Ayşe Yılbaş davası karar duruşması 23 Mayıs Çarşamba Saat 10.00’da Çağlayan 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Kadın cinayeti davalarını takip ederken çok şey öğreniyoruz. Bu davaları izlerken ana hedefimiz katillerin daha ağır ceza almaları değil. Bu davalar görünür olsun, yargı erkeklik indirimlerini uygulamasın ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için bir baskı mekanizması oluştursun istiyoruz. Bu isteğimizi kısmen gerçekleştirdiğimizi söylemek de abartılı olmaz. Bugün toplumun her kesiminde kadın cinayetlerinin tartışılır ve bilinir olmasında, erkek şiddetine karşı çözümler aranmasında dava takip sürecinin etkisi reddedilemez. Takip ettiğimiz davalarda katillerin ağır ceza almalarının ve erkeklik indirimlerinin kararlara yansımamasının ise kadınları ezen, kadına şiddeti hak gören ve meşru sayan erkeklerde caydırıcı bir etkisi olduğunu umuyoruz.
Her izlediğimiz dava, her öldürülen kadının öyküsü bize patriyarkanın kadınlar üzerinde nasıl birbirine benzer baskı mekanizmaları kurduğunu açığa çıkarıyor. Aynı zamanda yaşamını kaybeden kadınların direnme, ayakta durma çabalarıyla yüzleşiyoruz. Erkek katiller sevdikleri, çocuklarının annesi diye tanımladıkları kadını öldürme eylemlerini açıklarken, kadının hayatını paramparça ediyorlar. Az cezayla kurtulmak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Bir zamanlar hayat paylaştıkları kadınların geçmişini yağma etmek davanın ayrılmaz bir parçası oluyor. Eğer davayı feministler, kadın örgütleri izliyorlarsa; mazlumu oynayıp bütün kadın cinayetlerinin hesabı benden soruluyor diyorlar ve hedeflerine kadın örgütlerini de yerleştirebiliyorlar. Son duruşmada Ayşe Yılbaş’ın katili Hüseyin Özmen’in avukatı tam da bunu ifade etti.
Hüseyin Özmen duruşmalarda tahliye olmak için erkeklerden yana ne argüman, hukuki boşluk varsa gündeme getiriyor. Yargıtay’a gitmeden önceki yerel mahkemedeki yargılama sürecinde Hüseyin Özmen, avukatının da erkek egemen siyasi savunma desteğiyle haksız tahrik indirimi almak için uğraşmıştı. Tahliye olabilmek için şizofren raporu almak istemiş ve şizofren rolü oynamıştı.
28 Temmuz 2008’de Hüseyin Özmen, hem eşini öldürdüğü hem de tasarlayarak öldürdüğü için iki nedenle cezası artırılarak ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı. Ve “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” ne bakılarak ve birden fazla ağırlaştırma nedeninin de var olduğu da ifade edilerek mahkeme heyeti tarafından iyi hal indirimi takdir edilmedi. Haksız tahrik yalanlarına da itibar etmedi mahkeme.
Ayşe Yılbaş öldürülmeden önce Hüseyin’i çok kez savcılığa şikayet etmişti. Koruma kararı aldırmıştı. Ayşe, Hüseyin Özmen’in kaçırıp 5 ay yüzünü göstermediği çocuğunu icra yoluyla geri alabilmis ve 3 hafta sonra da öldürülmüştü.
Hüseyin Özmen her duruşmaya erkeklik saçması iddialarla geliyor. Son duruşmaya da bir klasör dosyayla geldi. Yılbaş’ın ailesinin avukatı Meriç Eyüboğlu’nun söylediği gibi bu ‘saçmasapan ve utanç verici’ iddiaları tekrar etmek bile Ayşe’nin mücadelesine saygısızlık. Bu nedenle biz de tekrar etmeyeceğiz.
Bu duruşmada Hüseyin Özmen’in taleplerinin tamamına yakını reddedildi. Reddi hakim talebinin kesin olarak kabul edilmediği heyetçe açıklandı. Ayşe’nin cesedine otopsi talebi de reddedildi.
Hüseyin Özmen çok sinirliydi. Baro’nun görevlendirdiği avukat dışında bir avukatla anlaşmış. Ama kendisi adeta bir avukat olduğu için, savunma stratejisini elinden bırakmadan davayı yönlendirmeye çalışıyordu.
Bu duruşmada mahkeme heyeti usul ve yasaya uygun olan “Yargıtay bozmasına uyma” ara kararını oy birliğiyle aldı. Sonrasında Hüseyin Özmen’in soruşturmanın genişletilmesi talebini reddetti.
Hüseyin Özmen savunma için süre istedi. Avukatı da tekrar etti bu talebi.
Önümüzdeki duruşma kendimize ve yakınlarına sabır dileyerek Hüseyin Özmen’i dinleyeceğiz. Hüseyin Özmen’in anlattıklarının kadın cinayetleri davalarının erkek egemen arka yüzünü ortaya çıkarması açısından çarpıcı olacaktır.
Mahkemenin bu celse aldığı Yargıtay’ın bozma ilamına uyma kararı ve mahkeme savcısının daha önceki yargılamada olduğu gibi cinayetin planlı işlenmediği doğrultusunda mütalaa vermesi dolayısıyla önümüzdeki duruşma çıkacak kararın ne olacağını tahmin etmek güç değil. Mahkeme Ayşe Yılbaş’ın tasarlanarak öldürülmediğini kararlaştıracak gibi gözüküyor.
Ayşe Yılbaş Davası her gün en az 3 kadının öldürüldüğü bir ülkede bir kadın katilinin ağırlaştırılmış müebbet cezası alması açısından bir ilkti. Katilin ve avukatının güçlü erkek egemen savunma hattı kurmasına rağmen bu sonuç alınmıştı. Davada mahkeme heyetinin hiçbir erkek egemen tahrik yalan ve bahanelerine itibar etmemesi, cinayetin planlı işlendiğini, katilin kurduğu erkek egemen savunma hattının mahkemenin iyi hal indirimi takdiri kullanmamasını sağlaması açısından önemliydi. Ayşe Yılbaş davası, kamuoyunda daha çok yer alan Ayşe Paşalı davasında yargılama sürecine ışık tuttu.
Ayşe Yılbaş cinayetinin tasarlayarak işlenilmediğinin mahkeme kararı haline gelmesi kuşkusuz bu kararın adaletini zedeleyecektir. Ancak yine de bu dava, kadınların mücadelesi, kadın cinayetlerinin görünür kılınması, haksız tahrik indiriminin erkek egemen ideolojik temellerle savunulmasına karşı kadın cinayetlerinin politikliği üzerinden karşı duruş sağlama açısından tarihsel bir önem taşımaya devam ediyor.
Bu duruşmada yine de dileriz ki verilen ara karar rağmen bu cinayetin planlı işlendiği konusunda ısrar edilsin. Davanın savcının son duruşmada verdiği mütalaası doğrultusunda sonuçlanması durumunda Hüseyin Özmen ‘eş’ini öldürmesi dolayısıyla yine ağırlaştırılmış müebbet cezası alacak ve eğer mahkeme heyeti katilin duruşmadaki istikrarlı erkeklik halini dikkate almaya devam ederse yine cezasında bir indirim olmayacak. Bir ihtimal de mahkeme heyeti cinayetin planlı işlenmemesini bir indirim nedeni sayacak ve cezada indirime giderek müebbet cezası verecek.
Ama yazının başında da söylediğimiz gibi kadın cinayeti davalarının politikleştirilmesi yargılama süreçlerindeki erkeklik takdirlerine karşı durma mücadelesi aynı zamanda. Bu nedenle daha önce yerel mahkemenin verdiği kararı cezanın ağırlığı ile değil; gerekçesiyle ve hiçbir erkeklik değerlendirmesine itibar etmemesi bakımından olumluyor ve cinayetin planlı işlendiği kararında ısrar edilmesini önemsiyoruz.
23 Mayıs Saat 9.30’da Çağlayan Adliyesi önünde buluşuyoruz. 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nde Saat 10.00’da başlayacak karar duruşmasına katılıyoruz.