Bu zamana kadar Somadaki insanların yaşadığı travma ve büyük acıdan çokça bahsedildi. Bu acıyla ne yapılacağına dair siyasetçilerden, sosyal bilimcilerden, siyaset bilimcilerden ve psikologlardan öneriler geldi. Ama acı çekerken insanların ne söyledikleri, acıyı büyüten ve öfkeyi ayakta tutan gerçeklikten genellikle bahsedilmedi. Bazı açıklamalarda öfkenin yas sürecinin bir parçası olduğu ve sorumlularla ilişkili olmadığı, zaten yaşanması gereken doğal bir duygu olduğu ifade edildi. Ancak Soma’nın halet-i ruhiyesini anlamak için oradaki insanların öfkesi doğaldır demek yetmiyor. Soma’nın öfkesine ve bu öfkenin nedenlerine bakmak zorundayız. İş koşullarından kaynaklı toplu bir katliamın analizi, sadece bireysel yas sürecini anlamaya çalışarak ve oranın gerçek sesine bakmadan yapıldığında eksik kalacaktır. Bu nedenle bu yazıda önceliği hızlı siyasi ve psikolojik analizler yerine sade bir anlama çabasına vermek istiyorum.
Posts Tagged ‘kadınlar’
Biz Kadınlar Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısına İtiraz Ediyoruz!
Kadınların da bu yasaya sözü var!
“Sosyal güvenlik reformu” adı altında hazırlanan yasa tasarısı uzun tartışmalardan sonra TBMM gündemine geldi. Yasa tasarısı tartışılırken yasa hazırlayıcıları kimi “sosyal tarafların” görüşlerini dikkate aldı. Birçok örgüt temsilcisi ile bizzat görüştü. Bu süreçte bir taraf olarak yok sayılan kesim ise kadınlar oldu. Ne yasa hazırlanırken, ne de yasada kimi tadilatlara gidilirken kadınların sözüne kulak verilmedi. Kadınlar bir taraf olarak muhatap alınmadı.
Yasayla kurulan sosyal güvenlik sisteminde kadınların birey olarak hakları, eşitsiz konumları yok sayılmakta, baba ve kocalarına bağımlı, onların himayesi altında varlıklar olarak değerlendirilmektedir.
Yasanın en temel problemi kadınların emek verdikleri ve karşılığını alamadıkları bakım hizmetlerinin yok saymasıdır. Kadınların kimliğinin ayrılmaz parçası olarak görülen bu hizmetlerin büyük çoğunluğu kamunun, işverenin ve erkeklerin yapması gereken ama yapmadığı işlerdir. Yasa kadınların yaptığı karşılıksız işleri görmediğinden; kadınları ilanihaye ev işlerini ve bakım hizmetlerini yapmaya mecbur kılıyor.
Bu tasarı kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikleri doğalmış gibi sunarak kadınların erkeklere bağımlığını daha da arttıracaktır. Bu bakış açısı, kadınların belli bir yaşa geldiklerinde evlenmelerini ve evlilik içinde kalmalarını öngörmektedir. Tasarının yasalaşması, kadınların aile içindeki ezilmelerini ve güvencesizliğini pekiştireceği için son yıllarda kadınların eşitlik yolundaki Medeni Kanun, TCK’da gibi kimi kazanımlarının kullanılmaz hale gelmesine de yol açacaktır. Kadınların, bu yasa aracılığı ile erkeğe bağımlılıklarının pekiştirilmesi, kadına yönelik aile içi erkek şiddetinin sistematik olarak artmasını da getirecektir.
Bu yasanın tamamında kadınlara söylenen ana söz “Haydi Kadınlar Evlere” sözüdür.
Yasanın kadınlara gösterdiği bu yola dolayısıyla bu yasaya esastan itirazımız var.
Tadilat yetmez. Bu yasanın esastan değişmesi dolayısıyla geri çekilmesi gerekmektedir.
Bu yasa emzirme parasının, cenaze parasının arttırılması ile düzelmez. Yasanın hem tüm çalışanları ilgilendiren temel parametrelerinin hem de erkek egemenliği üzerine kurulu yapısının esastan değişmesi gerekiyor.
Yasanın tüm çalışanları ilgilendiren temel itiraz noktaları emeklilik yaşının 65’e çıkarılması, emekli maaş bağlama oranlarının düşürülmesi ve sağlığın prime dayalı paralanmasıdır. Bu temel sorunlar dışında yasada onlarca hak kaybı söz konusu.
Biz kadınlar bu temel itiraz noktalarına katılıyoruz. Bu itiraz noktalarından sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesine itirazımızı bir kadın kurtuluş talebi olarak tekrarlıyoruz. Çünkü sağlıkta katkı payı ve sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi, bu hizmetlere herkesin erişebilmesini engeller. Birçok sağlık ve bakım hizmeti ev içinde çözülmeye çalışılır. Yani kadınların ev içi köleliğinin koşulları ağırlaşır.
Bunun yanı sıra biz ev içindeki karşılıksız emeğimiz ortadan kaldırılıncaya dek kadınların evdeki çalışmalarının dikkate alınmasını istiyoruz.
Yani eşit uygulamalar değil, eşitlik sağlanana kadar geçici özel önlem istiyoruz. Pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz.
Bu yasa kayıt dışı çalışan 13 milyondan fazla kişiyi sosyal güvenlik sistemine sokmak için hiçbir ciddi önlem önermemekte; bütün sistemini çalışan ve prim ödeyen ve erkek bireyler üzerinden kurmaktadır.
SSGSS Yasa Tasarısı ile çoğunluğu kadın olan ev-eksenli çalışanlar, gündelikçiler, tarım işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal güvenlik sisteminin dışında tutuluyor.
Ev-eksenli çalışan, gündelikçi, tarım işçisi, ücretsiz aile işçisi, geliri asgari ücretin altında olan kadınlar için çalışma süreleri ve yerlerine bakılmaksızın sosyal güvenlik hakkı olmalıdır.
Biz kadınlar Sosyal güvenlik sisteminin,
kadın-erkek herkese işsizlik, kaza, hastalık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde ve tüm kadınlara analık ve doğurganlık hallerinde sosyal güvence sağlanması
kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması,
kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiili hizmet zammı haklarını tanıması gerekir.
Bunların hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz.
Bu yasa önümüzdeki günlerde tartışılmaya açılacak istihdam paketiyle birlikte değerlendirilmelidir. İstihdam paketinin kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, kadınlar için özel önlem getirilmemesi ve kreş, emzirme odası gibi işveren yükümlülüklerinin ortadan kaldırılması kadınların iş yaşamına katılımının önüne yeni engeller getireceği ortadadır. İstihdam paketinin de kadınların taleplerini görmezden gelinerek hazırlanıyor olması, kadınlar için sosyal güvencesizliği ve sağlık hizmetlerinden yararlanamamayı mutlaklaştıracaktır. Yasa bakım hizmetleri ile ilgili bir adım atmaya gerek görmeden hatta mevcut hali dahi geriye götürerek kadınları aileye mahkûm etmektedir.
Yasal düzenlemelerle, kadınlar aileye bağımlı kılınırken; Başbakan tarafından dillendirilen kadınların daha çok çocuk doğurması talebi de hükümetin “kadının asıl yeri evidir” zihniyetini de açıkça ortaya koymaktadır.
Bu yasa “kadınların asıl yeri evdir” anlayışı ve cinsiyetçi bakışla kurulan zincirin bir parçasıdır.
İtirazımız Var!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Sosyal Haklar İçin Kadın Platformu /15 Nisan 2008-Ankara TBMM önü
Önemli Olan Siyahtı, Kadın Olmaktı…
Minu İnkaya
Kaktüs 7. Sayı -1989 Eylül
Türkiye gibi işin çığırından çıktığı yerlerde, neyin nasıl yapıldığından çok, o işin yapılması önemli kanısındayım. Bu yüzden Aydın Ölüm Orucuna, hayati tehlikenin çoktan başladığı günlerde bizlerin kadınlar olarak katılmamızı “şiddetin türünü çok iyi bilmemizden” ötürü değil, artık çok ileri gitmiş ve ölüme dönüşmüş bir oruca duyarsızları uyarmak, duyarlılarla saf oluşturup baskı aracı kurmaya çalışmak için katıldım.
Protestomuzda önemli olan siyahtı, kadın olmaktı, kişileri kazanmak değil. Her olayda biz kadınların ezildiğini, yok farzedildiğini bangır bangır bağıran bizler, bu kez dışımızdan herkese kapalıydık. Kapalılıkları çok yoğun yaşamanın yarattığı bunalımların hesabı daha yapılmamışken, Fatmanın dediği gibi kendimizi gene duyarlı olan herkesten “yalıtmak” ne ölçüde sağlıklı oldu. Soruyorum ….
Beyler Birbirini Ağırlar: Sol Basında Gezi Değerlendirmeleri
Yoğurtçu Parkı Kadın forumlarının ilkinde, Gezi direnişi üzerine bir değerlendirme yapmış ve demiştik ki “Kadınlar olarak heryerdeydik, ama söz, yetki karar erkeklerdeydi”. Şimdilerde direniş, Gezi Parkı odağından uzaklaşmış olsa da farklı biçimlerde devam ediyor, edecek. “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” dedik ve kadınlar olarak parklarda, mahalle komitelerinde yerimizi aldık. Peki mücadele devam ederken, kadınların konumunda bir dönüşüm gerçekleşiyor mu? Söz, yetki, karar noktasında artık kadınların daha etkin olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu soruya yanıt vermek için kapsamlı bir değerlendirme yapmak gerek. Ancak, sol/sosyalist basında Gezi direnişi üzerine yazan ‘fikir önderleri’ arasındaki kadın- erkek eşitsizliğini incelemek kısıtlı da olsa bu anlamda bize yardımcı oldu.
Kırmızılı, Siyahlı, Başörtülü, Sapanlı Kadınlar…
Gezi Parkı Direnişi feminist bir eylem değildi, ama feminist kadınların etkin olduğu bir süreçti. Bu kadar çok kadının direnişin içinde yer alması ise birikmiş bir öfkenin göstergesiydi.
Halkın AKP iktidarına ve Tayyip Erdoğan’a olan öfkesinin direnişe dönüştüğü Gezi eylemlerinin ilk gününden itibaren biz kadınlar da kent merkezlerinde, caddelerde, sokaklarda, parklarda özgürce ve eşit bir biçimde var olmanın mücadelesini verdik. Kadınları aileye, evlere mahkûm etmeye çalışan, kamusal alanları erkeklere ait kılan patriyarkal sisteme karşı çıktık. Kürtajı fiilen yasaklayan, en az üç çocuk doğurmamızı söyleyen, erkek şiddetini besleyen, kadını esnek, güvencesiz ve ucuz emeğin kaynağı olarak gören, heteroseksüel tek eşliliği bütün topluma dayatan, trans cinayetlerini, lezbiyenlerin ve biseksüellerin üzerindeki baskıları artıran AKP hükümetine karşı yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için direndik. Direnişin sürdüğü sokaklarda kendimizi normalden daha güvende hissettik. Bu güveni korumamız gerektiğini düşündüğümüz için de direniş boyunca parkı da, geceleri de, sokakları da, barikatları da terk etmedik.
Tutuklu KESK’li Kadınlar Serbest Bırakılsın!
KESK’li 15 kadın 13 Şubat 2012 günü, yine şafak vakti yapılan bir operasyonla gözaltına alındı. Tamamı KESK ve bağlı sendikaların kadın sekreterleri, kadın eğitimcileri veya kadın komisyonu üyesi olan dokuz arkadaşımız, nöbetçi mahkemece tutuklandı. KESK Kadın Sekreteri Canan ÇALAĞAN, SES Merkez Kadın Sekreteri Bedriye YORGUN, Tüm Bel-Sen Merkez Kadın Sekreteri Güler ELVEREN, SES Ankara Şube Kadın Sekreteri Nurşat YEŞİL, Eğitim-Sen Ankara 2 No.lu Şube Kadın Sekreteri Güldane ERDOĞAN, Eğitim-Sen 1 No.lu Şube üyeleri Hatice BEYDİLLİ ve Evrim ÖZDEMİR OĞRAŞ ile SES Ankara Şube üyeleri Hülya MENDİLLİGİL ve Belkıs YURTSEVER şu an Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeler. Tutuklanmalarından itibaren geçen sekiz ayın ardından 4 Ekim günü görülecek davalarının ilk duruşmasına çıkmayı bekliyorlar. KESK’in ve bağlı sendikalarının kadın sekreterlerine yönelen bu saldırı, aynı zamanda kadınları yeniden üretimin görünmez kölelerine dönüştüren, sendikal siyasal alanda kadınların varlığını ve mücadelesini büyük bir tehdit olarak algılayan, kadınlara varlık mekânı olarak evi işaret eden muhafazakârlığın, eril öfke ve saldırganlığın ta kendisidir. Devamını Oku…
Ücretli/Ücretsiz Emek Kıskacında Kadınların 1 Mayısı
Bu yıl da daha önceki birkaç yıldır olduğu gibi feministler, “feministler” pankartıyla 1 Mayıs yürüyüşüne katılıyor. Sınıfsız bir toplum kurma misyonunu üstlenme iddiasındaki işçi sınıfının teori ve politikasına önemli bir eleştiri feministler tarafından yapılmıştır.
ABD ve Türkiye’de Krizin Patriyarkal Halleri ve Feminist Politika
Ocak 2007 ile Temmuz 2011 arasında ABD’de istihdamın durumunu inceleyen işgücü istatistik bürosu, 2010 yılından itibaren bir toparlanma olduğuna işaret ediyor. Kadınlar için Politika Araştırma Enstitüsü (Institute of Women’s Policy Research) mevcut toparlanmanın cinsiyetini incelemiş ve bizim için de ilginç olabilecek bazı sonuçlar çıkartmış. Bu yazıda ABD işgücü piyasasında cinsiyet temelindeki ayrımcılığın 2008 krizi ile birlikte nasıl şekillendiğini inceleyecek ve Türkiye’de kadın istihdamına yönelik taleplerimizi yeniden gözden geçireceğiz.
8 Milyar Doları Kadınlara Verin!
Dünyada kriz var dendi işsiz kaldık. Evdeki çocuklar ve kocalar işten atılınca aç kalmamak için iş aramaya başladık, işsizliği siz artırıyorsunuz dediler. Şimdi de çocuklarınıza oyuncak alın ekonomi düzelsin diyorlar. Son istatistikler işsizliğin yüzde 13 civarında olduğunu söylüyor. Kuşkusuz bu rakamlar, gerekli eğitime sahip olamadığı için iş bulma umudu kalmayan, uygun koşullarda kreş ya da yaşlı ailesini bırakacak yer bulamadığı için çalışamayan kadınları içermiyor.
Kadınlar ve Sendika Çıkmazı
Mutfak Cadıları Mart – Nisan 2011
Kadınların tarihsel olarak sendikaya üyelikleri konusundaki genel tavrı belirleyen, aileyi asıl geçindirenin erkek olarak görülmesi, kadının çalışmasına geçici gözüyle bakılmasıdır. Sanayi devrimiyle birlikte kadınların kitlesel olarak fabrikalarda çalışmaya başlamasına erkeklerin ciddi muhalefeti olmuştur. Bu muhalefet sendikalara üye olmalarını da engellemiştir. ***
8 Mart Hangi Kadınların Günü…
Mutfak Cadıları Mart – Nisan 2011
25 Mart 1911 Triangle yangınından yüzyıl sonra
8 Mart hangi kadınların günü…
Tarihçesine baktığımızda 8 Mart’ın kadınların mücadele günü haline gelmesinin ilk eylemi olarak Mart 1857’de Tekstil işçisi kadınların yaptığı grevi görüyoruz.
İşsizlik Kimin Sorunu, Kimin Çözümü?
Mutfak Cadıları – Ekim 2010
Eylül başında ekonominin “büyükleri” ardı ardına basına açıklamalar yaparak müjdeyi verdiler. Örneğin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, “Türkiye, özel sektörün tüketim ve yatırımına dayalı olarak çarpıcı büyüme performansı sergilemeye devam ediyor” dedi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner de, ekonominin gidişatından son derece memnun bir şekilde, özel sektörün yatırım harcamalarındaki artışının büyüme üzerinde olumlu bir etki yarattığını vurguladı.
Kadın İşsizliği Artıyor
Mutfak Cadıları – Eylül 2010
Toplumsal hayatın bütün alanlarında olduğu gibi işgücüne katılım/işsizlikte de kadınlar açısından temel belirleyen patriyarkal ilişki biçimleri oluyor. Kadınlar evdeki sorumlulukları nedeniyle istihdama katılamıyorlar.
Doğum Borçlanması: Alacaklıyken Borçlu Çıkarıldık…
Mutfak cadıları – Ağustos 2010
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasası ile doğum yapan kadınlara verilen prim borçlanma hakkının kapsamı 01.07.2010 tarihinde yapılan bir düzenleme ile genişletildi. Daha önce doğum borçlanmasından faydalanabilmesi için kadın sigortalının, doğum nedeniyle işten ayrılmış veya işten ayrıldığı tarihten itibaren üçyüz gün içinde doğum yapmış olması gerekiyordu.
Maden Emekçisinin Anası, Kadını ve Çocuğu Olmak!
Mutfak Cadıları – Haziran 2010
Kara elmas olarak anılan Zonguldak’ın Çatalağzı ilçesinde yaşayan bir maden işçisi anlatıyor:
…“Buralarda her iki kişiden biri mutlaka madencidir, ya komşunuz madencidir ya arkadaşınız madencidir ya da bir akrabanız mutlaka madencidir. Bu yüzden evlerde ya da kahvelerde hep madenler konuşulur, herkes madenin ayrı bir sıkıntısını anlatır, nasıl çalıştığını anlatır. Siz de görmeseniz bile az çok nasıl çalışıldığını bilirsiniz.”
Yüzyıllardır Söylüyoruz: Kadınlarla Kadınlar İçin
Mutfak Cadıları (sayı 2, nisan 2010)
1913 ile 1921 arasında yayınlanan Kadınlar Dünyası dergisinden alınmıştır.
“… Biz Osmanlı hanımları kendimize mahsus inceliğimiz, kendimize mahsus âdat ve âdabımız vardır. Onlar, erkek muharrirler, bir kadının anlayabileceği ruhla anlayamazlar,Devamını Oku…