Yüzyıllardır söylüyoruz: Kamusal Alanda Eşit olmak istiyoruz

Mutfak Cadıları – Ağustos 2010

“Bugün kadının erkek ferdden zaif ve âciz kalmasına sebeb hayat tarzlarından mütevellittir. Kadın daima dar bir saha içinde kalmıştır. Erkek ise geniş bir sahada çok görmüş ve çok gezmiştir. Yani kadının hayatı (statik- statique) erkek ferdin hayatı da (dinamik- dynamique) geçmiştir.

Statik hayat; kadın bulunduğu evde zevcesiyle teşrik-i mesai ettiğinden ölünceye kadar ömrünü bulunduğu evin karanlık odalarında hiç gezmeden geçirmiştir. Bi’ttabi’ mücadele etmeyen, serkeştî olmayan dimağlar daha küçülmeye ve fikirleri de ibtidaî kalmağa mahkûmdur. Bu sebeble uzun seneler kadının statik hayatı, kadını erkek ferdden, uzviyetçe ve ibdâ’ gibi kabiliyetlerden farklı yapmıştır. Eğer bugün kadını statik hayattan kurtarır, erkek ferd gibi ictimâî ve siyasî haklara mâlik kılınırsa, erkek ferdden hiçbir farkı olmayacaktır. Aynı suretle düşünecek, aynı surette ilmî ve fennî ibdâ’larda bulunacaktır.

Dinamik hayat erkekler hayatını evin hâricinde, mücadele-i hayatla sergüzeştler geçirdiklerinden uzviyetleri çevik ve kavî olmuştur. Dimağları da birçok hâdisat karşısında kaldığından münhalif ittilâ’larla tetimme edilmiş ve melekât-i ruhiyyesi kadından fazla netîceler vermiştir.

İşte bugün kadın ile erkek ferd arasında daima ileri sürülen fizyolojik ve psikolojik sebebler, bu statik ve dinamik hayattan gelmiştir. Eğer kadınlar şuurlarını bulup da erkek ferdlerinden kendilerine vermiş olduğu egoizm zincirlerini kırarlar ise, kadın ile erkek ferd arasında ne uzviyet ve ne de ruhî farklar kalacaktır. Çünkü menşe itibarıyla uzviyet birdir, hepsi bir (nev’)e mensub iki türlü (cins)tirler. Teşkilât aynı bina üzerine müessesdir. Hatta kadın ferd, bidâyet-i teeşekkülünde daima kuvvetlidir.

Rahm-i mâderde müennes hüceyreler daha kuvvetli, erkek hüceyreler ise bilâkis daha zayıftır. Eğer kadındaki mübeyyizât kuvvetli ise (kız) meydana gelir. Şayet mübeyyizâtlar zayıd ise o zaman (erkek) çocuk doğar. … Görülüyor ki menşe’de kadın uzviyetçe daha kuvvetli olarak tezâhür ediyor. Erkek ise hafif hüceyreden zuhura geliyor.

Dikkat edilirse, kız çocuk- erkek çocuk arasında küçük ilen azim farklar vardır. Kız çocuk, erkek çocuğundan daha evvel büyür, ilerleşir ve daha zekidir. Erkek çocukları idare eder. Fakat kızın çocukluk zamanı geçipte biraz büyüdüğü zaman, hürriyetin kesilme zamanı gelir. Bu zaman kızın inhitât zamanı gelir. Erkek çocuk bir müddet sonra kızların uzviyetini ve zekâsını arkada bırakır, kız statik hayata, erkekte dinamik hayata girer. Eğer kadının ve erkeğin bu müsâvâtsızlığı biyolojik sebeblerle ileri sürülüyorsa, bunu iddia etmek gayr-i ilmî bir iddia olur. Kadın ile erkek arasındaki, ferd arasındaki müsâvâtsızlığa sebeb ibtidaî dinlerden gelen âdet ile erkeklerin ihtiraslarıdır. Bugün bu ayrılık jep bunlardan neş’et etmiştir.” Enver Behnan (Yeni Harflerle Kadın Yolu/ Türk Kadın Yolu, 2009: 174- 175). Ama sonunda yine kadınlar için hak talebini topluma bağlayarak bitiriyor yazısını: “Kadin müvellid-i hayattır. Onun müsâvî haklara mâlik olması, beşerin i’tilâsı demektir. Kadın bedbaht yaşatılırsa, hayata hediye edeceği çocuklar da o nisbette âciz olur.”

Kaynaklar:
Yeni Harflerle Hanımlara Mahsus Gazete (1895 – 1908) Seçkisi, Haz: Prof. Dr. Mustafa Çiçekler, Prof. Dr. M. Fatih Andı, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, İstanbul, 2009.
Kadınlar Dünyası (1913- 1921) 1. – 50. Sayılar, Haz: Fatma Büyükkarcı Yılmaz, Tülay Gençtürk Demircioğlu, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, İstanbul, 2009.
Yeni Harflerle Kadın Yolu/ Türk Kadın Yolu (1925- 1927), Haz. Prof. Dr. Nevin Yurdsever Ateş, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, İstanbul, 2009.

Yorumlara kapalıdır.