Karşı Lig üç sezondur Kadıköy Kalamış’ta oynanıyor. Lig’de mahalle dayanışmalarından, çeşitli politik gruplardan ve taraftan gruplarından oluşan 17 farklı takım forma giyiyor. Toplumu apolitikleştirme aygıtı olan endüstriyel futbolun tersine Karşı Lig politikadan beslenen, politik eylemlere dâhil olan, gündeme kafa yorup söz üreten ve dayanışmayı örmeyi hedefleyen alternatif bir lig. Lig’de küfür edilen hakemler yok, ne küfür ediliyor ne de hakemlerin kontrol mekanizmasına ihtiyaç duyuluyor. Oyuncular ve takımlar arası dayanışmayı kurarken kazanma hırsının unutulması hedefleniyor. Ancak hepsinden önemlisi futbolda tribünleri ve sahaları işgal eden erkekler ve erkek egemen kültüre inat, kadınlar da erkeklerle birlikte sahada top koşturuyorlar. Karşı Lig’in oyuncularından Şule Akın ve Aslı Öz ile Karşı Lig’de kadın oyuncu olmak ve sahada feminist mücadele üzerine konuştuk…
Söyleşi: Başak B.
Karşı Lig’e katılmaya nasıl karar verdiniz?
Şule: Kadıköy civarındaki gezi sonrası kurulmuş dayanışmalar arasında altı takımdan oluşan kısa bir turnuva yapıldı ve o turnuvada her takımda bir kadın oyuncu oynayacaktı. Ben de o maçtan itibaren Yeldeğirmeni Dayanışması’nın takımı olan “Forza Yeldeğirmeni”nde oynamaya başladım.
Aslı: Futbolu hiç sevmiyordum ve oynamayı da düşünmüyordum. Yakın çevremdeki arkadaşlarımın Karşı Lig’de oynaması sebebiyle futbol fikrine biraz daha yakınlaştım ve Çapultura takımında oynamaya başladım.
Karşı Lig’den önce futbol oynamış mıydınız?
Şule: Evet, üniversitedeyken salon futbol takımında oynamıştım.
Aslı: Hayır, oynamamıştım.
Sizce Karşı Lig’i diğer alternatif liglerden ayıran özellikler neler?
Şule: Endüstriyel futbola karşı Efendi Lig, Gazoz Ligi gibi ligler zaten mevcut. Karşı Lig’in diğer alternatif liglerden farkı burada kadın erkek bir arada futbol oynanması. Karşı Lig’in en önemli özelliğinin bu olduğunu düşünüyorum.
Aslı: Kesinlikle tribünlerdeki erkek kültürünü değiştirme iddiası.
Şu anda Karşı Lig’deki takımlarda kaçar kadın oynuyor?
Şule: Takımlar yedi oyuncudan oluşuyor. Uygulanan kadın kotası uyarınca en az iki kadın sahada oynamak zorunda.
Diyelim ki takımlarında beş kadın iki erkek oynama kuralı olan yeni bir lig kurulsaydı, sizce erkekler bu ligde oynarlar mıydı?
Şule: Açıkçası öyle bir lig kurmanın zor olacağını düşünüyorum. Çünkü biz kadınlar olarak erkeklere göre daha sonradan topla tanıştık. O yüzden beş kadının oynamak zor olabilirdi, top dönemeyebilirdi. Erkekler sanırım oynamazlardı. Biz bir maç yapmıştık iki takım da altı kadın bir erkek oyuncu ile çıkmışlardı sahaya. O maçın diğer maçlardan farklı şuydu; kadın arkadaşlar futbola daha yeni başladıkları için aynı topun peşinden koşan üç kadın olmuştu. Bu sebeple biraz çabuk yorulmuştuk. Gol atma hırsı yoktu, pas vermeye çalışıyor, top çeviriyorduk. Çok eğlenmiştim ama çok da yorulmuştum.
Aslı: Erkekler kazanma iddiaları olduğu anda bence bizi devre dışı bırakırlar. Bu yüzden biraz ligin konseptine bağlı olduğunu düşünüyorum. Eğer erkeklerin politik bir iddiaları olmasaydı bence kadınlarla oynamazlardı.
Lig içerisinde maç esnasında ya da sonranda cinsiyetçi tavırlara maruz kaldığınız oluyor mu?
Aslı: Bazen takımdaki erkek oyuncularda gol atma hırsı çok yüksek olabiliyor. Örneğin çok iddialı bir maç ise erkekler bana pas vermek yerine benden iyi oynayan bir erkeğe pas vermeyi tercih edebiliyorlar, bence bu cinsiyetçi bir tavırdır.
Şule: Ama amaç bunları kırmak değil mi zaten? Bizim maçta da buna bezer bir durum yaşadık. Maçta skor 0-0 idi. Biz üç kadın ile oynuyorduk, karşı takım ise iki kadın ile oynuyordu. Biz üç kadın oynarken pas yapıyorduk ve yarım saat boyunca maç 0-0 devam etti. Eğlenceli bir maçtı, sonra biz iki kadın kaldık. O zaman bir gol yedik ve birden bizim takımın da tavrı değişti. Sürekli hücuma geçildi. Bu durumu cinsiyetçiliğin bir tezahürü olan futboldaki erkek hırsı olarak değerlendirebiliriz. Küfürlere de maruz kaldığımız oluyor, hemen uyarıyoruz ve erkek arkadaşlar düzeltiyorlar.
Aslı: İçselleştirilmiş çok fazla erkeklik ve cinsiyetçilik var. Karşı Lig’in konsepti gereğince erkeklerin bu cinsiyetçilikle yüzleşme iddiaları var. Dolayısı ile biz cinsiyetçi tutumları teşhir edip uyardığımızda genellikle dirençle karşılaşmıyoruz, özür diliyorlar. Karşı Lig maçına gelirken kimsenin yüzde yüz cinsiyetçilikten azade olup gelmesini beklemiyoruz. Aslında önemli olan erkeklerin bizim eleştirilerimize direnç gösterip göstermemesi ve dönüşüme açık olmaları.
Sizce kadınlar neden futbol oynamaktan çekiniyorlar?
Şule: Futbol oynamak aslında erkek egemen bir yer olduğu için futbola girişimiz erkeklere göre çok daha zor. Örneğin ben Karşı Lig’de ilk maçıma çıktığımda daha önceden futbol oynamış olmama rağmen bana pas verin diyemiyordum, çekiniyordum. Bu eşitsizliği kırmam ve erkeklerin bana pas atmasını sağlamam mücadele ile oldu.
Ben ilkokuldan beri aslında futbol oynuyordum ne zaman ergenliğe girdim o zaman annem okul sahasına gelip sen erkeklerle oyun mu oynuyorsun diyerek beni sahadan dışarı çıkardı. O zamanlar en az yaşıtım erkekler kadar iyi futbol oynayabiliyordum, maçlara bazen erkekler yerine beni alıyorlardı. Erkeklerle top sektirme yarışı yapabiliyorduk. Başka bir kız arkadaşımla 80 tane sektirebiliyorduk. Ergenliğe girdikçe, biraz daha kadın olmaya başladıkça erkeklere ait olduğunu fark ettiğim bu alandan çekilmem gerekti. Bir kadının futbol izleyicisi olması bile çok zor, maçta sürekli cinsiyetçi küfürlerle aşağılanıyorsun, o zaman da neden türbine, maça gidesin?
Aslı: Ben hiçbir zaman futbolla yakın ilişki içerisinde olmadım. Öyle büyümedim bu yüzden de futbol oynamayı hiç düşünmedim. Kendime yakın bir alan olarak görmedim. Ya baştan ya çocuklukta ya da ergenlikte bir şekilde uzak tutuluyorsunuz futboldan.
Sizce kadınların futbol oynaması bir feminist eylem biçimi olarak yorumlanabilir mi?
Şule: Kesinlikle yorumlanabilir. Son dönemde dünyada kadın futbolunun gelişimini araştırıyordum ve fark ettim ki ilk kadın liginin kurulması feminist hareketin yükseldiği döneme denk geliyor. Keza Türkiye’de de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Feminist hareket yükseldiğinde kadınlar kendilerini biraz daha özgür hissettikleri için ve bu alanda biz de varız demek için futbol oynamaya başlıyorlar. Ancak Lig’e gelen birçok kadın, kadın politikası yapmak için burada değil. Hatta yaptığının kadın politikası olduğunun farkında da değil ama bir ‘erkek’ alanı olan futbolda var olabilmek bile bir kadın politikası olarak değerlendirilebilir.
Aslı: Evet öyle yorumlanabilir. Ama aynı zamanda sahaları kadınlara açmaya çalışmak ve bu söylemi yaratmak da gerekiyor. Yoksa tek başına oynamak bireysel olarak önemli bir adım olsa da erkek alanlarına girerken yeni bir söz üretmezsek biz de fark etmeden o alanda erkekliği beslemiş olabiliriz. Çünkü toplumsal olarak erkeklere ait alanlara girebilmemiz çoğu zaman onlar gibi olmaktan ya da erkek söylemini pekiştirmekten geçiyor.
Maçlar esnasında bir kadının yaptığı erkekliğe atfedilmiş davranışların takdir topladığına şahit oldun mu?
Şule: Oyun dediğiniz şeyin aslında belirli kuralları var. Futbolda bir kale var ve oraya gol atılması gerekiyor. Bu bir oyun ve bunu bir cinsiyet olarak görmeyi uygun görmüyorum. Örneğin gol atmayı yasaklasak artık o futbol olmaz. Spordaki mücadeleyi her zaman erkeksi olarak yorumlamak zorunda değiliz. Hücum etme halini erkeksiliğe indirgemeyelim ama eğer pas yapmak yerine ya da pas yapmaktan zevk almak yerine orta sahadan bir şut çekiliyorsa bunu erkeksilik olarak yorumlayabilirim. Çünkü bu birlikte yapılan bir oyun değil, kendi bencilliği ve kendini gösterme hırsıdır.
Fotoğraf (soldan sağa): Aslı Öz, Başak Biner ve Şule Akın
Karşı Lig’deki kadınların arasında herhangi bir dayanışma ağı var mı?
Aslı: Bu bizim oynadığımız üçüncü lig. Bunun birinci ve ikincisinde bu ağı kurmayı pek beceremedik. Ancak oynadıkça ve kişisel olarak kadın olmamızdan kaynaklı deneyimlerimiz arttıkça bir ağ kurmaya başladık. Bence şu an üçüncü ligde istediğimiz gibi bir ağ kurduk. Kurduğumuz ağ sayesinde yaşadığımız sorunlara dair, kendimizle ile ilgili daha fazla paylaşımda bulunuyoruz, bu da elbette ayrı bir güç veriyor
Şule: Lig’in gelişimini de düşünmek lazım. İlk sezonda her takımda en az bir kadın ile oynamaya başladık. Şu anda bu sayı iki kadına yükseldi. Dördüncü ligde bu sayı üç kadın olacak diye umuyoruz. Sahada üç kadının olması dengeleri tamamen değiştirecek. Üç kadının olması demek sahada üç kadın ve üç erkeğin oyunda olması demektir. Şu an iki kadın olduğunda erkekler bazen iki kadını es geçip kendi egolarına yenilebiliyorlar. Üç kadın oynadığında oradaki üçüncü kadın yok sayılamayacak. Daha güçlü bir şekilde biz de varız diyeceğiz.
Şu anda maçlar beş erkek iki kadın kadrosu ile oynanıyor. Kadın sayısı üçe yükselmesi erkeklerin sahip olduğu bir alanı terk etmek zorunda kalmaları ve bu yeri kadınların alması anlamına geliyor. Dolayısıyla kadın ve erkek arasındaki çıkar çatışmasının bir örneğini göreceğiz. Sizce bir üç kadın konusunda erkekler tarafından dirençle karşılaşacak mısınız?
Şule: Şöyle tepkiler gelebilir: “Abi ya iki kadını zor buluyoruz üçüncü kadını bulmakta zorlanırız” diyecekler. Karşı ligde oluşabilecek muhtemel dirence karşın biz kadınlar olarak örgütlenmiş olursak, hayır arkadaşım üç kadın oynatmayan takımlar bu ligde yer almayacak diyebiliriz. Ben her takıma oynayacak üç kadınının bulunabileceğini düşünüyorum. Bu sebeple kadın dayanışması kurmak önemli. Aksi takdirde hayatın her alanında olduğu gibi Karşı Lig’de de yok sayılabiliriz. Mücadeleye devam!
Aslı: Karşı Lig’in konseptinden kaynaklı galiba, oynayan erkek arkadaşlar kendilerine ait alanı vermeye biraz da hevesli gibi görünüyorlar. Ancak işleyişte her zaman hevesli olmayabiliyor erkekler. Bazen takımlarda hali hazırda üç kadın maça gelmiş olduğu halde, erkek arkadaşlar kadınların yorulacaklarını ya da takımın güçsüz olacağını öne sürerek sahaya iki kadınla çıkabiliyorlar. Dolayısı ile hali hazırdaki minimum iki kadın kotası aslında pratikte maksimum iki kadın sınırlamasına dönüşebiliyor.
Şule’nin de daha önce ifade ettiği gibi kadınlar futbolun erkek alanı olmasından ötürü futbola mesafeliler. Kadın kotası yükselttikçe kadınlar futbol oynamaya daha da heves edeceklerini dolayısı ile kadın oyuncu bulmanın kolaylaşacağını düşünüyor musunuz?
Şule: Lig’in ilk senesinde sadece birer kadın vardı. On altı takımda on altı kadına denk düşüyordu. Ama şu anda her takımın üçer beşer kadın oyuncusu mevcut. Dolayısıyla ligde 60-70 kadın varız. Böyle düşünürsek, kadınlara daha fazla alan açılması ile daha çok kadının futbol oynamaya heves ettiklerini görüyoruz.
Karşı Lig’de kadınlar olarak hemen değiştirebilme olanağınız olsaydı neyi değiştirirdiniz?
Şule: Şampiyonluğu kaldırırdım. Skor tutmak önemsizleşmeli ve sahadaki minimum kadın kotasını üçe yükseltirdim.
Aslı: Karşı Lig’i değiştirmek değil ancak yalnızca kadınlardan oluşan feminist futbol ligimiz olsaydı güzel olurdu. Şu anda karma bir yapının içerisinde feminist yaklaşımla konuşmanın ne kadar zor olduğunu deneyimliyorum.
Şule: Dünyanın yarısı kadın, yarısı erkeklerden oluşuyor. Bu sebeple kadınlar olarak kendimizi izole etmeyelim. Erkeklerle ya da feminist olmayan kadınlarla bir arada olmak zorundayız. Hem Karşı Lig’de feminist olmayan kadınlara da dokunuyoruz. Bu etkileşimi değerli görüyorum. Biz zaten adamlarla neden uğraşalım onlar kendi erkekliklerini sorgulasınlar.
Üç senedir ligde oynuyorsunuz, beraber yol aldığınız kadınlarda değişim gözlemlediniz mi?
Şule: Kesinlikle gözlemledim. Daha önceleri bazı kadın taleplerimize çok sert tepkiler veren kadınlardan şu an kadın mücadelesinin içine girmiş ve bu mücadeleden güçlenen kadınlar var. Dolayısı ile Karşı Lig’de yalnızca erkeklerin değil kadınların da dönüştüğünü düşünüyorum.
Sizce kadınlar neden karşı lige gelmeliler?
Şule: Bir kere Karşı Lig’de erkek kotası var. Takımlar erkek oyuncu listesini sezon başında vermek zorunda. Ancak kadınlar için böyle bir liste yok, kadınlar istedikleri zaman gelip dâhil olabilirler ve istedikleri zaman çıkabilirler. Bir defa denemekten bir şey çıkmaz diye düşünüyorum. Bunlara ek olarak Karşı Lig kadınlara futbol için alan açmasının yanı sıra, politik bir lig aynı zamanda. Pankartlarla sahaya çıkıyoruz. Tamamen yatay ilişki kurulan bir yer, dolayısı ile gelmek isteyenler kolayca kendilerini var edebilirler.
Aslı: Toplumsal olarak o kadar bir yerlerde sıkışmışız, cinsiyet rollerini sahipleniyoruz ve dışarı çıkamıyoruz, karşı lig kadınların bu roller dışına çıkabilmesine olanak sağlayan bir alan. Ek olarak kadınların buradaki duruşlarını ve birbirleriyle olan dayanışmayı görmek ve güçlenmek için gelebilirler.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Şule: Kadınlar olarak hayatın her alanında var olmak çok önemli. Bu bizim varoluşumuz ve bunu bir şekilde hayat görüşümüze yansıtmalıyız. Karşı Lig gibi karma olan bir yerde var olup buradan bir kadın politikası üretmek ve aynı zamanda severek spor yapmak eğlenceli.