Küçük cam kırıkları gibiydik hepimiz. Kırıklarımız kendi canımızı acıtıyor öte yandan çevredekileri rahatsız ediyordu. Oysa onların değil bizim canımız yanıyordu. Anlamamakta direndiler onlar her zaman. Masum bir sevgiyle büyümekte olan hislerimizi öldürmeye çalıştılar her daim. Yadırgadılar bizleri, suçlayıcı bakışlarla öldürdüler içimizdeki masumiyeti… Sanki dünyayı ellerinden alıyorduk. Bazılarıysa bizden çekiniyorlardı. Fark ettikleri zaman bir adım geri atıyorlardı. Onlar bizi hiç sevmediler. Kendi beden görüntüleri gibi ruhlarını da insan zannederek bizi insan sınıfından dışarıya çıkardılar. Hep yanlış olduğumuzu öne sürdüler. Bazıları vaaz vermeye çalıştılar saatlerce. Tek suçumuz inancımızdı, hislerimizdi; onlardan farklı oluşumuzdu onları kızdıran.
Kadın bedenlerinde yaşıyorduk biz. Erkeksi tavırlarımızla dikkat çekiyorduk. Hislerimiz ve düşüncelerimiz bir erkekten ziyade adam gibiydi. Erkekler de bizi hiç sevmedi. Aşağılık gözüyle baktılar hep. Korkutmaya çalıştılar, korkmadık hiç bir zaman, dimdik karşılarında durduk. Önlerinde eğilmediğimiz için sevmediler bizi.
Bir kadın bedenine tutsak olmanın pahası bu denli olmamalıydı. Sevginin, ihtirasın, aşkın, büyünün ve çekiciliğin karşılığı yargılanmak mıydı? Neden özgür değildik? Yalnızca içimizde özgürdük, ruhani yapımızda özgürlük uçurtmaları havalanıyordu. Hislerimizi hiç kimselere söyleyemiyorduk, çünkü sonucunu biliyorduk. Dinlemeyeceklerdi. Herkes gibi onlar da sevmeyeceklerdi bizi.
Bir kadını sevdim; kulakları küpeli, saçları kısa, beli kıvrımlı, bakışları şehvetli, ince bilekli. Bir kadını sevdim; konuşması, dokunuşu, nefes alış verişi, ses tonu baştan çıkartıcı. Bir kadını sevdim; çok uzaklarda. Bir kadın sevdim; o beni sevmedi. O da sevmedi. Özgür düşüncelerle ilerlerken o benden uzaklara göç etti. Gözlerine bakmak istedim, korkuyu bana unuttursun, özgürlüğümüzü paylaşalım istedim. Yalnızca onu istedim.
O kadın gitmemeliydi. Umudum yok olmamalıydı. Kadın hiç kadını sever mi? Ben sevdim. Bir erkeğin bir kadını ya da bir kadının bir erkeği sevebileceğinden daha çok sevdim. Göz bebeklerimin ansızın büyüdüğü dakikalarda ben onu düşledim zihnimde. Evrendeki herkese karşı bir zırh kuşanmıştım kendime, ona gelince faydası olmadı… Artık insanların olur olmaz sözlerini de takmıyorum o hayatıma girdikten sonra. “Neysem oyum!” diyorum. Yalnız tek ihtiyacım olan bana eşlik etmesi. Seni seviyorum KADIN! Bir erkekten daha çok acıtıyor canımı susuşların. Konuşsa belki her şey düzelecek ama hep susmayı tercih ediyor. Gözlerim gözlerinle buluştuğunda gözlerini kaçırıyor. Yapma kadın! Bari sen yapma.
Ve KADIN her zaman üzüldü. Kadını her zaman üzdüler. Kadını ne erkek sevdi, ne de kadın sevdi kadını. Onlar üzdükçe biz güçlendik. Daha sıkı duruyorduk karşılarında artık. Daha çok kin kustular yüzlerimize. Hırs, nefret bürümüştü içlerini. Biz sadece eşit şartlar altında yaşamak, yargılanmamak, nefret dolu bakışlara rast gelmemek ve biz sadece özgürlüğümüzü istiyoruz. Kişiliğimizi saklamak istemiyoruz! Aynı gezegende farklı uydularda yaşıyor gibiyiz. Bir güneş doğmalı üzerimize. Karanlıktan çıkartmalı artık bizleri. Uzatmalı elini artık. Sosyal bir özgürlüğün var olduğu yaşama götürmeli bizi…