Sakine Günel
Günde 3 kadın öldürülmesine seyirci kalan, kadını aile içinde tutma politikaları gereği kadınlara yönelik 3 çocuk tavsiyesinin devamında da kürtaj yasağını gündeme getiren muhafazakâr ve otoriter akp, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıda gelebileceği son noktaya vardı. Akp, kadınların hak taleplerine kadın düşmanı politikalarla cevap veriyor; kadınları annelik kimliğine hapsederek kimliksizleştirme politikalarına devam ediyor. Akp’nin aile politikası kadınları eve kapatmayı, kadınların bedeni ve cinselliği üzerindeki erkek denetimini, devlet eliyle pekiştirmeyi hedefliyor.
AKP’nin kürtaj karşıtlığını, embriyonun canlı varlık (tıbbi tanıma göre embriyo kan pıhtısı) olduğu iddiasına dayanarak yaşam hakkı üzerinden savunuyor. Bu argümanın kendisini, kürtajın gerektirdiği koşulları, kadınların mevcut patriyarkal düzen içindeki ihtiyacını göz ardı ettiği ve kadınların gereksinmelerini sorguladığı için tartışmıyoruz. Kürtaj hakkı ellerinden alınsa da, kadınlar yüzyıllardır istenmeyen gebelikleri ilkel yöntemlerle düşük yaparak sonlandırıyorlar. Veya sağlıksız koşullarda, tıbbi ehliyetten yoksun ticari amaçlı “kasap” tabir edilen ehliyetsiz kişilere kürtaj yaptırmak zorunda kaldıklarında onları bekleyen sakat kalma ve ölüm risklerine rağmen, doğurmak yerine kürtaj olmaktan vazgeçmiyorlar. Kadınlar her zaman kürtajı, kendi isteklerine bağlı olarak güvenli koşullarda yapılması için temel bir hak olarak savundular. Mevcut patriyarkal düzende annelik, kadının kendi hayatını çocuğa tabi kılması ve ona göre planlaması demek. Kadın işini bırakır, eve kapanır. Erkek baba olsa da olmasa da çalışmak ve para kazanmak görevini sürdürmeye devam eder. Erkekler doğum kontrolüne başvurmazken, çocuk bakımı tamamen kadın sorumluluğundayken bile evlilik içinde kürtaj, kocanın iznine bağlı. AKP’nin kürtajı sınırlama politikasının, karı kocayı “ikna” yöntemiyle embriyonun “yaşam hakkı üzerinden” olacağı açıklanıyor: Bu yöntemle kadına doğurması yönünde baskı yapılacak, erkeklerin kadın bedeni üzerindeki tasarrufu artırılacak.
AKP kürtaj hakkını, süreyi 8 haftaya düşürerek sınırlamayı hedefliyor. Çoğu kadın bilir ki, hamileliğin anlaşılması düzenli, hiç sekmeyen bir regl takvimini gerektirir. Bu düzenlilik içinde bile, kadınlar regl olmadığında 2. regl süresini, 4. haftayı beklemeyi tercih ederler. Eğer hamilelik söz konusu ise bu, 8 hafta demektir. İkinci reglin de gecikme ihtimaliyle bir iki hafta daha eklendiğinde, bu süre en az 10 haftaya tekabül eder. Türkiye’de halen yürürlükte olan kürtaj süresi bu alt sınırdan belirlenmiş durumda. Bu noktada kürtaj hakkının yaygın olarak kullanılması için sürenin en az 12 hafta olarak uzatılmasını talep etmemiz gerekiyor.
Sürenin bu şekilde sınırlandırılması, fiili olarak kürtajın yasaklanması demek. AKP, kürtajın yasaklanmadığını, zina ilişkisi yani “özgür” ilişki yaşayanların korunmadıkları için kürtaja başvurdukları tehditleriyle bekâr kadınlara kürtaj yasağı getirilecek. Kadınların cinselliği, ancak doğurma amaçlı ve evlilik içinde meşru anlayışı ile kadın bedeni ve cinselliği üzerindeki erkek kontrolü artacak.
Patriyarkal sistemde, kadınların cinselliklerinin ve doğurganlıklarının erkekler ve devlet tarafından denetlendiği, erkeklerin doğum kontrolünü üstlenmedikleri koşullarda, kadınlar istemeden hamile kalıyor ve kürtaja başvuruyorlar. Kadınlar cinsellikte erkeklerin hazzına tabi oldukları için ve evlilik içinde kocaya hayır diyemedikleri durumda, istenmeyen gebeliklerde kürtaj aynı zamanda bir doğum kontrolüdür ve kadınlar için kazanılmış bir haktır; bir zorunluluktur. Kadınların cinsel özgürlüklerinin olmadığı, doğurganlıklarının erkekler ve devlet tarafından denetlendiği ve bedenleri ile ilgili karar alma haklarının olmadığı bu patriyarkal düzende “Bedenimiz bizimdir ve kürtaj kararı kadınlara aittir!” demeyi sürdüreceğiz.