Bir grup kadın bir araya geldik ve aşkı konuştuk.
Müzeyyen: Aşk, karşındaki kişi tarafından kabul edilmeyi istemektir. Aşık olduğun kişi için, önemli biri olma isteği.“Senin ütopyan nedir?” diye sorsalar, “aşk bittiğinde de karşılıklı oturup konuşabilmektir” derdim.Aşık olduğumu, onun yokluğu üzerine hissettiklerimden anlıyorum. Bir gün toplantıdayız. O, toplantıyı yöneten kişiye “ben gidiyorum” dedi. Uzaktan gördüm, gitti. Bütün çiçekleri aldı götürdü, o anda bahar bitti. O an fark ettim, kaç gündür meğer ben onun için ordaymışım. Akşam eve dönünce, üst kata çıktım. Hayatın anlamı yoktu. Boğulur gibi olmak nasıl bir şey bilir misiniz? O an kendimi aşağı bırakmak istedim. “Neden hiçbir şey söylemeden gitti?”. Ferdi Tayfur’un kasetlerini teybe koyup dinlediğimi hatırlıyorum. En kötü arabesk hoşuma giderdi. Öyle geçiştiriyordum ayrılık acısını. Ağlarım, kimseye zarar vermeden. Acı ısırabiliyor bazen. Mesela sol omzum ağrır, acı çektiğim zaman. O zaman “bu ilişki kötü gidiyor” derim. Hemen anlarım.
Hani sen birini seçersin, sonra gidip ona “ben seninle ilgileniyorum” dersin, o da sana “ya evet bir düşüneyim” der, sonra iletişim başlar. Hayır, böyle değil. Biri geliyor, bana söylüyor ve ben onlara bakıyorum. Beni hep beğenenler onlar oluyor.
Başka bir sevgilim ise, “sen bana aşık değilsin” diye diye canımı çok acıttı. Onu seviyordum, o ise sevginin aşktan daha kalıcı olduğunu bilmiyordu. Üç dakika telefon açmasam, sorundu. Güvensizdi. Beni çok seviyordu ama çok da üzüyordu. Benim için sevgi, aşk onu üzmemektir. Sadece kıymetimi anlamasını istedim hep. İntikam filan düşünmem ben.
Elvan: Küçükken bir arkadaşıma aşıktım. Ama ben onun kadın mı, erkek mi olduğunu bilmiyordum. Çok önemli değildi ne olduğu, sadece onu çok seviyor ve görmek istiyordum. Büyüdükçe ben fark etmeden aşık olma şeklim değişti. Hep hayran olduğum, benden daha çok bilen, güçlü adamlara aşık oluyordum. Solcu olmazsa asla aşık olmazdım. Oturacağız, sabahlara kadar konuşacağız. Devrim yapacağız. Engin bilgin olacak. Ben de öyleyim ama o benden bir gömlek daha yukarıda filan olacak. Hem kendimden daha üstün gördüğüm birisine aşık oluyordum, hem de onu yakalamak için, onunla mücadele etmeyi de seviyordum. Bu adamlar da beni genellikle kendilerine ait bir proje gibi görüyorlardı. Küçük görüyorlardı aslında. Sonra iyice bunaldım solcu erkeklerle birlikte olmaktan.
Daha sonra başka bir adama aşık oldum. O da bana çok aşık oldu. Biz birbirimizi gerçekten dinliyorduk. Solcu falan değildi. Hiç alakası yok. O çok büyük bir aşktı. Sonra bana yalan söylediğini fark ettim. Pek çok konuda… Sonraki dönemde en yapılmaması gereken, ama yapmadan da duramadığımız şekilde süründüm. “Tak” diye ayrıl bitsin. Olmuyor mümkün değil. Sürüne sürüne, canın çıka çıka. Onun yüzünden hasta oldum, vücut dengem bozuldu. Ruhsal vaziyetim çok kötü durumda bir – iki yıl geçirdim. Ciğerin sökülüyor sanki. Ve bütün o sökülen liflerin acısını tek tek hissediyorsun.
Kadriye:17 yaşında benden büyük bir adama aşık olmuştum. İlk cinsel yakınlaşmaları onunla yaşamıştım. O kadar aşığım ki, bütün günümü ona göre planlıyorum. Yemek yemeyi unuttuğum hatırlıyorum. Daha sonra üniversitede birisi ile birlikte oldum. Çok aşık olmadım. Ama beni zamanla çok yıprattı. İlk başlarda bana müdahale etmesini engelleyebiliyordum. Zaman geçtikçe fark ettim ki, hayatımın her alanında o var ve ben hiçbir şeye laf edemiyorum artık. Sürekli iç içeyiz. Bana psikolojik şiddet de uyguladığını anlıyorum. O dönem neden onu terk edemediğimi bilmiyorum. Sonra bir süreliğine başka bir şehre gittim. Dönünce de olmayacağını anladım, ayrıldık. Daha sonra hep kısa süreli şeyler yaşadım, artık uzun süreli ilişki istemiyordum. Bir süre sonra tekrar aşık oldum. Bu adamın profili geçmişte aşık olduğum adamlardan farklıydı. Hiç erkeksi değildi, beni kıskanan, müdahale eden. Hiç ataerkil olmayan bir adamdı. Ancak önceki ilişkimin etkilerini çok gördüm aslında. Eskisi gibi olmasından hep korktum. Bu yüzden hep hayatıma giren adamlara mesafe koydum. Bu ilişkide de öyleydi. Hep bir mesafe vardı.
Fatma: Hep ben birilerine aşık oldum, benimle kimler ilgileniyordu, onun farkında bile değildim. Hep ulaşılmaz, mümkün olmayan aşklar. Hep bir konuda önde olan kişiye aşık olurdum. Mesela bir kampa gidildiyse oradaki en iyi yüzen çocuk, bir arkadaş grubundaysa en güzel espri yapan çocuk… Korsana gidilir, bizi bir ekibe koyarlar, ekip başı slogan attırır, ben anında ona aşık olurum. İki üç ay ona aşık kalırdım. “Nerede karşılaşırız”, “acaba hangi eylemde görüşürüz”. Onunla yatar onunla kalkarım, o hiç farkında bile olmazdı. Bilmiyorum bana da aynı şekilde aşık olanlar var mıydı? Ama kimse bana çok kötü aşık olup filan peşimden koşmadı.
Hep bu şekilde platonik aşklar yaşardım. Yatağa yatınca her gece gözümün önüne gelirdi. Düşünmekten sonunda simasını unuturdum. O kadar çok düşünüyorsun ki, hep yüzü gözünün önünde. Bir hafta mesela görmedin adamı, o bir hafta içinde o kadar düşünürdüm ki, sonunda o kaybolurdu. Her dakika başı düşünerek, tesadüfi karşılaşmalar ayarlamaya çalışarak… Yani böyle şiddetli aşklar yaşarken sonunda evlendiğim adamla tanıştık. O da bir tür yıldız adam idi. Evlenme filan teklif etmedi, “senden hoşlanıyorum, gittiği yere kadar gidelim” dedi. Kaç yıl geçti, aşk mıdır, nedir bu bilmiyorum. Ama telefon açtığı zaman ben halen sevinirim. Şu anda midemde kelebekler uçuşturmuyor. Öte yandan halen bütün bir hafta sonunu birlikte geçirmekten çok hoşlanıyorum. Genellikle kavga dövüş oluyor, bir şeylere sinirlenip, birbirimizi yiyoruz, ama geçiyor. Nasıl böyle olabiliyor, onu da anlamıyorum.
Leyla: Küçükken aşık olma hissi utanç ile birlikte gelirdi. İlkokuldayken bana çok aşık olan bir çocuğun çıkma teklifini kabul etmiştim. Ama çok utanıyordum. “Dondurma alayım mı?” diye sorduğunda asla izin vermezdim. Bana herhangi biri dondurma alabilirdi ama çıktığım erkek olmazdı. Sonradan ben onu reddettiğimde bana “küçük orospu” ismini takmıştı. İnanılmaz bir şey, 10 yaşında bile cinsiyetçilik hakim.
Çok aşık olduğum birisi ile ilişkim oldu ve onunla cinsellik yaşamaya karar verdim. Fakat bir süre sonra bu işten hiç hoşlanmadım. Biz birlikte oluyorduk ama ben istememeye başladım. Hiç hiç istemiyordum. Ve erkek arkadaşım bana karşı küsme kartını kullanıyordu. “Ben üzüleceğim”. Ben bunu birçok ilişkimde yaşadım; “ben üzüleceğim ama sen bunu yine de yapmıyorsun”. Sadece cinsellik için değil, “beni kızdıracağını biliyorsun, neden böyle davranıyorsun?”. Neyi kısıtlamam gerektiği konusunda bir ortaklık yoktu ama yine de onların istediği gibi olmam, onların hoşuna gidecek gibi olmam talep edildi ilişkilerimde. Eninde sonunda bir mücadeleye dönüşüyordu.
Mesela benim aşık olduğum erkekler görünürde benden bir gömlek üstün erkekler değildi ama sanki ben onları bir şekilde oraya koyuyordum. Ve sürekli onunla bir kavga içine giriyordum. Elvan’ın anlattığı şeyi ben de çok yaşadım. Son ilişkimde fiziksel şiddet de işin içine girdi. Ondan sonra ben bu sahalardan biraz çekiliyorum galiba dedim. Bugünün konusu aşklar ve aşıklardı ama öyle işte. Bilmem. Bunlar geldi aklıma, bunları anlatayım dedim.
Bu yazı Feminist Politika’nın 2. sayısında yayınlanmıştır.