Aile değil kadınız; feminist isyandayız!
Geçen 8 Mart’tan bu yana kadınların ezildiği, sömürüldüğü, şiddete uğradığı aile temelli politikalar aldı başını yürüdü. Kadınların aile için feda edildiği politikalar, uygulamalar ve söylemler güçlendi, güçlendirilmeye de devam ediliyor. Bunun en somut göstergesi AKP iktidarının son döneminde, Kadın Bakanlığı’nın kaldırılıp yerine Aile Bakanlığı’nın kurulması oldu. TBMM’de bugün 8 Mart’ta kabul edilen, kadınları erkek şiddetine ve en çok aile içindeki erkek şiddetine karşı güçlendirmek ve korumak için hazırlandığı söylenen yasa yine ‘aileyi koruma’ adıyla çıkarıldı. Biz kadın örgütleri bu süreçte, kadın erkek fiili eşitliğini tanımayan AKP iktidarı ile bitmek bilmeyen bir mücadele içine itildik. Her gün 3 kadının öldürülürken, biz kadınlar erkek şiddetine karşı her gün mücadele ederken yasa tasarısının TBMM`de tartışıldığı gün, meclisin neredeyse bomboş olması, şiddetle mücadelede devletin iradesini ortaya koymuştur. Gelinen noktada yasa, erkek şiddetinin önlenmesine ilişkin kimi olumlu düzenlemeler içerirken, şiddet gören kadının güçlenmesi ve sosyal haklar elde etmesi anlamında önemli belirsizlikler getiriyor. Çünkü AKP hükümeti, kadının güçlenmesi ile ilgilenmiyor, onları aileye mahkum etmeye çalışıyor. En son gündeme taşıdıkları eğitim modeli, kız çocuklarını aileye mecbur, mahkum eden bir anlayışın ürünü değil de nedir?
Hangi aileden bahsediyoruz?
Kadınları, iyi eş, fedakar anne olarak konumlandıran, çocuk, hasta, yaşlı bakımının sorumluluğunu bizlere yükleyen;
dayakla, tecavüzle ve ölüm tehditleriyle denetim altına alındığımız, emeğimize, bedenimize, kimliğimize el konulan; aileden mi?
Erkek şiddetinin örtbas edildiği, meşru kabul edildiği, kol kırılınca aile içinde kaldığı, aileden mi?
Aile kurumunun erkeğin kadına şiddet uyguladığı, emeğini sömürdüğü „yuva“ olduğunu artık bütün kadınlar biliyor,
Kadınların karşılıksız emekleri “aile” için;
ücretli çalıştıklarında düşük ücretli, esnek çalışmaya mahkum olması da “aile”nin korunması, kadının aile içindeki görevini aksatmadan sürdürmesi için;
Başbakan’ın kadınlara 3 çocuk doğurmasını buyurması da ailenin devamlılığı ve kadının aile içindeki kutsal annelik görevlerini sürdürmesi için
Aile Bakanının lezbiyen, biseksüel ve transları meşru kabul etmemesi de “aile değerlerinin” sarsılmaması için,
her gün 3 kadının, tuzluk uzatmadığı, sürekli makarna yaptığı, kocasından izin almadan annesine gittiği, tayt giydiği gibi gerekçelerle öldürülmesi de aile için.
Erkek adalet tecavüz davalarında tecavüz gören kadının beyanını esas kabul etmediği gibi; kadının aile yapısını araştırıyor, tecavüzde ‘rıza’ arayarak mağdur kadınları sorguluyor, yargılıyor. Boşanmak istediği, itaat etmediği için öldürülen kadınların katillerine aile adına erkeklik indirimi yani haksız tahrik indirimi uyguluyor.
Devlet politikalarının aileye göre belirlenmesi ve yazılı belgelerden kadın kelimesinin silinmesi tesadüfi değil, erkek egemen sisteminizin temeli.
Kadınları birey olarak almayan aileye mahkum eden anlayışı kabullenmiyoruz!.
Bizler, kendi hayatlarımızdan , kadınlar aile içine hapsoldukça, bu aile yapısı sorgulanmadıkça kadını erkeğe bağımlı kılmaya çalışan bu heteroseksist aile biçimi sürdükçe erkek şiddetinin hayatlarımızdan gitmeyeceğini biliyoruz.
Kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen zihniyetiniz ve heteroseksizmi güçlendiren aile politikalarınız her gün 3 kadının öldürülmesine ve trans cinayetlerinin artarak devam etmesine neden oluyor.
İsyan ediyoruz!
Kadın cinayetleri politiktir!
Trans cinayetleri politiktir!
Bu topraklarda yıllardır süren savaşın, barışa karşı olan anlayışın, iki kat mağduru Kürt kadınların teker teker hapse atıldığına hepimiz şahitiz. 8 Mart organizasyonuna katıldığı, ders verdiği, düşündüğü, düşüncesini ifade ettiği için ya da sadece Kürt olduğu için kadınlar tutuklandılar. Ve tutuklanmaya devam ediyorlar. Biz feministler bu cadı avının bir an önce durmasını, arkadaşlarımızın serbest kalmasını istiyoruz ve keyfi tutuklamalara isyan ediyoruz.
İsyanımız kurtuluşumuz için..
Ev içinde karşılıksız emeğimizin ortadan kaldırılması için, ücretli-ücretsiz çalışırken sömürülmemek için,
İsyanımız erkek şiddetine, tecavüzde ‘rıza’, cinayette ‘tahrik’ arayan yargıya
İsyanımız; Kadın diyemeyenlere, bizlere karı, hanım, bayan, eş, anne, analarımız, nine, abla, kızkardeş, hatun, aile, kızlarımız, kadınlarımız diye seslenenlere, bizi bu kimliklerine hapsedenlere,
İsyanımız bedenimiz üzerinde denetim kuranlara, cinselliğimizi erkek kafalarıyla sınırlandırmaya çalışanlara
İsyanımız depremin mağduruyken, felaket sonrasında hayatlarımızı yeni baştan kurmaya çalışırken artan taciz, tecavüz ve erkek şiddeti ile de mücadele etmek zorunda kalmamıza’
İsyanımız savaşa, operasyonlara,
Patriyarkal sistem ve heteroseksizmden temellenen ailenizi, bu aileyi güçlendirmek adına hayatlarımızı kuşatmanızı kabul etmiyoruz. 8 Mart’ı kadınların dayanıştığı, isyan ettiği gün olarak selamlıyoruz. Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın feminist dayanışma!
İstanbul Feminist Kolektif
8 Mart 2012