ve yine yola çıkarken çeşitli sınavların bizi beklediğinin bilincinde olarak şöyle dile getirmiştik: “Yaş, bilgi, deneyim farklılıklarımız ve büyük çoğunluğumuzun İstanbul’da yaşıyor olmasının, çeşitli hiyerarşilere yol açma tehlikesini barındırdığını görüyoruz. Buna engel olmak, katılımcı bir yapı oluşturmak, bizi bekleyen çok önemli bir sınav.” Nitekim SFK, sadece kurulduğu şehir olan İstanbul’da değil, zamanla Ankara, İzmir, Eskişehir, Muğla, Adana ve Samsun’da, hatta yurt dışında yaşayan kadınların da dahil olduğu bir yapıya dönüştü.

Örgütsel varoluşumuzun ayaklarından biri, görünür ve örgütlü bir feminist mücadeleyle beraber politik gündemimizi taşıdığımız Feminist Politika dergisi oldu. Dergimiz bizim için hep araçtı ve bu nedenle de feministlere ve kadın mücadelesinden kadınlara hep açık oldu. Yine yola çıkarken şunu dedik: Fon almayacaktık, projelerle yürümeyecektik, varlığımızı kendi imkan ve olanaklarımızla ve dayanışmayla sürdürecektik. Bunu gerçekleştirebildik mi? Gönül rahatlığıyla evet diyebiliriz. Mekanımız da bunun sonucunda oluştu. Sistem dışı feminizm içinde bir bileşendik. Yani politik mücadelesini iktidara karşı da yürüten, lobicilik faaliyeti yürüten feminist mücadeleyi kendisi yürütmeyen ama destekleyen, sokağın değiştirici gücüne inanan, eşitlik değil kurtuluş perspektifiyle hareket eden bir örgütlenmeydik. Kendimizi sistem dışı feminizm içinde bir alternatif olarak görmemeliyiz dedik. Yani farklı farklı feminist örgütlenme ya da güçlenmelere karşı kendini ikame eden politik bir anlayışı savunmadık.

Ama zaman zaman örgütsel kibre kapılmadık değil. Feminist dostlarımızdan “Çok içe kapalı bir yapı olarak görülüyorsunuz/içe kapalısınız” eleştirisini alıyorduk. Sık sık şu hatırlatmayı yapar bulduk kendimizi: Gücümüzü hem başka feminist kadınlar ve gruplarla dayanışmamızdan alacağımızı, hem kendi varlığımızla onlara güç vereceğimizi unutmayalım. Feministler olarak birlikte güçleneceğimize ilişkin bu inancımızı, yani feminist çoğulculuk anlayışımızı da titizlikle korumak zorunda olduğumuzun bilincindeydik.

Uzun soluklu bir mücadele sürecinde belli eşiklerde kendimizle yüzleşmeyi, hedeflerimizle gerçekleştirebildiklerimiz arasındaki farkı, yapabildiklerimizi-yapamadıklarımızı, çıkan sorunları, çözüm olanaklarını çeşitli zeminlerde uzun uzun tartıştık. Ancak birbirimizle yüzleşmeyi ve anlaşmazlıklarımızı aşmayı tam anlamıyla beceremedik. Siyaset yapma alışkanlıklarımız, biçimlerimiz ve farklılıklarımız yer yer gerilimlere yol açtı. Geleceğe iyi bir deneyim metni bırakan bir “Tazelenme” süreci yaşadık. Ama yeterince açık ve şeffaf olamadık.

Her uzun soluklu mücadelede olduğu gibi biz de tüm bu sekiz yıllık deneyimde bazı ayrılıklar, uzaklaşmalar yaşadık. Her ayrılığın, uzaklaşmanın dayanışmamızı, feminist politikamızı eksilttiğini hissettik; bu uzaklaşmaları anlamaya, sonraki süreçleri bu durumları azaltacak şekilde örmeye çalıştık. Bazen birbirimizi anladık, bazen farklı noktalara düştük.

SFK’lı kadınlar olarak birbirimizden farklılaşmamızda Türkiye’de içinden geçtiğimiz siyasi süreçlerin de etkisi oldu muhakkak. Özellikle Gezi direnişini izleyen dönemde, toplumsal muhalefetin bir bileşeni olmakla bağımsız feminist çizgimizi korumak arasındaki dengeyi kurmakta zorluk yaşadığımızı söyleyebiliriz.

Ağustos 2015’te gerçekleştirdiğimiz son kampımızda; yaşadığımız yedi yıllık deneyimin politik ve örgütsel değerlendirmesini yaparak; feminist örgütlenme birikimine bir iz bırakacak “Nasıl bir politik hat?” ve “Nasıl bir feminist örgütlenme?” soruları çerçevesinde bir iç tartışma sürecine girme kararı aldık. Sosyalist Feminist Kolektif kurumsal adıyla yaptığımız tüm faaliyetleri durdurma ve bir örgütlenme olarak SFK’yı dondurma kararı aldığımızı sizinle de paylaşmıştık. Bu süreçte Feminist Politika’yı sadece bir sayı (Kasım 2015) çıkardık. Bu tartışma süreci vesilesiyle SFK’nın kuruluş aşamasından bu yana geçen sürenin birlikte bir tahlilini yapmaya çalıştık. Bu bağlamda, bu tahlili berraklaştıracak ve sonuca ulaşmamıza rehberlik edecek belli başlı sorular etrafında toplantılar gerçekleştirdik. Bu süreçte kimi zaman değişen, kimi zaman çakışan, kimi zaman ise örtüşen politik eğilimlerimizi, politika yapma biçimlerimizi ve ilişki kurma hallerimizi daha görünür kılmayı amaçladık. Bu tartışma süreci sonunda ortak tek bir değerlendirmeye ulaşamayacağımızı biliyorduk. Bu nedenle sizlerle tartıştığımız soruları, bu sorulara verilen kimi tespitleri paylaşmayı daha doğru bulduk. Bu sürecin hedeflediğimiz katılımcılıkla geçmediği notunu da ekleyerek;

– SFK’nın bütünlüklü feminist politika yaparken, her alana (muhalefetin gündemi de dahil) söz söylemesi, her alanla ilgili politika üretmesi gerekli miydi?
– Bütünlüklü politik perspektif ile politika yapmak (beden, barış, kadın emeği, şiddet vs.) örgütlenme modelimize uygun muydu?
– SFK iç işleyişinde ana akım haline gelen eğilimlerin güçlenmesi çoğulculuğumuzu zayıflattı mı?
– Merkezi yanları güçlü olan bir feminist örgütlenme mümkün mü? Ağ örgütlenme modeli kadınlar arasındaki eğilim, yetenek, özel alan farklılıklarını kapsadığı için merkezi yanları güçlü bir feminist örgütlenmeye göre daha mı uygundur?
– Feminist bir örgütlenmede bireylerin özellikleri ne kadar belirleyici oluyor, bundan kaçınmak mümkün mü, bu sorun hangi mekanizmalarla aşılabilir?

Son söz olarak;
SFK mekanı bir feminist mekan olarak zaten hepimizindi, ama artık işleyişini, yükünü, kirasını vs feminist hareketin üstlendiği bir mekana dönüştü. Feminist örgütlenme tartışmaları da bir yandan sürüyor. Örgütler canlı organizmalar gibi biter, ölür. Aslolan hareketin kendisidir. Bizim yolculuğumuzun bütün acı ve tatlı deneyimleriyle hepimizi ve feminizmi güçlendirmesi umudunu güçlü bir şekilde taşıyoruz. Umarız bu tartışmalar/metin bundan sonraki örgütlenmelere küçük de olsa katkı sağlar…

Not: Ek’te üç yıl önce Tazelenme Komisyonu’nun büyük emek ve çabayla yürüttüğü sorunlarımızın tespiti notlarını bulacaksınız. Feminist mücadelemizde birlikte yan yana iken ışık tutması ümidiyle.

26 Eylül 2016

EK: Tazelenme Metni

Tartışmalarımız yoğunlaştıkça sorular şekillendi, sorular içinden sorular çıkardık. Ama öncelikle belirtmeliyiz ki SFK’nın bundan 3 yıl önce gündemine aldığı tazelenme ihtiyacı, bu ihtiyaç karşısında oluşturulan komisyon ve yoğun emekler sonucu çıkartılan Tazelenme Metni hala geçerliğini korumakta, tespitleri oldukça yerinde bulunmakta ve bu sorunlarımızı çözmemize yönelik bir kılavuz niteliğini korumaktadır. Yıllar sonra dönüp baktığımızda esasen tazelenme süreci bize bugün geldiğimiz noktanın sinyallerini vermiş ve bir şekilde hem zihinsel hem de pratik olarak yapmamız gerekenleri önümüze koymuş. Bu nedenle geldiğimiz bu noktayı şöyle okumak da mümkün; tazelenme süreci SFK için bir dönüm noktasıydı, tazelenmenin gerektirdiği şeyleri yapamadığımız için sorunlarımız birikti ve çözüm noktasında kitlendik.

Bunu akılda tutarak bu değerlendirmenin okunmasını önemli buluyoruz.
Toplantılarımızın en başında görünür olan nokta da tazelenme süreciyle işletmemiz gereken ama geçen sürede yapamadığımız bir yüzleşme, halleşme haliydi. Bunu yapamadıkça bireysel tartışmalarımız daha da arttı; sorunlarımız derinleşerek çoğaldı. Belki tazelenme sürecinde bunun koşulları vardı ama geldiğimiz bu noktada en fazla altı çizilen tespit, artık yüzleşmenin/halleşmenin bir ihtiyaç olarak kalmasıyla birlikte bunu yapmanın koşullarının ortadan kalkmasıydı. Aşağıda öncelikle dondurma kararından sonraki toplantılarımıza çağrı yaparken ortaya koyduğumuz sorularımızı dile getirdik.
o Bütünlüklü bir siyaset SFK gibi üye sayısı çok olan, başka illere de yayılmış böylesi bir merkezi yapıda mümkün mü, uygun mu?
o SFK’nın bütünlüklü feminist politika yaparken, her alana (muhalefetin gündemi de dahil) söz söylemesi, politika üretmesi ne kadar doğruydu?
o Patriyarkal kapitalizm tezinin kendisi, ayrı bir sürü alanda politika yapmayı nasıl etkiledi, bizim örgütlenme yapımız bu tezin karşılığını vermek için elverişli miydi?
o Bütünlüklü politik perspektif (beden, barış, kadın emeği, şiddet vs) örgütlenme modelimize ne kadar uygundu?
o Feminist örgütü mü feminist hareketi mi öncelemek idi yaptığımız?
o Karma siyasete de söz söyleyen bir feminizm anlayışı, örgütün bugünkü noktaya gelmesini etkileyen bir etken mi yoksa sadece feminist –kadın gündemini benimseyen bir politik hat mı olması gerekirdi?
o Özel hayatlara dokunan “müdahil” bir feminist örgütlenme mi yoksa genel siyasetin sözünü yaygınlaştırmayı – eylemini örgütleyen bir örgütleme mi olması gerekirdi?
o Yapı içindeki “ana akım”ı güçlendiren mi yoksa farklılıkları da kendi içinde örgütleyen bir feminist örgütlenme mi olmalıydı?
o SFK iç işleyişinde ana akım haline gelen eğilimlerin güçlenmesi çoğulculuğumuzu zayıflattı mı?
o Genişleyen-kitlesel bir feminist örgütlenme mi yoksa daha dar, sözün yaygınlaşmasını önceleyen bir örgütlenme mi olmalıydı?
o Merkezi yanları güçlü olan bir feminist örgütlenme mümkün mü? Ağ örgütlenme modeli, kadınlar arasındaki eğilim, yetenek, özel alan farklılıklarını kapsaması için daha uygun bir örgütlenme olabilir mi?

Yapı ile ilgili kimi sorular ve yorumlar

• SFK gibi bir yapılanma feminizmi daralttı mı?
• Patriyarkal Kapitalizm tespitine paralel, bütünlüklü bir politika her alanda bir şey yapmak ise bu politika,bu kadar büyümüş bir örgütle mümkün mü? Yani tutarlılık bu kadar büyük bir örgütte mümkün mü?
• Rastgele büyüdük ama nasıl büyümezdik, önlemi var mıydı? Var olsa bile o önlemi alır mıydık? Almalı mıydık?
• Bu kadar geniş bir örgütün merkezi karar almasına gönderme yapıldığında, politik farklılıklarımızı (başörtüsü queer gibi) biraz bastıra sindire yaptık. Ama bunu eylediğimiz alanlara ilişkin değil, konuşamadığımız tartışamadığımız alanlara ilişkin oldu.
• Örneğin bir dergi çıkarsam bütünlüklü bir tahlil ararım o dergide, yazılarda, ama feminist bir yapının pratikte bunu üstlendiğinde kendi arasında feminist ilişki kurma şansını yavaş yavaş yitiriyor. Böyle bir ağırlığı üstlenebilecek yapı feminist parti olabilir. Orada da feminist ilkelerden taviz verilmeye başlanmıştır. Parti; merkezi kararlar alan, komisyonları olan, kadınların öznel olarak ihtiyaç duyduğu dayanışmayı zorlaştıran bir yapı olur. Çünkü bütün bu tahlili yapmak kararlar almak (feminist ilişkiler ağında kararlar almak) yani örgütün her alanda ne söylediğini içselleştirmek ancak daha çok orada var olarak olabilir. Daha çok var olanlar politikayı üretecek, diğerleri de ah örgütüm politikayı üretti beni “temsil” ediyor hissedecek. Ah ne güzel bütünlüklü feminist politikaya sahip örgütüm var diyecek ama bu feminist bir şey olmayacak.
• Yapı ile bütünlüklü politika arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Bütünlüklü politika yaparken birçok şeye söz söylüyor gibi görünürken birçok kadın da kendini dışında hissediyor. Başka şeyleri konuşmak istiyor ama konuşamıyor.
• Ben örgütlü feminist politika yapılamayacağına inandım diyen arkadaşlar var içimizde. Feminist mücadele örgütlü yapılamıyor mu? Veya yapılabiliyorsa bunun ön koşulu ne? Patriyarkal kapitalizm feministleri her alanda söz söylemeye zorluyor. Biz bu sözü söylerken, sosyalist feministler olarak, örgütlü yapamaz mıyız? Örgütsüz mücadeleyi nasıl götürebiliriz ki?
• Politikayı, birbirimizi çok konuşamadık… Eylem odaklıydık… Bunun koşullarını yaratmayı zorlayabilirdik; illa gündemin arkasından her şeye yetişmeye çalışmayabilirdik.

İlişkilerimizle ilgili kimi sorular ve yorumlar

• İlişkilerimizi uzun süredir feminist olarak kuramadığımızı düşünüyorum.
• Özel hayatlarımızı sorgulamayışımız bir öz eleştiridir, anlamaya çalışmadık, hemen karşıdakinin feminizmi sorguladık… Oysa herkes gibi bizlerde öğrenme/değişme sürecindeydik… Bizler evrimini tamamlamış feminist öncüler değildik ki…
• Eşitlilik içinde bir örgütsel hayat olmaz, deniyor; bizim sınıfsal sosyal ayrışmalarımız da belirleyici oldu. Bu, örgütün kolektif karar alma ve davranma refleksini zayıflattı. Bizim SFK ile kurduğumuz ilişkide bu eşitsizlik belirleyici oldu.
• Bence “kadınlar adına mı politika yapıyoruz” yoksa “kendimiz için mi politika yapıyoruz” sorusu çok önemli bir soru. Annelik üzerine feminist bir yerden konuştuk, dosyalar hazırladık ama biz bu konuları tartışmaya çok uzun zaman ve emek ayırmadık aslında. Feminist bir ortam olarak, tüm kadınların kendi deneyimini yeteri kadar açabildiği bir ortam sağlayamadık.
• Türkiye’de politik gündemin ağırlığı SFL’ya yön verdi; böylece gündem etrafında politika yapmak isteyenlerin sözü daha görünür oldu.

Politik hat/farklılıklar ile ilgili kimi sorular ve yorumlar

• Karşımıza aldığımız yapı çok bütünlüklü bir yapı. Hem kapitalizm hem patriyarka. Hatta patriyarkaya karşı politika yapmayı öne koymak bile bütünlüklü. Bunun karşıtı; belli alanlara somutlaşan bir feminist örgüt olabilir. Bütün bir politikayı değil de erkek şiddetini, cinselliği, aileyi vs. bunlardan birini önüne koyan bir şey olabilirdi
• Bütünlüklü politikadan kastımız ne? Ortak bir algımız yok. Emek sermaye vs. üzerine yoğunlaşmak bütünlük getirmez. Örnek ekoloji meselesini, heteroseksizmi tartışmadık. Yani bunlar da eksik…
• Güncel hayatın içindeki reflekslerimizle de çok politika yaptık.
• SFK’yı büyüten şeyin kendisi hayatın içinden feminist söz üretmesiydi.
• Politikayı çok fazla emek, sermaye, el koyma üzerinden tartıştığımız için bir takım başka alanları tam feminizme ait görmeden politika yaptık.
• Bunun tersine diğer alanlarda queer, baş örtüsü gibi konularda çok fazla politik tartışma yapmadık, yaptıklarımızda ortaklaşamadık. Bunları tartışıp tüketemeyeceğimiz belli ama bunu esneklik haline getiremedik. Çoğulculuk yakalayamadık. Çok tartıştık ama çok az birbirimizi ikna ettik, en sonunda es geçtik. Çeşitliliğimizi farklılık olarak, esneklik olarak göremedik.
• Bütünlüklü sistem analizi de her şeye hemen yanıt vermez. Sorunun, yaratıcı ve esnek politik tartışma yapamamamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Örgütteki gevşeklik esneklik değil tam da politik esnekliğimizdeki eksiklik nedeniyle bize bu kırılmaları yaşattı.
• Kadın dayanışması ile feminist politika bazen karışıyor; barış mücadelesi, savaş, erkeklik, savaş karşıtı mücadele… BIKG de erkeklik ve savaş ilişkisi çok sorgulanmıyor mesela.
• Feminizmin dokunduğu her alanda söz söylemeye çalıştık ama feminizmin dolaylı merkez olduğu yerleri, tam merkezinde olan yerlere göre daha çok önceledik… Örneğin, Kürt meselesini heteroseksizme, beden politikasına kıyasla önceledik.

Temmuz 2014 tazelenme metni ve bu çerçevede konuşulanlar-tartışılanlar

Tazelenme komisyonu 2013 kampında kurulmuştu. Orada tazelenme tartışmalarının iki ayaklı olarak yürütülmesine ve tüm illerde sürdürülmesine karar vermiştik. Ancak sonrasında iller arası iletişim biçiminde devam edemedik. Biz burada İstanbul’da yaptıklarımızı aktaracağız.

İki ayaklı düşünülen tartışmalardan biri, hep birlikte yeniden motive olmak ve SFK’yı canlandırmak üzere örgüt içi yaşamımızı ve örgütlenme ilkelerimizi konuşmaktı. Bunun için, kuruluşumuzdan bu yana hangi ilkeleri belirlediğimizi, hangilerini hâlâ anlamlı gördüğümüzü ve hangilerinin eleştirilecek yanları olduğunu tartışmayı önümüze koymuştuk. İstanbul’da örgüt içi yaşam ve örgütlenme ilkeleri çerçevesinde bugüne kadar yapabildiklerimizi ve yapamadıklarımızı yazılı halde dökmek üzere görev alan komisyon, sfk içi tartışmalar nedeniyle bunu yapamadı.

İkinci ayağı ise eşitlenme oluşturuyordu. Buradaki kasıt şuydu: Kampta SFK’ya yeni katılan arkadaşların da dile getirdiği bir takım tartışma konularını da kapsayacak şekilde, SFK kurulurken benimsediğimiz politikaları ve başlarken metnini tartışmak, gerektiğinde dönüştürmek ve en nihayetinde hep birlikte bu ilkeleri yeniden içselleştirmekti. Böylece ortak sözümüzü birlikte yeniden oluşturacaktık. Bir feminist örgütün yeni katılan kadınları hazır bir programa çağırmasının doğru olmadığını da konuşarak hep birlikte bu tartışmaları yeniden yapabileceğimizi düşündük. Başlarken metninin çok genel olduğu yönündeki eleştiriler karşısında da bu metni ve içerdiği konuları genişleterek ve ayrıntılandırarak metni somutlaştırmak istedik. Bu çerçevede; “sosyalist feminizm”, “patriyarkal kapitalizm”, “hem sosyalist hem radikal feminist olmak mümkün mü?” başlıklı tartışmalar düzenledik. Feminist Politika dosyaları için yaptığımız tartışmaların bir kısmı da bu çerçevede düşünülebilir: “Çok eşlilik-tek eşlilik”, “muhafazakârlık” gibi. Ne var ki, bu tartışmalara yeni arkadaşları pek katamadık. Dolayısıyla da bu, kamp sonrası dönem için önümüzde bir ödev olarak hâlâ duruyor.

Bu arada SFK içi yaşamımızda ortaya çıkan bazı sorunlar ve krizler, bizi daha çok birinci kategoriyi, yani örgüt içi yaşamımızı tartışmaya yönlendirdi. Öncelikle eşitsizliklerimizi tespitle yola çıktık. Yakın ve uzun vadede çözebileceğimiz eşitsizliklerimizin olduğunu (zamansal ve mekansal, annelik vb.) bu eşitsizliklerin giderilebilmesi için daha dikkatli ve özenli olmak gerektiğini ve bunun mekanizmaları üzerine konuştuk. Bu kapsamda ilk konumuz annelik ve SFK’da anne olan ve olmayanların ilişkisiydi.

Ardından, gerek küçük gruplarda gerek Taksim ve Kadıköy’de yaptığımız daha büyük toplantılarda, örgütlenme ilkelerimizi, bu ilkelerimizi yaşama geçirecek mekanizmaları ve etik ilkelerimizi tartıştık. Bu toplantıların sonuncusuna katılım sayıca çok fazla olmasa da, atölyeler biçiminde düzenlediğimiz toplantılara geniş ve aktif bir katılım oldu, ayrıca küçük gruplarda, toplantılara katılmayan arkadaşlar da görüşlerini dile getirebildiler. Katılanlar için bu yüz yüze tartışmaların rahatlatıcı ve aidiyet duygularını geliştirici bir etkisi oldu.

Bu tartışmalardan şimdiye kadar oluşturduğumuz örgütlenme ilkelerinin hala geçerli olduğu ve son yıllarda ihmal ettiğimiz bu ilkeleri gözetmemizin gerektiği fikrinde ortaklaştık.
• temsiliyete dayalı olarak değil geniş toplantılarda karar alma,
• yüz yüze ilişkileri ve katılımcılığı mümkün kılacak şekilde küçük gruplar oluşturma,
• çalışma grupları ve komisyonlar oluşturma
gibi zaten benimsediğimiz ve hayata geçirmeye çalıştığımız ilkelerdi. Aynı zamanda SFK’nın ilk zamanlarında bazı üyelik ilkeleri de benimsemiştik:
• en az 5 dergi satmak,
• aidatları düzenli ödemek,
• İstanbul üye toplantısına katılmak,
• iller arası toplantılara katılmak,
• rotasyona tabi olarak bir komisyonda yer almak
gibi ilkeleri sürdürmemizin anlamlı olduğunu konuştuk.

*Buna karşılık bu ilkeleri hayata geçirmemizi sağlayacak mekanizmalar konusunda daha verimli tartışmalar yaptık.(Bunlar daha geniş bir biçimde atölye metinlerimizde yer alıyor.)
Geniş toplantılarda (kampanyalar, genel üye toplantıları ve diğer önemli toplantılar) bütün kadınların katılımını sağlamak için toplantı gündeminin önceden belirlenmesi ve en az bir hafta önceden herkese gönderilmesi; geniş toplantılara katılamayanların ve mail gruplarını etkin takip edemeyenlerin sözlerini söyleyebilmeleri ve tartışmalara katılabilmeleri için SFK’nın politik gündemine paralel tartışmaların küçük gruplarda yapılması; bilgi aktarımını sağlayabilmek için toplantıya katılamamış kadınlar için toplantı notlarının ivedilikle gruba atılması; yine toplantıda aktif katılımın sağlanabilmesi için toplantı gündemlerinin sadeleştirilmesi ve toplantılara katılamayanların toplantı notlarını okuyarak varsa öneri ve eleştirilerini gruba atması gibi mekanizmaları hayata geçirmenin yararlı olacağını konuştuk.

Bilgi ve deneyim aktarımı mekanizmalarını oluşturmak, SFK içindeki eşitsizliklerimizle baş etmenin en önemli yolu. Bunun için birinci olarak güncel politika deneyimlerimiz aktaracak küçük kitapçıklar (örn. kadının beyanı esastır, kadın cinayetleri, kadın emeği vb. konularda biriktirdiklerimiz) hazırlamanın yararlı olacağını konuştuk. Platform toplantılarına, medya ile ilişkilere vb. deneyimli ve deneyimsiz kadınların mümkün olduğunca birlikte katılmasının, toplantılarda deneyimli arkadaşlarla bu konuda fazla deneyimi olmayanların birlikte kolaylalaştırıcılık yapması gibi mekanizmaların yararlı olacağını vurguladık. Bu konularda birbirimizi teşvik etmeli ve hata yapmaktan korkmamalıyız! Ayrıca, bilgi ve deneyim aktarımının bir başka yolu olarak, toplantı kolaylaştırıcılığı ve yazı redaksiyonu gibi işler için küçük atölyeler düzenleyebileceğimizi düşündük.

Önemli kararların alınacağı toplantılar çok az katılımlı olduğunda toplantılarda karar almak yerine öneriler oluşturarak (mail grubundaki tartışmaları da gözeterek) bir sonraki toplantıda bu kararları alma yoluna gitmenin katılımcı bir karar süreci açısından anlamlı bir yol olacağını belirledik.

Kararlara katılmayanların fikirlerini ifade edebilecekleri kanalları açık tutarken (yazılı kararlara şerh düşmek gibi), feminist bir yöntem olarak yol vermeyi de sürekli olarak aklımızda tutmayı konuştuk.

Her küçük grup kendi ihtiyaçlarına göre kendi gündemini kendisi oluşturuyor. Ancak daha fazla kadının sözünün kapsanması ve SFK kararlarının çoğulculuğu sağlayacak şekilde alınması için, küçük gruplarda genel gündeme dair tartışmaların da yapılabileceğini ve bunun önemli olduğunu vurguladık. Küçük gruplardaki tartışmaları genel toplantıya taşımanın önemli olduğunu, bunun istendiğinde gündem önerisi haline getirilebileceğini konuştuk. Aynı zamanda küçük gruplar aktif tartışma gündemlerini ve belli çalışma konularını hazırlamak için aday olabilirler diye düşündük.

Sürekliliği olan SFK komisyonlarına küçük gruplardan en az bir kişinin katılımını (rotasyon ilkesini gözeterek) sağlamayı da hedeflerimizi arasına koyduk. Belli başlı işlerin de (nöbet, yayın dağıtım gibi) küçük gruplar arası rotasyonla devam edebileceğini düşündük.

Küçük gruplara, komisyon toplantılarına, üye toplantılarına katılamayacağımız durumlarda kendi küçük grubumuza ve/ya da morgüte bildirmek konusunda hassasiyet gösterelim dedik. Bunun da ötesinde, genel olarak SFK içinde yapılan eylem/etkinlik/toplantılara katılımcı olamayacağımız durumlarda mazeretlerimizi, SFK içinde ne süreyle ve nasıl konumlanmak istediğimizi morgüte bildirelim, ara verebileceğimizi, geçici ve sürekli olarak destekçi konumuna geçebileceğimizi göz önüne alalım diye konuştuk. Komisyonlarda aktif olamayacaksak, geçici olarak çekilmenin komisyonları hantallaştırmamak açısından bir yol olabileceğini düşündük.

Feminist bir kolektifte, temsiliyete dayalı politik örgütlerde başvurulan yaptırım mekanizmalarını işletemeyeceğimiz hepimiz bilincindeyiz. Yine de, bir kolektif olmanın gerektirdiği karşılıklı sorumluluğun bizi ayakta tutabilecek en önemli yol olduğunu vurgulamaktan çekinmemeli ve karşılıklı sorumluluklarımızı birbirimize hatırlatmalıyız. Karşılıklı sorumluluklarımızı hatırlatmayı ( kuşkusuz dışlayıcı değil kapsayıcı bir üslupla) hiyerarşi olarak görmemeli, bunun karşılıklı güven ilişkisinden kaynaklanan bir yöntem olduğunu göz önünde tutmalıyız.

Kol emeğine dayalı işlerin ortak sorumluluğumuz olduğunu unutmayalım. Erkeklerin bizlere yıktığı işleri biz de kadın arkadaşlarımıza yıkmayalım! Örneğin toplantı veya toplantı dışında mekanın düzenlenmesi, toparlanması, çay servisi gibi işlerin bizler için kolektifteki bazı yol arkadaşlarımız tarafından yapılacağını varsaymayalım.

Bütün bu çalışmalarımızı ve ilişkilerimizi kolaylaştırmak üzere bir takım etik denebilecek ilkeleri de konuştuk.

Eşitlikten, birbirimize benzemek yerine öznelliğimizi koruyarak, hepimizin yeteneklerini geliştirebileceğimiz ve bu yeteneklere göre, işler arası hiyerarşi oluşturmadan, mevcut işlere talip olacağımız, kendimizi özgürce ifade edebileceğimiz ve geliştirebileceğimiz bir alan yaratabiliriz. Bunun için de, feminist politikaya daha fazla vakit ayırabilen arkadaşlarımızın yaptıkları ve yapabilecekleri herşeyin genelde feminizme özelde de SFK’ya katkı anlamına geldiğini gözardı etmeyelim.

Öte yandan zamansal ve mekansal sınırlarımızın (çocuk bakımı, çalışma yaşamının yükleri, uzakta oturmak vb.) bize olanak tanıdığı ölçüde SFK’ya katkıda bulunmayı küçümsemeyelim. Kendimizi geride kalmış gibi hissetmeden/veya daha kısıtlı zaman ayırana bu duyguyu hissettirmeden, sürece dahil olmasını sağlayacak mekanizmayı oluşturarak, yapabileceğimiz kadar sorumluluk almaktan ve bu sorumlulukları yerine getirmekten imtina etmeyelim.

Toplantı adabı: Kolaylaştırıcının konumunu ve toplantıdaki rolünü, başvuracağı yöntemleri (konuşma süreleri, ilk tur ikinci tur konuşmalar, konuyu dağıtmama, ve ara ara toparlama konuşmaları yapma, toplantıyı saatinde başlatma, toplantının gündemi ve süresi hakkında gelenleri toplantı başında bilgilendirme) yeniden konuştuk.

Toplantılarda birbirimizi yabancılaştırmayacak şekilde davranmamız gerektiğini (örneğin herkesin sözünün önemli olduğunu unutmamak, ve aynı dikkatle dinlemek gibi) tartıştık. Toplantı sürerken sigara ve çay içmek için öbek öbek dışarı çıkmanın, sürekli giriş çıkışların da toplantının akışını bozduğunu unutmayalım! Toplantılarda ve kampta bir kolektifin üyeleri olduğumuzu göz önünde tutarak, yakın arkadaşlarımızla grup halinde oturmamaya özen gösterelim!

Gerginliklerin çözülmesi: Toplantıda olası bir gerginlik anında toplantıyı durdurmak ve gerginliği giderdikten sonra devam etmek gerektiğini konuştuk. Mail’de ve genel olarak birlikte çalışırken çıkan gerginliklerde de mümkün olduğu kadar anında müdahalede bulunmak, öznelerin birbirleriyle konuşmasını sağlamak gerektiğini konuştuk.

Karşılıklı gerginlikler oluştuğunda eleştirilerimizi yaparken karşımızdakinin kişiliğini ve geçmiş ilişkilerini gündeme getirmeden o anki somut duruma ve davranışına işaret etmek ve karşımızdakini belirli kodlar üzerinden değerlendirmeden söyledikleri üzerinden değerlendirmek gerektiğinin altını çizdik.

Mail: Mail grubunu etkin bir biçimde kullanabilmek için yazı dilimizde özenli olmak, dayatmacı, suçlayıcı ve tepeden bir dilden uzak durmak önemli. Böylelikle mail üzerinden politik tartışma sürdürmek ve hatta mail grubu üzerinden bazı kararlar almak mümkün olabilir dedik.

Kuşkusuz SFK olarak ortak işler (eylemler, kampanyalar vb.) yapmamız, SFK’nın var olabilmesi için kaçınılmaz. Ancak bugün geldiğimiz durumun da gösterdiği gibi; farklı alanlarda feminist politika üretmek ve toplantılar düzenlemek (örneğin göçmen kadınlar, kentsel dönüşüme feminist yaklaşım, barış süreci vb.), çalışma grupları kurmak veya böyle gruplarda yer almak isteyebiliriz. Bunun kanallarını açık tutmanın önemli olduğunu ancak SFK’yı da bu farklı alanlara katmak için grubu bilgilendirmenin önemli olduğunu konuştuk.

Yorumlara kapalıdır.