Herkes Kadın İstihdamı İstiyor, Kimin İçin?

esneklik-1Türkiye’de kadın istihdamının düşüklüğü, istihdam koşulları, erkeklerle kadınların ücret farkları gibi konular, son yıllarda giderek daha çok kesimin gündemini meşgul etmeye başladı. Bu gelişmede farklı etkenlerin kesişrnesi rol oynuyor ve bu kesimler, kadın istihdamı ile farklı bağlamlarda ilgilenmekteler. Birbirinden farklı kesimler olarak nitelediklerimiz sermaye kesimi, devlet kurumları, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve feministler. Bu farklı kesimlerin kadın istihdamı ile neden ve nasıl ilgilendiği ne çok kabaca değinmek gerekirse; son dönemdeki söylemlere baktığımızda sermayedarların çeşitli yollarla kadın emeği arzının artırılması için yollar aradığını söyleyebiliriz. Ancak kadınların istihdamı sermaye için öncelikle ucuz emek anlamına geliyor, buradan hareketle yapılan öneriler ve uygulamalar ise, bırakın cinsiyetçi işbölürnürıü azaltmayı, daha da ötesinde pekiştirmeye yarıyor. Neticede kadın emeği, arzının artması durumunda ekonomik büyümeyi arttıracağı, kalkınmayı sağlayacağı, emeği ucuzlatacağı vs. fikrinden yola çıkılarak ele alınıyor. Örneğin Arzuhan Yalçındağ 15 Temmuz 2008 yılında Dünya Gazetesine yaptığı bir açıklamada “Kadınların göz ardı edilmesi ekonomik büyümenin önüne set çekiyor” diye özetlenebilecek bir demeç vererek kadın istihdamına öncelik verilmesinin önemine vurgu yapmıştı. Kadınlarla ilgili olarak kullandığı kelimenin ‘göz ardı edilmek’ olması sanki kadınlara göz kırpar gibi görünse de, aslında ekonomik büyümenin gereklerinden yola çıktığı ölçüde sözünü kadınlar için söylemiş olmadığı açık.

Yerel yönetimler ve hükümet ise kadın emeğini ele almak konusundaki motivasyonlarını özellikle AB yükümlülüklerinden alarak kadın istihdamının artırılmasının koşullarını arar görünmekteler. Meslek edindirme kursları (elbette yine cinsiyetçi işbölürnünü artırır nitelikte) açmak veya bakım hizmetlerinin biçimini değiştirerek bu alanda istihdam yaratmak gibi hedefleri örnek olarak sayabiliriz. Ancak burada da kadınlar için girişilmiş çabalardan bahsedemeyeceğimiz için, hesaplarda hata yapılmadığı sürece işten karlı çıkanlar kadınlar olmuyor; kısa vadede güçlenmiş dahi olsalar çoğu zaman olan bağımlılık derecelerinin artması oluyor. Aynı bağlamda bazı sivil toplum kuruluşlarının mikro krediler üzerinden kadın girişimciliğini artırma, kırsal alanda kadın emeğini değerlendirme gibi etkinliklerini de sayabiliriz.

Sendikaları diğer yanda saymak isterdik ancak şimdiye kadar sendikaların kadın emeğini gündeme aldıklarına pek tanık olmadık.

Neticede yukarıda saydığımız toplumsal grup ve kesimler açısından kadınların ücretli emeği, kapitalist dönüşüm süreçleri içinde her daim bireok tartısma ile beraber gitti. Bu tartışmaların bazıları; kadın işçilerin “işçi ücretleri”ni düşürmesi, kadınların çalışmasının toplumsal yeniden üretimi engellemesi, kadının ucuz emeğinin ekonomik büyüme sağlaması vb … bu liste çok. uzatılabilir. Ancak tartışma hiçbir zaman kadınlar için neyin daha iyi olduğu üzerinden yürütülmedi.

Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan olumlu bir gelişme, feminist grupların, feminist iktisatçıların kadın emeği ile çok daha yoğun bir şekilde ilgilenmeye başlaması. Feministler açısından kadın istihdamı, kadının güçlenmesi, bağımsızlığını kazanması, toplumsal eşitliğin sağlanması bağlamında önemli. Ancak niyetten öte bunun hangi argümanlarla hayata geçebileceğini, ne gibi somut çözümler geliştirilebileceğimizi hep beraber tartışmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bu tartışmayı hep beraber derinleştirebildiğimiz ölçüde sermayenin savunduğundan farklı bir kadın istihdamı modeli geliştirmeye yaklaşabiliriz veya kadınlar için tasarlanmış gibi görünen kadın girişimciliği, mikro kredi vb. projeleri selamlamaktan uzak durabiliriz.

Kadınların ücretli çalışma koşullarını tartışırken, kadınların erkeklere, devlete ve sermayeye bağımlılığını azaltacak, patriyarkayı zayıflatacak koşulları nasıl değerlendirebiliriz diye sorduğumuzda aklımıza gelen bazı referans noktalarını aşağıda sıralamaya çalıştık.

Kadınlar ücretli çalışmaya başladıklarında maddi olarak ne kadar güçlenmekteler?
Kazandıkları paranın ne kadarını kendileri için harcıyoriar? Kazandıkları para ile ilgili kararları kim veriyor?

Ev içindeki cinsiyetçi işbölümünde ne gibi değişimler oluyor? Kadınlar çifte mesai mi yapıyorlar?

Ev içindeki kararlara katılımları artıyor mu?

İş hayatında sosyalleşebiliyorlar mı? Sendikalara üye olabiliyorlar mı, üye olduklarında sendikada sözlerine yer oluyor mu?

İş hayatında yeni beceriler kazanıyorlar mı? Uzmanlaşabiliyorlar mı?

Yeni beceriler kazandıklarında, uzmanlaştıklarında birilerinin pozisyonu yükselecekse bu kişi kim oluyor?

Kadın çalışırken çocuklara kim bakıyor? Çocukları olduğunda sanki hiç çahşrnarmş gibi işi bırakıp eve mi dönüyor?

İş yerinde bir erkek bir kadını taciz ettiğinde kim işten çıkarılıyor, tacizci erkek mi, tacize uğrayan kadın mı?

Erkek iş arkadaşlarıyla aynı işi yaptığında bir kadın çalışan aynı ücreti alabiliyor mu?

Çalışan kadın boşanmak istediğinde kendine ayrı bir yaşam kurabiliyor mu?

Çalışan kadın ailesinden ayrı yaşamak istediğinde kendi ayakları üzerinde durabiliyor mu?
Konuyu daha etraflıca ele alabilmek için yukarıda sıraladığımız örneklerin çoğaltılmaya ihtiyacı var, ancak bundan da önce kadın istihdamını tartışmak için bir çerçeve belirlemeye ihtiyacımız var. Bu çerçevede kadının ücretli ve ücretsiz emeğini göz önünde bulundurmalı, devlet-sermaye-aile (erkekler) üçgenini hedef alan politikalar üretmeli ve hesabımızı kadının özne olduğu bir denklem üzerinden yapmalıyız diye düşünüyoruz. Bu anlamda da, tartışmayı kadınlar çalışsın mı çalışmasın mı ikiliğinden çıkartarak yapmalıyız. Yapmaya çalıştığımız, önümüze koşullar dizerek ancak bu şekilde çalışırız demek değil, çalışma talebiyle diğer taleplerimizi birleştirmek. Ütopyamıza sahip çıkmak ve hatta politikamızı ütopik görünenin gerçekliğini vurgulamak üzere kurmak.

Bu kıstırılmışlık içinde tartışma yürütmenin zorluğunun, attığımız her adımda önümüzde yükseltilen duvarların farkında olarak diyoruz ki evet daha çok başındayız.

Ancak, bizim aklımıza gelen veya hali hazırda dillendirilmiş ve sahiplendiğimiz bazı çözüm önerileri şunlar:

İş hayatındaki cinsiyetçi işbölürnünü zayıfiatmak amacıyla teknik eğitimlerde yüzde 50 kadın kotası, tüm işlerde yüzde 50 kadın kotası.

Eşdeğer işe eşit ücret; bunun net bir şekilde tarif edilmesi ve sıkı şekilde denetlenmesi. Kadın-erkek çalışan ayırımı yapılmaksızın SO’den fazla işçi çalıştıran işyerleri ve yerel yönetimlerce 2 aylıktan itibaren çocukların bakımını üstlenecek etkin, yaygın ve ücretsiz kreşler, gündüz bakım merkezleri vb. açılması. Buralarda (çocuğu getirip götürecek, herhangi bir sorun çıktığında muhatap alınacak, özel günlerde kreş ya da merkeze gelecek) sorumlu ebeveynin baba olmasının şart koşulması

Yaygın kamusal yaşlı bakım hizmeti.

Babalara devredilemez ebeveyn izni.

Kadınlara yıpranma payı ve erken emeklilik.

Kadın ve erkek ücretliler için ücret kaybı olmaksızın daha kısa çalışma saatleri. Kar amacı öne çıkarılmadığında herkese iş var. Böylece kadın-erkek herkesin hem ücretli çalışmasının hem de bir miktar bakım emeği harcamasının mümkün olduğu bir dünya tasarlayabilir ve erkeklere bunu daha kolay dayatabiliriz.

Yolumuz uzun, açık olsun, aydınlık olsun, kadınlarla kadınlar için olsun.

Mutfak cadıları/Kasım 2010

Yorumlara kapalıdır.