İktidar partisinin liberal ilerici ya da dinci gerici olduğu ikilemi üzerinden politika yapmak bize yeni olanaklar sağlıyor mu? Yoksa bu ikilem, patriyarkanın öznesi erkekler ile devlet arasındaki tarihsel bağı görünmez mi kılıyor? Bu soruya yanıt verebilmek için öncelikle feminist politika açısından neyin ilerici, neyin gerici olduğunu tarif etmeye çalışacağım. Ardından, feminist zemin üzerinde yaptığım bu ayrıma sadık kalarak, liberal iktidarların her koşulda kadınlar için ilerici olup olmadığını tartışacağım. Böylesi bir tartışmanın liberal ilerici- dinci gerici ikileminin feminist politikaya getirdiği kısıtları göstermesini umuyorum. Son olarak, farklı bir kavramsal çerçevenin izinden giderek, erkekler ile patriyarkanın kurumları olan devlet, heteroseksüel aile, kültürel ve dini pratikler, şiddet ve cinsellik arasındaki ilişkiye ve kadınların bu kurumlarla mücadelesine değineceğim.[1]
Posts Tagged ‘muhafazakarlık’
Berkecan ile Pelinsu Aynı Evi Paylaşırsa..
Başbakan’ın, “Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kaldıklarına dair istihbarat geliyor; duruma müdahil olacağız” sözlerini BirGün gazetesi manşete taşımış: “Berkecan sevgili yapmış amirim!” (6 Kasım 2013)
Başbakan ile birlikte yeni nesil isimleri de tiye alan başlığı ilk okuduğumda ben de gülümsedim açıkçası. İnsanın aklına Berkecan’ın kulağını çeken tatlısert polis memurunun görüntüsü geliyor: “Evladım niyetin ciddiyse, hazır devlet kredi musluklarını da açmışken, Allah’ın emriyle gidip isteyelim kızı.”
Hemen ardından, “niye Berkecan?”; mesela “neden Pelinsu değil?” diye sordum kendi kendime..
Sermayenin moderni ile muhafazakârı arasında fark yok
mutfak cadıları (1.sayı, mart 2010)
Neoliberalizm son yıllarda kendini büyük oranda kadın emeği üzerinden kuruyor. Bir yandan ayrımcı (kadın-erkek, Kürt-Türk vb.) yüzünü gizlemeye çalışırken diğer yandan sermayenin kârlılık oranlarının yükselişini garantiye almaya çalışıyor.