Nevin Erkek Egemen Düzeninize İsyan Eden Ne İlk Ne De Son Kadın Olacak

Hilal Eyüpoğlu

Nevin için hepimiz ayaktayız. Nevin’in tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak istememe talebini Türkiye’deki ve Dünya’daki kadınlar olarak haklı buluyor ve savunuyoruz. Nevin’i tecavüzcüsünü öldürmeye iten erkek devlet, toplum ve hukuk sisteminin kadını nasıl çaresizleştirdiğini biz kadınlar biliyoruz. Nevin’in hikayesi bizim için ne ilk ne de son hikaye. Hicran Aygün, kitabı “Kanlı Kontesler”de Türkiye’de erkek öldüren kadınları, kadınlarla yaptığı röportaj içerikleriyle ve tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bu kitapta kadınların erkek egemen sistem içerisindeki yalnızlığını, çaresizliğini ve buna bir isyan, bir direniş hareketi olarak dayakçısını, tecavüzcüsünü, sömürü öznesini yok etmesi anlatılıyor.

Sosyal medya kocalarını ve hayatındaki erkekleri öldüren kadınlara çok yer vermiyor. Patiyarkal düzeni görmezden gelen bir medya için bunlar kafayı yemiş bir kaç kadının katil olmasından başka bir şey değil. Lakin işin aslı öyle değil. Kadınlar delirdikleri için erkekleri öldürmüyorlar. Ölmemek, varolmak, ‘’bedenim benimdir’’, babaya, erkek kardeşe de ‘’bana tecavüz edemezsin, beni artık sömüremezsin, ben senin kölen değilim, beni daha fazla dövemezsin, bana yaptıklarının hesabını vereceksin’’ diyerek erkekleri öldürüyorlar. Bu ezilme ilişkisine bir isyan, devletin kadını kıstırdığı, çıkışsız, sonuçsuz bıraktığı erkek egemen yapılanma biçimine bir direniş, bir dur deme noktası. Hapishane deneyimlerini ağır olarak nitelemelerine rağmen kitaptaki kadınların çoğu pişman değil. Kendilerine bu sonu reva görenlere hala kızgın ve isyankarlar.

Kitaptaki hikayelerden birinde kadın, çok küçük yaşlardan itibaren mahalledesindeki bir delikanlının tacizine uğruyor yıllarca. Ne annesini, ne de çevresindeki insanları bunun taciz olduğuna inandırabiliyor. Aylardan yıllar geçiyor ve bu çocuk büyüdüğünde adamı bulup öldürüyor. Kendisine ait bir hayat kurabilmesi için bu intikamın gerçekleşmesi gerektiğine inanmış. Tacizcisinin ölümü gerçekleşmeden varolamayacağına ve hayatını devam ettiremeyeceğine inanmış. Kim suçlayabilir ki bir kadını böyle hissettiği için. Bu kadının yıllarca tedavi görmesini, ilaç kullanmasını, tacizcinin deneyimleriyle yüzleşmesini ve onu affetmesini ondan kim isteyebilir? Çocuk tacizi davalarını inceleyin, çoğu yıllar sonra geriye dönük açılmış davalarda, tanıklar kaybolmuş, deliller yok olmuş, anılar silikleşmiş, ama dava yıllarca sürüyor. Hemen açılabilen davalarda bile ergenlik çağındaki kadınlara rızası vardır süsü verilmeye çalışılırken.

Yaz başında bir kadının tacizcisinin alnını çizip arkadaşlarına teslim ettiği haberini okuduk. Tacizci erkeklerin bu ülkede hapis cezası almadıklarını biliyoruz. Çoğunun cezası para cezalarına çevriliyor ve salıveriliyorlar. Sonrası kadınlar için kaygı ve korku içeriyor. Başıma bir iş gelir mi, bana tekrar zarar vermeye kalkar mı? Alnına çizilen çizgilerle deşifre edilen bir tacizcinin bir kadını ilk özgüveniyle taciz edemeyeceğini, etmeyi düşünse bile bu düşüncesini eyleme kolay kolay geçiremeyeceğini tahmin etmek zor değil.

Nevin şu an cezaevinde ve kendisinin açık bir beyanı var, “ölürüm de bu çocuğu doğurmam”. Bu beyan hem biz kadınlar için hem de insan odaklı bir psikoloji literatürü açısından ciddi bir gerçeklik içeriyor. Nevin, tecavüzcünün çocuğunu yok etmek pahasına canımdan olurum diyor. Bu Nevin’in intihar edebileceğine dair bir esası da içinde barındırır aynı zamanda. Nevin gibi aylarca tecavüze maruz kalan bir kadının bu beyanının, bu işin içinde olan devlet yapılanmaları tarafından ciddiye alınması gerekmektedir. Bizim artık bu ülkede erkek yargısı yüzünden canına kıymaya kalkan veya kalkacak bir kadının ölümüne tahammülümüz kalmadı. Bunu tüm gücümüzle bu sisteme haykırıyoruz. Yasalarını değiştir, Kürtaj yasağını tecavüzü uğrayan kadınlar için tekrar düzenle, Tecavüzcülerin cezalarını arttır, Kadının beyanını esas al.

Nevin suçsuzdur, Nevin’e bunu yaşatmış erkek egemen iktidarı yargıla diyoruz.

Yorumlara kapalıdır.