Sakine Günel
Kadınlar kocalarından sistematik ve sürekli şiddet görmelerine karşın, çocukların olması, geçinebilecekleri bir gelirden yoksun olmaları, aile baskısı vb. bir çok sebeple evliliklerini sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bazen bir kadının hikayesine bakıp, bu sebeplere rağmen sürdürülecek bir hayat değil, diye düşünebilirsiniz. Uzun yıllar dayakla, baskıyla süren evlilik hikayesini dinlerken “bunca yıl nasıl dayanmış” gibi bir soruyu sormaktan kendinizi alamayıp, bir erkeğin şiddetle birlikte kadını evlilik içinde tutabilmesine öfkelenirsiniz. Nasıl olur da erkek kadına şiddet uygularken bile kendi denetiminde tutabilir?
İşte Mor Çatı’dan “Şiddetin Normalleştirilme Süreci” adıyla çıkan Norveçli sosyolog Eva Lundgren’in kitabı, kadınlara yönelik erkek şiddetini anlamak için bize önemli bir çerçeve sunuyor. Lundgren kitabını hazırlarken, altmış kadar kadın, onların partnerleri ve çocuklarıyla yaptığı görüşmelerden yola çıkıyor.
Lundgren’e göre, erkekler şiddet kullanırken, genellikle bahane olarak ileri sürülen, alkol kullanımı, ruhsal dengesizlik vb. nedenlerden çok, toplum tarafından erkekliğin ölçüsü olarak görüleni yani ‘normal’ bir davranış biçimini yerine getiriyorlar. Aynı zamanda erkekler şiddet yoluyla iktidar kuruyor ve sürdürüyorlar.
Kadınlar açısından bakıldığında ise, şiddet gören kadınlar bir süre sonra günlük hayatın ‘normal’ bir parçası olarak görmeye başlıyorlar. Yazara göre, sevgi ile şiddet arasındaki ayrım silinerek şiddet olağanlaşıyor. Şiddet ‘normalleştiriliyor’ ve kadın şiddeti içselleştirmeye başlıyor. Şiddetin olağanlaştırma süreci, aynı zamanda kadının kendini değersiz görmesi ve tehlikeli bir biçimde şiddet sarmalına girmesi; erkeğin gerçekliğinin kadının gerçekliği haline dönüşmesi ve böylece erkeğin, kadının yaşam alanlarını kontrol edebilmesine yol açıyor.
Eva Lundgren, şiddet uygulayan erkeklerin hayatlarının problemli olduğu varsayımından hareketle araştırmasına başlasa da kadınlarla yaptığı görüşmeler sonucunda fikirlerini gözden geçirmiş. Yazar, şiddet ve ilginin dönüşümlü olarak kullanılması ve sınırların içselleştirilmesi bölümlerinde şiddetin etkisinin, yakınlık ve şefkat dönüşümlü olarak kullanıldığında çoğaldığına işaret ediyor.
Şiddet uygulayan erkek, kadının hayat alanını tam da bazen kibar ve sevgi dolu olduğu için kontrol edebilmektedir. Yaratılan bu gerçeklik algısı yani erkeğin gerçekliğinin kadının gerçekliği haline gelmesiyle tehlikeli bir sureç başlar; kadını ölümün eşiğine getirip getirmeyeceğine karar veren erkektir… Eva Lundgren’in bu çalışması, ilk kez İsveç Ulusal Kadın Sığınakları Organizasyonu (ROKS) tarafından yayımlanıyor. İsveç gibi kadın erkek eşitliğinin yasalarla korunduğu bir ülkede bile kadına yönelik şiddete karşı mücadelede yasal düzenlemelerin yeterli olmadığını göstermesi bakamından kitap ayrıca bir önem taşıyor.
Şiddetin Normalleştirilme Süreci, Eva Lundgren
Çev. Berna Ekal
Mor Çatı Yayınları, 2012