Gülhan Davarcı
Ahu Antmen’in editörlüğünü yaptığı Sanat/Cinsiyet: Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri adlı kitap feministler için bir başucu kitabı olma niteliğinde. Kitap, farklı yazarların makalelerinden oluşuyor. Sanatta ve sanat tarihinde feminizmin doğuşundan birinci ve ikinci kuşak feminist sanat eleştirisine, neden hiç büyük kadın sanatçı yoktur sorusundan sanat tarihi kanonuna, modernliğin ve kadınlığın mekânlarından beden sanatına kadar pek çok konuyu bir arada bulmanın mümkün olduğu bir eser duruyor okuyucunun karşısında. Kitabın en çarpıcı tezlerinden biri “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” sorusuna Linda Nochlin’in verdiği cevapta yatıyor.
Linda Nochlin, “Neden Hiç Büyük Sanatçı Yok” adlı makalesini hepimizin sık sık karşılaştığı bir soru üzerinden kuruyor: “Peki kadınlar erkeklerle eşitse, neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” Bu soruda belki hepimizin hissettiği ama adını koyamadığı sinsilik meselenin özünü çarpıtarak yanıtını veriyor: “Hiç büyük kadın sanatçı yok çünkü kadınlar büyük olamaz.”
Nochlin, feministlerin ilk tepkisinin, yemi olduğu gibi yutmak ve bu soruyu sorulduğu biçimiyle yanıtlamaya çalışmak olduğunu söyler. Bu soruya yanıt vermeye çalışırken, sorunun içerdiği olumsuz göndermeler de üstü kapalı olarak pekiştirilir. Bu soruyu yanıtlamak için tutulan bir diğer yol, kadınların sanatı için “büyüklük” olgusunun erkeklerinkinden daha farklı olduğunu öne sürer. Yazar, ikinci sorunun ilk bakışta mantıklı gibi geldiğini söyler. Kadın sanatçıların, toplum içindeki deneyimleri ve koşulları erkeklerinkinden farklıdır ve kadınlık deneyimini ifade etmek adına bilinçli olarak bir araya gelen grubun ürettiği sanat üslup açısından kadın sanatı olmasa da en azından feminist sanat olarak tanımlanabilir. Fakat yazara göre, bu olasılık da daha gerçekleşmemiştir. Çünkü kadın sanatçıların ve yazarların, her durumda birbirlerinden ziyade, aynı dönemde yaşadıkları sanatçılara ve yazarlara yakın oldukları ortaya çıkmıştır. Hem belli konuları seçmek ya da seçmemek belli bir üslubun, hele hele özünde kadınsı olarak nitelendirebilecek bir üslubun göstergesi sayılamaz.
Nochline’e göre bu iki tutumda da yanlışlık vardır. Bu yanlışlığın kaynağıysa, feministlerin kadınlığın ne olduğuna dair anlayışından değil, sanatın ne olduğuna dair, çoğunluğun paylaştığı yanlıştan kaynaklanır: Sanat ne dokunaklı bir yaşam öyküsü ne de kişisel sırların fısıldandığı bir iç dökme aracıdır. Sanat üretimi, zaman içinde tanımlanmış belirli uzlaşımlara, şemalara ya da kod sistemlerine az çok dayanan ya da bunlardan bağımsız olan, kendi için de tutarlı bir biçim dilini gerektirir ve bunların ya eğitimle, çıraklıkla ya da bireysel deneylerle öğrenilmiş olması gerekir.
Sorun, kadınlara verilen eğitimde ve kurumlardadır. “Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” sorusunun ne anlama geldiği düşünülmeye başlandığında, önemli soruların sorulma şeklinin bizi bu dünyanın düzeni hakkında nasıl koşullandırdığını görürüz. Yani gerçekten bir kadın sorunu olduğunu kabul etmişizdir ama kendimize öncelikle bu soruları kimin soru haline getirdiğini, kimlerin sorduğunu ve sonra da bu tür soruların ne tür bir işlev taşıdığını sormamız gerekiyor. Günümüzde iktidar sahipleri vicdan azabını maskelemek adına çabucak bir takım sorunlar kurguluyor. Doğu Asya sorunu, Kadın sorunu gibi…
Yazara göre, insanla ilgili bütün sorunlar gibi, “Kadın Sorunu” da öyle “çözüm” bulunacak durumlardan değildir. Kadınlar, kendilerini hali hazırda olmasa da potansiyel olarak erkeklere eşit varlıklar olarak görmeli ve durumlarının değerlendirmesini kendilerine acımadan, belli bakış açılarını kendilerine mal etmeden yapmaya hazır olmalıdırlar. Aynı zamanda, toplumsal kurumların eşit başarıyı olanaklı kılmakla kalmayıp aktif olarak teşvik edeceği yeni bir dünyayı yaratacak kadar yüksek düzeyde bir duygusal ve zihinsel adanmışlık içine girerek durumlarını değerlendirmelidirler.
Türkiye gibi sanatın her dalında kanonu yeni yeni oluşan bir ülkede kanonu sorgulamak ve bu kanona kadınları sokmakta kitap önemli kriterler getiriyor. Kitaptaki bütün sorular ve cevaplar sanatın her dalıyla ilgili eleştiri eksikliği çektiğimiz bir ülkede özellikle kadınlar için can alıcı bir noktada duruyor. İyi okumalar…
Sanat/Cinsiyet: Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri
Der. Ahu Antmen
İletişim Yayınları, 2008, İstanbul.