Aşağıda yazılanlar hemen yanı başımızda Kumkapı’da yaşanıyor. Siyah kadınlar öfkeliler. Neden mi? Okumaya devam edin…
Söyleşi: Emel Coşkun
Kumkapı’da ziyarete gittiğim evin kapısını açtığımda karşımdaki kadınlar “Kusura bakmayın biz Afrikalı kadınları arıyoruz” diyerek üst kata yöneldiler. “Evet aradığınız yer burası” dedim, içeri davet ettim. Arkadaşlarının evine gelmelerine rağmen, beni, yani ‘beyaz bir kadını’, karşılarında görünce şaşırdılar. Ürkekler, çünkü yandaki komşudan marketteki reyoncuya, banka memurundan polise kadar çoğu kişi tarafından gözle, sözle ve hatta elle tacize uğruyorlar, aşağılanıyorlar. İşyerlerinde ise sadece kölelik benzeri çalışma koşullarından değil ırkçılık, cinsel taciz ve tecavüzden de mustaripler. İşte bu yüzden siyah kadınlar öfkeliler.
Afrika’nın çeşitli ülkelerinden Türkiye’ye gelen dört kadına burada yaşadıklarını konuştuk…
Türkiye’de ne yapıyorsunuz? Neden geldiniz?
A: Türkiye’de iş olduğunu öğrendim. Arkadaşlarımla chat yaparken, facebook’ta yazışırken “Türkiye güzel ülke, burada iş bulmak mümkün” diyorlardı. Benim ülkemde (Uganda) devlet halkı önemsemiyor, sadece askeri önemsiyor, bütün bütçe askere gidiyor. Eğitimli bile olsanız iş bulmanız çok zor. Yapacak bir şey yok. Öte yandan Avrupa’ya gitmek pahalı. O yüzden Türkiye’ye geldik. Ben yaklaşık bir sene uğraştım vize almak için. Türkiye’ye gelmek de kolay değil ama Avrupa’ya göre daha mümkün. Sekiz aydır Türkiye’deyim.
B: Ben de yaşadığım yerde iş olmadığı için İstanbul’a geldim. Ayrıca kocamla problemlerim de vardı. Çocuklarımı anneme bıraktım. Aileme iyi bir hayat sağlamak için burada çalışmaya geldim. Bir aydır Türkiye’deyim. Buraya geldiğimde bir atölyede iş buldum. Bu işi bulan kişiye 200 dolar para ödemek zorunda kaldım.
C: Buraya gelmek kolay değil. Ben önce İngiltere’ye gitmek istedim ama zorluğu düşünülürse Türkiye en iyi seçenekti. Yaşadığımız yerdeki kilisedekiler bize Türkiye’de her şeyin iyi olduğunu söylediler. Vize almak için yardım ettiler. Bizim anlayışımıza göre başka bir ülkeye gittiğinde her şeyin çok daha iyi olmasını beklersin. Biz burada her şeyi gümüş tabakta bekliyorduk.
Peki burada neyle karşılaştınız?
C: Havaalanından çıktığımızda eziyet başladı. Birisi bizi havaalanında alacaktı ama karşılığında 200 dolar istedi, fazla paramız olmadığını anlayınca da bizi havaalanında bıraktı. Orada dört saat bekledikten sonra Nijeryalı bir adam bize yine para karşılığında ev ve iş bulmayı teklif etti. Bu artık bir işe dönüşmüş sonradan anladık. Biz bu teklife tamam dedik. İki kişiydik, bizi alıp Kurtuluş’ta bir eve götürdü. Orada yaklaşık 1 ay kaldık. Türkçe bilmediğimiz için iş bulmakta zorlandık, hiç iş bulamadık. Zamanla paramız olmadığını anlayınca bizi kirayı ödememiz için sıkıştırmaya başladı. Bize başka şeyler teklif etmeye başladılar. Bu adam akşamları evinde bira satıyordu. Müşterileri arasında birisinin benden hoşlandığını söyledi. Bu kişi de “sana büyük para vereceğim” diye benimle birlikte olmak istedi. Kiramızı ödemek için bizi fuhuş yapmaya zorladılar ama biz istemedik. Oradan bir şekilde kaçtık.
Bu durumda polise başvurmayı düşündünüz mü?
C: Polis çözüm değil. Onlar önce bizi gözaltına alıyor kağıdın (iznin) yok diye. Böyle gözaltına alınan sonra da polisle seks karşılığı karakoldan bırakılan çok kadının hikayesini duyduk. İki gün sonra bırakılıyorlar. Polis de müşteri. Fuhuşta müşterilerin çoğu memur ve polismiş. Polislerin farkı, pezevenkler onları özel evlere değil genelde otellere götürüyorlar.
D: Örneğin pasaportumu kaybettiğimde Aksaray’da, yakındaki bir polis karakoluna gittim. Benimle ilgilenmediler bile. Oradaki bir polis benden akşam 8’de karakolda olmamı istedi. İngilizce bilmedikleri için Türkçe bilen birisini buldum ve onunla birlikte gittim. Bizi 2-3 saat beklettikten sonra sizin işiniz burada değil konsolosluğa gidin dediler. O akşam saatinde polis beni niye çağırdı bilmiyorum.
Sokakta zorluk yaşıyor musunuz?
A: Burada mafya gibi genç çocuklardan oluşan çeteler var Kumkapı sokaklarında. Yaşları 15-25 arasında. Bu çocuklar Afrikalıları sevmiyorlar. Yolda yürürken bizi rahat bırakmıyorlar, oturduğumuz eve geliyorlar, evi arıyorlar, istediklerini alıp gidiyorlar. Paran yoksa dövüyorlar.
D: Benim burada ilk öğrendiğim kelime “kaç para”.
C: Yolda yürürken babam yaşında yaşlı adamlar bile bize bakıp “şekş” diyorlar. Yolda yürürken yanınızda telefonla konuşur gibi yapıp “şeks şeks” diye soruyorlar. Bizi gözlüyorlar, takip ediyor. Evimize geldiğimizde arkamızda bir anda 10 kişi toplanıyor. Sabahın 7’sinde bile “iki yüz, iki yüz lira” diye yanınıza gelerek soruyorlar. Burada ciddi bir fuhuş sektörü var. Annem yaşında yaşlı (göçmen) kadınlar bile fuhuş yapıyor. Buraya fuhuş yapmaya gelmiyorlar ama geldikleri zaman da iş bulamıyorlar.15 yaşında kız çocuklarını fuhuş için getiriyorlar. Bu aslında insan (seks) ticareti. Onlara prezervatif bile kullandırmıyorlar, hamile kalınca da ülkesine gönderiyorlar. Örneğin Uganda’da kürtaj olmak yasak ve çok pahalı. Bu kızlar kendi ülkelerinde melez çocuklar doğurmak zorunda kalıyorlar.
İnsan ticareti dedin, nasıl oluyor bu ticaret?
C: Bu çocukların ailesi okula diye onları buraya gönderiyorlar. Okul için para ödüyorlar ama buraya getirildiklerinde aracı kişiler “bana 7 bin dolar borcun var” diye bu çocukları fuhşa zorluyor. Onlar da ailelerine söyleyemiyorlar.
Polise gidemiyorsunuz…
A: Gençler bizim evimize geliyor, taciz ediyor, bize kötü davranıyorlar. Polise gitsek ne olacak, o da bize “amına koy” (Türkçe söylüyor) diyor.
B: Burada (Kumkapı’da) yolda yürürken çocuklar bazen popoma vuruyorlar, su döküyorlar, üstüme tükürüyorlar. Etraftaki yetişkinler de bir şey demiyor. Hatta bazen gülüyorlar. Geçen gün birisi üzerime yanan sigarasını attı, bluzum yandı. Ben sesimi çıkaramadım daha fazla üstüme gelmesinler diye.
Peki bu şiddete, tacize karşı ne yapıyorsunuz?
A: Hiçbir şey yapmıyoruz. Bize vurup gidiyorlar. Karşı çıksak daha kötü oluyor. Ama şimdi bu şiddet azalıyor çünkü artık siyahların sayısı artıyor.
İşyerlerinde durum nasıl? Ne tür zorluklar çekiyorsunuz?
A: En büyük zorluk dil bilmemek. Akşam sekizden sabah sekize kadar çalışıyoruz. İşyerinde dille ilgili bir sorun yaşamıyoruz çünkü kimseyle konuşmamız gerekmiyor. Ama Türkçe bilsek daha iyi bir iş bulabiliriz.
Çalışma koşullarınız nasıl?
A: Akşam 8’de başlıyoruz, sabah 8’e kadar. Haftalık 200 lira diyorlar ama patron eğer o hafta durum kötü diyerek 150 lira verebiliyor, bazen veremiyorum diyor.
B: Ben bir çanta fabrikasında çalışıyorum. Ayda 500 lira maaş veriyorlar, 300 lira da yol gibi masraflar için veriyorlar, yani 800 lira alıyorum. Ben de akşam sekiz buçukta başlıyorum sabah sekiz buçuğa kadar. Mesai sırasında sadece yarım saat yemek molası veriyoruz. Ben çıkan yemekleri yiyemiyorum çok kötü, genelde patates ve çorba oluyor. Ben de sadece çay içip ekmek yiyorum. Haftada 6 gün çalışıyorum. İşimi değiştirmek istiyorum ama bunun için önce Türkçe öğrenmem lazım.
D: Bazı arkadaşlarımız İstanbul dışına 2 saatlik otobüs yolculuğu ile gidip çalışıyor. Buradan servisler onları alıyormuş. Ya da uzun mesafe yürüyorlar. Genelde işverenler ayda 4oo dolar ödüyorlarmış. Bu insanların bakacakları aileleri, çocukları var.
C: Bizi çok çalıştırıyorlar. Sadece ekmek ve çay veriyorlar, insanlar bitkin düşüyor, bayılıyorlar. Afrikalıların hayvan olduğunu sanıyorlar, çok güçlüyüz sanıyorlar ama biz de insanız. Biz Afrika’da ekmek yemeyiz, sadece kahvaltıda bir dilim. Ekmek yiyerek güçlü olamayız, bize iyi gelmiyor. Sonra da güçlü olmamızı bekliyorlar. Bize en kötü işleri veriyorlar, bizim dikiş makinesini öğrenmemizi istemiyorlar. İşyerinde de taciz ve tecavüz var. Patron da seni sıkıştırıyor, seninle yattıktan sonra da başkasına pazarlıyor. Bu ağır çalışma koşulları yüzünden kadınlar fabrikada çalışmak istemiyor. Tüm bunlar bir araya gelince fuhuş yapıyor, zaten sana başka seçenek bırakmıyorlar ki. Türkler sürekli seks peşinde.
D: Sonra da polis yolda fuhuş yapanları gözaltına alıyor, 2 hafta tutup seks karşılığı salıyor.
C: Türkiye yabancılara ticaretten para kazanıyor. Türk Hava Yolları’na para ödüyoruz, vize için para ödüyoruz, mal alıp ülkemizde satıyoruz. Türkiye’nin petrolü yok, ticaretten para kazanıyor. Ürettiklerinizi biz tüketiyoruz, buraya para getiriyoruz. Bizim fakir olduğumuzu sanıyorlar ama biz Türkiye için altın değerindeyiz. Karşılığında bize köle gibi davranmamalılar, saygı duymalılar. Keşke başbakanla konuşabilseydim. Benim ülkemde turistler, yabancılar yerli vatandaştan daha fazla önem veririz, siyah-beyaz ayrımı yapmayız, herkese aynı davranırız.
D: Çoğu kişi başka bir ülkede bulunmadı, ben ilk defa uçağa bindim. Başka bir ülkede yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorlar. Her şeyi çok daha iyi hayal ederken büyük hayal kırıklığı yaşadık. Böyle bir muamele beklemiyorduk. Bu yaşadıklarımız hiç adil değil, polis bize hiç iyi davranmıyor. Bizi koruyacak yasalar yok. Tüm bunlardan sonra ben başka insanlara “Türkiye iyi bir ülkedir” nasıl diyebilirim. Burada ırkçılık çok fazla.
*Kadınların kimliklerini deşifre etmemek için isimlerini A, B, C gibi kısaltmalarla kullanmayı tercih ettik.
Bu yazı Feminist Politika’nın Kış 2014 (21.) sayısında yayımlanmıştır.