Birikim dergisinde çocuk gelinlere ilişkin Metin Solmaz bir yazı paylaşır. Merin Sever gerekli cevabı verir. Bence mevzu kapanır.
Fakat sonra “benim bedenim, benim kararım” sloganının da yanlış olduğunu yazıya iliştirmiş olan Metin Solmaz’ın makalesine destek gecikmez, gelir. Can Başkent aylardır içinde tuttuğu, belki bazı kişilerle paylaştığı konuyu, Birikim aracılığıyla tekrar gündeme taşır.
Can Başkent, “benim bedenim” çıkışını sadece bir iletişim hatası değil, aynı zamanda siyasi bir hata olarak görmektedir. İşin özü gelinen nokta yine bir feminizm eleştirisi. Can Başkent’in 25.01.2014 tarihli “Ama bebek ikimizin” yazısında hiç duymadığımız, ilk defa karşılaştığımız bir eleştiri yok. Üstelik kullandığı üsluba rağmen kendisine bir cevap yazmaya karar verdim. Keza bu üsluba da hiç yabancı değiliz. Fırsatını buldukça kadınların politik duruşlarına erkeklerden gelen ahkâm kesmeleri biliyoruz.
Üslubuna rağmen yazıyorum çünkü yazıda feministlere ağır tahrik var. Sataşma yazıya ustaca serpiştirilmiş. Evet, ahkam kesen erkek modelini sevmez feministler, genelde bardağın taştığı yer orasıdır. Ben “dur bakalım” yazısı yazacağım, ama Can Başkent gelecek cevabın üslubu hakkında zaten bizi kodlamış. Benciliz, asabiyiz ve küstahız. Kendisini bu manada haksız çıkarmak gibi bir derdim kesinlikle yok.
Yalnız kendini düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan biriymişim gibi algılayabilir beni ya da sinirli, saygısız, kaba, terbiyesiz olarak görebilir. Esasen derdim ona kendimi anlatmaktan ziyade kız kardeşlerimle dayanışmaktır. Kendisinin 9 ay karnında taşıyacağı, sonrasında tüm toplumsal baskılarla çocuk büyüteceği bir dünya yok. Uzunca bir zamanda olamayacak.. Olsa olsa tüm heteroseksüel hemcinsleri gibi sadece baba olmanın sorumluluğunu taşıyacak. Baba olmak toplum yapısı incelendiğinde annelikten daha çok tercih edilebilir bir kurum. Bende baba olmak isterdim, ama bir anneyim.
Feminist talepleri konuşurken uzaylılarla birlikte yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bu dünyadan değillermiş gibi sanki. Hani kadınlar ezilmiyor, şiddet görmüyor, öldürülmüyor gibi, haksızlık ediyormuşum gibi. Biz kadınların hakları, erkeklerin isteği ve buyruğuna göre dizayn edilmiyor gibi. Oysa gürül gürül akıp giden dünya erkeklerin. İktidarda olan biz değiliz ya da bizim fikirlerimiz değil. Buna rağmen bencillikle suçlanıyoruz bunu aklım almıyor. Bedenimizi istiyoruz. Demek ki istediğimiz gibi kullanamıyoruz bedenlerimizi. Emeğimizi istiyoruz, demek ki emeğimiz görünmüyor, sömürülüyor. Kimliğimizi istiyoruz, demek ki yok sayılıyoruz. Bunları istemek küstahlık mı? Daha neler… Bizim olan sizinmiş gibi davranıyorsunuz ya asabiyetimiz bundan işte.
Elbette çocuk için mutabakat en güzeli bunda herhangi bir sorun yok. İki tarafında istemesi yada istememesi ideal olan. Ama hayat ideal bir yer değil. Hayatın erkeklerin lehine olduğuna dair milyonlarca deneyim ve okuma önerebilirim dileyene.
Can Başkent’e göre ne olduğuna tam karar veremediği, zigot ve bebek diye de ifade ettiği, kürtajla alınan fetüse yapılan büyük bir haksızlık. Ben öyle düşünmüyorum. Dünyaya gözlerini açıp soluk almaya başladıktan sonra bebeğin kendi hakları olduğuna inanıyorum. Bundan öncesinde “o da allahın bir lütfu”, “bir candır” gibi şeyler söylemenin ve kadın üzerinde baskı kurmanın da duygusal şiddetin daniskası olduğu fikrindeyim. Bu sebeple Can Başkent’in yazısı bence şiddet içermektedir. Doğurmak zorunda kalan kadınların neler yaşadıkları, yaşayabilecekleri hakkında en ufak bir duygusal empati kıpırtısı bile yok. Anlıyor-MUŞ gibi yapıyor, çünkü anlamak istemiyor. Sadece “ben istiyorum, ben baba olacağım” diyen erkeğin babalık hakkının peşinde. Onunla empati tam kurulmuş maşallah. Üstüne bir de “tecavüz bebeklerini doğurup bakan kadın örnekleri var” diyerek durumu daha çirkinleştiriyor. Elbette o kadınların doğurma kararlarına, feminist olma veya olmamalarına kimsenin bir lafı yok -olamaz. Bizim lafımız adamlara, o adamların sosyalist yada anarşist olabilmelerine olur ancak.
Beden bizim, kararı biz vereceğiz. Eğer bir adam karısından çocuk istiyorsa ama kadın istemiyorsa, çocuk doğuramaz. Çocuk doğurmak kadınlara özgü biyolojik bir durum. Bir erkek sevişmek istiyor diye kadının da istemesi şart değildir. İstemezse adı tecavüz olur zaten, değil mi? Bunu istememek erkeğe yapılmış bir haksızlık değildir.
Biliyorsunuz değil mi, tecavüz edenler erkek ve istenmeyen çocukları taşımak zorunda kalanlar kadınlar. Doğan çocuklara bakmak zorunda olanlar da kadınlar. Hangi cezaevinde tecavüzü sonrası doğan bebeğini büyüten bir baba gördünüz? Erkekler baba olduklarında hiç bir şeye mecbur değiller, öyle mi?
Tabi sizin söylediğiniz medeni kişiler arasında yaşananlar. Biz beyaz medeni insanlar arasında asla eşitsiz bir ilişki yaşanmaz. Ve kararları kadınlar hep bencilce alır. Sayın Başkent siz orta dünyadan mısınız, neredensiniz bilemem. Ama aynı dünyada yaşamıyoruz. Sizin dünyanızda kadınların size çektirdiğini bize burada erkekler yapıyor.
Burada erkekler kreş demezler, işlerinden feragat etmezler. Mesela erkekler de çocuk baksın diye, doğum izni için mücadele etmezler. Çocuk bakımından anlamazlar. Ev işleri filan da genelde kadındadır. Gidin bir bakın, okullar açılınca kaç tane baba göreceksiniz ilkokul kapılarında? Zaten çalışan ve kamusal hayatın içinde olan erkeklerdir bizim buralarda. Burada görece erkek, çocuk bakabilen baba olsa dahi; etraftaki mahalle baskısı kadınları yeterince ezip gerekli kıvama getirir. En başarılı erkek, “ama ben de yardım ediyorum karıma” kadardır. Yani işin asli unsuru değil, yardımcısıdır.
Çocuk bakımı hafife alınacak, “doğurun adam bakar, o bakamazsa devlet bakar” denecek basitlikte bir iş değil. Erkekler de bizim hiç tanımadığımız kişiler değil. Yani “biber acıdır, gerçek de acıdır. Öyleyse gerçek biberdir” basitliğinde değildir hayat.
Evet, kadının kararı belirleyici olmalıdır. Bunu demek arkasında pek çok şeyi barındırır. Kendi istediği adamla birlikte olmak istiyor, kendi istediği zaman birlikte olmak istiyor, kendi istediği yerde ve kendi istediği biçimde doğurmak istiyor veya hiç doğurmak istemiyor sonuçlarını okumak gerek. Çünkü çok şaşıracaksınız ama bu hakların hepsi kadının elinden alınmış durumda bizim dünyamızda… Ey uzaylı biz dostuz.