Tuğçe Sarıgül
“ABD’li Kadın Turist Sarai Sierra” diye başlıyor haberlerden birinin ilk cümlesi.
Bu turistin cinsiyeti erkek olsaydı “erkek turist” yazar mıydı onu düşündüm önce.
Sonra başka bir haberi okudum:
“Otopsi raporlarının genellikle 2-2,5 ay içinde tamamlandığı ancak Sierra’nın ‘özel durumu’ nedeniyle sürenin biraz daha uzayabileceği öğrenildi. Raporun yaklaşık 3 ay içinde çıkabileceği tahmin ediliyor.”
Neydi bu tırnak içindeki “özel durum”? Cinsiyetçi ve reklam kokan bu tırnak işareti çok fazla şey anlatıyordu aslında.
Derken, diğer haberleri taradım. Her cümle kendi içinde içler acısıydı.
Kadının tek başına yurt dışına çıkması mı yazılmadı, ajan olduğu mu, 13 günlük kirasını peşin ödediği mi… Hepsi ama hepsi yazıldı, konuşuldu.
Peki, haber değeri olan şey (ki burada bir insanın can kaybıydı) bunlar mıydı, yoksa bir kez daha bir kadının öldürülmesi miydi?
Sierra, ölü bulundu. Ama hemen üzülmesin kimse; tecavüz edilmedi. Derin bir nefes alabiliriz ülkece! Tam rezil olacakken yırttık yine.
Haberlerin erkek egemen dilini sıkça okuyor görüyoruz. Her defasında bizi şaşırtmamayı başarıyorlar.
Haberlerin ilk cümlesinden son cümlesine kadar salyalı ağızlardan cinsiyetçilik akan dili görmemek için kör olmak gerekiyor.
Bu cinsiyetçilik bombardımanı Sarai’nin tek başına Türkiye’ye gelmesiyle başladı: Madem iki çocuğu var, neden onları yalnız bıraktı, kocasıyla sorunu mu vardı da onunla gelmedi, parası olmadığı bilindiği halde neden Türkiye’den sonra başka ülkelere gitti, bu paranın kaynağı ne, gittiği ülkeler ve güzergâha göre ajan ve kurye olabilir mi,
Taylan kişisi kim, odaya sürekli 3-4 erkekle dönmesi ne anlama geliyor?…
Ülkemize gelen bir turistin “ölü bulunmasının” ardından, bu cümleye gelen karşı atak soruları onlarca daha uzayıp gidebilir. Son sorudan başlayacak olursak bu ne anlama geliyor?
-Toplumca rahat edebiliriz, kadın zaten …
-Ee?
-Hak etti yani.
Çocuğunu ve kocasını bırakmayan sadık eş ve şefkatli olmasını beklediğimiz Sierra…
Nereden biliniyor öyle olmadığı? Peki, gerçekten hem sadık eş hem şefkatli anne olmak zorunda mı? Tatile çıkmak için ille kocasıyla sorunu mu olmalı? Bu durum bize o kadar absürd geliyor ki, “Sarai olsa olsa ajan olabilir”i yapıştırıveriyoruz. Üstelik tam tersi bir durum olsaydı, yani ülkesinden buraya sadece bir kadınla birlikte olmak veya fotoğraf çekmek için gelen bir erkek olsaydı ve öldürülseydi, o insanın adını biliyor olur muyduk? ABD’li olmasa haber bile olmazdı belki. Aynı şey Sarai Sierra için de geçerli. Bu durumu ilginç ve magazinel kılan;
ölen kişinin ABD’li olması,
kadın olması,
ailesini bırakarak ilk kez yurt dışına çıkması,
parası olmadığı bilindiği halde birden çok ülkeye gitmesi
ve bir erkekle buluşması…
Kadının hiçbir durumuna saygı göstermeksizin, kalbine, ailesine, cebine attık ellerimizi. Kurcaladık da kurcaladık. Tek sorgulanmayan şey; “neden?”
Neden Türkiye’ye gelen yabancı kadınların ve burada yaşayan diğer kadınların can güvenliğinin olmadığı, korunamadığı…
Yalnız bir kadın yurt dışına çıkıyorsa başına gelecekleri önceden kabul etmiş sayılır. Üstüne bir de Müslüman ve Türk olmaması eklenince taciz kaçınılmaz olur. Özellikle,
Türkiye’den Rusya’ya giden erkeklerden Rus kadınlarının sıtkı sıyrıldı. Türk olmayan tüm kadınları elle, sözle, gözle taciz etmek gayet meşru. Onlar zaten “rahat”. Şikâyet edip karakola gitseler bile, orada da güvende olabilecekleri ihtimali düşük.
“Tecavüz bulgusuna rastlanmadı”
Sierra ölü bulunduktan sonra, ardından gelen ikinci cümle de şu oldu: “tecavüz bulgusuna rastlanmadı”.
Peki, bu cümle bize neden bu kadar iğreti geliyor?
Bu duruma şükretmemiz bekleniyor da ondan. Pippa Bacca olayındaki gibi “rezil olduk” nidaları atılırken bir de bakıldı ki tecavüz edilmemiş. Bundan mutlu mu olmamız gerekiyor? Kendi kendini ele veren bir toplum!
Yabancı bir kadının tecavüz edilip öldürülmesinin yansıması, yalnızca dünyaya rezil olmak olarak adlandırılıyor. Tek derdimiz var, aman ele güne rezil olmayalım, açık vermeyelim!
Misafirperverliğiyle övünen bir ülke daha var mı Türkiye’den başka? Buraya tatile, gezmeye gelen her yabancı kadını rahatsız etme, taciz etme “hakkı” da nereden çıkıyor o zaman?
Kadir Topbaş bizimle aynı ülkede yaşadığından emin mi?
Başka bir haber başlığı ise şöyleydi: Taylan K’dan “Birlikte Olduk” İtirafı.
Ve yine bir tırnak işareti. Vurgu orada.
“Sierra’nın öldürülme haberinin en önemli olayı bu.
Başına neden böyle bir olayın geldiğinin sebebi o tırnak içindeki cümle.
Siz siz olun, kocanız dışında kimseyle birlikte olmayı aklınızdan dahi geçirmeyin”
türünde bir tırnak işareti. Bakın, ne çok anlam kattı değil mi? Tek bir işaretle ahlak ve hayatımız hakkında bir yığın laf çıktı ortaya.
Bu başlığın hemen altında da Kadir Topbaş’ın “İstanbul Daha Güvenli” sözleri: (bkz: “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ABD’li Sarai Sierra cinayetine ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Dünyanın diğer kentleriyle mukayese ettiğinizde, İstanbul daha güvenli. Bu vahşi cinayet bizi üzmüştür. Mutlaka failler tespit edilecek. Ancak hoşumuza gitmeyen bir sonuç ortaya çıkmıştır. Çalışmalar sürmekte, valilik ve emniyetimizle müşterek çalışmalar yapıyoruz”.)
Kadir Topbaş bizimle aynı ülkede yaşadığından emin mi acaba?
Bu bir zaytung haberi gibi. Her gün 3 kadından fazlası erkekler tarafından öldürülürken, istatistiklere ülkemize gelen yabancı kadınların öldürülme sayısı da eklenip artık çeteleler bu doğrultuda tutulmalı. Çünkü kadınlar sistematik bir şekilde “cins kırımı”na uğruyor. Münferit olarak değerlendirmek korkunç… Kadir Topbaş ve türevlerinin yaptığı ise tam anlamıyla bu!
Kendileri bu ülkede istatistiklere bile giremeyecek kadar hızla öldürülen kadınlardan haberdar değiller mi? Adında artık “kadın” adı olmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de bu durumu biliyor, diğerleri de… Türkiye bizler için güvenli bir ülke falan değil Topbaş. Biber gazları bu ülkede “tacize karşı” etiketiyle satılıyor sağda solda. Koruma talep eden binlerce kişinin cinsiyeti: kadın! Çantalarında savcılık şikâyetlerinin olduğu belgelerle öldürüldü yüzlerce kadın. Tecavüzü uğradıklarında, üzerinde ne vardı diye soran da yine savcınız, hâkiminiz. Tecavüze yeltenip eylem gerçekleşmedi diye beraat edenlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. 13 yaşında bir çocuktan tecavüz sonrası “rıza” arayan yargınız var. Onlarca erkeğin tecavüzüne uğrayan kadınlar rahatsız, çünkü o adamlar dışarıda. Çünkü o kadınlar hayatları boyunca hatırlamak istemeyecekleri o gerçekle, gittikleri her kurumda kendileri suçlanırcasına yeniden yüzleşiyorlar. Sen güvende olabilir, onlarca korumayla gezebilirsin. Devlet sana sıcak kucağını açabilir Topbaş, ama biz kadınlar her gün biraz daha ölüyoruz! Ölen, tecavüze uğrayan kadınların haberleriyle, “hala yaşayan” kadınlar olarak biz de ölüyoruz!
Bu tecavüz, taciz ve şiddet haberleriyle bir yandan da devletinizin, hükümetinizin ekmeğine yağ sürülüyor. Kadınların kork(uturul)arak evlere hapsolması ve sadece aile kurup o aileye sadık kalarak güvende olabileceğini düşünüyorsunuz. Ama aile içi şiddet, tecavüz ve ensestin esamesi okunmuyor.
Washington Post’ta makalesi yayınlanan gazeteci Alyson Neel, İstanbul’da başına gelen taciz olaylarını anlattığı için yine utanca (!) boğulduk. Dünya kadınları olarak gittiğimiz bir ülkede başımıza kötü bir şey geleceğinden öyle eminiz ki, bunun için rehberler bile hazırlanıyor. Devamlı olarak kendimizi korumak için ne yapmamız gerektiği söylenen bizleriz. Tacize, tecavüze uğradığını ispatlamak da yine bizim yükümüz. Kapalı giyinmesi, “ailesini” bırakmaması söylenen de yine biziz. Daha henüz bir ceninken başlıyor, yapmamız gerekenler listesi. Her şey aleyhimize delil olabiliyor. Alyson’ın şikâyet için gittiği karakolda bile, onu rahatsız eden yine bir erkek polisti. Hiçbir yerde güvende değiliz.
Şimdi bir de denetimli serbestlik yasası çıktı. Rahat eden üç beş kadın vardıysa da, artık onlar için de, bizim için de huzursuz günler katlanarak artıyor. Trajikomik olan şu ki; “bu yasayla, denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezanın infazıyla; hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamaları, aileleriyle bağlarını sürdürmeleri ve güçlendirmeleri amaçlanıyor”muş.
Bu amaç erkeğin karısını öldürüp huzura ermesiyle sağlanacak zaar.
Biz kadınlar dünyayı on kere keşfe çıkabiliriz. Tüm bu yukarıda sayılanlara son veren, güvenliğimizi sağlayan yasalar çıkarılıp dünya bizler için gerçek anlamda güvenli olunca, aile ya da eş, koca kisvesi altındaki prangalarımızdan kurutulunca, yasalarınız, muhafazakâr söylemleriniz, erkek egemen sisteminiz ve ahlak anlayışınız yerle yeksan olunca…
O ana kadar mücadeleye devam!
Biz bunları oldurana kadarsa, Pippa, Sarai, Melek, Münevver ve Güldünya’yı ve aramızda olan olmayan diğer kadınları yaşatacak, onları unutturmayacak, size bunun hesabını soracak ve kafanızı çevirdiğiniz her yerde olmaya devam edeceğiz.