Dergilerimizi internet ortamında görüntülemekte sorun yaşıyorsanız, dilediğiniz derginin üzerine sağ tıklayarak (Mac için kntrl+tık), hedef dosyayı bilgisayarınıza kaydetmeyi seçebilirsiniz.
PDF dosyalarını açamıyorsanız, bilgisayarınıza Acrobat Reader yüklemek için tıklayın |
|
SAYI 2828.sayı dosyamızda “Kadınlar hayatlarına sahip çıkıyor” dedik. Çilem Doğan’ı, Nevin Yıldırım’ı, Yasemin Çakal’ı basına yansıyan hikâyelerinden tanıyorsunuz: Onlar hayatlarını başka biçimlerde savunma alternatifleri kalmamış, erkek şiddeti karşısında meşru müdafa hakkını kullanan kadınlar. Çilem ve Yasemin ile avukat arkadaşlarımız cezaevinde görüştü; Nevin’in sesini, onun mektuplarından derlediğimiz bir yazıyla yansıtmaya çalıştık. Çeşitli korunma – direnme stratejileri geliştiren, Hasret’in yaptığı gibi boşanan, Deniz gibi trans kadın olmayı seçen, kadın dayanışmasıyla güçlenen daha niceleri var. Dosyamızda birçok tekil hikâyenin yanısıra, büyük resme bakmayı deneyen feminist kadınların yazılarına da yer verdik. |
|
SAYI 2727.sayımızın dosyasında kadınların yol hikayelerine kulak verirken, özgür seyahatlerden zorunlu göçlere uzanan yelpazeyi biraz dalgalandırdık. İsteyerek çıkılan keşif yolculuklarının getirdiği heyecanı, özgürlük duygusunu, bazıları sonradan hazza dönüşen kimi acılı zorlanmaları paylaşan yazıları; ufku belirsiz, zorunlu göçlerin kadınları yaşamlarında köklü değişimlere, mücadelelere ve güçlenmeye götürüşünü anlatan yazılarla harmanladık. |
|
SAYI 2626.sayıda dosya konumuz: AKP’nin ‘makbul kadın’ politikaları |
|
SAYI 2525. sayıda dosya konumuz: Savaş, militarizm, direniş ve kadınlar… Savaşın, kadınlara nasıl şiddetin bin bir yüzü olarak döndüğünü hep konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz. Bu şiddet biçimleri tecavüzden başlayarak, fuhuş, yerinden edilme/zorunlu göç, ekonomik şiddet ve çocuklarıyla birlikte aç kalmaya kadar uzanıyor… Öte yandan militarizmin günlük yaşamın bütün hücrelerine sinmiş olduğu bir ülkede nasıl ‘sağduyu’nun, sıradan aklın bir parçası haline geldiğini tekrar tekrar gözler önüne sermeye ihtiyacımız var. Bu dosyada bir yandan bunları yapmaya çalışıyoruz. Bunların ötesinde, çatışma dönemlerinde kadınların direniş biçimlerinin taşıdığı çeşitlilik, örneğin anneliğin bu amaçla nasıl mobilize edilebildiği de, savaş ve çatışma dönemlerine dair kadın hakikatlerinin özgünlüğü de, gerek başka ülkelerde gerekse bu ülkede yaşanan deneyimlerde aşikâr. Dosyamızda bunların yanı sıra, daha tartışmalı bir alana da adım atıyoruz: Kadınların direnişinin şiddetle, silahla ilişkisine yer verdik. |
|
SAYI 2424.sayıda dosya konumuz yeni muhafazakar politikalarla sermayenin ihtiyaçlarına göre hızla yeniden şekillenerek kadınlara dar edilen kentsel mekanlar; kısaca söylersek Aile- AVM –AKP kıskacında kadın. Yaşanılan dönüşümler ile var olan eşitsizlikler bir kat daha artarken, kadınlar kamusal alanlarda ayrış- tırılırken, AVM’ler dışında kadınların var olabilecekleri kamusal alanlar birer birer erirken elbette ki feministlerin de bu dönüşümlere dair bir sözü var. İçinde yaşadığımız kentleri kendi ihtiyaçlarımıza göre şekillendirme hakkı- mızı talep ediyoruz, kadınlar vardır diyoruz. Dosyamızda üniversitelerde okumak için farklı kentlere giden genç kadınların deneyimlerinden, LGBTİ bireylerin ve örgütlerinin kentte yer bulabilme mücadelelerine; kadınların yaşamını kolaylaştıracak kentsel planlama örneklerinden kadınlar plajı meselesine; kadınların vatandaşlık mücadelelerinden Kadifekale’deki genç kadınların kent deneyimlerine kadar geniş bir yelpazede tartışmalarımızı çeşitlendirdik |
|
SAYI 2323. sayı “Kadın Cinayetlerine İsyandayız!” kampanyasının başlaması ile birçok şehirden feminist kadınların enerjisini de içine katarak hazırlandı. Kadınları aileye, evliliğe hapsetmeye çalışan ve şiddete iten politikalar, hayata dair kendi tercihlerini gerçekleştirmeye, boşanmaya çalışan kadınları korumuyor. Yargı desteğiyle, kadınların canlarına kast eden erkekler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Devletin sessizliğini protesto etmek üzere kadın örgütleri İstanbul Aile İl Müdürlüğünde bir eylem gerçekleştirerek; hazırladıkları bildiriyi burada okudular ve pankartlarını binanın her yanına asarak kampanyanın açılışını yaptılar. Kadın Cinayetlerine İsyandayız Kampanyası bir yandan kadınların hayatlarının artık sistematik bir halde erkekler tarafından ellerinden alındığına dikkat çekerken, diğer yandan dayanışmaya çağırıyor ve kadınları güçlendirmeyi hedefliyor. Kadın Cinayetleri aynı zamanda bu sayıda mini dosya konusu olarak kampanyadan dava süreçlerine, öz savunma yollarından trans ve lezbiyen LGBT cinayetlerine farklı konu başlıkları altında ele alınıyor. Bu dosyada kampanya hakkında bir yazıyı da bulabilirsiniz. |
|
SAYI 22Toplu taşıma araçlarındaki erkek işgaline karşı farkındalık yaratmayı amaçlayan feminist kampanya, |
|
SAYI 21AKP-Cemaat kavgasının her gün yeni bir atakla sürdüğü, Türkiye gündeminin çalkantılı sular misali hepimizi salladığı ve kendi politik hattımızı güçlendirip büyütmenin önemini bizlere tekrar tekrar hatırlattığı bugünlerde, yeni sayımızı hazırladık. Bu sayıyı, kadınların hep gündeminde olan ancak AKP süreciyle birlikte daha da öne çıkan bir konuyu, muhafazakârlığı tartışmaya başlamak amacıyla, Ayşe Toksöz ve Özlem Barın imzalı bir muhafazakârlık yazısıyla açmak istedik. Söz konusu tartışmayı, bir sonraki sayımızda dosya konusu olarak sürdürmeyi ve genişletmeyi hedefliyoruz. 21. sayımızın dosya konusu ise, feminist politikaya içkin bir soru etrafında örüldü: Farklılıklarımızla nasıl dayanışacağız? Bu soruya yanıt ararken, farklılıklarımızla bir arada durabilmenin yollarına, zorluklarına, güzelliklerine ve deneyimlerine daha yakından bakabilmeyi umuyoruz. |
|
SAYI 20Mutluluğun formülünün, bir kadın, bir erkek ve şarkının devamında söylendiği gibi bir de bebek olmadığını fark edeli neyse ki uzun zaman oldu. Feministler olarak, bize dayatıldığını sürekli söylediğimiz aile kurumunun altını oymak ve onun bir parçası olan imzasız ama kurumlaşmış heteroseksüel ilişkilere alternatif ilişki biçimlerini aramak, sormak, yaşamak politikamızın önemli bir parçası olmalı herhalde. 20. sayıda özellikle; erkeklerle ilişki kuran kadınların, kendilerini ahtapot misali saran, nefes aldırmayan tek eşli hallerini, bu hallerin onlara kattıklarını ve onlardan aldıklarını, aldatmayı, aldanmayı sorguladık. Kıskançlık, sadakat ve biricik olma kaygılarımızın bizi cinselliği tek insanla yaşama zorunluluğuna mahkûm etmesinin uzun vadede yaşattığı sorunları görmeye çalıştık. “Geleneksel ilişki normlarının dışına çıkmanın ufkunu nasıl geliştirebileceğimiz” sorusunu sormak, bu sayıdaki dosyamızın temel kaygısı. Diğer yandan, tek eşlilik – çok eşlilik, “kadınlar ve erkekler için geçerli toplumsal koşullar göz önünde bulundurulduğunda aynı mı yaşanır?” sorusu kritikliğini koruyor. Bu dosyayı tartışırken, cinsel özgürlük söyleminin, kadınlar söz konusu olduğunda ve erkeklerle eşitsiz ilişkiler içindeyken eşit şekilde ele alınamayacağını da söyledik. |
|
SAYI 192013 yazı çok sıcak, çok hareketli başladı. Bu sayımızı yepyeni bir coşku ve telaş içerisinde, Gezi direnişi dahilindeki eylemler, forumlar arasında tamamladık. Dergi hazırlık sürecimizin son bir ayını geceli gündüzlü dolduran bu yeni gündeme, farklı illerdeki direniş biçimlerine SFK penceresinden göz attığımız bir mini dosya ile bakıyoruz. An itibarıyla parklardaki kadın forumları, cinsel tacize karşı atölyeler de sürüyor. Önümüzdeki sayıda buralardan çıkan sonuçlara da değinebileceğiz. 19. sayıda ana dosyamız, “Türkiye’de mor yıllar: 1980’lerden bugüne…” başlığını taşıyor. Konu geniş; dolayısı ile feminist hareketin tüm seslerini kapsama gibi bir iddiamız da yok. Kadın mücadelesinin güncel zeminini belirginleştirip ayaklarımızı sağlam basmamızı, soracağımız yeni soruları da hedefe yakın yerden kurmamızı sağlamaya dair bir girişim bu. Teorik tartışmalara değil, sürecin içerisinden deneyim aktarımlarına odaklandık. |
|
SAYI 18Coşkuyla kutladığımız 8 Mart’ı geride bıraktığımız ve 1 Mayıs için “ezilenlerin de ezdikleri” olarak erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı feminist sözümüzü alanlarda haykırmaya hazırlandığımız günlerdeyiz. Her zaman farklı görünümleriyle ister istemez gündemimizde olmasına karşın uzun zamandır enikonu ele alamadığımız aileyi geçen sayımızda az biraz didikledik; “Aile yıkılmayacak kale değil,” dedik ve aileye feminist bir gözle bakmaya çalışarak başka birlikte yaşama biçimlerinin neler olabileceğine dair ipuçları yakalamaya çalıştık. Bu hayatların neler olabileceğinin izini bu sayımızda da sürmeye devam ediyoruz. Geçen sayıda ikincisini yayınladığımız “Lezbiyen aşkın feminist eleştiri için kazanım ve imkânları”nın üçüncüsü bu izlerin peşine düşen yazılardan biri. “Benim Çocuğum” filmi, heteroseksizm eleştirisi ile yüreklerimize su serperken aileye mahkumiyetimiz meselesini ne kadar ele alıyor? Dergide bu sorunun da peşine düşüyoruz. Aile konusundaki diğer iki yazıdan biri, içine doğduğumuz aileden nasıl vazgeçemediğimizi anlatıyor; diğeri ise genel olarak sol muhalefetin evlilik ve aile konusundaki sınırlı bakışına dikkat çekiyor. |
|
SAYI 17Bildiğiniz üzere, bir önceki sayımızda aşk denen mefhumun kadınlar için anlamını tartıştık. Bu sayımızda evlilikle sonlanan şeyin “aşk” olmadığının farkındalığıyla, aşkın bir üst aşaması olarak görülen ailenin, birbirine “âşık” bir erkek, bir kadın ve onların “aşklarının meyvesi” çocuklardan başka bir şey olduğunu anlatmaya çalıştık. Bunu anlatmaya çalışırken de, “mutluluk mekânı” olarak kurgulanan “aile evleri”nin kadınlara sunduğu boşluk duygusundan, popüler film ve dizilerin aileyi ele alış şekillerine; dünyada yeni muhafazakârlığın ve neoliberalizmin aileye etkisinden, bunun Türkiye’de AKP ve Gülen Cemaati cephelerindeki yansımalarına; evlilik – boşanma, zorunlu annelik, duygusal / cinsel ilişkilerde yoksunluk, heteroseksüelliğin dayatılması, aile ilişkilerinde kadın emeğine zorbaca el konması gibi bir dizi konuya el attık. |
|
SAYI 16İki ayda bir elektronik ortamda yayımladığımız, kadın emeği alanındaki yazılarımızın yer aldığı “mutfak cadıları” bültenimiz artık dergimizin içinde de yer alacak. Bu sayıyla birlikte “tecrübeden tercümeler” adında yepyeni bir çeviri köşemiz var artık ve son sayfalarda sizi bekliyor. 16. sayı dosyamızda “aşkın kanunu yeniden yazmak” ve “aşka veda etmek” olasılıklarını birlikte tartışalım istedik. Bir reddedişten öte politik eleştiri çıtasını yükseltmeye dair bir çaba bizimkisi. Genel anlamda siyasetin boşluk tanımayacağı gerçeğinden yola çıkarak, alternatif ilişki biçimlerinin izini sürmeye çalıştık. |
|
SAYI 15Malum, kürtaj yasası tartışmaları son aylarda bizi en çok uğraştıran mesele oldu. “Kadın örgütleriyle birlikte hazırlanıyor” diye övünülen Şiddet Yasası, kadınların mücadelesine karşın budana budana çıkarılmışken, bu kez de bir Kürtaj Yasası polemiği düştü ortaya. Parçası olduğumuz Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu olarak yakın takipçisi olduğumuz bu süreci, mini dosya halinde sayfalarımıza taşıdık. Kadınların güçlü tepkisi karşısında yasa apar topar geçirilemedi belki ama, düzenlemeler yolda. Sağlık çalışanlarının itirazlarına rağmen hemen yapılıveren sezaryen düzenlemesi gibi… |
|
SAYI 14Feminist Politika 14. sayısıyla 1 Mayıs’ta alanlarda! |
|
SAYI 13Bu sayımızda yüksek katılımlı ve coşkulu geçen konferans sürecinin kafamızda uyandırdığı soruları bir an önce tartışmaya başlayalım istedik. Yurt dışından gelen, kadın emeği konusunda önemli çalışmalar yapmış feminist dostlarımızın sunumları, bizlere dünyanın başka yerlerinde de feminist politikanın açmazların içine düştüğünü ve yeni mücadele zeminleri yaratmamız gerektiğini gördük. Türkiye’de son yıllarda yakaladığımız dinamiğin değerini bir kez daha anladık, “Peki bizde durum ne ve bundan sonra neler yapabiliriz?” diye sorduk. Bu nedenle “Güncel feminist politika” konulu dosyamızla karşınızdayız. |
|
SAYI 12Bu sayımız, 12-13 Kasım 2011’de İstanbul’da düzenlediğimiz “Kadın Emeği Konferansı” dönemine denk geldi. Konferans hazırlıkları nedeniyle aktif, dinamik ve heyecanlıyız… Konferans programını ve konuşmacıların daha önce yayınlanmış önemli makalelerinin özetlerini derginin ortasında çek-al formunda bulabilirsiniz. |
|
SAYI 11Kadına yönelik şiddetin yaygın olarak sürdüğü günümüzde, feminist hareket olarak cinsellik alanını politikleştirmemiz hiç kolay olmadı. “Cinsellik ve pornografi ” dosyamızda cinselliği konuşup yazarken, kişisel deneyimlerimizden hareketle, heteroseksüelliğin bizi nasıl biçimlendirdiğini; görünür olmayan ve hatta içselleştirdiğimiz cinsel baskıyı açığa çıkarmayı deneyerek daha dönüştürücü, özgürleştirici bir cinselliğin ve politikanın olanaklarını aradık. |
|
SAYI 10Yeni çıktı, dumanı üstünde, buyurun yeni sayıya… Dergimize lezzet katabilmek için, bu sayının yayın grubu epey uğraştı. Dosya konusu sıkıcı, bunu biliyoruz. Bazı bakımlardan adeta “yüzyıldır söylüyoruz” dosyası: Feminizmin diğer politik hareketlerle ilişkisi… Ama şimdiden söz veriyoruz; gelecek sayı çok daha eğlenceli olacak. |
|
SAYI 9Sokakta, aktif dergi satışlarımızda yaptığımız gibi, “Feminist Politika! Yeni sayısı çıktı!” diye seslenerek yine karşınızdayız. Dokuzuncu sayımızın dosya konusu “politik bir hareket olarak feminizm”. Feminizmi politik bir hareket olarak kurmaya çalışmanın taşıdığı anlamları, kadınların kolektif özne oluş serüvenini mümkün olduğunca geniş bir çerçeve içinde ele almaya çalıştık. Kadın hareketi ve hukuk mücadelesi, karma örgütlerin kadın alanı üzerinden feminizme yaklaşımı, akademi ve feminist politik hareket ilişkisi, iki binli yıllarda feminizm, dosyada bulabileceğiniz yazılardan. Bu dosyamızda birçok feminist yol arkadaşımızın da katkıları var. |
|
SAYI 8Nasılsınız? Feminist Politika’yı özlediğinizi umarak yine karşınızdayız… Sekizinci sayıda dosya konumuz “kürtaj hakkı”: Son yıllarda ‘sağlıkta dönüşüm’ kisvesi altında giderek muhafazakarlaşan neoliberal politikalarla elimizden alınmaya çalışılan kazanımlarımızdan biri. Kürtaj hakkı kadınların kendi bedenleri ve yaşamları üzerindeki denetimlerinin asgari koşullarından birisi ve tam da bu yüzden patriyarkal baskıların konusu olmaya devam ediyor. |
|
SAYI 7Feminist Politika’nın karıncaları üç ay boyunca çalıştılar, araştırdılar, incelediler, haber kovaladılar, söyleştiler. Bakalım ortaya neler çıktı. 6. sayının dosya konusu kadınlara yönelik sosyal politikalar. Her geçen gün sosyal hakların daha da çok budandığı yasal düzenlemelere tanıklık ettiğimiz bu günlerde, “tam da zamanı” dedik ve dosyamızı oluşturduk. Çocuk bakımından yaşlı bakımına, sağlıktan boşanmış kadınların sosyal haklarına kadar dosyamızda yok yok… |
|
SAYI 66. sayının dosya konusu kadınlara yönelik sosyal politikalar. Her geçen gün sosyal hakların daha da çok budandığı yasal düzenlemelere tanıklık ettiğimiz bu günlerde, “tam da zamanı” dedik ve dosyamızı oluşturduk. Çocuk bakımından yaşlı bakımına, sağlıktan boşanmış kadınların sosyal haklarına kadar dosyamızda yok yok… |
|
SAYI 5Bu sayımızın dosya konusu “kadın cinayetleri”, başlığı da “kadın cinayetleri politiktir” oldu. Kadına yönelik şiddet, feminist hareketin haliyle değişmez gündemi. Gazetelerin üçüncü sayfalarını ve her gün ortalama en az üç kadının öldürülme, tecavüz ve yaralanma haberlerinin yıllardır istikrarla sürdüğünü düşünecek |
|
SAYI 4Dördüncü sayıdaki dosyamızda Bedenimiz Bizimdir diyoruz. Böyle bir dosya yapmaya karar verdiğimizde işimizin zor olduğunu biliyorduk. Beden politikalarının feminizmin olmazsa olmaz koşulu olduğu bilinciyle, bu sayı için çalışmaya başladığımızda tek sayıda konuyu her yönüyle ele alamayacağımızın farkındaydık. Dosyamızın, beden politikalarını daha kapsamlı bir biçimde konuşmaya, tartışmaya girme çabası olarak değerlendirilmesini istiyoruz. |
|
SAYI 3Feminist Politika’nın üçüncü sayısının dosya başlığını “ücretli/ücretsiz emek kıskacında kadınlar” olarak |
|
SAYI 2Feminist Politika ikinci sayısıyla yeniden karşınızda. Bu sayımızın dosya konusu yerel seçimler; dosyanın baslığı ise, “Talep etmekten talip olmaya: Yerel seçim deneyimi”. Çeşitli feminist grup ve kadınların oluşturduğu “Seçim için feminist kolektif” olarak İstanbul Beyoğlu’nda bağımsız adayımızla katıldığımız yerel seçimler, bir ilk deneyim olarak, bize göre bir dosyayla değerlendirilmeyi hak ediyordu. Bu yüzden, dosyamızı ağırlıklı olarak bu deneyimin değerlendirmesine ayırdık. |
|
SAYI 1Bir dergi fikri üzerine konuşmaya başladığımızda, hem örgütlenmemizin hem de sistem dışı feminist politikanın ihtiyaçlarını tartışmaya koyulmuş olduk. Feminist Politika’nın sadece feminizm içi bir ayrım olarak sosyalist feminizmin değil, feminist hareketin sesi olmasını umut ediyoruz. Bir yandan feminist hareketin kolektif siyasal özne olarak kendi gündemini yaratmasına aracı/yardımcı olmasını, diğer yandan gündemin bize dayattıklarının bizleri kendi belirleyeceğimiz gündemden koparmamasını sağlamayı amaçladık. Güncel gelişmelere ilişkin politika üretirken, Türkiye’deki feminist hareketin deneyimlerini göz önünde bulundurmaya, yani feminist geleneğin birikimini yansıtmaya da çalışacağız. Feminist yol arkadaşlarımızın çıkardığı diğer yayınların bir tamamlayıcısı olmak, hareketin ihtiyaçları karşısında yayınlar aracılığıyla da dayanışmak, yani mevcut feminist yayınlarla görev paylaşımıdır bizim için esas olan. Bu sayıdaki dosya konumuz ” Neo-liberalizm, AKP ve Kadın Emeği”. Dergi hazırlıklarımız esnasında belirlediğimiz dosya başlığı dünyada gitgide büyüyen ekonomik krize denk düşünce, krizin AKP politikaları ile alacağı sonuçları birlikte değerlendirmek ihtiyaç oldu. Orta sayfalarımızda Sosyalist Feminist Kolektif’i oluştururken kendimizi anlatmak için uzun tartışmalardan sonra sonuçlandırdığımız Başlarken metnini bulacaksınız. |