SFK 5. Kamp (30 Ağustos – 2 Eylül 2012)

2012gonenSFK’nın 5. kampını 30-21 Ağustos ve 1-2 Eylül 2012 tarihlerinde Gönen’de gerçekleştirdik.

Sosyalist Feminist Kolektif 5. Kamp Sonuçları

GENEL BAKIŞ

Sosyalist Feminist Kolektif’in 5. kampını geride bıraktık. 5. Kampımızı 30-31 Ağustos 1-2 Eylül 2012’de Gönen’de gerçekleştirdik. 2008 yılı Ağustos ayında yaptığımız ilk kampımız sonrasında Kasım 2008’de SFK’nın kuruluşunu kamuoyuna ilan etmiştik. O yıldan beri her yıl Ağustos ayında kamp yapmak bizim için gelenekselleşti.

SFK 5. Kampını SFK faaliyetlerinin nispeten durgun olduğu bir dönemde küçük bir ekiple örgütlemeye çalıştık. Kamptan 10 gün önce kamp yeri için bağlantı yaptığımız Ilgaz Tesisleri’nin uygun olmayacağını öğrendik. Kelimenin tam anlamıyla iki ayağımız bir pabuca girdi. Neyse ki bir başka grubun Gönen Tesisleri için yaptığı rezervasyonunun son dakika iptali imdadımıza yetişti. Sıkı bir çalışmayla yeni yere göre hazırlıklarımızı tamamladık. Bu yıl SFK kamp organizasyonunda dayanışma havuzumuz sayesinde çok sayıda arkadaşımızla da birlikte olma imkanını yakaladık. İstanbul’un kamp bütçesi oluşturmak için yaptığı tekne organizasyonu türü etkinliklerin diğer illerde de yapılmasının önemli olduğunu fark ettik.

SFK’nın 5. kampında dördü çocuk 89 kişiydik. İstanbul 44, Ankara 15, Adana 11, Eskişehir 4, İzmir 5 kişiyle kampa katıldı. Kampımıza katılanlar arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den toplam 6 SFK dostu vardı. SFK’nın 5. kampında değişik illerden SFK’lılarla kaynaştık. Sadece tartışmadık, güldük, eğlendik de…

Geçen yılın kamp gündeminin yoğunluğu dolayısıyla bu yıl kendimizce gündemi sade tutmaya çalışmış ve kamp süresini de 4 güne uzatmıştık. Ancak yine de zamanın yettiğini söyleyemeyeceğiz. Buna rağmen, verimli tartışmalar yapabildik. Özellikle aşağı yukarı bütün katılımcıların sözünü söyleyebildiği aile atölye çalışmaları oldukça verimli geçti.

KATILIM / ÖRGÜTLENME

Gündemde ilk olarak son aylarda İstanbul’da konuşmaya başladığımız “Kendi iç katılımımızı artırma” başlığını konuştuk. Kendi iç katılımımızı, örgütlenmemizi güçlendirecek neler yapabileceğimizi tartışırken karma yapılarla olan ilişkimizi de ayrıca konuşmamız gerektiğini anladık.

1. Örgütlenmemizi iki ana eksen etrafında konuştuk: Katılımcı bir örgütlenmeye neden sahip değiliz, Başlarken metni ile ilgili politik uyuşmazlıklarımız katılımcılığı engelliyor olabilir mi? SFK çoğulcu bir yer değil mi? Kendi savunduğumuz politikayla kalabalık örgütlenme arasında bir gerilim var, bu gerilimi çözmek için ne yapabiliriz? Bu gerilimin doğal olduğu ve SFK var oldukça da hep konuşacağımızın ön kabulü ile meseleyi ele aldık.

2. Başlarken metninin çizdiği genel çerçeveyi genişletmeli miyiz? diye sorduk. İleride ek bir metin yazılabilir belki ama şu an için başlarken metninin olduğu gibi kalması gerektiği sonucuna vardık.

3. Morgütün (örgütlenme komisyonumuz) teknik bir komisyon olmaktan çıkıp daha işlevli bir yer olması gerektiği kanaatine vardık. Örneğin sadece gelemeyen arkadaşlarımızı telefonla arayan bir yer değil işler yürürken arkadaşlarımızın potansiyelini ortaya çıkarabilmek için yöntemler üreten/önerebilen bir yer olması iyi olur dedik. Kamptan sonra morgütün “katılımcı bir örgüt nasıl olur?”un yöntemleri üzerine bir toplantı örgütlemesine karar verdik.

4. Çoğulculuk tartışması genelde queer politika üzerinden yürütüldü. Feminist bir örgütlenme sekter ve önü kapalı olmamalı, buna hep dikkat etmeliyiz. SFK üyelerinin, aktif çalışmak istemedikleri ya da çalışamayacakları dönemlerde öznel durumlarına ilişkin bilgilendirme yapmaları önemli diye konuştuk. Gelemeyen arkadaşların katılımcı olabilecekleri yöntemler belirlemeye çalışalım, örneğin sürekli internet başında çalışan ancak toplantılara gelemeyen bir arkadaşımız tweeter sayfamızın sorumluluğunu alabilir dedik.

5. Bilgi-zaman-emek eşitsizliklerimizin olduğunu, bunun için hem politik okumalar yapmamız gerektiğini hem de daha çok sorumluluk almamız gerektiğini, ancak yine de aktif olarak katılamayan arkadaşların eleştirilerini değersizleştirmemek gerektiğini konuştuk.

6. Komisyona katılıp ilk toplantılara gelip sonradan gelmeyen çok arkadaşımız olabiliyor. Bunu çözmek için bir nevi morgüt gibi komisyon içinde örneğin iki arkadaş gelmeyen arkadaşları arayabilir önerisi geldi.

7. SFK’nın ortak mutabakata varamayacağı konularda sürekli yol vererek yola devam etmemiz aslında SFK’yı sessizleştiriyor, bu aynı zamanda katılımı düşüren bir neden, farklı düşüncelerin görünür olabileceği bir yöntem bulmamız lazım, örneğin farklı görüş ve düşüncelerin olduğu tartışmaları aynı anda yazabiliriz, farklı düşünce yazısı çıkmasa da çıkan yazıya önsöz gibi bir bölüm koyarak SFK içinde farklı düşüncelerin olduğuna dair bir not düşebiliriz dedik.

MUTFAK CADILARI – MOR NOKTA

Mutfak Cadıları ve Mor nokta yayınlarının çıkış periyotlarını değiştirdik, bu değişiklikle her ay bir yayınımız çıkmış olacak.

Mutfak Cadıları (MC)

MC’nın periyodunu biraz genişletmeye karar verdik. Dergideki emek sayfalarının son dönemdeki zayıflığını göz önüne alarak, MC’yi dergiye taşıyalım dedik. Yani üç ayda bir, derginin içine entegre edilmiş olarak çıkacak. Buna ilaveten, derginin çıkışını takip eden ay, web sitesine de bir bülten konulacak, yani üç aylık bir web bülteni olarak çıkmaya devam edecek. Böylece her ay çıkan bir bülten yerine, her üç ayın ikisinde yayın yapar hale getirilmiş olacak.

Mor Nokta

Mor Nokta’yı bir süre iller bazında çıkartalım. Her sayı için bir il sorumluluk alsın. Eylül ayının sorumlusu İstanbul, Kasım’ın Adana, Ocak’ın Ankara. İçerik konusunda biraz esneme yapabiliriz: odak yalnızca kadın cinayetleri üzerine olmak zorunda değil. Hani bu bülten zaten erkek şiddeti her boyutuyla ele alıyor, ama bundan sonra yapacağımız işlere göre (örneğin bir tecavüz kampanyası var ufukta) içeriği esnek tutalım.

KADIN EMEĞİ KONFERANSI KİTABI

Konferans kitabının çıkması için bir kez daha seferber oluyoruz, konferans yapılalı bir yıl oldu, hâlâ adım atılamadı. Deşifre ve çeviriler için tekrar gönüllüler öne çıktı en yakın zamanda bu işi tamamlamayı hedefliyoruz.

FEMİNİST POLİTİKA

Kasım ayında çıkacak olan Feminist Politika 16. Sayı dosya konusunu öneriler üzerinden tartıştık ve “aşk” olarak belirledik. 17. Sayı dosya konusunu da “patriyarka ve kapitalizm” ilişkisi olarak belirledik.

15. Sayımız çıkarken cezaevinden bir kadın arkadaşımızdan gelen mektupla birlikte tartışmaya başladığımız Feminist Politika dergisi yayın ilkelerini kampta yeniden gündeme aldık. Mail grubundaki tartışmada, mektubun bir sonraki sayıda yayınlanması yerine, mektubun 15. sayıda yayınlanmaması, sonraki sayıda yayınlanabileceği ve mail grubundaki farklı fikirler gözetilerek, mektubu yayınlayıp yayınlamama kararının da kampta yapılacak tartışmaya bırakılması (yayınlanmamasını savunan arkadaşlardan gelen bir öneriydi), noktasına gelmiştik. Kampta kısa bir bilgilendirmeden sonra, mektubun yayınlanmamasını savunan arkadaşlardan söz alanların önerileriyle, tartışmayı mektubu basıp basmamak üzerinden yürütmedik. Söz konusu yazıyı önümüzdeki sayıda basmak; fakat ileriye yönelik biçimde yayın ilkelerimizi tartışmak önerisi aleyhine kimse söz almadığından konuşmalar yayın ilkeleri üzerinde yoğunlaştı.

Kendimize sorduğumuz başlıca sorular:
1) bu mesele özelinde, kadın gruplarına eleştiri getirdiğimiz takdirde, koşulsuz bir “cevap hakkı”nın olup olmayacağı,
2) gelen yazılar asgari koşullarımızı (cinsiyetçilik, ırkçılık, heteroseksizm vs. içermemek) yerine getiriyorsa bununla yetinmemiz gerekip gerekmediği, yani içerik tartışıp tartışamayacağımız,
3) “Feminizmi ya da kadın grupları arasındaki ilişkiyi güçlendiren polemik yazıları dergide olmalı” gibi bir koşul koyup koyamayacağımız üzerineydi.

Bu sorulara ilişkin bir mutabakata varamadık.

Cevap yazılarını yayınlamamanın sansüre tekabül edeceğini savunanlar da oldu; daha önceki deneyimlerimiz ışığında sansürcülük suçlamasının tartışmayı köşeye sıkıştırdığını söyleyen, “sansürcü olmamak” adına, gelen bir yazıyı muhakkak basma ihtiyacının politik olarak en doğru seçim olmayabileceğini, tartışmayı buradan başlatmamanın gerektiğini söyleyen de.
Kendimiz dergide eleştiri yazısı yazıyorsak, cevap hakkının her koşulda geçerli olduğunu, gelen her cevabı yayınlamamız gerektiğini savunan da oldu, maddi hatanın söz konusu olmadığı durumlarda polemik yazılarını veya her gelen cevap yazısını yayınlama zorunluluğumuz olmadığını, her yazının özgül koşullarına bakarak karar verilmesi gerektiğini savunan da.

Feminist Politika’nın bir polemik dergisine dönüşmesini istemediğini belirtenler de oldu, derginin kadın gruplarıyla tartışmalarımızı sürdürmenin doğru adresi olduğunu iddia edenler de. Kürt kadın hareketinin ayrıcalıklı konumundan dolayı yazının basılması gerektiğini söyleyen de oldu, tersine, hareketle ilişkimizde esasa dair farkları tartışmayı getiren bu yazıyı koymanın ilişkileri gereceğini ve geriye götüreceğini söyleyen de.

Tartışmanın esasına bakarsak, cevap hakkının feminist zemindeki yazılara (veya maddi hatalara) yönelik mi olduğu yoksa her eleştirinin cevap hakkı olduğu ve bu yazıları basmamız gerektiği konusunda fikir ayrılığı var. Cevap hakkı nedir?

Polemik konusunda da benzer bir biçimde, feminist zemini besleyen tartışma/eleştiri yazılarını mı dergiye alıyoruz yoksa (bir ideoloji olarak) feminizme yönelik eleştirileri de mi içermeliyiz? Polemik yazılarından neyi kastediyoruz? Bu soruların cevapları konusunda ayrıştık.

Sonuç olarak, bu çok sesliliğimizi kabul ederek yürümeye, “yol verme”nin ötesinde bir içerme biçimi kurmaya karar verdik. Görüldüğü gibi, bu konuda bir “SFK görüşü” yok, birbirimizi ikna edemiyoruz. Bu konunun kendi çoğulculuk tartışmamızla ilişkisi üzerine bir not düştük.

Farklı fikirleri belirtmemiz gerektiğini ve birbirimizi bu anlamda da gözetmemiz gerektiğini konuştuk. Tartışmaları yürütürken mümkün mertebe kapsayıcı olalım ve birilerini fikrini söylemekten geri bırakacak halde tartışmayalım dendi.

QUEER

Sene içerisinde yoğun bir şekilde tartıştığımız queer teori ve lgbt hareketlerle ilişkimizi ve queer teorinin lgbt örgütlere etkisi konusunu kampımızda detaylı bir şekilde queer teori konuşarak tartışmaya devam ettik.

Yurt dışında lgbt hak mücadelesi, queer hareket ve feminizm arasındaki ilişkinin/gerilimlerin Türkiye’deki izdüşümü üzerine konuştuk. Türkiye ile yurt dışındaki hareketlerin tarihsel gelişimleri farklı olduğundan hareketler arası ilişkiler de farklıydı. Feminist lbt gruplarla bir araya geldiğimiz 8 Mart, 25 Kasım gibi eylemlilikleri, birlikte iş yapmayı konuştuğumuz toplantıları, henüz tam anlamıyla kuramadığımız hukuku ve buna ilişkin kendi çabalarımızı değerlendirdik. Türkiye’de lgbt hareket ve feminist hareketin dirsek teması var ancak birlikte iş yapmayı veya toplantıları, eylemlilikleri sürekli kılabilmiş değiliz. Politika yapma tarzlarımızın dışında, farklı feminizmleri ve lgbt gruplardan feministlerle birlikte politika yaparken yaşadığımız ayrışmaların feminizm içi ayrışmalar olduğunu da konuştuk. Yanı sıra, Türkiye’de de, queer teorinin normatif – özellikle kadın ve erkek cinsiyetlerinin dışında kalanları marjinalleştiren – değerleri, söylem ve performans ile yıkmayı hedefleyen muhalefet anlayışı, feministlerin cinsler arası çıkar çatışması ve sömürüyü esas alan muhalefeti ile çelişiyordu. Tarihsel, ezeni ve ezileni olan, yapısal bir patriyarka analizinden yola çıkarak örülen feminist mücadele ile tüm ezilenlerin “iktidar” karşısında bir cephe oluşturmasını tavsiye eden queer hareketin önerilerini tartıştık. Heteroseksüel ilişkiler sadece cinsellik, toplumsal cinsiyet ve cinsiyetin uzlaşısını değil; emeğin cinsiyetlendirilmesini de kapsadığına göre “matrisi” muğlaklaştımak bu denli kolay mıydı, tartışmada çıkan sorulardan bir tanesiydi. Queer, ezber bozacak şekilde kimliğin tuhaflaştırılması sözünü hangi politik araçlarıyla tutabiliyordu? Ayrıca piyasanın öne çıkardığı hızla tüketilebilir, değişen kimlikler ile queer kimliğin radikalliği arasındaki ilişki ve çelişki tartışıldı. Feminizm içindeki (politik) lezbiyenlerin teori ve deneyimler ile önemli katkılarda bulunduğu arzunun değişkenliği ve yönlendirilebilirliği konusunda queer teorinin de olumlu katkılar sağladığı hatırlatıldı. Bugün heteroseksüel olmayan deneyimlerin feminist hareket içinde yaygınlaştığını görerek, kendi cinselliklerimiz üzerinde daha fazla konuşmamız ve politika üretmemiz gerektiğini tekrarlayarak tartışmamızı noktaladık.

AİLE DIŞINDA HAYAT VAR! KAMPANYASI

Kampımızın en heyecan verici gündemlerinden birisi bu sene başlatacak olduğumuz ve başlığını kampta yaptığımız atölyelerden sonra birlikte belirlediğimiz “Aile yıkılmayacak kale değil, aile dışında hayat var!” kampanyamızdı. Hep birlikte konuşmaya başladığımız kampanyamızı atölyelerimizden çıkan talep ve sloganlarla şekillendirdik. Bu talep ve sloganları sadeleştirme işini kampanya grubumuza devrettik.

Kampanya tartışmaları ve öneriler

Üst başlık: Aile yıkılmayacak kale değil, Aile dışında hayat var!

Üç alt kategori:

– Annelik, Çocuk Bakımı, Annenin cinselliği
– Heteroseksizm, Cinsellik
– Aile, Evlilik, Boşanma

Her alt kategori için üst başlıklar düşündük.

Annelik, çocuk bakımı, annenin cinselliği için en çok öne çıkan “Kimseye çocuk borcum yok!” oldu.

Diğer alt başlıklar şöyle:

• Kimseye çocuk borcum yok!
• Anneyim, köle de değilim, kutsal da değilim!
• Annelik dayatmasına hayır!
• Anne değilim, eşin değilim, ‘eksik’ kadın
değil, kadınım.
• Kutsal annelik masalına inanmıyoruz!
• Doğurdum, bakmıyorum
• Doğurdum, devletin kapısına bıraktım
• Doğurdum, emzirmek zorunda değilim
• Anne değil, kadınım!
• Annelik en ağır işçiliktir!
• Anne olmak için doğurmadım!
• Anne olmak için doğmadım!
• Yalnız kadın değil, Tek yaşayan kadın!
• Devletin bakmadığı çocuğu doğurmayacağım!
• Ben doğuracağım, erkek /devlet bakacak!
• Çocuk benim değil herkesin!
• Annelik kutsal değildir!
• Annelik kelepçesini çıkartıp attım!
• Annelik zincirlerini kıralım!
• Doğurdum kölesi değilim!
• Baba nerede, kreş orada!
• Kötü anne yoktur, çocuk bakmayan erkek / baba vardır!
• ‘Mükemmel’ anne değilim, suçluluk duymuyorum!
• Devlet kadının sırtından in! Çocuğa, hastaya, yaşlıya bak!
• Çocuklar mülk değildir!
• Anneler de sevişir.
• Anneler de sevişmek ister.
• Anne değil, kadınım!
• Sevişmeden doğurabilirim!
• Üremek için değil, zevk almak için sevişiyorum…
• Kocasız, erkeksiz de doğurabilirim: Ücretsiz, güvenli sperm!

İtiraz edilen sloganlar da oldu :

• Trans erkekler de çocuk doğurabilir!
• Anneyim, sevişmek istiyorum! Sevişmek için aile de, erkek de şart değil!

Heteroseksizm ve insellik için en çok öne çıkan üst başlık “Sevişmek için aile de, erkek de şart değil!” oldu. Diğer alt başlıklar şöyle :

• Heteroseksizm bulaşıcıdır!
• Sevişmek için erkekleri dayatmayın, kadınlarla sevişiyorum
• Biseksüelim, hem erkeklerle hem kadınlarla sevişiyorum.
• Eşcinsellikten translıktan korkma ‘kutsal aile’den kork!
• Homo/transfobiden kurtulmak, ebeveynleri de özgürleştirir!
• Menapozda da sevişiriz!
• Eşcinselim mutluyum! Öneririm…
• Heteroseksüelim, emin değilim!
• Sevişmek için erkek şart değil!
• Sevişmek için aile şart değil!
• Sevişmek için evlilik şart değil!
• Orgazm için, erkek şart değil!
• Doğurmak için, sevişmek şart değil!
• Doğurmak için, evlilik şart değil!
• Doğurmak için erkekler de şart değil!
• Müziği çoksesli, sevişmeyi çokeşli seviyorum.
• Müziği çoksesli, aşkı çokeşli seviyorum.
• Çokeşlilik için erkek şart değil.
• Mutsuz kadın yoktur, heves kıran erkek vardır!
• Mutsuz kadın yoktur, tutku öldüren erkek vardır!
• Üremek için değil zevk için sevişiyoruz!
• Ne çocuğunum, ne annenim, biz sadece sevgiliyiz!
• Aşkımı sömürme : Ne çocuğunum, ne annenim, sadece sevgiliyiz!
• Anne değilim, eş değilim, eksik kadın değilim.
• ‘Çüklü Baba Tekkesi’ yıkılsın!
• Kadının kalbine giden yol senin çükünden geçmiyor!
• Sömüren aşkını istemiyorum!

Burada da itiraz edilen sloganlar vardı:

• Sevişmenin yaşı yok!
• Arzu yaşta değil baştadır!
• Dev aynan değilim: küçüksün.
• Arkandan çekildim, hadi başar bakalım!

Üçüncü kategori olan Aile, evlilik, boşanma için öne çıkan üst başlık “Aile bağı değil, dayanışma” oldu.

Diğer alt başlıklar:

• Evlilik bize göre değil, aile yıkılmayacak kale değil!
• ‘Kutsal aile’ değil cinsel istismar yuvası!
• ‘Kutsal aileniz’ batsın, hayat bana kalsın.
• Aile değil, cinsel istismar yuvası.
• Hastaya, yaşlıya devlet baksın, kadınlar hayata aksın!
• Sorumsuz erkek/devlet yüzünden kadınlar ev hapsinde!
• Aile dışında hayat var.
• Aile dışında aşk var!
• Aile dışında dayanışma var!
• Ailemin bana akrep etmez ettiğini!
• Ben ‘evde kaldım’, hayatta bana kaldı.
• ‘Evde kaldım’ mutluyum!
• Evlenmedim mutluyum!
• Boşanıyoruz, mutluyuz…
• Nafakanın kefili devlet olsun!
• Boşanırken, kadın kadına güçlüyüz!
• Hayat yoldaşım, kocam değil arkadaşım!
• Ebeveyn anne baba değildir! Hayat yoldaşı koca değildir!
• Ailemin malı değilim, arkadaşımın canıyım!
• Birinci dereceden yakınım aileden biri değil!
• Aile başına değil, ‘tek’ başına!
• Sığınamız aile değil, birbirimiziz!
• Aile sığınak değil, bataklıktır.
• Evliliğe mahkum değiliz!
• Evlenmeyeceğim, doğurmayacağım, evlat edineceğim!
• Mutsuzum, idare etmiyorum!
• Babadan kurtuluş koca değil!
• Evliliğin monotonluğundan bıkmadın mı?
• Evlilik sıkıcıdır, tek tiptir!
• Şiddete uğradım, katil aileden biri!
• Emeğim sömürüldü, sömüren aileden biri!
• Dayak yedim döven aileden biri!
• Patriyarka evlen diyor, evlenmiyorum!
• Patriyarka boşanma diyor, boşanıyorum!

İtiraz edilenler:

• Bir ömür bir hödükle geçer mi?
• Soy mirası değil, emek mirası.
• Ata mirası değil, emek mirası.
• Hilal Burcu’ya miras bırakabilir
• Babama, kocama, oğluma, abime değil, Burcu’ya!
• Erkekler! Yastığını al git! Yastığı bırak git!

Kampanya çerçevesinde üreteceğimiz metinler için önerilerde bulunduk:

Sosyal hak taleplerimiz için fikirler

Annelik

Annenin çocuğu hayattaki ideali haline getirmesi, kendini çocuğa adaması.
Anneliğin suçluluk duygusu uyandırması.
Büyüten kişilere Anne-baba yerine başka bir kavram üretmek- arkadaşlık?
Çocukla kurulan mülkiyet ilişkisini kırmak gerek.

Çocuk bakımı

Kreşleri tekrar düşünmek, yatılı kız-oğlan çocuk beraber
Çocuğun babasının işyerinde kreş olsun (işçi memur babalar için)
Kreş babanın sorumluluğunda olsun (esnaf babalar için)

Heteroseksizm

Tek eşli yaşama formunu ne kadar sorguluyoruz?
Yaşadığımız mekanların yeniden kurulumu?

Aile-evlilik-boşanma

Acil boşanma destek hattı
Kadının güçlenmesi ve sosyal hak taleplerinin karşılanması, kadının alternatif yaşam biçimlerine yönelmesini kolaylaştıran birinci basamak
Peki sadece sosyal haklar aileyi parçalamak için yeterli mi?
Sosyal hakların edinilmesi kazanılması, aileyi ortadan kaldırmaya yetmiyor
Koşulsuz nafaka talebi
Ortak velayet? İnceleyip, tartışalım
Boşanan kadınlara can güvenliği sağlanması (şiddet yasası feminist taleplere göre düzenlenmeli)
Hane birliğine dayalı her türlü birliktelik (cinsel birliktelik olması şart değil) sözleşmelere bağlansın, meşru sayılsın, güvence altına alınsın. 6 ayı aşan birliktelikleri devlet otomatik olarak güvence altına alsın.
Boşanan kadınlara toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmeyen meslek edindirme kursları-eğitimi verilsin.
Boşanan ve 18 yaş üstü kadınlara ücretsiz barınma hakkı
Bekar annelere ve boşanmış kadınlara istihdamda öncelik ve kota hakkı
Kocaya babaya bağlı tüm sosyal hakların aileden koparılması, sosyal güvenlikle ilgili taleplerin doğrudan kadına bağlı olması
Tek yaşayan kadınların sosyal güvenlik hakkı (emeklilik)
Kadının işe başvurduğu anda işsizlik maaşı almaya başlaması
Yaşlı ve hastalar için, kamusal, ücretsiz, 7/24 açık, %50 erkek çalışanı olan bakım evleri açılması
Öncelikle tek/boşanmış kadınlara devlet kreşlerinin ücretsiz 7/24 açık olması- çocuklar için yaş sınırı olmaması.
Kadın ana çocuk sağlığı merkezlerinin (özellikle üreme sağlığı-kürtaj) yeniden açılması.
Herkese ücretsiz eşit sağlık talebinin kampanya için yeterli olmayacağı bunun biraz daha inceltilmesi gerektiği üzerine düşünmek
Parasız eğitim demek yeterli değil. Kız çocuklarının eğitimin bütün aşamalarında desteklenmesi –gözetilmesi
Tek/ boşanmış kadınların yaşlılığı için yaşlı bakım evi oluşturulması
Devletin yaşlı bakım evleri için bir bütçe oluşturması. Çalışırken birey-devlet ve işverenin bu işin maliyetine katkı sunması, prim sistemi.
Erkeklerden alacaklıyız kampanyası talepleri de dahil
Sosyal hakların kullanımının önünde engel: istihdam, sosyal güvenlik, kürtaj, barınma, sağlık, eğitim, emeklilik, bakım hizmeti
Babadan ve kocadan bağımsız sağlık hakkı
Kız çocuklarına ücretsiz eğitim
Barınma: Konut desteği, yaşlılığımızda birlikte kalabileceğimiz yoldaş evleri
Bakım hizmeti: hastalandığında acil gelebilecek bir ekip
İstihdam ve emeklilikle ilgili kadın emeği politikası tüm kadınlar için geçerli!

Tek yaşayan kadınlar için

Çocuk sahibi olmak isterse, yaş ve başkaca sınırlama olmadan ücretsiz olarak istediği yerden sperm alabilmesi
Çocuk okula /kreşe başlayıncaya kadar anneye bir ¨çocuk ücreti¨ (tercihen 1000 dolar civarı) ödenmesi
Devlet tarafından ev işi yardımı ödemesi yapılması
Tek yaşayan kadınlar için evlat edinme hakkı
Lezbiyen -eşcinsel kadınlar için evlat edinme hakkı

Hane birlikteliği

Bunun hukuki rejimi nasıl olmalı?
Mal edinilmişse, ayrılık halinde mal rejimi nasıl olmalı?
Ayrılma halinde velayet nasıl düzenlenmeli?
Ebeveyn olunması (evlat edinme) de mevcut koşul ve sınırlamaların kaldırılması
Devletin tanıması için sözleşme yapılabilir mi? (birlikte yaşamanın kurallarını içermeli
Hane birliğine dayalı ekonomik / sosyal güvence
Tüm ayrıntıları ile bu ilişkiye hukukta yer açmak
Sorumluluk devlete ait ama kadınlar bakıyor

WEB SİTESİ

Bir sene içerisinde yazı sayısının artması ve yayınlarımızın eski sayılarının yüklenmesiyle birlikte niceliksel olarak hayli gelişen web sitemizin arayüzünün kullanımı hakkında yeni web ekibimize bilgilendirme yapıldı.

KÜRTAJ

Mayıs sonundan itibaren en çok enerji aktardığımız alan, kürtaj meselesi oldu. Tüm siyasi yapılardan ya da bağımsız pek çok kadının bir araya gelmesiyle ”Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu”nu Haziran başında kurduk ve bu konuyu takip etmeye devam ediyoruz. Bu aşamaya kadar platformla birlikte yaptığımız işleri ve bundan sonraki politik hattımızın nasıl ilerleyeceğini konuştuk.

Neler yapabiliriz?

“Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu”nun Türkiyelileşmesi için çaba gösterme kararını geniş toplantımızda aldık. Yani bütün illerdeki SFK’lılar, çevrelerindeki kadın gruplarını da aynı platformun altına çağıracaklar. Böylece birleştiğimiz sözü güçlendirebiliriz.

“Haktır” meselesi platformun adı zaten. Bundan geri adım atmak durumunda değiliz, ancak bu dönem öne çıkaracağımız slogan bu olmayabilir. Keza konu, şu anda yasaklanamaz tartışmasından çıktı, asıl vurgulayacağımız mesele, kağıt üzerinde tanınan hakların gerçek hayatta kullanılabilir olmaması olacak – çünkü, örneğin yeni yasada 16 haftaya kadar serbest deseler bile bunu uygulayacak hekim ve sağlık birimi yoksa bu bizim için yeterli olmaz.

Öne çıkarılacak bir diğer talep, erkeklere yönelik olanlar. Bunu hep geride bırakıyoruz, biraz daha zenginleştirmemiz gerekir. Yaşam hakkı konusundan uzak durma kararımız baki.
Ayrıca teknik talepleri geriye çekmenin vakti geldi. Kadın hekimlerle yapacağımız atölyeden sonra, artık bu konularda ihtiyacımız olan bilgileri edinince, artık bunları yavaş yavaş geride bırakabiliriz. Bu atölyelerde, doktorlara tanınan vicdani ret hakkı konusunda onlardan inisiyatif almalarını da isteyebiliriz.

Başlarda medyanın bize olan ilgisi fazlaydı ama şimdi sağlıkçılara vs daha fazla ağırlık veriyorlar. Yasalaşma sürecinde de bu böyle olabilir. İlişkide olduğumuz uzman arkadaşları, kurumsal olarak (yani platform olarak muhatap alarak) biraz dikkatli olmaya, politik sözü öne çıkarmaya, bizden beslenmeye çağırmalıyız.

Feministler olarak yapacaklarımız/ önerilerimiz

Ertesi gün haplarının reçeteye bağlanmasının/aile hekimlerinin kontrolüne bırakılmasının resmi gerekçesini arkadaşlarımız araştıracak. Belki Tabipler Odası kanalıyla dava açma şansımızın olup olmadığına bakacağız.

Koca/ebeveyn izni konusunda ses çıkartmak. Bu konuda, tercihen eş zamanlı, radikal bir feminist eylem yapacağız en kısa zamanda.

KADIN CİNAYETLERİ

Kadın cinayetleri gündeminde, Mayıs ayında İstanbul’da yapılan Avukatlar ve Fahri Avukatlar toplantısında konuşulup tartışılan ve üzerinde fikir birliği sağlanan konularda kısa bir sunum yapıldı ve bu toplantıda alınan kararların kamp kararı olarak aynen benimsenmesine, illerin bu kararları kendi içlerinde tartışmaya devam etmesine karar verildi. Bu kapsamda, daha önceki yıllardaki “her il bir dava takip etsin” kararımızın “her il politikleştirebileceği ve sürecin başından sonuna kadar ortaklaşa yürütebileceği bir dava takip etsin” şeklinde revize edilmesine, bundan sonra SFK-feministler olarak takip edilecek erkek şiddeti davalarının seçiminde belli başlı kriterlerimiz olmasına karar verildi. Bunlar da şu şekilde belirlendi:

1- Takip edeceğimiz davalara sadece avukatlar değil, davayı takip eden herkesle ortak karar vereceğiz ve mağdur ya da şikayetçi taraf ile bunu baştan oturup konuşacağız.

2- Dava takibinde esas olan nokta feminist sözümüzü söyleyebileceğimiz davaları seçip, kendimizi sadece dayanışan taraf olarak konumlandırmayacağımız bir mücadele hattı izlemektir.

3- Takip edilen davalarda gerek dilekçelerin hazırlanması gerekse taraflar ile ilişki kurulması bakımından sürecin sadece avukatların üstüne bırakılmamasına özen göstereceğiz.

4- Enerjimiz ve gücümüz doğrultusunda hiç dava takip etmemeyi de seçebiliriz ancak bu belirtilen biçimde bir takip süreci başlatmışsak, tüm SFK’lılar olarak bunun gereğini yapacak, sorumluluğunu taşıyacağız. Davayı zamanla avukatların işi olarak görmeyecek, süreci sonuna kadar aynı disiplinle yürüteceğiz.

5- Takip ettiğimiz davalarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın müdahale talebine baştan karşı çıkacağız, bunu da mağdur ya da şikayetçi taraf ile baştan konuşacağız. Aile Bakanlığı’nın müdahil olmasına ilişkin karşı duruşumuzun neden ve gerekçesini de hem müvekkile hem kamuoyuna ayrıntılı olarak anlatacağız.

6- Dava takip süreçlerini kendi politikalarımızı tartışacağımız bir alan olarak görüp, buradan çıkan deneyimleri ortak bir bellek oluşturmak adına Mor Nokta’da toplayacağız.

 

Yorumlara kapalıdır.