Çocuklara Önce Babaları Sonra Kreş ve Anaokulları Baksın!

dads-diapersZeynep Ekin

Yıl 1995…Bundan tam 18 yıl (!) önce Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık babaların da doğum izninden yararlanması için bir yasa tasarısı hazırladı; ancak komisyona bile getirilmedi. O dönemde 1475 sayılı İş Kanunu’na göre, doğumdan önce ve sonra 6’şar hafta olmak üzere kadınlar için toplam 12 haftalık doğum izni uygulaması vardı. Yasa tasarısı ebeveyn izninden bahsetmiyordu ama kadının izin alamadığı ya da almayı tercih etmediği durumda, babaların  doğumdan sonra 6 ay ücretli izin alabilmesinin yolunu açıyordu. Bu tasarı bu haliyle bile mevcut düzenlemelerden çok daha ileri bir noktadaydı

Oysa ki AKP iktidarının ustalık döneminde ustalıklarını gösteren iki bakanlık  (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı  ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı) “el ele çok çocuklu esnek çalışma günlerine” adlı bir kampanya düzenleselerdi, sanırım şaşıran olmazdı. “Aile ve iş yaşamı uyumlulaştırılması” yaklaşımı adı altında cinsiyetçi iş bölümüne yaslanarak bir yandan kadınların çok, daha çok çocuk doğurması için, diğer yandan da  kendi politikalarının gerektirdiği koşullarda çalışması için düzenlemelere gitmeye çalışıyor. Kendi içinde çelişkili görünen bu iki politika aslında patriarkal kapitalizmin şu sıralar en görünen yüzü. Böyle bir zeminde kadınlara dönük doğum izinlerinin 3 yıla kadar tartışıldığını düşünürsek babalık izninin de dahil edilerek “ebeveynlik izni”ne dönüştürülmesi hali hazırda  ufukta görünmüyor.

Doğum izni uzatılıyor; babalık ve ebeveyn izinleri neden yok?

19 Nisan 2013 tarihinde BDP milletvekili Ayla Akat  babalara da devredilemez ebeveyn izni için meclise kanun teklifinde bulundu.  Teklif metninde de belirtildiği gibi bu düzenleme, “kadınların işe girerken ve işte çalışırken karşılaştıkları ayrımcılığın önlenmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik tedbirlerin alınması”  amacı taşıyordu. Bu aslında sosyal refah devletinin yerine getirmesi gerektiren bir sorumluluk. Elbette sosyal politikalar patriarkal kapitalizmi dönüştürecek potansiyele sahip değil, hatta  kadın ve erkek arasındaki çelişkiyi törpülemekten öteye de gidemiyor. Ancak sosyal haklar yıllar boyu yürütülen mücadeleler sonunda elde edilmiş haklardır ve  mevcut koşullarda kadınların  hiç değilse hayatta kalmalarını kolaylaştıran ve onları koruyan düzenlemelerdir. Bu hakları hem erkeklerden hem de erkek devletten  ısrarla talep etmeyi sürdüreceğiz.  Çünkü bizler “bedeli ne olursa olsun illa ki kadınlar çalışsın” demiyoruz.

Bizler esnek, güvencesiz, düşük ücretli işlerde, hem evde hem işyerinde daha fazla emek harcayarak çalışmak istemiyoruz.  Ebeveyn izni olmadan doğum iznini uzatmak, koşullu sosyal yardım yapmak öncelikle erkeklerin, kadınların emeğine, kimliğine, bedenine el koymasını ve bunları denetlemesini kolaylaştıracak ve erkek egemenliğini pekiştirecek.  Bu nedenle hem mevcut sosyal hakların geçerliliği garanti altına alınmalı  hem de daha fazla sosyal hak talep edilmeli. Çünkü kadının ev içinde harcadığı emeği görünür kılmanın bir yolu da bu sosyal hak taleplerinden geçiyor.

Farklı kanallardan farklı  biçimler altında ezilen biz kadınlar tüm bu düzenlemelere karşı daha bütüncül ve çatı olabilecek sosyal hak taleplerinde bulunmalıyız. Ezen – ezilen ilişkisi ve toplumsal cinsiyet rolleri gözetilmeden yapılan düzenlemeler, zaten cinsiyetçi bir işgücü yapılanmasının olduğu koşullarda liberal anlamda “eşit” bir yaklaşıma sahip görünse bile hakkaniyet, eşitlik ve adalet üçlüsünü ters yüz edip mevcut patriarkal ilişkilerin daha da derinleşmesine hizmet edecek.

Ebeveyn izninin yasalaştırılması yerine  doğum izinlerinin arttırılması, kadınları annelik kimliğine hapseden,  diğer kimliklerinden soyutlayan  bir kimliksizleştirme politikasını  da hizmet ediyor. Kadınları sadece “anne” olduklarında tanımak; kadınlara sadece evli olma ve anne olma durumlarına bağlı olarak sosyal hak vermek ayrımcılıktır. Kadınlar böylece kamusal alandan da uzaklaştırılarak özel alana yani “ev”e ve “evlilik”e mahkum ediliyor; çok çocuk propagandası ve uzun doğum izni vaatleri ile bu mahkumiyet bir yaşam tarzı olarak dayatılıyor. Kadınları bir kez daha, eskisinden daha güçlü ve sistematik bir şekilde eve, yani ışıkların, gecelerin, sokakların, parkların, özgürlüğün olmadığı, evdeki erkeğe bağlı bir “yaşam”a zorluyor. Bununla beraber evden çalışmayı sanki bir ödülmüş gibi kadınlara sunarak esnek, güvencesiz ve düzensiz işlerde kadın emeğinin daha da sömürülmesinin yolunu açıyor.

Dünyadaki örnekler

Bu nedenle  sosyal hak talepleri kadınların mahkumiyete ve daha fazla sömürüye dayalı yaşama karşı bir nevi kendilerini koruma kalkanlarıdır. Bu hak taleplerinin başında devredilemez babalık izni de geliyor. Bu düzenlemenin tamamlayıcısı ise ücretsiz nitelikli kreş ve anaokulları. Dünyadaki ülke örneklerine bakıldığında çok çeşitli düzenlemeler olduğunu görüyoruz: Devredilmez babalık izni, kısa süreli babalık izni, daha uzun süreye yayılmış annelik izni, kesinti olmaksızın ücretli (maaş) ebeveyn izni, ebevyn izninin hem kadın hem erkek tarafından eşit oranda kullanılmasına istinaden teşvikler, ücretsiz çocuk bakım hizmetleri vs. En önemlisi de düzenlemelerin sadece evli olanları değil evli olmayan kadınları da kapsıyor olması.

  • Fransa’da 16 hafta ücretli annelik izni, 11 gün ücretli babalık izni, 3 yıla kadar ücretsiz ebeveyn izni, devlet tarafından asgari ücretin yarısı kadar ödenek ile veriliyor.
  • İsveç’te annelik izni yok, yerine 16 ay ebeveyn izni var. Babaların da bu izni kullanmasını desteklemek için erkekler iznin mutlaka 1 ayını kullanmak zorundalar. Ayrıca eşit izin kullanan ebeveynler toplumsal cinsiyet eşitliği ikramiyesinden yararlanıyor.
  • Hollanda’da 16 haftalık ücretli annelik izni, 2 günlük ücretli babalık izni ve 26 haftalık yarı zamanlı ücretsiz ebeveyn izni var.
  • İspanya’da 16 hafta annelik izni, 15 gün babalık izni, ücretsiz üç yıl ebeveyn izni var.
  • Güney Kore’de evli ve bekar bütün kadınlar için 90 gün ücretli izin veriliyor.

Sonuç olarak; hükümetin kafasındaki doğum iznine dönük düzenleme vaat(!)leri kadınların koşulsuz ve mazeretsiz sorumlulukları olarak görülen annelik görevlerini daha da pekiştirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu düzenlemeler kadınlara uzun doğum izinleri ile birlikte, yanında piyango bileti gibi işten çıkarılmayı getirecek; evden çalışmanın yolunu açacaktır. Devredilemez babalık izni ve bunu denetleyen ve destekleyen mekanizmaların yerleştirilmesi, ücretsiz kreş ve anaokulu,  kadınların emeklerinin, bedenlerinin ve kimliklerinin korunması için olmazsa olmaz koşul ve taleplerdir.

Kaynakça:

 

 

Yorumlara kapalıdır.