Posts Tagged ‘akp’

Bir Kadın Olarak Susmuyoruz

1-1438196826Diren Cevahir Şen

CHP’nin çağrısı ile olağan üstü gündemle dün, yani 29 Temmuz 2015 günü toplanan 25. Dönem TBMM’si, bu ilk toplantısıyla barış umutlarını bu coğrafyada belki de ilk kez yeşerten çatışmasızlık sürecinin devamına ve barışa yönelik ortak bir adım atmaktan çok uzaktı. AKP’li ve MHP’li milletvekilleri ölümlerin araştırılmaması yönünden oy kullanıp bolca HDP’li vekillere sataştı, HDP’lilerin konuşmalarını böldü.

Sonra sahneye halihazırda milletvekili olmayan ve görevi yeni hükümet kurulana kadar “geçici” olarak hükümet etmek ve koalisyon görüşmeleri için ortam hazırlayıp ülkeyi diğer seçime sağ salim götürmek olduğu halde üzerimize bombalar yağdırma hükümeti olan AKP hükümetinin başbakan yardımcısı Bülent Arınç çıktı.

Kadınlara yönelik düşmanca, tehditkar ve aşağılayıcı tavırlarıyla bilinen, bu mevzudaki sabıkası hayli kabarık olan Bülent Arınç, HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’a yönelik “Hanfendi sus. Bir kadın olarak sus, sus!” diye bağırarak kadınlara karşı ne kadar nefret dolu olduğunu yeniden gösterdi. Bundan tam 1 sene önce partisinin bir il kongresinde “Kadın dediğin iffetli olur, kalabalıkta kahkaha atmaz.” diyen Bülent Arınç, dün de bu tavrını meclise taşıyarak, yine tüm kadınları azarladı, kadınlara had bildirdi, ayar verdi ve parmak salladı.

Bülent Arınç meclisi de halk arasındaki tabirle sadece erkeklerin at koşturabileceği bir alan sanıyor olabilir. Lakin meclis, yarısından fazlası kadın olan ülkenin iradesiyle seçilen bir meclis. Netice olarak meclis bir “erkek” meclis olsa da bu dönem o mecliste %40’ı kadın vekillerden oluşan bir HDP grubu var. O kadınlardan biriyse dün itiraz ediyor, susmuyor, konuşuyor diye Bülent Arınç tarafından azarlanıyor.

Tüm bunların ardından sosyal medyada başlayan ve geniş etki yaratan #BirKadınOlarakSusmuyorum hashtag eylemi ve gelen tepkiler üzerine Arınç, “HDP’li kadın vekiller şov yapıyor.” diyor. Özür dilemesini beklemiyoruz elbette. Özür dilemek derin bir pişmanlık içerir zira. Ve fakat kadına yönelik nefret söylemi geçmişi ortada olan bir Arınç pişman olacağa, hicap duyacağa da benzemiyor. Aksine kendisi her geçen gün bu nefret söylemini yeniden üretiyor.

Uğradığı taciz/tecavüz sonrası bunu haykırdığında “Yalnız başına gezmeseydi, mini etek giymeseydi, hareketlerine dikkat etseydi”lerle suçlanan, bunlarla itham edilmekten korkup uğradığı tecavüzleri yıllarca anlatamayıp susup sonunda canına “tak” eden ve “o” erkeği öldüren kadınlar artık susmayacaklar, daha çok konuşacaklar. Kendilerine “görev” biçilen rolleri kabul etmeyecekler. Evde, sokakta, iş yerinde ve mecliste erkek/devlet şiddetine ve savaşa karşı, barış için mücadele etmekte kararlılar. Sallanan parmakları indirmeye, verilen ayarları bozmaya da…

Oy isterken kadınları es geçmeyen, en çok da kadınların oyuna ihtiyaç duyup, seçim çalışmaları sırasında kadınlara türlü vaatler verip meclise girince kadınları azarlayan Bülent Arınç ve onun hemcinsleri şunu iyi bilmeliler: Kadınlar bedel ödeyerek bugünlere geldiler ve mücadeleyi daha da ileri taşıyacaklar. Kadınlar erkek/devlet şiddetine karşı yek vücut konuşmakta, itirazlarını sunmaya, sokaklara çıkıp haykırmaya, itaat etmemeye ve bir kadın olarak susmamaya da kararlılar.

AKP’nin “Makbul Kadın” Dayatmasına Hayır! /Mayıs 2015

sfk-anneler-gunu-sosyal-medya7 Haziran seçimlerinde biz kadınlar emeğimizi, bedenimizi ve hayatlarımızı savunmak için oy kullanacağız!
Eğer AKP’ye oy verirsek neye oy vermiş, neye ‘evet’ demiş olacağız? ‘Makbul kadın’ olmaya.
Yani;
Ne zaman evleneceğine, kaç çocuk yapacağına, ne zaman ve nasıl doğuracağına, nerede ne kadar güleceğine ve ne giyeneceğine devlet büyüklerinin karar verdiği, kocasının babasının sözünden çıkamayan, çıkmaya kalktığında dayağı, azarı, ölümü göze alan, gardiyanı erkek olan hapishanelerde müebbet almış kadın olmaya.

Hükümetin istediği gibi, ya ‘makbul kadın’ olacaksın ve hizaya geleceksin ya da erkek şiddetine razı olacaksın.
Çünkü Tayyip Erdoğan ve AKP’li yöneticiler, giydiğimiz kıyafetten attığımız kahkahaya kadar bütün özlemlerimizi, arzularımızı, davranışlarımızı kontrol altında tutma; ceza ve ödül mekanizmalarını erkeklerle birlikte bizzat yürütme niyetindeler.
Kadınların esas görevinin aile içinde konumlanmak olduğuna ilişkin ideolojik hegemonyayı güçlendirmek, kadınları ücretli emek gücü içinde eğreti bir bileşen haline getirmek ve kadın emeğinin değerini daha da ucuzlatmak istiyorlar.

Devamını Oku…

Kız Çocuklarının Bedeni Sizin İdeolojik Savaş Alanınız Değildir!/2014 Ekim

basortu3Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle birlikte siyasi otoritesini pekiştiren AKP, “Yeni Türkiye” söylemi çerçevesinde özellikle eğitim sistemindeki düzenlemelerde açıkça görüldüğü gibi yeni muhafazakâr bir anlayıştan dini muhafazakâr bir anlayışa evriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, öğrencilerin kılık ve kıyafetine dair yönetmelikte yaptığı değişiklik sadece imam-hatip ortaokulu ve liselerinde tüm derslerde, diğer okullarda ise seçmeli Kur’an-ı Kerim dersinde kız öğrencilerin başlarını örterek derse girmelerinin serbest bırakılmasıyla sınırlı kalmadı. Ortaokuldan yani 5. sınıftan itibaren öğrenciler başlarını kapatabiliyor. Eğitimdeki imam hatipleşmeyle birlikte sayıları artan seçmeli din dersleri ve başörtüsünün 9 yaşında kız çocuklarına kadar indirilmesi, AKP’nin kadınlara yönelik en son saldırısı. Başbakanın “dindar bir nesil yetiştirme” hedefine uygun olarak düz lise seçeneğinin kaldırılması ve okulların imam-hatiplere dönüştürülmesi, okullarda mescit açılmasının zorunlu olması vb. uygulamalarla, başta Aleviler olmak üzere Sünni inanca sahip olmayanlara ve inançsızlara Sünni İslamın dayatılmasıdır.
“Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, yaradılıştan farklıyız ” diyerek kadın ve erkeğin toplumsal rollerini yaratılıştan gelen farklara dayandıran dinci – muhafazakâr AKP’liler bulundukları siyasi mevkilerde kadınların giyim kuşamı, hal ve hareketleriyle ilgili sürekli görüş belirtiyorlar. Kamusal alanda dini referanslarla kız çocuklarına başörtüsü serbestliği getirmek, erkek cinselliğini engellenemez ve saldırgan olarak varsaymak, kız çocukların bedenini ise tahrik nesnesi olarak belirlemektir. Hükümet, imam-hatiplerle kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrıştırılmasına yöneldiği gibi, kamusal alanda da kadın / erkek ayrıştırılmasının önünü açacak köklü bir değişime gitmektedir. Milli Eğitim’deki bu değişiklik itaatkâr kadın kimliğinin ideolojik olarak inşa edilmesi sürecinin önemli bir ayağıdır.

Devamını Oku…

Anne Üniversiteleri: Masumiyetten Uzak Bir Adım

anne-universitesi-nde-dersler-basladi-4012942_oEğitim şart dediler, annelik en zor meslek dediler..

Değerler dediler, hayırlı evlatlar dediler..

Kadın değil anne dediler, aile dediler..

Tv programlarını yapmak, gazete çıkarmak, kurs ve

rmek, kadın bakanlığını kaldırmak vs yetmedi; sonunda Anne Üniversitelerini de açtılar..

Devamını Oku…

AKP’nin Kadın İstihdam Paketi: Kime Müjde?!

yogurtcu-forum-111AKP’nin sözde kadın istihdamı paketine karşı seferberlik ilan eden kadın ve emek örgütlerinin ilk sokak eylemi 1 Kasım Cuma akşamı İstanbul forumlarından kadınların katılımı ile gerçekleştirildi. Yoğurtçu Kadın Forumu’nun çağrısıyla yapılan eyleme Göztepe, Ümraniye, Koşuyolu, Abbasağa gibi farklı forumlardan yaklaşık 60 kadın dövizleri ile katıldı. Devamını Oku…

8 Mart Kadınları Örgütü’nden (İran- Afganistan) Destek Mesajı

Gönderilen metni olduğu gibi yayınlıyoruz

8marsDirenişiniz bizim de direnişimizdir!

Türkiye’deki devrimci kadınlara!

Türkiye kadınları bu rejimi kabul etmemişler ve kabul etmeyecekler. On yıllık AKP iktidarında kadın ve töre cinayetlerinin 14 kat arttığı herkes tarafından bilinmektedir. AKP iktidarı ve onu destekleyen ABD emperyalizmi, bu iktidarının ‘demokrasi’ ve “yumuşak İslamcılık” terimlerini birleştirerek halkın çoğunluğunu tatmin ve temsil etmekte olduğunu savunmaktadırlar. Türkiye’deki halkların son direnişi bu teorilerin hepsini boşa çıkardı ve bu yalanları açığa çıkaran önemli bir örnek oldu. Erdoğan’ın demokrasisi Türkiye kadınları için en yüzeysel seviyede, sadece okul ve işyerlerinde başörtüyü serbest bırakmakla özetlemiştir, onun “yumuşak İslamcılık” anlayışı sadece kadınların kürtaj gibi en doğal haklarını çiğnemek ve islami değerlere dayanan bir yaşam tarzını dayatmakla yorumlanmaktadır.

Bildiğimiz üzere 1979 da Humeyni’nin başında bulunduğu bir İslami rejim İran’da kuruldu. Ama o günlere dair bilmediğiniz çok şey var. Örneğin; Bu karanlık güçlerin kendi halkına reva gördükleri zulüm ve uyguladığı baskıcı politikaları eski Şah rejiminden hiç geri kalmadı, dahası ekonomik bakımından İran’ı tümden emperyalizme bağlamakla Şah’ın önüne bile geçti. Humeyni iktidari sözde emperyalizme karşı duracaktı ama onun ‘emperyalizm karşıtı’ anlayışı sadece toplumu daha geriye götüren, dinin kurallarını yönetim ve yasalara sokmaktan ibaretti.

Erdoğan hükümetinin Türkiye’de iktidara gelen diğer Kemalist rejimlerden bir farkı yoktur. Sadece din ve şeriaat üzerine bir devlet kurarak, (ki bu oluşumun merkezinde kadının düşünce ve bedeni kontrol etmek yatmaktadır) daha öncekilerin uygulamadığı şiddeti uygulamaya çalışmaktadır.

Bundan bir yıl önce Receb Tayyip Erdoğan kürtaj ve sezeryan konularını gündeme getirdi ve çocuk istemeyen ya da az isteyen kadınlarla ilgili açıklamalarda bulunmuştu. Erdoğan, kürtaj konusunu Türk kadınına yakıştırmamış, ‘’geçmiş’teki şan ve şevketini yeniden geri alabilmesi için kadının geleneksel rolünü takviye etmesi gerektiğini ‘’ vurgulamıştı. O, kadının anne olmak haricinde her hangi bir kutsallığının olmadığını savunmuştu. Başka bir deyişle, onun iktidari ve onun yönettiği rejim de kadının toplumda anne rolü haricinde herhangi bir ünvana sahip olmadığı savunmuştu. Erdoğan ‘’çocuk doğurmayan kadınlar Türkiye düşmanlarıyla ittifak içindedirler ‘’ demiş, dolaysyıla her Türk kadınının en az üç coçuk sahibi olması gerektiğini dile getirmişti. Erdoğan bu açıklamalarıyla kendi iktidarında kadınların beden ve yaşamlarını tümüyle kontrol altında alınacağını açıkça belirtmişti. Bu doğrultulda Kadın ve Aile Bakanlığının adını da ‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ olarak değiştirdi. Erdoğan’ın Partisine bağlı olan Ankaa Büyük Şehir Belediyesi başkanı da bu konuda televizyona çıkıp kadınları aşağılayarak, “Onların hayat değeri bir cenin kadar olmayıp, o çocuğun canını almak yerine kendilerini öldürsünler” demişti. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ‘’ Kadın kendi bedeni üzerinde hiç bir hakka sahip değildir ve Allah onu çocuk doğurmak için yaratmıştır” şeklinde cümleler sarf etmişti.( Hurriyet Gazetesi 4 juni 2012 ).

Bugün Patriyarki ve baberki dünyanın meselelerinden biridir ve kapitalizm şidetle ona ihtyac duymakdatır. Kadın düşmanlığı da ortadoğuda kapitalizme bağlı İslamcı rejimleri kurmak yoluyla tesis ve tedarik edilmektedir. Dolayısıyla kadın düşmanlığı, İslami rejimleri kurmak ve kapitalizmin ahlaksızca oynadığı diğer oyunların hepsi bir planın farklı halkalarını oluşturuyorlar. Bu büyük komplo ve saldırılara karşı Ortadoğu ve dünyanın bütün kadınları hep birlikte Enternasyonalist devrimci bir direnişi başlatmalıdır, ve söz konusu devrimin ana hedeflerinden biri de kadınlara özgürlük olmalıdır. Unutmamalı ki günümüzde kadınların özgürlük mücadelesi büyük bir rol üstlenmektedir ve bu mücadelenin toplumun üzerindeki etkisi son derece önem taşımaktadır.

Söz konusu olan bu mücadelenin örneklerini bugün Türkiye meydanlarında yürümekte olan direniş ve devrimci hareketlerin içinde görmek mümkün ve bu konuda çok umutluyuz. Bu hareketlerin daha büyük bir mücadeleye dönüşmesini umuyor, mücadelenin ana hedefinde de eski gerici sistemlere son vermek, yerine eşitlikler ve özgürlüklere dayalı bir sistem ve kadının özgür olduğu bir toplumun inşasını umut ediyoruz.

İnanıyoruz ki Türkiye’de devrimci kadınlar, her geçen gün daha da büyüyen kadın düşmanlığını teşvik eden, Suriye’ye karşı yürüttüğü yanlış politikalarından ve Paris’teki PKK üyesi üç kadının suikastının hesabını Tayyip Erdoğan’dan soracaklardır. Ayrıca Erdoğan’ın Kürt sorunu ile ilgili yürütmekte olduğu kandırmaca planlarını ifşa edecek, kapitalizm destekçisi olan Erdoğan’ın doğa ve çevreye verdiği zararların hesabını soracaklardır.

Esarete son verelim! Emekçi kadınların gücünü birleştirelim ve devrim için harekete geçelim!

Yaşasın kadınların enternasyonal dayanışması.

İran’da İslami Cumhuriyet’e hayır! Emperyalizmin İran’a müdahelesine hayır!

Türkiye’de AKP-izm ve Kemalizm’e hayır!

 

13 Juni 2013

8 Mart Kadınları Örgütü (İran- Afganistan)  / 8 March Women’s organisation (Iran- Afghanistan)

http://www.8mars.com
 zan_dem_iran@hotmail.com

http://www.facebook.com/8Marsorg

  http://www.youtube.com/8marsorg

 

 

Aileyi Yeniden Gündemimize Almak…

adhv

İkinci dalga feminizmin 70’li yıllarda uğraştığı başta gelen konulardan birisi aile idi: Tek eşli heteroseksüel evliliğe dayalı aile. Aileyi kadınlar açısından ele alan ve o güne kadar yaygın olduğu biçimiyle, türdeş bir birim olarak değil de, bir çıkar çatışmasının, bir iktidar ilişkisinin mekânı olarak tahlil eden yazılar/kitaplar o yıllarda giderek yaygınlaşıyordu. Aile içinde kadınların emeğine, bedenine el konduğu ve bu el koymanın erkek şiddetiyle güvence altına alındığı, o dönemin feminizminin mihenk taşlarından birisiydi. Evliliğin başka birliktelik biçimleriyle aşılması ise, yine o dönemin feminizmi açısından, kadınların özgürleşmesinin ve kurtuluşunun koşullarından en öncelikli olanıydı. Devamını Oku…

Güçlenen Aile; Zayıflayan Kadın

Mutfak Cadıları Haziran 2011

Seçimler yaklaşırken iktidar ve ana muhalefet partisi seçim beyannamelerini ve sıra sıra projelerini açıkladılar: iktidar partisinin projelerinin ana eksenini kent yatırımları ile yoksulluğu sürdürülebilir kılma oluştururken, muhalefet daha çok yoksulluk ve işsizlik konusunu odağında tuttu.

Devamını Oku…

Belediyenin psikolojik danışmanlığı

Burcu Ege – Ayşe Toksöz

Yerel seçimleri henüz ardımızda bırakmışken ve bu konu belleklerde hâlâ tazeyken, belki de belediyelerin işlevlerini ve çalışma biçimlerini tartışmaya devam etmek, bir nevi fikir takibi yapmak yerinde olur. Ayrıca, bu yazı yazıldığı sırada ortaya çıktığı gibi bu seçimde AKP İstanbul’da büyükşehir belediyesini yine kazandı ve görünüşe göre önümüzdeki beş yıl da şimdiye kadarki işlev ve çalışma biçimlerini devam ettirecek.

Devamını Oku…