İstanbul-Adana eşzamanlı eylemlerde okunan basın açıklaması:
Biz kadınların hayatı, tozpembelere boyalı kız çocukları olarak ailede başladı. Ailede alıştırdılar bizi yerimizi bilmeye, itaat etmeye, hep verici olmaya, sokağa çıkmamaya, çıkınca görünmemeye. “Aile bağları” dedikleri aslında ortasına düştüğümüz bir eşitsizlik yumağıydı. Daha kendimiz olamadan, kadın olamadan, anne olmayı, erkeklere hizmet etmeyi, ev işleri yapmayı öğrendik. Cinselliğimiz yoktu; doğurup, besleyip, büyütmekti en temel görevimiz. Kimi seveceğimiz, nasıl seveceğimiz, kiminle sevişeceğimiz, emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz, bütün yaşamımız, erkek egemen sistem ve onun hayat bulduğu en temel kurum olan aile tarafından belirlenmişti. Büyük bir yalana inandırıldık yıllarca, aileden başka bir hayat yoktu! Evlenecek, doğuracak, kendimizi saadet yuvası ailemize adayacaktık.
Peki, aile kadınlar için mutlu bir yuva mı sahiden? Her sabah kadına karşı şiddet haberleriyle uyanıyoruz. Kadınlar, büyük çoğunlukla aile içinde, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Aile içinde, bizden beklenen hizmetleri yapmadığımız gerekçesiyle, bize biçilen rollere hayır dedik diye şiddet görüyoruz. İyi eş olacağız, mükemmel anne olacağız diye tükeniyoruz. Biz her işe koşmaya zorlanırken, erkekler daha da güçleniyor. Bu yetmiyormuş gibi bir de sırtımıza binmiş ‘koca’ bir devlet var!
Bizden hem çocuk isteyen hem de bakamadığı çocukları, hastaları, yaşlıları ailede kadınlara baktıran, şiddet gören kadını korumayan bir devlet. Bütün bu işleri yüklendiğimiz için süre giden koskoca bir düzen var! Ücretsiz ve ücretli emeğimizi çalan erkek – devlet – sermaye işbirliği var!
Aile, bugün devlet eliyle bize her zamankinden daha fazla dayatılıyor. AKP hükümeti, kadınların bedenlerine, emeklerine, hayatlarına el koyma tehditlerini birbiri ardına gündeme getiriyor. En büyük silah ise aileyi güçlendirmek! “Üç çocuk”la başlayan, bakanlığın adından “kadın”ı çıkarmakla, aile ve ev kadınlığı eğitim programları ile devam edip kürtajı yasaklama denemeleri ile şaha kalkan bir kadın düşmanlığına maruz kalıyoruz. Aile ombudsmanlığı düzenlemesiyle, şiddet yuvası evliliklere ve ailelere mahkûm edilmeye çalışılıyoruz. AKP’nin neoliberal muhafazakârlığının elinde, aile, kadınların özgürlüklerini daraltan, onları erkeklerin ve sermayenin çıkarlarına mahkûm etmeye devam eden bir sosyal politika aracına dönüşüyor.
Biz kadınlar, bize emek köleliğini, ömür boyu bakıcılığı, şiddeti ve baskıyı reva gören bugünkü aile düzeninin tek meşru ve istenen yaşama biçimi olduğu düşüncesini reddediyoruz! Kutsal aileniz, her gün kadınların öldürülmesiyse, evlilik mahkûmluğuysa, devlete çocuk doğurmaksa, biz bu dayatmaya isyan ediyoruz!
Erkeklerden “yardım” değil, eşit paylaşım istiyoruz. Ev ve bakım işleri, aile içinde kadınların sırtından alınmalı. Devletin, gereken bakım hizmetlerini, nitelikli, yaygın ve ücretsiz olarak sağlamasını talep ediyoruz. Örneğin, erkek kadın fark etmeden 50 çalışanın üstündeki her iş yerinde kreş istiyoruz. Devlet kreşlerinin çocuklar için yaş sınırı olmadan, ücretsiz ve 7/24 açık olmasını istiyoruz. Yaşlı ve hastalar için, yine ücretsiz, 7/24 açık ve çalışanlarının yarısı erkek olan bakım evleri açılmasını talep ediyoruz. Doğum kontrolü programları ve kürtaj düzenlemeleri, her doğan çocuğun istenen bir çocuk olmasını sağlayacak şekilde tasarlanmalı diyoruz.
Şiddet, sömürü ve baskı yuvasından kurtulmak için boşanmanın kolaylaştırılması gerekli. Bizi aile içinde kalmaya ikna edecek ombudsmanlara değil, acil boşanma destek hatlarına ihtiyacımız var! Koşulsuz nafaka ve boşanan kadınların can güvenliğinin sağlanmasını istiyoruz. Boşanan kadınlara toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmeyen meslek edindirme kursları, ücretsiz barınma hakkı, istihdamda öncelik ve kota hakkı istiyoruz. Kocaya ve babaya bağlı tüm sosyal hakların aileden koparılmasını, tek yaşayan kadınların da sosyal güvenceye kavuşmasını, kadının işe başvurduğu anda işsizlik maaşı almaya başlamasını talep ediyoruz.
Kadınlar olarak üreme odaklı heteroseksist aileye mahkûm değiliz. Biliyoruz ki başka türlü ilişkiler, yaşama biçimleri mümkün. Biliyoruz ki bedenimizi, emeğimizi, kimliğimizi saran ailenin surları dışında da sevgi var, aşk var, dayanışma var. Aile dışında hayat var!
Sosyalist Feminist Kolektif