CEDAW’a taraf olmak kadınları özgürleştirmeye yetmez!/İstanbul Feminist Kolektif

cedaw_eylemCEDAW ve İstanbul sözleşmelerine taraf olmak kadınlardan taraf olmaya yetmiyor!

Türkiye’de feminist hareket ilk kalabalık eylemini 1982’de imzalanan CEDAW kurallarına uyulması, iç hukuktaki ayrımcı yasaların CEDAW’a uygun şekilde düzenlenmesi talebiyle 1986 yılında yapmıştı.

CEDAW’ın 30. çalışma yılı olan bugüne gelene kadar çok şey değişti. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin imzaladığı sözleşmelerin gereklerini yerine getirmeme, iç hukukunu bu sözleşmelere uyumlu hale getirmeyi erteleme geleneği değişmedi. Geçen yıl imzalanan İstanbul Sözleşmesi de Türkiye devletinin dünyadaki prestij malzemesi haline geldi. Oysa bizler biliyoruz ki, Turkiye devleti ne uluslararası sözleşmeleri ne de kendi yasalarını uygulamak yönünde politik iradesini ortaya koymamıştır, koymamaktadır

Türkiye, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkında Sözleşme`nin tarafı olsa da, Türkiye’de kadınlar her türlü ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Zira, geçtiğimiz günlerde yayınlanan Dünya Ekonomik Forumu’nun “Dünya Cinsiyet Ayrımı” raporunda, Türkiye’nin 135 ülke arasında 124. sırayı alması da bu nedenle bizler için sürpriz olmadı.

Türkiye’de 2002’den beri iktidarda olan AKP hükümetinin sürdürdüğü muhafazakar ve aile merkezli politikalar ise kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliği derinleştirdi. Aileyi güçlendirme ve koruma hedefiyle, soyut bir aile tanımı içinde kadın, ailenin korunması pahasına şiddet görüyor, öldürülüyor. Çünkü aileyi korumak AKP hükümetinin asli amacı haline geldi. Türkiye’de bu politikaların asıl yürütücülüğünü yapan sorumlu bakanlığın adından kadın sözünün çıkarılması ve adının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi tesadüfi değil, bilinçli bir müdahale.

Kadını aile içinde tanımlayan, aile icine hapseden, kadınları evlenmeye, en az 3 cocuk doğurmaya zorlayan, planlarını “evlenme/aile” üzerinden inşa eden erkeklerden yana politikalar; ahlak ve namus baskısı altında güçlendiriliyor. Aile içinde anne, eş, çocuk, hasta, yaşlı bakımı kadının görevi olarak dayatılıyor, bu görevleri “aksatan” kadınlar erkeklerin şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar, öldürülüyorlar.

Resmi istatistiklere göre her gün 3 kadının öldürüldüğü ancak İstanbul Sözleşmesi`ne taraf olmakla övünen Türkiye’de ise erkek şiddetine karşı devlet politikalarında aileyi korumak ekseninde gündeme geliyor. Son dönemde inşa edilen Aile irşat büroları aracılığıyla bizzat Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle aileyi, evliliği kurtarmak, boşanmayı engellemek için arabuluculuk yapılıyor. Kadın şiddet görse dahi, öldürülme riski olsa dahi şiddet uygulayan erkeklerle aralarında uzlaştırma yapılıyor. Bizzat, devlet sığınaklarında, Bakanlık il müdürlüklerinde, kadınlar kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle görüştürülüyorlar. Bu sistem içinde kadınlara düşen, şiddet, baskı, sömürü ve kimi zaman da ölüm oluyor.

Boşanmaları durdurmak için “düğmeye bastık” diyen Fatma Şahin’e ve AKP hükümetine soruyoruz; Kadınların evlenmeyebileceklerini, boşanma hakları olduğunu yok sayarak, boşanan kadınların şiddet gördüğünü ve öldürülen kadınların azımsanmayacak bir bölümünün boşanmak istediği için öldürüldüğünün üstünü örterek, evlilik okulu, evlilik terapisi, boşananlara terapi projeleriyle kadınların şiddetten korunmaları mümkün mü?

Bakanlığın, boşanmayı engellemek, aileyi kurtarmak için proje ortaklıkları kurup ombudsmanlık hizmeti vereceğine, boşanan kadına ev, maaş vermek için, şiddet gören kadınlar için sığınaklar açılmasına bütçe ayırması gerekmiyor mu?

Sığınaklarda, karakollarda yapılan arabulucuk sonucu evine dönen ve öldürülen kadınlar Bakanlık için bir şey ifade etmiyor mu?

Kadınlara bir destek verilecekse evliliğin kadınlar için getirileri, esas olarak götürüleri ve tehlikeleri üzerine danışmanlık desteği verilmesi gerekmiyor mu?

Evlilik ve çekirdek aile dışında yaşama biçimleri yok sayılarak; kadınların tek başına, arkadaşlarıyla, erkek ya da kadın sevgilileriyle, anneleri ya da çocuklarıyla da yaşama halleri/ seçeneklerini görünmez kılarak kadınların özgürleşebilmeleri mümkün mü?

AKP iktidarının uyum politikaları dolayısıyla zorunlu olarak önüne koyduğu kadın istihdamını artırma hedefinde kadının hane içinde değersizleştirilen/ücretsiz/görünmeyen bakım emeği yok sayılırken, esnek çalışma kurtuluş gibi sunuluyor ve hane içindeki cinsiyetlendirilmiş işleri kadının üzerinden almayan cinsiyet körü politikalarla kadın daha da sömürüye açık hale getiriliyor.

AKP iktidarının kreş hakkında yaptığı kısıtlamalardan sonra önümüzdeki süreçte gündeme getireceği çalışan kadınlara kreş yardımı projesinin de kadın-erkek eşitsizliğini ortadan kaldırma hedefi söz konusu değil. Kadın-erkek tüm ebeveynlerin, evde ücretsiz çalışan kadınların yararlanabileceği ücretsiz kreş hakkı yerine ev dışında ücretli çalışma koşuluna bağlı olarak verilen kreş yardımı çocuk bakımını kadının görevi olarak sabitliyor.

6284 Sayili Yasada, gecici maddi yardım, hukuksal, sosyal, psikolojik destek gibi araçlar uygulanmadığı gibi, tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında etkin ve süratli adımlar atılmıyor. Bütün bunların arasında da kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri dur durak bilmiyor!

Kuşkusuz kadınların ezilmesi ve sömürülmesinin tarihi AKP iktidarıyla sınırlı değil. Ancak AKP iktidarının, bu ezilmeyi güçlendirdiğini ve kadın-erkek arasındaki eşitsizliği derinleştirdiğini söylüyoruz. Zira Başbakan da, “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyor!

Son 10 yıllık AKP hükümeti döneminde CEDAW Komitesi tarafından 2 gözden geçirme geçekleştirilmiş, 5. dönem ve 6. dönem tavsiye kararları adeta aynı şekilde yayınlanmıştır. Bu sonuç dahi kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve kadınlara yönelik ayrımcılığın sonlandırılması ile ilgili siyasi iradenin yokluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kadın erkek eşitliğine inanmayan, savunmayan ve bunu açıkça ortaya koymakta çekince dahi göstermeyen bu zihniyetin CEDAW’ın 30. yılını resepsiyon vererek kutlamasının uluslararası saygınlık sağlamaktan öte bir çaba içermediği açıktır.

Kadınları eve, aileye, kocaya mecbur eden politikaları güçlü bir şekilde sürdüren kadınları birey olarak değil yalnızca ailesi varsa ve aile içindeki anne, ev kadını, çocuk, hasta , yaşlı bakıcısı olarak gören AKP Hükümeti’nin Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı’nın CEDAW 30.yıl toplantısına ev sahipliği yapıyor olması, bakanlığın kadın düşmanı politikalarının üstünü örtemez.

Aile değil kadınız!

İstanbul Feminist Kolektif/1 Kasım 2012

Yorumlara kapalıdır.