Cemre Baytok
“Hapı attık patladık, Fatmagül’e rastladık, Fatmagül’ün suçu yok, biz onu Bihter sandık”: dizinin ilk bölümünden sonra Ankaragücü taraftarlarının attığı “yaratıcı” tabir edilen bir slogan bu. “Aşk-ı Memnu”dan sonra “Fatmagül’ün Suçu Ne?” aynı yapım şirketi tarafından çekiliyor. İkisinde de Beren Saat’in oynamasından öte bir devamlılık var diziler arasında ve Ankaragücü taraftarının yanı sıra Ay Yapım da bunun farkında belli ki. Slogandan da anlaşıldığı gibi, “ahlaksız” ilişki kuran ve bunun sonucunda intihar eden Bihter’in hikayesini, Fatmagül devralıyor ve ilk bölümde tecavüze uğruyor. Ankaragücü taraftarının gördüğünü/özdeşleştiğini yapım şirketinin de düşündüğünü ve belki de reyting hesaplarını gözden geçirdiğini varsayabiliriz sanırım.
Dizinin ilk bölümünden ikinci bölüme dek tekrarlarla Kanal D’de gösterilen, internette Fatmagül yazınca çıkan -yani çok izlenen- tecavüz sahnesiyle bitmiyor tabii olay. Belli ki o sahne birçoklarını “tahrik etti”, ki tekrar tekrar izlendi. İçki ve alkol nedeniyle “kendilerinde olmayan” üçü kasabanın zengin çocuğu dört genç tarafından önce tacize, sonra üçünün tecavüzüne uğrayan Fatmagül’ün maruz kaldığı şiddet, diğer bölümlerde katmerlenerek sürüyor: kendisinin, dolayısıyla, nişanlısının, ailesinin, kasabanın namusunu kirleten Fatmagül, önce hastanede herhangi bir muamele görmüyor. Bu esnada deliye dönerek karakol basan nişanlı, nişanı bozuyor. Yenge, Fatmagül üzerine pazarlığa girişiyor. Kasaba, dedikoduya başlıyor. Jandarma, Fatmagül’ü başkalarıyla birlikle aldığı sorguda azarlıyor. Neticede, Fatmagül dört gençten “durumu uygun” olanıyla evlendirilmek isteniyor ve gerisi geliyor.
Burada şunu görmekte fayda var: “Fatmagül’ün Suçu Ne?” yayınlanmaya başlayalı bir ay oldu ve kamuoyunda gürültü koparabilen tepkilerden anlaşılan o ki bu dizi kitleleri “kadının başına neler geldi, bunda sadece tecavüz edenlerin değil, koca bir sistemin payı var” şeklinde bir tepkiye yöneltmedi. En azından şimdilik bu dizinin, kadınlar lehinde bir tartışmaya yol açmadığını, durumun vehametini göstererek insanları isyana sürüklemediğini söyleyebiliriz. Bu anlamda, tecavüz sahnesinin bol bol izlendiği ilk hafta sonunda “genel ahlak” yine gündem oldu; fakat tecavüz sahnesinin fanteziye dönüşmesinden ötürü değil, görülmemesi, gizlenmesi gereken bir şey olduğu gerekçesiyle RTÜK’e şikayetler başladı. Yani, genel ahlak ve fantezi tarafları, kadınların yine önce cinsel obje olduklarının hakkını ortaklaşa teslim edip sonra bağırdılar “erkekçe” tepkilerini.
Tecavüz sahnesinin devamında dizi bir gerçeklik tasvir ediyor: dizideki herkesin öfkeli ve incinmiş nişanlının şahidi olduğu bir gerçeklik. “Herkes sizin şahidiniz olur tabii”. Fatmagül’ün yengesinin ağzından dökülüyor bu söz, Fatmagül’ün nişanlısının ailesine söylüyor, hafif sitem edercesine. Halihazırda Fatmagül’ün şahidi olabilecek tek insan akli dengesinin yerinde olmaması sebebiyle “erkekliğinden arınmış” deli abisi. Kadın erkek, dizideki herkes aynı düzenin yapı taşları. Yani Fatmagül’ün üç bölümdür ağlamak dışında başka bir şansı yok: “Benim konuşmaya hakkım yok. Benim şikayetçi olmaya hakkım yok.” Dizinin sunduğu ve daha önemlisi olağanlaştırdığı bu gerçeklikte tüm parçalar ince ince düşünülmüş; Fatmagül’ün ailesinden, nişanlısının ailesine, konu komşuya, kasaba jandarmasına, doktoruna herkes aynı lafı telaffuz ediyor: Fatmagül masum olabilir ama yapacak bir şey de yok!
Hal böyle olunca, nişanlısı öfke nöbetlerine kapılmasın da ne yapsın -sanki tecavüze uğrayan oymuş gibi mağdur-, jandarma “E konuşmayacak mısın, seninle mi uğraşıcaz” demesin de ne desin, görece aklı başında resmedilen kadın karakter -Ebe nine- “kızım doğruları söyle, benim oğlum suçsuz” demekten öteye gidemesin, yengesi para pul -ve nedense safi kötülük- peşinde Fatmagül’ü feda etsin, zengin ama güzel yüzlü zengin kesim topyekün kendi çıkarlarını düşünüp olayı örtmeye baksın, tam bir erkek olamayan abi ancak ağlayıp kardeşine sarılabilsin… Bu dizinin yaptığı tam da bu işte, taşları yerine oturtuyor: erkek egemen sistem, yakınındakinden uzağındakine, aileden doktora jandarmaya kasabaya ne kadar kadının aleyhine ilerliyor, bunu ince ince işliyor. Bunu o kadar özenle yapıyor ki dizide herkesin ve her kurumun Fatmagül’ün karşısında teker teker yer almasını, Fatmagül’ün dahi susarak ve ağlayarak bunu sürdürmesini gerçeğin kendisi olarak kabulleniyoruz.
Hani, belki Vedat Türkali yazalı -ki dizideki versiyonun farklı olması başka bir yazının konusu- kadınların lehine bir şeyler değişti Türkiye’de, fakat dizi bunları bile dahi dile getiremeyeceğimiz bir ustalıkla bir sistem çiziyor, çemberi kapatıyor ve tamam dedirtiyor insanlara: Belki suçu yok ama napalım, o da gece tek başına evden dışarı çıkmasaydı!