“Dünya barışı” için 8 Mart’ta gelinlikle Milano’dan yola çıkan ve Tel Aviv’e ulaşmayı hedefleyen ve İstanbul’dan ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamayan Pippa Bacca adıyla tanınan 33 yaşındaki İtalyalı sanatçı Giuseppina Pasqualino di Marineo’nun cesedi Gebze’de bulundu.
Pippa Bacca 31 Mart’ta kaybolmuş. 13 Nisan’da da tecavüze uğrayarak öldürülmüş cesedi bulunmuştu. Pippa öldürüldükten hemen sonra feministler olarak yaptığımız iki basın açıklamasında kadın cinayetlerinin politikliğini gündeme getirdik. Davanın bütün duruşmalarını izledik. Açıklamalar yaptık. Ayrıca o davada da farklı duruşmalarda Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Kadının İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Vakfı adına müdahillik dilekçesi verdik. Müdahillik talepleri “doğrudan suçtan etkilenmediği’ gerekçesiyle reddedildi. Davanın sonunda Pipa’nın katili Murat Karataş ömür boyu hapis cezası aldı. Pippa Bacca davasında Yargıtay Murat Karataş’ın cezasının ağırlaştırıcı müebbet olması gerektiğini ancak aleyhe temyiz olmadığından bu konuda bozma yapamayacağından hareketle cezanın arttırılmasını isteyemedi.
Pippa Bacca’nın barış çağrısını duyurmayı hedeflediği yürüyüşü sırasında tecavüze uğraması ve öldürülmesinin ardından pek çok kınama metni okuduk, çeşitli protestolar oldu. Bu protestolardan önemli bir kısmı tecavüzcünün hasta, sapık olduğu ve Türkiye’nin bir yabancı kadının koruyamamasından duyduğu utancı yansıtıyordu. Pippa’nın ‘barış’ yolculuğunda olması dolayısıyla farklı muhalif çevrelerden de Pippa Bacca’nın ölümüne protestolar geldi.
Pippa’nın ardından feministler ve kadın örgütleriyle birlikte bu cinayeti doğru tahlil eden en politik tepki “Biz Erkek Değiliz” sloganıyla biraraya gelen girişimden geldi. Bu girişim bir bildiri yayınladı ve 19 Nisan 2008’de Taksim’de eylem yaptılar. “Biz Erkek Değiliz” inisiyatifi erkek şiddetini, “erkeklik”i sorgulayan ve “tecavüz etmek, namus-töre bekçiliği yapmak, öldürmek, homofobik olmak, hayatı ve sokakları kadınlara dar etmek erkeklikse” erkekliği reddeden bir söylemle Pippa’nın öldürülmesini protesto ettiler.
Feministler, ilk açıklamalarını 14 Nisan’da yaptılar. Aynı gün Pipa Baca’nın cenazesini uğurlamaya katılmışlardı. Galatasaray Lisesi önünde yapılan açıklamada konunun ‘sapıklık’ ve ‘tesadüf’ değil erkek şiddeti olduğuna vurgu yapıldı:
“Erkek şiddetinin, erkek egemenliğinin son bulması için mücadele eden kadınlar olarak biliyoruz ki, münferit ve tesadüfi olmayan bu cinayet erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bu toplumda, erkek egemen adalet sistemi içinde yargılanacak. Belki tecavüzün ayyuka çıkması nedeniyle tecavüzcü biraz daha fazla ceza alacak ama kadınlar ve feministler olarak kaygılarımız devam ediyor ve edecek”
“Evlere tıkılıp üç çocuğa baktırmak isteyenlerin sahte üzüntüden ne diyeceğini bilmeyen hallerine inanmıyoruz”
“Üzülene sahte gözyaşı döken utanana, utanmayana yanımızda olanlara, bizi sevenlere, bizim sevdiklerimize yani tüm erkeklere öfkeliyiz. Erkek egemen sistemin kendilerine sağladığı çıkarı kollayan bu iktidarını koruyan, devam ettiren tüm erkeklere öfkeliyiz! Hem de çok öfkeliyiz!”
İstanbul’da Feministlerin çağrısıyla 21 Nisan’da Kadıköy’de ve Pippa’nın öldürüldüğü bölgede; Gebze’de bir eylem yapıldı.
Kadıköy’de iskelede bir basın açıklaması yapıldıktan sonra Salı Pazarı’na yüründü. Sonra otobüslerle Pippa Bacca’nın ölü bulunduğu Gebze’ye hareket edildi. Otobüsle Gebze’ye gelen kadınlar, eski Gebze Öğretmenevi önünde karşılandı. Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen İstanbul, İzmit ve Gebzeli kadınlar orada da bir açıklama okudular.
Kadıköy ve Gebze’de yapılan açıklama “Şiddete uğramak için kadın olmak yetiyor”
üzerine yoğunlaşmıştı.
“Dar pantolon giymek, sevmediği adamla evlenmeyi ya da beraber olmayı reddetmek, pearcing yapmak, dayağa ve eziyete karşı çıkmak, boşanmayı istemek, sevişmeyi istememek. Ya da sokakta fazlaca gülmek, insanlık adına barış adına otostop yapmak, gece vakti sokaklarda olmak. Hepsi kadına ceza vermek için haklı gerekçeler olmaya yetiyor”
“Boşanmayı istemek, çocuğunun velayetini istemek, sevişmeyi istememek, fazlaca gülmek, erkeklere saat sormak, kot giymek, kalabalık erkek güruhunun içinde yeni yıl kutlamasına katılmak, insanlık ve barış adına olsa bile otostop yapmak, gece vakti sokakta olmak, hem tecavüz hem cinayet sebepleri.”
“Pippa’nın başına gelenleri öğrendiğimizde hepimizin canı yandı. Tıpkı Pippa’yı aradığımız günlerde Samsun’da amcaoğlu tarafından tecavüz edilerek öldürülen Hülya’nın, biz daha Pippa’nın cenazesini uğurlarken yine Gebze’de biri polis iki kişinin tecavüzüne uğrayan Asiye’nin haberine canımızın yandığı gibi. Yıllardır Güldünya’nın, Kadriye’nin, Sevil’in arkasından canımızın yandığı gibi”
“Erkek şiddeti biz kadınlar üzerindeki tehdidini her an hissettiriyor ve şiddete uğradığımızda her zaman şiddeti uygulayan değil yine biz suçlanıyoruz. Erkek egemen sistemin kadınları baskılandırması, üzerimizde şiddet uygulaması için bir tek bahane yetiyor: Kadın olmamız. Pippa da kadın olduğu için öldürüldü ve Pippa’nın katledilişi biz kadınların bedenimiz, kimliğimiz üzerindeki egemen tehdidi bütün dünyaya bir kez daha gösterdi. Kadına yönelik şiddeti besleyen, onu ödüllendiren, her fırsatta kadınları cezalandıran bu sistemin organlarının ‘üzgünüz’ nakaratlarına bir cevabımız var. Erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetini sorgulamayan, bunu değiştirmek için harekete geçmeyen herkes, sürekli tekrarlanan bu suçun ortağıdır. Bu sizin utancınız. Bu kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin gündemimize bu denli oturması için tek bir kız kardeşimizin kılına zarar gelmesini önleyemeyenlerin utancı. Dünyanın her yerinden kadınlar adı ne olursa olsun ‘namus, aşk, tutku, iş gereği, hak ettiği için, disiplin’ veya başka isimler altında erkeklerin kadınlara şiddet uyguladığını görüyoruz. Dünyanın her yerindeki medyalara, devletlere, bunu savunan ya da normalleştiren gruplara söylüyoruz: Size inanmıyoruz. Size kanmıyoruz. Biz kadınlar yıllardır kadın bedeni üzerinden beslenen erkekliği teşhir etmek, bize giydirilen kalıpların dışına çıkmak için dayanışıyoruz. Kadın katliamlarını bitirmek için bugün ne yapıldı diye soruyoruz. Biz kadınlar yaşadığımız dünyaya güvenmek ihtiyacımızı, yaptığı cesur performansla gündemleştiren kadın sanatçı Pippa’yı unutmayacağız”
Pipa Bacca cinayeti davası
Pippa Bacca davasının ilk duruşması 7 Ekim 2008 tarihinde yapıldı. Bütün duruşmaları izleyen İstanbul Feminist Kolektif, duruşmalar boyunca “Güldünya, Sevim Zarif, Ayşe Yılbaş, Pippa Bacca… Kadına yönelik suçların yargılandığı davalarda bütün kadınlar mağdur olma tehdidi altındalar. Dolayısıyla müdahillik talebimiz kabul edilmeli. Böylelikle davayı takip edebilir, aksaklıkların ya da erkek lehine, kadın aleyhine etkilerin önüne geçebiliriz.” açıklamaları yaptık.
İstanbul Feminist Kolektif’in ‘Beyoğlu’na feminist aday’ çalışmaları sırasında Kocaeli, 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın altıncı duruşmasında, yapılan açıklamada “Pippa Bacca davası sokakların da kadınlar için güvenli olmadığının bir göstergesi. Kadınların güvende olduğu sokaklar istiyoruz” denmişti.
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde sekizincisi görülen duruşmada sanık Karataş cinayet suçundan ömürboyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme Heyeti takdir hakkını kullanarak verilecek ağırlaştırılmış müebbet cezasında indirim yaparak tecavüzcü-katile müebbet hapis cezası vermişti. (25 haziran 2009)
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle onadı.
Daire’nin kararında, sanığın sabıkalı olduğu ve suçların işleniş biçimlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere insani değerlerden tamamen uzak bir kişilik yapısı sergilediği belirtildi.
Kararda, sanığın olaydan sonra gerçek anlamda pişmanlık duymadığı, maktuleden aldığı cep telefonunun sim kartını çıkarıp yerine kendi sim kartını takarak cep telefonunu kullanması üzerine yakalandığı, maktulenin giysileri üzerinde kendisinden başka bir erkeğe ait sperm artıkları bulunmasına rağmen bu konuya açıklık getirmediği, olayın yapılan teknik inceleme ve fenni bulgular sonucu ortaya çıkarıldığı, sanığın ise duruşmalarda olaya açıklık getireceğine eski ifadelerini tekrar etmekle yetindiği ifade edildi.
Olayda, cezanın bireyselleştirilmesi sırasında uygulanma yeri bulunmadığı gözardı edilerek TCK’nın takdiri indirime ilişkin 62. maddesi ile indirim yapılmış olmasını yerinde görmeyen Daire, aleyhe temyiz olmadığından bunu bozma nedeni saymadı.
Pippa Bacca davasını izleyen feministlerin müdahil olarak davaya kabul edilmedikleri, davada Pippa’nın yakınları ile yeterli iletişimin olmaması ve avukatıyla hiç iletişim kuramamız dolayısıyla sınırlarımız vardı. Bu sınırlılık içinde davanın görünür kılınmamız, Pippa’nın ölümünün bir kadın cinayeti olduğu ve politik olduğunun ısrarla vurgulamamız , haksız tahrik indirimi yapılmasına karşı duruşumuzun davanın sonucuna etkisi oldu.
Davada katile iyi hal indirimi uygulanmaması gerektiği konusu o dönemde bizim çok üzerinde durduğumuz konu değildi. Hukuki kısımda en çok ‘haksız tahrik indirimi=erkeklik indirimi) üzerinde duruyorduk o dönemde.