Hükümet Kadınlara Ne Vaat Ediyor Kadınlardan Ne İstiyor?
Bu yılın şubat ayından beri, başbakanın emriyle Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Kalkınma ve Maliye Bakanlıklarının kadın istihdamını artırmayı hedefleyen bir paket yasa tasarısı hazırlığı içinde olduğu çeşitli vesilelerle dile getiriliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in açıklamalarından “Kreş yardımı” tartışmalarıyla başlayan sürecin bundan çok daha geniş kapsamlı bir proje ile ilgili olduğu anlaşılıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, AKP’nin Adana’da düzenlediği 3. Bölge toplantısında kadın istihdamını artırmaya yönelik “esnek çalışma” modellerinin hazırlanmakta olan proje kapsamında olduğunu açık bir şekilde telaffuz etti. Kadın istihdamının artırılması söyleminin içeriği, Şahin’in şu sözlerinden daha net bir şekilde ifade edilemezdi:
“(…)Doğurganlık hızının azaldığı, yaşlanmanın arttığı bir Türkiye’de nasıl olacak. Analık kadına ait bir şey. Dolayısıyla onu güçlü bir şekilde tutmamız gerekiyor. Ama kadın eğer istihdamın içinde olmak istiyorsa da onun yaşamını kolaylaştıracak sosyal destek mekanizmalarını güçlendirmemiz gerekiyor.”(1) Dolayısıyla, sermayeye ucuz, esnek ve güvencesiz bir işgücü sağlarken, bir yandan da kadınların birey olarak aile dışına çıkamamalarını sağlayacak bir gelir ve güvence(sizlik) düzeyi sağlayan, kadınları aile içinde tanımlayan ve cinsiyetçi işbölümünü perçinleyen, ancak bir yandan da “kadın istihdamı artıyor” ideolojik söylemini de güçlendiren “akıllı” bir programla karşı karşıyayız. Öyle bir program ki kadın hem (esnek, dolayısıyla düşük gelirli ve güvencesiz) çalışsın, hem çocuk doğursun, hem de bakımını üstlensin…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise ayrıntıları henüz netleşmeyen ve karara bağlanmayan paketin ana noktalarını şu şekilde özetliyor (2): Doğum izninin artırılması, kamuda kreş zorunluluğu, doğumdan sonra kadın işçilerin işlerine dönüşlerinin denetlenmesi, “erken emeklilik”, çocuk ve kreş yardımları, esnek çalışma. Biz, ayrıntıları henüz net olmamakla birlikte, bu noktaları tarihsel arka planıyla birlikte ele alarak ne ile karşı karşıya olduğumuzu teşhir etmek istiyoruz.
Erken Emeklilik Yalanı
Öncelikle, “erken emeklilik” (3) ifadesinin yanlışlığına dikkat çekmek istiyoruz. Son zamanlarda basında “5 çocuk doğuran kadın 10 yıl erken emekli olacak” gibi bir yanılsama yaratıldığını görüyoruz. Halbuki, burada kastedilen “doğum borçlanması”. Yani kadınların doğum nedeniyle işten ayrılmaları ya da işten ayrılmalarını müteakip 300 gün içinde doğum yapmaları durumunda, çocuk bakımı için işten ayrı kaldıkları 2 yıl boyunca sigorta primlerini kendi ceplerinden ödeyip bu süreyi emekliliklerine saydırabilmeleri anlamına geliyor. Mevcut uygulamada, 2 çocuğa kadar çocuk başına 2 yıl olmak üzere toplam 4 yıla kadar doğum borçlanması uygulanıyor. Ayrıca, bu haktan yararlanabilmek için 4/A statüsünde, yani tam zamanlı ve kayıtlı çalışan olmak gerekiyor. Faruk Çelik’in yeni bir hakmış gibi muştuladığı, doğum yapıldığı sırada sigortalı olmanın gerekmemesi noktası, yani geriye işletilebilirlik (burada yasadan önceki doğumlar değil, sigortalı olmadan önce yapılan doğumlar anlamında), 2010’da yapılan bir düzenlemeyle zaten uygulama kapsamında (4). Bu durumda gerçekten yeni olan, en fazla 2 çocuk için geçerli olan bu “hakkın” bu projeyle en az 3 çocuk için geçerli hale getirileceği. Devletin ücretsiz bakım hizmeti vermemesi ve erkeklerin de çocuk bakımını paylaşmaması nedeniyle kadınların işinden ayrılmak zorunda kalmaları ve üstüne sigorta primlerini -sanki borçlu olan kendileriymiş gibi- kendi ceplerinden ödemeleri, bize göre zaten esastan sorunlu. Bunun yanı sıra, emeklilik için yaş sınırı 65 ve prim ödemeleri gereken gün sayısı 7200 iken kadınların çocuk doğurarak erken emekliliğe hak kazanacakları yanılsamasını yaratmak ciddi bir politik manipülasyona işaret ediyor. Bu yanılsamayla, devlet bir yandan kadınlardan prim toplarken, bir yandan da kadınları çocuk yapmaya teşvik ediyor, kadınların birincil olarak çocuk bakımından sorumlu olduğu cinsiyetçi bir yapıyı güçlendiriyor. Bu yüzden de, feministlerin yıllardır söylediği kadınların –çocuklu ya da çocuksuz- ev içi yüklerinin yol açtığı “yıpranma payı” gerekçesiyle talep ettikleri “erken emeklilik hakkı” talebinin (5) yanından bile geçmiyor.
Hükümetin gerçekten emeklilik yaşını geriye çektiğini farz edelim. Yani, söylenen yalanların bir an için gerçek olduğunu, emeklilik için yaş sınırının kaldırıldığını ya da geriye çekildiğini ya da prim ödeme günlerinin azaltıldığını düşünelim. Erken emekliliğin, emeklilik maaşlarının hayatı idame ettirmek için yetmediği ve ek olarak ikinci bir işin yapılmasının zorunlu olduğu bir ortamda, erken emekliliğin sermayeye ucuz iş gücü sağlamaktan başka bir şeye yaramadığını söylemek yanlış olmaz. Ayrıca, prim ödeme gün sayısı örneğin 6000 güne indirilse bile, kadınlar için tam istihdam değil, esnek, kesintili istihdam biçimlerinin öngörüldüğü, çocuk ve yaşlı bakımı gibi yüklerin kadınların üzerine daha fazla yıkıldığı cinsiyetçi bir toplumsal örgütlenmede, kadınların 6000 günü tamamlayabileceklerini, bunun bir kazanım olduğunu öne sürmek bir aldatmacadan ibaret. Ayrıca, çocuk doğurmak ve erken emeklilik arasında bir bağ kurulması da, “1 çocuk doğuran kadının 2 yıl erken emekli olacak” masalının gerçek olduğunu varsaysak bile, bu kadınların yaşamlarını ev dışından ev içine kaydıracağı, kadınları aileye kapatacağı için ve kadınlar arasında çocuklu olanlar ve olmayanlar olarak bir hiyerarşi yaratmaya hizmet edeceği için son derece karşı çıkacağımız bir şey olurdu. Nitekim hükümetin düzenlemeleri çocuk, yaşlı bakımı ya da ev içi yüklerinden dolayı kadınların ücretsiz emeklerini kadınlar lehine kompanse etmekten ziyade, doğurganlığın teşvik edilerek bu yüklerin artırılmasına yönelik.
Devredilemez Babalık İzni İstiyoruz!
Doğum izinlerinin artırılması da hükümetin vaatleri arasında. Halihazırda doğumdan önce ve doğumdan sonra 16 hafta olarak uygulanan ücretli iznin 24 haftaya çıkartılması, ayrıca eklenecek 8 haftanın maliyetinin İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak işverene destek olunacağı da kaydediliyor (6). Ayrıca, tasarıyla doğum nedeniyle işten çıkarmaların engelleneceği ve doğum sonrası işe dönüşün garantileneceği de müjdeleniyor. Ancak, çalışanların doğum sonrasında işe dönme zorunluluğu zaten mevcut, fakat bu düzenleme işverenlerin henüz nişanlılık döneminde kadınları işten çıkarmasını ya da kadınların doğum sonrası bakım yükünden dolayı işe dönememesini engellemiyor. Çocuk bakımı kadının asli görevi sayıldığı sürece, kadınların doğumla birlikte işi bırakmalarının ya da işten çıkarılmalarının önü alınamaz. Bu yüzden de, devredilemez babalık izninin kadının doğum sonrası işe dönüşü için elzem olduğunu söylüyoruz.
Herkes İçin, İhtiyaca Yönelik, Ücretsiz, İşyeri Ve Mahalle Kreşleri İstiyoruz!
Hükümetin vaat ettiği şeylerden biri de kamuda kreş zorunluluğu ve kreş desteği. Hükümetin açıklamasına göre kamuda kreş zorunlu hale getirilecek. Önce, genel olarak mevcut kreş düzenlemesinin niteliğini hatırlamak gerekiyor. Mayıs/2003 tarihli 4857 sayılı İş Kanunu 88. madde ile işyerlerinde ne suretle emzirme odaları ve kreş açılacağı yönetmeliğe havale edilerek yasal zemini kaldırıldı. 150 kadın işçi zorunluluğu Temmuz 2004’te çıkarılan yönetmelikle tekrarlandı. 2008’deki 5763 sayılı torba yasa ile bu yükümlülüğün dışarıdan hizmet alımı ile de yerine getirilebileceği eklendi. Ancak 2012’de 4857’deki 88. madde kaldırıldı. Halihazırda, mevcut yönetmeliğin yasası kaldırıldığı için kreş düzenlemesinin herhangi bir yasal altyapısı yok ve yönetmelik ilgili bakanlık kararıyla kolayca iptal edilebilir. İlgili bakanlar, kamuda kreş zorunluluğundan bahsediyor, ancak Türkiye gerçekliğinde işyerlerinin çoğunluğunun kadın-erkek en fazla 30 işçi çalıştırdığı göz önüne alındığında çok yüksek bir eşikte (150 kadın işçi) tanımlanan yasanın öngördüğü kreş açma yükümlülüğü bile denetlenmezken, kapsamı giderek daraltılan kamu sektöründe bu yükümlülüğün nasıl uygulanacağı ve denetlenip denetlenmeyeceği bir soru işareti olarak kalıyor.
Hükümetin çalışan kadınlara yönelik olarak çocuk başına aylık 300 lira olacağı söylenen kreş desteğinin gelir ve eğitim gibi belli kriterlere bağlı olması nedeniyle, bu yardıma erişimin de oldukça sınırlı olacağını düşünüyoruz. Destek verilecek kişiler, başvuru üzerinden, Bakanlığın SOYBİS sisteminde yapılacak gelir puanlaması çerçevesinde başvuran kişinin gelirine göre belirlenecek. Bu durumda, gelirin kadının gelirine göre mi yoksa ailenin gelirine göre mi belirleneceği belirsiz. Politikalarında aileyi ön planda tutan AKP’nin kadının gelirini kriter almaması uzak bir ihtimal değil. Bu durumda, kocası yüksek bir gelire sahip, ücretli işte çalışmayan bir kadın kreş desteğinden yararlanamayacak ve çocuk bakım yükünü üstlenmeye devam edecek. Kadının geliri ek gelir olarak düşünüldüğü için, kocasının geliri yüksekse ve kadın düşük ücretle bile olsa ev dışında çalışmak istediğinde, ailenin toplam geliri baz alınacağından kadın bu destekten yararlanamayacak (7).
Basında dolaşan haberler arasında İŞKUR bünyesinde meslek kursu alan kadınların, kurs sırasında ve iş ararken kreş desteğinden faydalanacağı ve bu desteğin İşsizlik Fonu’ndan karşılanacağı bilgisi de mevcut (8). Bu ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünse de, bu desteğin çalışan ya da çalışmak için İŞKUR’un cinsiyetçi işbölümü temelinde hazırlanan kurslarına katılan kadınlarla sınırlı tutulması, çocuk bakımının kadınlara zimmetlenmesi, sermaye ve yerel yönetimlerin desteğiyle kurulup işletilebilecek ve çalışan-çalışmayan tüm kadınların faydalanabileceği mahalle kreşlerinden bahsedilmemesi, mevcut yasal zorunlulukların denetlenmemesi, özel sektördeki işyerlerinde kreş açılmasını teşvik etmek için çalıştırılan kadın işçilerin sigorta primlerinin ve kreş desteğinin yine işçilerin ücretlerinden kesinti ile oluşan İşsizlik Fonundan karşılanma olasılığı ve sermayeye yük yüklemekten kaçınan, hatta kreş politikasının sermayeye kamudan kaynak aktarımı ve ucuz işgücü sağlamak için bir araç haline getirilmesi gibi olguları bir arada düşündüğümüzde, hükümetin kadınların lehineymiş gibi sundukları düzenlemelerin tasarının bütünündeki olumsuzlukları gizlemeye hizmet ettiğini görüyoruz.
Kadınları Doğurmaya Ve Annelik Yapmaya Teşvik Eden Çocuk Yardımları İstemiyoruz!
Kreş yardımının yanı sıra, hâlihazırda hiçbir gelire ve sosyal güvenceye sahip olmayan aileler için, başvuruya bağlı, sadece annelere yapılan, çocuk yardımı olarak da bilinen Şartlı Nakit Transferlerinin artırılması da hükümetin gündeminde. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından verilen bu yardımlar kapsamında Şartlı Gebelik Yardımı (Hamile Kadınlar), Şartlı Sağlık Yardımı (0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadınlar), Şartlı Eğitim Yardımı (ilköğretim ve ortaöğretimde çocuğu olan kadınlar) bulunuyor. Bu yardımların annelere ödenmesi zaten çocuk bakımının sorgusuz sualsiz kadınlara zimmetlendiğinin kanıtı. Bakanlığın sitesindeki verilere göre (9), Şartlı Eğitim Yardımı kapsamında ödeme yapılan kişi sayısı 2003’te 59.000’den 2008’de 1.951.420’ye çıkmış. Bu yardımdan yararlanma şartı, hiçbir güvence kapsamında olmamaksa, yardımdan yararlanan kişi sayısındaki aşırı artışın bize söylediği bir şey var: AKP’nin neoliberal politikalarıyla, insanlar çalışma, sosyal güvenlik, barınma vb. haklarından yoksun bırakılarak her an geri alınabilecek ve sürekliliği olmayan nakit yardımlara bağımlı hale getirildiler. Yine başka bir habere göre (10), memurlara verilen çocuk yardımının (0-6 yaş için 36 TL, 6 yaş üstü için 18 TL), çocuk başına 100 TL’ye çıkartılması planlanıyor.
Fatura Kadınlara!
Hükümetin dilinden düşürmediği kadın istihdamındaki artışın, kadınları aileden koparmadan, doğurganlığı azaltmadan ve sermayeye bir yük getirmeden yapılması hedefleniyor. Çocuk bakımını kadına zimmetleyen annelik söyleminden çıkılmaksızın, çocuklu kadınların bir yandan çocuklarına bakıp, bir yandan yenilerini yapıp, bir yandan da çalışabilmelerine olanak sağlayacak esnek çalışma modelleri bu noktada devreye giriyor. Halihazırda yaygın bir şekilde uygulanmakta olan esnek çalışma modellerinin kadınların ev içi yüklerini aksatmadan gelir getirici bir işte çalışmalarını kolaylaştırdığı için cinsiyetli bir niteliğe sahip olduğu artık göz ardı edilemiyor. 4857 sayılı İş Kanunu’nda yasal bir zemine sahip esnek çalışma biçimleri olan belirli süreli iş sözleşmesi, kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi çalışma modellerine, daha önce 2011 yılında Torba Yasa adıyla bilinen 6111 sayılı kanunda emek ve kadın örgütlerinin tepkisi nedeniyle yasallaştırılamayan uzaktan çalışma ve evden çalışma modellerinin eklenmesi söz konusu olacak. Nitekim son olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılması planlanan değişikliklerin bize gösterdiği üzere, tam zamanlı ve güvenceli istihdam biçimlerinin de esnekleştirilmesi planlanıyor. Devlet üzerindeki yükleri atmaya çalışırken ve sermayeye ekstra yük bindirerek bindiği dalı kesmek istemeyeceğinden dolayı, kadınların lehine görünen düzenlemelerin maliyetinin uzun vadede yine kadınlardan çıkartılacağını düşünmek oldukça gerçekçidir. 10.04.2013
Kaynaklar:
(1) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/03/24/kadinlara-esnek-calisma-paketi#
(2) http://haber.stargazete.com/politika/kadin-istihdami-icin-dev-tesvik-paketi-masada/haber-733291
(3) http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2013/02/16/cok-cocuga-erken-emeklilik
(4) “Doğum Borçlanması”, Mutfak Cadıları, Cilt:1, Temmuz 2010.
(5) http://bianet.org/bianet/emek/124158-kadinlar-dogum-borclanmasi-degil-erken-emeklilik-istiyor
(6) http://e-sgk.net/dogum-izni-24-6-ay-hafta-oluyor/
(7) https://sosyalistfeministkolektif.org/component/content/article/2-haberler/312-akpnin-kres-destegi-duzenlemesinden-kimler-yararlanacak-
(8) http://www.takvim.com.tr/Ekonomi/2013/02/21/bedava-kres
(9) http://www.sosyalyardimlar.gov.tr/tr/html/11569/Sartli-Nakit-Transferi
(10) http://haber.gazetevatan.com/memura–yardim–mujdesi/522118/2/ekonomi