Siz Öyle Sanın!

imagescavinm1mS.Dilek Şentürk

Yakın zamanda Adana’da yaşadığımız iki olayda da erkeklerin “başında erkek yoksa meydan benim” mesajına kadınlar “siz öyle sanın” dercesine öyle güzel cevap veriyorlar ki…

Kadınları, ‘erkekleri’ üzerinden var ettiğinden ‘sahipli kadına’ bir adım geri durabilen anlayış içindeki erkek zihniyeti, kadına ‘sahibi’ olan erkeğin yokluğunda ya da zayıf bir anında taciz etmekten, şiddet göstermekten kaçınmıyor. Her ne kadar ilişkisi olan kadınlara da bu erkekler taciz, şiddet uyguluyor olsalar da bu ‘hakkı’ asıl sahibine bırakıp ‘boş meydanlarda’ daha rahat at koşturabilecekleri , ‘sahipsiz’ kabullendikleri kadınlara güçlerinin daha kolay yetebileceği inancına sahipler. Sistemin kendilerine verdiği ‘haklar’ dan aldıkları güç ile zaten kadını bir birey kabul etmeyen bu zihniyet, kadının bir erkek tarafından korunmasını, hem de kendilerinden, yani erkeklerden korunmasını gündelik hayat içinde sıradan, normal, ama olmazsa olmaz kabul etmekte bu durumda.

Ancak, kadının aklı fikri, eli ayağı, yüreği beyni, tarihi ile bir birey olduğu gerçeği bu sürdürülmek istenen zihniyet çerçevesinde görmezlikten geliniyor. Tarihinde yaşadığı öykülerinden yaşam dağarcığına kattığı savunma, hayatta kalabilme, var olabilme direnişleriyle birlikte yine bu öykülerinden ve kadın dayanışmalarından edindiği pratik düşünebilme ve çözüm üretme kazanımları hesaba katılmıyor.

Adana’da yakın zamanda yaşadığımız iki olayda da “başında erkek yoksa ya da başındaki erkek güçsüzse meydan benim” mesajları verilmekte, verilen mesajlar kadınlar tarafından havada yakalanıp yere çarpılsa da. Kadınlar bu mesaja “siz öyle sanın” dercesine öyle güzel cevap veriyorlar ki;

Anlaşamadıklarını düşündüğünden erkek arkadaşı ile yollarını ayıran bir kadın, eski erkek arkadaşı tarafından sürekli taciz ediliyor. Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşanan bu olayda erkek ; “Sizde erkek mi var, iki tane pısırık kardeşin var. Onlar da bana bir şey yapamaz, ben istediğimi yaparım” diyerek meydan boş, ‘sahibin’ yok, istediğim gibi at koştururum tehdidini hâkim olan genel erkek diliyle iletiyor yolunu ayıran kadına. İşte orada “siz öyle sanın” diyecek kadının varlığı ve birikmiş öfkesinden aldığı gücü hiç hesaba katmıyor. Sonuçta kadındır, erkeğin desteği olmadan ne yapabilir ki yanılsaması ve küçümsemesiyle meydan benim sanıyor at koşturan. Ama kendine ait sandığı meydanda taciz ettiği kadının kız kardeşi tarafından meydan dayağı yiyor akabinde. “Ablama sarkıntılık ediyordu, taciz ediyordu. Ben sopayla dövdüm. İyi ettim, oh elime sağlık. Kafası yarıldı, oh canıma değsin. Mahalleli kurtarmasaydı daha dövecektim, mahalleli elimden aldı, ne yapayım. Hiç pişman değilim” diyor kadının kız kardeşi verdiği ifadesinde. “Başımızda bir erkek “ gerekmez, bizim de elimiz kolumuz aklımız fikrimiz var, üstelik öfkemizle çoğalan gücümüz var demeye getiriyor sopayı her havaya kaldırışında, keseri savuruşunda.

Bir diğer olay da yine kadının ‘sahipsizliği’ daha doğrusu ‘sahibinin’ güçsüz düşmesi çerçevesinde gelişiyor. Yardım bahanesi ile evlerine girip çıkan kocasının yirmi yıllık dostu, arkadaşı tarafından taciz ediliyor kadın bu kez de. Üstelik kadının reddetmesi durumunda “kocana, o bana yanaştı, ümit verdi derim” tehdidiyle. Arkadaşının hastalıktan ötürü çalışamaz durumda olduğunun, güçsüzlüğünün farkında tacizci ama yine de kocası üzerinden korkutuyor kadını. Kadın evlerinin rutubet olduğu bahanesiyle evi kiraya verip başka eve taşınmalarını sağlıyor, anlatamıyor kocasına mahalleden gitmek isteyişinin asıl sebebini. “Kocama anlatsaydım kesinlikle onu öldürürdü, o zaman da başımızda kimse olmaz, sahipsiz kalırdık. Bu yüzden eşime evin çok rutubetli olduğunu söyleyip, değiştirmeyi teklif ettim. Sırf o adamın tacizlerinden kurtulmak için başka mahalleye taşındık. Evimizi de kiraya verdik” diyor ifadesinde. Mahalleden taşınsalar da tacizci bırakmıyor kadının peşini. Çıktıkları evi kiralamak isteyenlere evi göstermek için mahalleye geldiğinde kadın, tacizci de geliyor ardından ve kiracıların evi görüp gidişinden sonra rahatsız ediyor yine arkadaşının karısını. Yaşadıklarıyla sabrı ve öfkesi zaten taşmış durumdaki kadın her an tetikte ve korkuda olma haliyle çantasından eksik etmiyor biber gazını ve tabancayı kendini korumak adına. Son taciz anında bir tarafa olan bitenin kocasına tacizci tarafından yalan yanlış anlatılabilineceği ve nihayetinde olacakları, kocanın tacizciyi öldürüşü, kocanın tutuklanması durumunda yaşayacaklarını, diğer tarafa ise o anda tabancayı kavrayacak olma halini ve olacakları koyuyor kadın ve kararını veriyor. Tacizciden kurtulmanın yolu yok, adam meydan benimdir diyor. Kendisi vuramazsa eninde sonunda kocası vuracak. Hâkim erkek zihniyetin hüküm sürdüğü dünyada ‘sahipsiz’ kalmak ise en büyük korkusu. Öyle yaşamaktansa özgürlüğümden vazgeçerim duygusuyla veriyor biber gazını basıyor ardından tetiğe. Öyle bir çıkmazdaki kadın özgürlüğünden vazgeçmek gözüne gelmiyor. Erkek egemen sistemin kendine dayattıklarına kurşunlarla cevap veriyor özgürlüğü pahasına.

Erkek egemen sistemde kadınları erkeklerden korumak adına himayesinde görmek istiyor erkek zihniyeti. Erkeğin saldırganlığı onun doğasıyla normalleştirildiğinden, erkek olma hali varsayıldığından geriye bir tek şey kalıyor o da kadının kendini kollaması, koruması. Onu da tek başına yapamaz diye düşündüklerinden adına koruma deyip baskı altına almaktalar kadınları. Erkeğe ‘dur’ demek işlerine gelmiyor, meydan bizim der gibi. Hal böyle olunca da bu dayatmalar içinde adeta bir savaşın içinde var olma mücadelesi veriyor kadınlar. Erkek zihniyetin ‘meydan bizim’ tehdidine karşılık kadınlar “siz öyle sanın” diyorlar artık. Her gün bir yerlerden “siz öyle sanın” sesleri yükseliyor ve çoğalıyor bu var olma mücadelesinde.

Bu bir savaşsa ve kavgada yumruk aranmazsa, kadın dayanışması ile giderek güçlenen ama sizin hep bir erkeğin himayesinde görmek istediğiniz, namusunuz bellediğiniz, koruma adına hayatlarını zapt ettiğiniz kadınlardan sizi kim koruyacak bilmiyorum.

Yorumlara kapalıdır.