Haftalardır beklenen demokrasi paketi açıklandı:
Hakikat, adalet, barış ve demokrasi taleplerinin karşılanmasını bekleyen milyonların karşısına hükümet, demokratik teammüllere aykırı bir şekilde hazırladığı “demokrasi paketi” ile çıktı. Çözüm sürecinin ilerlemesi için demokratik hakların ve temel özgürlüklerin güvence altına alınmasını beklerken; koordinatörlüğünün dahi Kamu Güvenliği Müsteşarlığını’na emanet edilmiş olması, paketin sahiplerinin temel kaygısı hakkında hepimize bir fikir verdi. “Demokrasiden önce güvenlik!” Adı “Demokrasi” ancak hazırlanış biçimi hiç de demokratik olmayan paketin, katılımcılıktan uzak ve şeffaf olmayan bir sürecin sonunda ortaya çıkmış olması, aslında sonucun ne olacağını baştan belli etmişti.
Ama; ”Herkesin şaşıracağı sürprizler”, “Görülmemiş bir demokratikleşme hamlesi”, “Sessiz devrim mahiyetinde bir paket!”,… gibi kışkırtıcı ifadelerle bir beklenti de yaratıldı.
Kadınların demokratikleşme ve eşitlik taleplerini yıllardır ifade etmiş ve Kürt sorununun çözümü sürecinde somut bir ilerleme sağlanması ve barışın toplumsallaşması beklentisi içinde olan bizler, ne yazık ki beklentilerimizin bir nebze bile karşılanmadığını söylemek zorundayız.
Demokrasiye en çok ihtiyacı olan kesimlerin adını bir kez bile ağzına almadan paketi açıklama becerisi gösteren başbakan, çoktandır yaşamda pratik olarak aşılan engellere ilişkin bazı düzenlemeler yapılacağını anlatmaktan öteye gidemedi. Q, X,W harflerinin kabulü ve andımızın kaldırılması, Mor Gabriel’in gasp edilen vakıf mallarının ve zorla değiştirilmiş köy isimlerinin iadesi gibi konulardaki yasakların ve engellemelerin büyük bir kısmı demokratik mücadele zemininde zaten aşılmıştı.
Klavyelere özgürlük (!) getiren bu paket; kadınlara, Kürtlere, Alevilere, LGBT bireylere, çözüm sürecinin ilerlemesini ve barışın toplumsallaşmasını isteyen herkese eşitlik, özgürlük ve demokrasi getirmekten çok ama çok uzaktır.
Çünkü;
Bu pakette; tartışılması bile abesle iştigal olan anadilinde eğitim hakkı yoktur! Anadilinde eğitimi özel okullara havale etmek, bunun tartışmasız en doğal hak olduğunu reddetmekle eşanlamlıdır.
Bu pakette; yüzde 10’luk seçim barajının kaldırılmasına dair bir adım yoktur! Yıllardır zaten tartışılan seçim sistemini “tartışmaya açıyoruz “ diye ilan etmek bir ilerleme sayılamaz.
Bu pakette; bu topraklarda yaşanan insanlık ve savaş suçlarının araştırılmasına izin verecek, devlet arşivlerini erişime açacak siyasi bir irade beyanı yoktur!
Bu pakette; kayıpların bulunması için devlete sorumluluk yükleyen, kayıp ailelerine gerçeği öğrenme hakkı tanıyan BM’nin Kayıplar Sözleşmesinin imzalanacağına dair bir taahhüt, kaybedenleri koruyan cezasızlık zırhının kaldırılacağına dair bir düzenleme yoktur!
Bu pakette; devletin gözaltına alarak kaybettiklerinin akıbetinin açıklanmasını, faillerinin yargılanmasını sağlayacak düzenlemeler yoktur!
Bu pakette; cinsel yönelim ve kimliklere ayrımcılığın önlenmesine dair tek bir sözcük yoktur! Oysa nefret suçunun mağdurlarının ilk sıralarında LGBT bireyler gelmektedir.
Bu pakette; cezaevlerinde tutuklu bulunan binlerce Kürt politikacının demokratik siyasete katılabilmesinin ve temel hak ve özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri olan TMK’yla ilgili herhangi bir ima dahi yoktur!
Bu pakette; kılık ve kıyafetlerine dair düzenlemenin dışında kadınların eşitlik, özgürlük ve her türlü ayrımcılığın önlenmesi taleplerine ilişkin her hangi bir şey yoktur!
BU PAKETTE ÇÖZÜM VE BARIŞ İRADESİ YOKTUR!
Paketten demokrasi değil, adeta “siz mücadele edin kaybolun, ölün, evinizden, işinizden, dilinizden olun sonra bir bakalım” tavsiyesi çıkmıştır!
Biz kadınlar defalarca dedik tekrar diyoruz:
Barış ve çözüm süreçleri, toplumun yeniden inşa edildiği ve yeni toplumsal sözleşmelerin ortaya çıktığı dönemlerdir. Bu dönemlerde kurulan yapıların tamamında kadınlar eşit temsil edilmelidir.
Bu koşul demokrasi paketleri için de geçerlidir!
Kadınlar her yerde yüzde elli temsil istiyor. Yüzde elli temsil olmayan yerde demokrasi olmaz ayrımcılık durmaz.
Kadınlar tüm savaş suçlarının, taciz, tecavüz, zorla yerinden etme, öldürme, kaybetme, sindirme, toplu mezara gömme, mezara zarar verme gibi tüm insanlığa karşı işlenmiş suçların faillerinin bulunması ve bir daha bu suçların işlenmesine izin verilmeyecek reformlar yapılmasına demokrasi diyor.
Herkesin anadilinde eğitim ve öğretim görmesini garantiye almayan bir hükümeti ayrımcılığın esas faili olarak görüyor.
Kadınlar yaşam alanlarını geri istiyor., Kürt bölgelerinde yeni karakolların yapımının hemen durmasını ve askeri güç sayısının azaltılmasını talep ediyor.
Kadınlar hemen şimdi cezaevindeki ve dağdakilerin eve dönmesini kolaylaştıracak yasaların geçmesini istiyor.
Barış İçin Kadın Girişimi olarak bugüne kadar ısrarla savunduğumuz taleplerimizin arkasındayız. Devletin alması gereken yolun çok gerisinde olduğunu görüyoruz ve kadınlar olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.
Barış İçin Kadın Girişimi
02.10.2013
Email: barisicinkadinlar@gmail.com