“Haziran’dan bu yana Türkiye’nin farklı bölgelerinde Gezi Parkı hareketinden bazı kadınlarla konuşma fırsatım oldu. Hepsi de polis şiddetini yaşamış ve çoğunluğu gözaltı öncesinde veya sırasında bir şekilde cinsel ve sözlü tacize uğramış. Türkiye’de kadınların her zaman “asıl yerleri” olan evlerinde kalmalarının istendiği düşünülürse, sokakta kadınların varlığı başlı başına çok önemli.” diye yazan Tremblay, makalesini şu şekilde bitiriyor: “İnsan, Erdoğan’ın “Kadın kadındır, erkek erkektir, bunların eşit olması mümkün mü?” sözünü düşünmeden edemiyor. Cinsiyet eşitliği, ataerkil Türk devletinin sevdiği bir kavram değil. Bu yüzden, her zamanki gibi, kadınlar protestolara katılmak için daha fazla bedel ödedi. Ama bu kez, hareketin meşruluğunu koruması için kadınlara ihtiyacı var.”
Makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.