Posts Tagged ‘bakım emeği’

Can Başkent’e Cevap; Biber Acıdır..

canÖzgür Can – Feminist

Birikim dergisinde çocuk gelinlere ilişkin Metin Solmaz bir yazı paylaşır. Merin Sever gerekli cevabı verir. Bence mevzu kapanır.

Fakat sonra  “benim bedenim, benim kararım” sloganının da yanlış olduğunu yazıya iliştirmiş olan Metin Solmaz’ın makalesine destek gecikmez, gelir.  Can Başkent aylardır içinde tuttuğu, belki bazı kişilerle paylaştığı konuyu, Birikim aracılığıyla tekrar gündeme taşır.

Devamını Oku…

Kadınların Kısmi Zamanlı Çalışması Tercih mi Zorunluluk mu?

images_ksmiKadınların kısmi zamanlı çalışmayı seçmesi, gerçekten kadınların özgür iradeleriyle yaptıkları bir seçim mi, yoksa dayatılan ev ve bakım emeğinin kadınlara başka bir seçenek bırakmamasından mı kaynaklanıyor? Örneğin, kamu kreşlerinin özelleştirildiği, mevcut çalışan ücretlerinin yüksek kreş ve bakıcı giderlerini karşılamaya yetmediği ve erkeklerin ev içinde hiçbir sorumluluk üstlenmediği toplumsal bir iklimde kadınların evden, kısmı zamanlı işlerde daha kısa süreli ve düşük ücretlerde çalışması gerçek bir seçim olarak değerlendirilebilir mi? Kısmi zamanlı çalışmanın güvenceli hale getirilmesi, tam zamanlı güvenceli işlerin getirdiği avantajların yerini alabilir mi, kadınların aileye olan bağımlılıklarını aşındırarak, kadınları ücretsiz ve ücretli iş yükümlülüklerinin kıskacından kurtarabilir mi? Bu soruları, AKP hükümetinin de zaman zaman referans verdiği, iş ve aileyi uyumlaştırma politikalarıyla birlikte güvenceli esnekliğin de bir norm haline gelmeye başladığı Avrupa ülkelerinden örneklerle cevaplayalım.

Devamını Oku…

Borçlanarak, Fonlanarak Çocuk Bakmak İstemiyoruz!

Sosyal sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası tamamen geri çekilmeli!

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa maddeleri emekçilerin ve kadınların aleyhine hükümetin istediği şekilde meclisten hızla geçiriliyor.

AKP hükümeti sesimizi duymamakta ısrar ediyor. Çünkü hükümet, emekçilerin taleplerini ve çıkarlarını değil sermayenin ve sağlık tekellerinin çıkarlarını düşünüyor!  Hükümet kadınların sesine de kulaklarını tıkayarak, IMF ve Dünya bankasının talimatlarını uyguluyor!  Ancak hükümet, bu talimatları uygularken milletvekillerinin hak kayıplarından etkilenmemesi için yasaya özel maddeler koymayı da ihmal etmiyor.

Devamını Oku…

Sosyal Güven(siz)lik Yasa Tasarısı Geri Çekilsin!

Hükümet yasayı geçirmekte ısrarlı.

Biz kadınlar da bu haliyle yasanın geri çekilmesinde ısrarlıyız.

Çünkü: bu yasa kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü, ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük bölümünü yok saymaktadır. Bu yasayla, sosyal güven(siz)lik sistemi, kadınların asıl kimliklerinin annelik ve eşlik olduğu üzerinden kurulmuş. Kadınların erkeklerle eşitliğini değil; eşitsizliğini esas almış. Yasa bununla da yetinmemis; kimi düzenlemelerini kadınlarla erkeklerin eşit olduğunu varsayarak yapmıştır. Bu yasa tasarısı kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlikleri derinleştirmektedir.

* Yasa ile emeklilik yaşı, emeklilik süresi ve prim sayısı  ile ilgili daha önce kadınlar lehine olan düzenlemeler, güçlendirilmesi gerekirken ortadan kaldırılmıştır Emeklilik yaşı ile ilgili düzenlemeleri örneklersek; Bundan on yıl önce kadınlar ve erkekler için yaş sınırı yokken erkekler 25, kadınlar 20 yıl ve 5.000 gün prim ile emekli olurken emeklilik yaşı önce kademeli olarak kadınlar için 58’e erkekler için 60’a çıkarılmış. Yeni yasa ile ise kadın erkek tüm çalışanlar için emeklilik yaşı 65’e çıkarılmakta. Kadınlar lehine emeklilik yaş farkı %10’dan önce %3,3’e şimdi de %0’a indirilmiştir.

* Kadınların ev içindeki emekleri yok sayılarak yapılan tüm düzenlemeler aynı zamanda bu karşılıksız emeğin erkekler ve devletçe üstlenilmesinin önünü kapatır. Bu anlamda  bu yasa ile kadınların ev içi köleliği kalıcılaştırılmakta ve kadınların çoğuna sosyal güvenlik sisteminde “himaye altına alınan kesim” yani dul ve yetim olmaktan başka seçenek kalmamakta.

*Bu yasa dul ve yetimlerle ilgili hakları en aza indirmekte ve bu hak kaybı en çok kadınları ilgilendirmekte.

*Bu yasa sağlıkta katkı payını getirerek sağlığı herkes için erişebilir olmaktan uzaklaştırmakta. Bu hizmetlere ulaşamayanlar açısından zorunlu haller dışında evde anne ve eş bakımının ücretsiz ve şefkatli elleri cazip hale gelmekte. Yani bu yasa ile kadınların ev içi bakım hizmetleri her bir yandan ağırlaşmakta.

* Bu yasa bütün sistemini düzenli prim ödeyen ücretli çalışma üzerine kurduğundan,  evde ücretsiz çalışan ev kadınları, gündelikçi kadınlar,  çoğunluğu kadın olan ev eksenli çalışanlar, tarım işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal güvenlik sistemi altında tutuluyor.  Bu yasayla 17 milyon kadın sosyal güvenlik sisteminin dışında kalmakta.

Sosyal güvenlik sisteminin,

*kadın-erkek herkese işsizlik, kaza, hastalık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde ve tüm kadınlara analık ve doğurganlık hallerinde sosyal güvence sağlanması

*kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması,

*kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiili hizmet zammı haklarını tanıması gerekir.

Bunların hiçbirini sağlamadığı için sermaye ve erkek egemenliği işbirliği ile hazırlanan bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz.

Hükümete sesleniyoruz. IMF’nin ve sermayenin sözüne değil; emekçilerin ve kadınların sesine kulak ver.

Biz kadınlar diyoruz ki bu yasa tadilatla düzelmez. Sosyal Güven(siz)lik yasa tasarısına esastan itirazımız var!
Derhal geri çekilsin…

Erkek Egemenliğine ve Kapitalizme Karşı  Yaşasın Kadın Dayanışması

Kadınlar için Sosyal Haklar Platformu / 19 Nisan 2008-Taksim Metro önü

 


 

Biz Kadınlar Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısına İtiraz Ediyoruz!

Kadınların da bu yasaya sözü var!

“Sosyal güvenlik reformu” adı altında hazırlanan yasa tasarısı uzun tartışmalardan sonra TBMM gündemine geldi. Yasa tasarısı tartışılırken yasa hazırlayıcıları kimi “sosyal tarafların” görüşlerini dikkate aldı. Birçok örgüt temsilcisi ile bizzat görüştü. Bu süreçte bir taraf olarak yok sayılan kesim ise kadınlar oldu. Ne yasa hazırlanırken, ne de yasada kimi tadilatlara gidilirken kadınların sözüne kulak verilmedi. Kadınlar bir taraf olarak muhatap alınmadı.

Yasayla kurulan sosyal güvenlik sisteminde kadınların birey olarak hakları, eşitsiz konumları yok sayılmakta, baba ve kocalarına bağımlı, onların himayesi altında varlıklar olarak değerlendirilmektedir.

Yasanın en temel problemi kadınların emek verdikleri ve karşılığını alamadıkları bakım hizmetlerinin yok saymasıdır.  Kadınların kimliğinin ayrılmaz parçası olarak görülen bu hizmetlerin büyük çoğunluğu kamunun, işverenin ve erkeklerin yapması gereken ama yapmadığı işlerdir. Yasa kadınların yaptığı karşılıksız işleri görmediğinden; kadınları ilanihaye ev işlerini ve bakım hizmetlerini yapmaya mecbur kılıyor.

Bu tasarı kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikleri doğalmış gibi sunarak kadınların erkeklere bağımlığını daha da arttıracaktır. Bu bakış açısı, kadınların belli bir yaşa geldiklerinde evlenmelerini ve evlilik içinde kalmalarını öngörmektedir. Tasarının yasalaşması, kadınların aile içindeki ezilmelerini ve güvencesizliğini pekiştireceği için son yıllarda kadınların eşitlik yolundaki Medeni Kanun, TCK’da gibi kimi kazanımlarının kullanılmaz hale gelmesine de yol açacaktır. Kadınların, bu yasa aracılığı ile erkeğe bağımlılıklarının pekiştirilmesi, kadına yönelik aile içi erkek şiddetinin sistematik olarak artmasını da getirecektir.

Bu yasanın tamamında kadınlara söylenen ana söz “Haydi Kadınlar Evlere” sözüdür.

Yasanın kadınlara gösterdiği bu yola dolayısıyla bu yasaya esastan itirazımız var.

Tadilat yetmez. Bu yasanın esastan değişmesi dolayısıyla geri çekilmesi gerekmektedir.

Bu yasa emzirme parasının,  cenaze parasının arttırılması ile düzelmez. Yasanın hem tüm çalışanları ilgilendiren temel parametrelerinin hem de erkek egemenliği üzerine kurulu yapısının esastan değişmesi gerekiyor.

Yasanın tüm çalışanları ilgilendiren temel itiraz noktaları emeklilik yaşının 65’e çıkarılması, emekli maaş bağlama oranlarının düşürülmesi ve sağlığın prime dayalı paralanmasıdır. Bu temel sorunlar dışında yasada onlarca hak kaybı söz konusu.

Biz kadınlar bu temel itiraz noktalarına katılıyoruz.  Bu itiraz noktalarından sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesine itirazımızı bir kadın kurtuluş talebi olarak tekrarlıyoruz. Çünkü sağlıkta katkı payı ve sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi, bu hizmetlere herkesin erişebilmesini engeller. Birçok sağlık ve bakım hizmeti ev içinde çözülmeye çalışılır. Yani kadınların ev içi köleliğinin koşulları ağırlaşır.

Bunun yanı sıra biz ev içindeki karşılıksız emeğimiz ortadan kaldırılıncaya dek kadınların evdeki çalışmalarının dikkate alınmasını istiyoruz.

Yani eşit uygulamalar değil, eşitlik sağlanana kadar geçici özel önlem istiyoruz. Pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz.

Bu yasa kayıt dışı çalışan 13 milyondan fazla kişiyi sosyal güvenlik sistemine sokmak için hiçbir ciddi önlem önermemekte; bütün sistemini çalışan ve prim ödeyen ve erkek bireyler üzerinden kurmaktadır.

SSGSS Yasa Tasarısı ile çoğunluğu kadın olan ev-eksenli çalışanlar, gündelikçiler, tarım işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal güvenlik sisteminin dışında tutuluyor.
Ev-eksenli çalışan, gündelikçi, tarım işçisi, ücretsiz aile işçisi, geliri asgari ücretin altında olan kadınlar için çalışma süreleri ve yerlerine bakılmaksızın sosyal güvenlik hakkı olmalıdır.

Biz kadınlar Sosyal güvenlik sisteminin,

kadın-erkek herkese işsizlik, kaza, hastalık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde ve tüm kadınlara analık ve doğurganlık hallerinde sosyal güvence sağlanması

kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması,

kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiili hizmet zammı haklarını tanıması gerekir.

Bunların hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz.

Bu yasa önümüzdeki günlerde tartışılmaya açılacak istihdam paketiyle birlikte değerlendirilmelidir. İstihdam paketinin kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, kadınlar için özel önlem getirilmemesi ve kreş, emzirme odası gibi işveren yükümlülüklerinin ortadan kaldırılması kadınların iş yaşamına katılımının önüne yeni engeller getireceği ortadadır. İstihdam paketinin de kadınların taleplerini görmezden gelinerek hazırlanıyor olması, kadınlar için sosyal güvencesizliği ve sağlık hizmetlerinden yararlanamamayı mutlaklaştıracaktır. Yasa bakım hizmetleri ile ilgili bir adım atmaya gerek görmeden hatta mevcut hali dahi geriye götürerek kadınları aileye mahkûm etmektedir.

Yasal düzenlemelerle, kadınlar aileye bağımlı kılınırken; Başbakan tarafından dillendirilen kadınların daha çok çocuk doğurması talebi de hükümetin “kadının asıl yeri evidir” zihniyetini de açıkça ortaya koymaktadır.

Bu yasa “kadınların asıl yeri evdir” anlayışı ve cinsiyetçi bakışla kurulan zincirin bir parçasıdır.

İtirazımız Var!
Yaşasın Kadın Dayanışması!

Sosyal Haklar İçin Kadın Platformu /15 Nisan 2008-Ankara TBMM önü

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısına Esastan İtirazımız Var!/Bildiri

Sosyal Haklar için Kadın Palformu’nun “SSGSS’ye esastan itirazımız var!”bildirisi
Bu Yasa Kadınları Aileye, Erken Evliliğe, Koca Eline Bakmaya Mahkum Ediyor.

SSGSS yasa tasarısı ile biz kadınların
•    Emeklilik yaşı yükselecek
•    Emekli, dul ve yetim maaşı azalacak..
•    Emeklilik için gereken prim ödeme gün sayısı artacak.
•    Bekar olanlarımızın, babaya bağlı sağlık güvencesi sona erecek.

Bu tasarı yasalaşırsa,  kadınları daha da yoksullaştıracak.
Bu tasarı yasalaşırsa kadınların eviçi emeği yok sayılmaya devam edecek.
Bu tasarı yasalaşırsa milyonlarca kadın sosyal güvenlik sistemi dışında tutuluyor olacak.

IMF’nin emriyle AKP hükümeti tarafından meclisten geçirilmeye çalışılan bu yasa tasarısı ile  emekçilere kısıtlama, sermayeye yeni kar alanları sunuluyor. Bu yasa eşitsizlikleri arttırıp, derinleştirecek.

Bütün Kadınlar Evde Çalışıyor

Yasa biz kadınları erkeklerle eşit kabul ederek düzenleme getiriyor. Oysa, biz eşit değiliz!
Ücretli çalışsak da çalışmasak da yemekleri biz yapıyor, bulaşık, çamaşırı biz yıkıyor, evi biz temizliyoruz. Sökükleri biz dikiyor, kocalarımıza çocuklarımıza, yaşlı büyüklerimize ve aile içindeki hastalara biz bakıyoruz. Bütün bu yaptıklarımız ise işten sayılmıyor. Ev içindeki emeğimiz görünmüyor. Emeğimizin parasal bir karşılığı yok.

“Kadının asıl yeri ev”, “Yuvayı yapan dişi kuş” olunca, erkeklere göre daha az okutulan da biz oluyoruz.. Kayıt dışı, sosyal güvencesiz,  esnek, kolayca işten çıkartılabildiğimiz, düşük ücretli işler hep bize kalıyor. Kimi iş alanlarına/işkollarına  hiç sokulmuyoruz.. Aynı işyerinde çalıştığımızda “kadın işi” olarak görülen düşük statülü işlerin tamamı bize , ‘’erkek işi’’ olarak tanımlanan daha iyi işler hep erkeklere veriliyor..

Ev İçindeki Karşılıksız Emeğimiz Ortadan Kaldırılıncaya Dek;

Bizi sanki  eşitmişiz gibi gören yasalar değil geçici özel önlemler alınmasını, pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz!

•    Hem evde hem işte çalışıyor, çifte mesai yapıyoruz. Yeraltında çalışanlara, tehlike sınıfı yüksek işlerde çalışanlara verilen yıpranma payı gibi  Cinsiyete Dayalı Yıpranma Payı, Yıpranma Payına Bağlı Düşük Primle  Erken  Yaşta Emeklilik İstiyoruz.
Ev işleri ve bakım hizmetlerinin erkekler tarafından da eşit derecede üstlenilmesini, kimi hizmetlerin sosyal devletin sorumluluğunda olması, bunlar sağlanana kadar; Her Çalıştığımız Yıl İçin 180 Gün Fiili Hizmet Zammı İstiyoruz.
•    Evli ya da  bekar olsun Ücretli Bir İşte Çalışmayan Kadınlar İçin Kocaya  Veya Babaya Bağlı Olmayan Ücretsiz Sağlık Güvencesi Ve Emeklilik Hakkı İstiyoruz.

Ssgss Yasa Tasarısı ile çoğunluğu kadın  olan ev-eksenli çalışanlar, gündelikçiler, tarım işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal güvenlik sisteminin dışında tutuluyor.

Ev-eksenli çalışan, gündelikçi, tarım işçisi, ücretsiz aile işçisi, geliri asgari ücretin altında olan  kadınlar için çalışma süreleri ve yerlerine bakılmaksızın  sosyal güvenlik hakkı  istiyoruz.

Mevcut tasarı, kadınların aile içinde ev işi ve bakım hizmeti yaptığını yok sayıyor ve mevcut bazı koruyucu önlemleri kaldırıyor. Dolayısıyla kadınları aileye, erken evliliğe, koca eline bakmaya mahkum ediyor. Bu nedenle yasa tasarısına esastan itirazımız var. Kadın erkek eşitliği sağlanıncaya, ev içinde harcadığımız ilave emek ortadan kalkıncaya kadar, kadınlara özel önlem uygulamalarının muhafaza edilmesi ve arttırılması için mücadele edeceğiz..

Kadınların Ev İçi Emekleri Yok Sayılarak Hazırlanan
SSGSS Yasa Tasarısı Geri Çekilsin

Erkek Egemenliğine Ve Kapitalizme Karşı
Yaşasın Kadın Dayanışması

Kadınlar İçin Sosyal Haklar Platformu

Duygusal Emek ve Kadın İşi/Erkek İşi

woman-silhouette-worldNurcan Özkaplan

Feminist iktisatçıların literatüre en önemli katkılarından birisi de, toplumsal yeniden üretim kategorisiyle, anaakım iktisat anlayışına karşı çıkmaları olarak ifade edilebilir. Piyasa üzerinden, metalaşmış, parasallaşmış bir değiş tokuşun dışında, ev işleri, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi farklı üretim faaliyetleri kapsayan yeniden üretimin daha geniş kapsamlı ele alınması çok önemlidir. Yeniden üretim üç başlık altında irdelenir: işgücünün yeniden üretimi, mevcut yaşamın sürdürülmesi için harcanan emek anlamında toplumsal yeniden üretim ve bir sonraki kuşağın yetiştirilmesi için harcanan emek olarak insanların yeniden üretimi; hepsi görünmeyen kadın emeğidir. Böylece üretim/yeniden üretim ikiliğini aşacak ve tarihselliği içinde patriyarka ile kapitalizmi kullanım değerini de kapsayacak şekilde buluşturacak bir analiz mümkündür artık.

Devamını Oku…

Ücretli İş ve Ücretsiz Bakım Hizmeti Ekseninde Kadın Emeği: 1980’lerden 2000’lere

Melda Yaman Öztürk

Türkiye’de sermaye birikimi sürecinde son on yıldır yaşanan dönüşüm, sermayenin ihtiyaçları uyarınca, emek süreçlerini de dönüştürmektedir. Türkiye’de sermaye, 1980’lerden itibaren üretim süreçlerini ‘esnekleştirmeye’, enformel istihdama yönelmeye başladı ve bu eğilim 2000’li yıllarda daha da hızlandı. 2003 yılında yürürlüğe konan Yeni İş Yasası esnek üretim süreçlerine yasal dayanak sağlamış oldu. Ardından, sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılarak çalışanların kazanımları törpülendi, emek maliyetleri düşürüldü. Ücretli çalışanların yarısının kayıt dışı istihdam edildiği koşullarda, sosyal güvenlik ve sağlığın metalaştırılmasıyla, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerine erişmek daha da zor hale geldi.

Devamını Oku…

Cidden Bunlar “Kadın İşi” midir?

anneEv işi, hasta-yaşlı-çocuk bakımı meşakkatli bir iş ve bu işte harcanan emek de öyle yabana atılacak cinsten değil. Bu gerçek bilinmesine rağmen, dünyanın neresine giderseniz gidin aile içindeki bu görünmeyen emeğin maddi karşılığı yok ve ne yazık ki kadına yüklenilmiş. Devamını Oku…

Aile(niz)de Kadın Var mı?

2011 seçimlerine giderken her gün en az 3 kadın öldürülmeye devam ediyor. Hükümet ise kadın erkek eşit değildir ve kadının asıl yeri ailedir anlayışıyla politikalar üretmeyi sürdürüyor. Son olarak Kadın Bakanlığı’nı kaldırıp yerine Aile Bakanlığı kurmak istemesi de bu anlayıştan kaynaklanıyor.

Seçimler aracılığıyla dile getirilen programlar, kadınlara dayatılan koşulların daha da katmerlenerek süreceğini gösteriyor. Seçim için ringlere çıkan iktidar ve muhalefet liderlerinin onca vaadleri arasında kadınlara yönelik erkek şiddetine ve kadınların karşılıksız emeklerine dair tek söz duymuyoruz. Kadınlar, gizli özne olduğu kaset skandallarından fırsat kalırsa eğer, bu seçim sürecinde ancak partilerin aile programlarında kendilerine yer bulabiliyorlar.

Kadın’ın yeri diyerek; Türk aile yapısı, Aileyi Koruma Kanunu, Aile Sigortası, Kutsal aile, aile değerlerimiz, aileye bağlılık, ailem için, canım ailem, önce aile, aileadına vb gibi tanımların arasında görünmezleştiriliyoruz.
Kadın diyerek; Karı, hanım, eş, anne, analarımız, nine, abla, kızkardeş, hatun, aile, kızlarımız, kadınlarımız, teyze, hala, anneanne, babaanne, kimlikleriyle anılıyoruz.

İktidar partisi AKP ve ana muhalefet partisi CHP’nin programlarında da kadınlar “birey“ olarak kabul edilmiyorlar. Bu programlarda, “kadın„ yerine, biraz anne, bir tutam eş, bedeni ve emeği aile içinde iç edilen biri var. Satır aralarında hitap cümlesi olarak ya “kadınlarımız” ya da” hanımlar” deniliyor.

Biz feministler, Türkiyeli kadınların en yakıcı sorunu olan, kadına yönelik erkek şiddetini, kadın ve çocuğa tecavüz taciz ve istismarı haykırıyoruz. Hane içinde, erkeklerin kadınları kontrol mekanizmalarının sistemli olduğunu, her gün mezara gömülen en az 3 kadın olduğunu isyanla duyuruyoruz. Aile kurumunun, erkeğin kadına şiddet uyguladığı, emeğini sömürdüğü „yuva“ olduğunu ifşa ediyoruz. Kadının emek ve bedeninin nasıl sömürüldüğünü açıklıyor ve bunların önlenmesi için önerilerimizi tekrarlıyoruz. Buna rağmen, seçim döneminde de siyasiler, kadını aile kurumu içinde eş veya annelik üzerinden tanımlamaya, kadın cinayetlerini seyretmeye devam ediyorlar.

Seçim programlarında taciz ve tecavüzün bu denli yaygın olduğu Türkiye’de, kadını güçlendirecek, kadının şikayet etme mekanizmalarını kolaylaştıracak projelerden söz edilmiyor. Kadınların korunma taleplerini yerine getirmeyen savcılar, koca şiddetinden kaçıp karakola sığınan kadınları eve gönderen polis, erkek adaleti uygulayan mahkemeler mevzu bile değil. Kaba şiddette darp izi arayan, ekonomik şiddetin, psikolojik şiddetin izlerini göremeyen, tacizin/tecavüzün ispatını kadından bekleyen yasaları değiştirmeyi vaad eden yok.

Bunların yerine, soyut bir aile tanımı içinde kadın, ailenin korunmasına dair bir unsur ve başbakanın dayattığı en az 3 çocuk yapma işlevine sahip tali bir canlı imişcesine konumlandırılıyor. Kadınları evlenmeye zorlayan, planlarını “evlenme/aile” üzerinden inşa eden erkek politikalar, ahlak, namus algılarıyla desteklenirken,annelik üzerinden kutsallaştırılan “Türk aile yapısı” da siyasilerin kadına yönelik erkek şiddetini, kadın cinayetlerini, taciz ve tecavüzü yok saydığını gösteriyor.

Kadınlar aile içinde annedir, eştir, ev emeği, çocuk , hasta, yaşlı bakımı kadının görevidir dayatmasıyla, bu görevleri “aksatan“ kadınlar erkeklerin şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar. Partilerin programlarında, kadının hane içinde değersizleştirilen/ücretsiz/görünmeyen bakım emeği yok sayılırken, esnek çalışma kurtuluş gibi sunuluyor ve hane içindeki cinsiyetlendirilmiş işleri kadının üzerinden almayan cinsiyet körü politikalarla kadın daha da sömürüye açık hale getiriliyor.

Kreş, huzur evi, yaşlı bakım evi, sığınma evi vb gibi kadına dayatılan yükleri paylaştıracak sosyal devlet anlayışıyla örtüşen hiçbir proje olmadığı gibi, toplumsallaşması gereken bu hizmetler gün be gün piyasalaştırılıyor. Kadına dayatılan cinsiyetlendirilmiş işler erkekle bölüştürülmüyor veya sosyal devletin üstlenmesi gereken işler “aile içinde”(kadına) yükleniyor. Hem evde hem işte çalışan kadınlara erken emeklilik, ev kadınlarına zorunlu sağlık sigortası ve 50 yaşında koşulsuz emeklilik, işyerlerinde çalışanların cinsiyetine bakılmaksızın kreş, yaşlıları, hastaları, engellileri kadın bakımına terk etmeyen sosyal olanaklar, erkek ve kadınların cinsiyetlendirilmeyen işbölümü yapmasına dair bahis yok.

Kadını birey değil ailenin bir parçası olarak gösteren anlayışlar, adı geçen/tanımlanan aile dışında kalmayı seçen/seçecek bütün kadınları yok sayıyor, dahası hedef haline getiriyor.

Aile değil kadın olduğumuzu söylüyoruz. Söylemeye devam edeceğiz..!

 Sosyalist Feminist Kolektif/Haziran 2011

Güçlenen Aile; Zayıflayan Kadın

Mutfak Cadıları Haziran 2011

Seçimler yaklaşırken iktidar ve ana muhalefet partisi seçim beyannamelerini ve sıra sıra projelerini açıkladılar: iktidar partisinin projelerinin ana eksenini kent yatırımları ile yoksulluğu sürdürülebilir kılma oluştururken, muhalefet daha çok yoksulluk ve işsizlik konusunu odağında tuttu.

Devamını Oku…

Bakıma Muhtaç Özürlülerin Bakımı

Mutfak Cadıları – Ekim 2010

27691 sayılı  ‘Özürlülerin[i]  Bakımı, Rehabilitasyonu ve Aile Danışmanlığı Hizmetlerine Dair Yönetmelik’ 3 Eylül 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu yönetmelik bir anlamda 2005 yılından beri bu konuda çıkan yasaları ve yasalarda yapılan değişiklikleri derli toplu hale getiriyor.
2005 yılından beri sakat hakları ile ilgili en önemli gelişme olan ağır sakatların bakımı ile ilgili düzenlemelerde  ‘bakıma muhtaç özürlü’nün ailesi önemli yer tutuyor. Burada aile kavramı ile işaret edilen kişi ailedeki bakıcı kadınlar. Yani başta anneler olmak üzere, eşler, kız çocukları, kız kardeşler. Devamını Oku…

İktisat ve Toplumsal Cinsiyet

ktisat-ve-toplumsal-cinsiyet Toplumsal cinsiyet kavramının ana akım / ortodoks iktisat disiplinine ‘sızması’ oldukça yenidir. Çünkü iktisat, kendisini sosyal bilimlerin ‘baba’sı olarak kurgular; sosyoloji ve antropoloji gibi disiplinlere göre daha dirençlidir cinsiyetli analizlere. İktisat; rasyonellik, rekabet (piyasa) ve kıtlık kavramlarıyla evrensel olarak geçerli ve ‘objektif’ analizler yaptığını savunur; oysa ekonomik ve sosyal hayatın en önemli kategorisini yani ücretsiz (bakım) emeğini / toplumsal yeniden üretimi ekonomi dışına iterek kadınları görünmez kılar. Feminist iktisat, kadınların bakım emeğini görünür kılarak iktisadın sınırlarını genişletmek ister. Bu amaçla, ana akım iktisadı, konusu, kapsamı, metodolojisi ve pedagojisi açısından eleştirir. 

Devamını Oku…

Kadınlar İçin Sosyal Haklar: “SSGSS’ye Esastan İtirazımız Var”

6-say-iin-002Sosyal Haklar için Kadın Platformu  2007’nin Aralık ayında “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı  (SSGSS) ‘ye esastan itirazımız var’ kampanyası başlattı. Bu kampanya önemliydi; Çünkü Türkiye’de ilk kez  politikasını kadınların ücretli/ücretsiz emek kıskacından hareket ederek kuran bir kampanya yapılıyordu.

Devamını Oku…