elif can
konuya hızlı gireyim. nasıl oldu bilmiyorum. kendime geldiğimde her yer toz içerisinde. ama öyle bildiğimiz tek tabaka, uysal tozlardan değil. en az beş yıl alınmamış! tam karşıda mutfak desem değil, çöplük desem hiç değil bir yer… bunlar bulaşık olamaz. burası benim evim olamaz. bir saniye, ben neredeyim? şöyle bir bakınayım, nerede olduğumu anlayayım diye kımıldamak istiyorum ama üzerime, artık nereden geliyorsa bunlar, bir dünya kirli çamaşır devriliyor. çamaşır deryasından güç bela sıyrılıp çıkacakken tam karşıdaki yıkanmış fakat katlanmamış, katlansa bile ütülenmemiş, ütülense bile yerine yerleştirilmemiş temiz çamaşır dağıyla göz göze geliyorum. ışıldayan beyazlar bana göz mü kırpıyor öyle? renkliler “katla bizi” diye bir türkü tutturmuş halay mı çekiyor? çamaşırlar benimle iletişim mi kuruyor?