Galatasaray’da 6 Haziran 2010 tarihinde yapılan eylemde okunan metin şöyledir:
Basına ve Kamuoyuna;
Ekonominin at gözlüğünden bakan resmi rakamlarına göre bile biz, dünya gelirinin ancak yüzde 10’una, üretim araçlarının ise yüzde 1’ine sahibiz. Farklı ülkelerde, farklı ulusların mensupları olarak, farklı koşullarda yaşasak da; farklı dinlerimiz, dillerimiz olsa da, yoksulların en yoksulu olmaya devam ediyoruz.
Bugüne kadar, binlerce çocuk doğurduk, besledik, büyüttük, kimse “yeter!” demedi. “Üç çocuk daha” dediler.
Binlerce litre çorba pişirdik, kimse aşçı demedi. “Vazifeniz”, dediler.
Binlerce sökük diktik, kimse terzi demedi. “Çalışmaya devam” dediler.
Binlerce bütçe denkleştirdik, kimse ekonomist demedi. “Suyu biriktirin, ekmeği evde yapın” dediler.
On binlerce dert dinledik, kimse psikolog demedi. “Daha da anlayış isteriz”, dediler.
On binlerce kez tacize, tecavüze, şiddete uğradık, canımızı kaybettik. Sudan bahaneler ileri sürdüler!
Ev ve bakım işlerine harcadığımız saatlerimizi, günlerimizi, yıllarımızı geri istiyoruz! Hayatımızı geri istiyoruz!
Çocukların, yaşlıların, hastaların bakıma ihtiyacı var. Doğru! Ama çocuklar erkeklerin de çocukları; yaşlılar, hastalar onların da yakınları. Erkekler bu işleri yapmadıkça, yapmayı reddettikçe kadınların yükü artarak devam ediyor.
Evet, alacaklıyız! Erkeklerin bize borcu var! Karşılığı ödenmemiş emeklerimiz için alacaklıyız. İster ev dışında çalışalım, ister tam zamanlı ev kadını olalım, bütün ev işlerini ve bakım yükünü üstümüze yıkan erkeklerden alacaklıyız.
Erkeklerden alacaklarımızı alana kadar ev işi yapmayalım! Ev işleri erkeklerin işi olsun. Yemeği, ütüyü onlar yapsın; çamaşırı, bulaşığı onlar yıkasın. Çocuklara babaları baksın. Sabahları onları okula hazırlasın, akşam yemeklerini hazır etsin, derslerinde yardımcı olsun. Hastalandıklarında işi bırakıp, eve babaları koştursun. Yaşlı anne babaların bakımını, hastalandıklarında ilaçlarını hatırlamayı, banyolarını yaptırmayı, oğulları, damatları üstlensinler. Erkekler, dert ortaklığı etmeyi, kendi çocuklarıyla, babalarıyla ilişkilerini düzenlemeyi öğrensinler.
Erkekler kadınların iş yerinde, arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunları dinlesin, kadınların gündelik hayat stresini üzerlerinden alsın. Erkekler ‘sevgi’ uğruna, kadınların egosunu tamir etmek, beslemek için bedenlerini ve ruhlarını paspas etsin.
Bu doğal bir iş bölümü değil, politik bir sorun. Aile içinde maruz bırakıldığımız, acılarla dolu hayatlara yol açan, cinsiyetçi iş bölümünün değişmesinin zamanı çoktan geldi.
Ev dışında çalışalım, çalışmayalım, devlet, sosyal hakları budamak yerine, bakım yükünü kadınların üzerinden almak üzere çözümler üretmelidir. Çocuk bakımından hasta ve yaşlı bakımına kadar nitelikli bakım hizmeti sunmalıdır.
İkinci hedefimiz, bakım yükümüzü hafifletecek, ucuz/bedava kreşler, kamusal bakım merkezleri olmalı.
Ancak kadınların bakım yükünü azaltmaya yönelik reformlar kendi başına aile içindeki cinsiyetçi iş bölümünü ortadan kaldıramaz. Bu nedenle, bir yandan bakım yükümüzü hafifletecek ucuz/bedava kreşler, kamusal bakım merkezleri talep ederken, bir yandan da ev kadınları için, sağlık güvencesi, annelik ödeneği, vergi indirimi istiyoruz. Hem evde hem işte çalışıyoruz. Çifte mesai yapıyoruz. Erken emeklilik istiyoruz. İstiyoruz ki, evliliğe, aile içindeki cinsiyetçi iş bölümüne mahkum olmayalım. Bu iş bölümüne “hayır!” diyebilecek gücümüz olsun.
Devlet ve hükümetler ise, suç ortaklığı yapmak üzere yaratılmış baskı araçları. Sosyal harcamaların kısılarak bakımın faturasının üzerimize çıkarılmasına; kadın istihdamının artırılması kisvesi altında kayıt dışı, güvencesiz işlere sürülmeye itiraz ediyoruz! Eğer bu koşullarımız değişmeyecekse, hükümet boşu boşuna “kadın istihdamına yönelik genelgeler” yayınlamasın!
Ücretli bir işte çalışabilmek için, kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı ücretli doğum izni; iş gününün ücretler değişmeden, hem kadınlar hem erkekler için kısaltılmasını istiyoruz.
Çalışırken, cinsiyetlendirilmiş uygulamaları istemiyoruz. Yıllarca ev yönettiğimiz halde, dışarıda çalışmaya kalktığımızda vasıfsız sayılıyoruz. İşe alınırken ayırımcılığa maruz kalmak, ne zaman çocuk yapacağımızın hesabını vermek istemiyoruz. Meslek eğitiminde ve bütün iş kollarında kadınlar için kota; iş arayıp bulamadığımızda süresiz işsizlik ödeneği istiyoruz.
Yüzyıllardır, emeklerimize, bedenlerimize, kimliklerimize erkekler tarafından el konuluyor.
Erkekler başarılarını, icatlarını, şimdiye dek biriktirdikleri sermayelerini, hep bizim sırtımızdan, kadınların karşılıksız emeğinden sağladılar. Yüzyıllardır toplumsal yeniden üretimin en ağır yükünü biz kadınlar çekiyoruz. Bu nedenle erkeklerden alacaklıyız. Geçmişin hesabını soruyor, geleceğimizi istiyoruz!
Evlere hapsedilmek değil, hayatımızı istiyoruz, özgürlüğümüzü istiyoruz!
Sosyalist Feminist Kolektif / 6 Haziran 2010 Galatasaray