Mutfak Cadıları ( 3.sayı, Mayıs 2010)
Fortis Bank Türkiye, Milli Eğitim Bakanlığı ve Ana Çocuk Eğitim Vakfı’yla birlikte ortak bir proje başlattı. Projenin adı “Ben de Ben de”, hedef kitle ise anneler ve okul öncesi eğitimde görev alan öğretmenler. Projenin öğretmenleri hedef alan kısmı şimdilik bir kenarda dursun: Bir eğitim projesinin özel sektör, sivil toplum kuruluşu ve devlet ortaklığında gerçekleşiyor olması, proje ne olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın zaten kendi içinde eleştiriyi hak eden bir durum. Ancak özellikle de “Ev Okulum” adı taşıyan program, çocuklara daha nitelikli bir okul öncesi eğitim verilmesini amaçlıyor ancak bunun için kreş gibi kurumlar ve uzmanlar yerine, anneleri eğitim ile daha da uzmanlaştırmayı hedefliyor. Bir anlamda okul öncesi eğitimde annenin karşılıksız emeğini varsayıp, onun üzerinden yükseliyor. “Ev Okulum” programı ile, projenin tanımında belirtildiği haliyle “fiziki ya da maddi koşullar yüzünden okul öncesi eğitimine ulaşamayan çocukları sisteme dahil etmek, onlara alternatif bir model sunarak anneleri aracılığıyla gelişimlerini desteklemek ve okula hazır hale getirmek için, annelerin eğitimcilik rolü destekleniyor ve aile içi sağlıklı bir iletişimin kurulması hedefleniyor”.
Malum, çocukluk tanımı sosyal ve ekonomik yapıyla belirleniyor. Bugün işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu işçi profili, küçük yaşlardan itibaren kapitalist sistemin gereklerine göre sosyalleşmiş ve eğitilmiş işçiler. Daha çok yabancı dil bilen, spor yapan, çalışkan ve bunun yanında ‘uzmanlık’ düzeyinde hobileri olan kişiler. Bu nedenle de günümüzün ideal çocuğu, eğitimine önem verilmesi gereken, aile içinde merkezi bir konumu olan, okul içi ve okul dışı aktiviteleriyle sadece büyütülmesi değil yetiştirilmesi gereken bir çocuk. Çocukluk tanımını anneden bağımsız düşünmekse imkânsız. Zira çocuk merkezli politikalar, o çocuklara bakmakla yükümlü olan anneleri de doğrudan etkiliyor. Bir dönem evde bakımının önemi sıklıkla vurgulanan çocuk, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmaya çalışmasıyla evden dışarı çıkacak ve annenin sorumluluğu da bir nebze azalacak derken, bu projede görüyoruz ki devletin yetişemediği yerde anne yine devreye girmesi beklenen ebeveyn. Zaten okul öncesi eğitim konusunda aslında devletin bir yere yetişmeye çalıştığı da yok gibi, kreş açma sorumluluğu sermayeye veriliyor ve o da bu sorumluluktan kaçış yolunu işçi sayısını belli bir düzeyde tutarak kurtulmakta bulabiliyor. Projenin amacında tanımlandığı haliyle “fiziki ve maddi koşullar yüzünden okul öncesi eğitime ulaşamayan çocuklar” için tek seçenek özel eğitim.
Devlet politikasının ulaşmadığı yerde, özellikle okul öncesi eğitimi özel sektörden satın almaya parası yetmeyen kesimler içinse her zaman olduğu gibi ev içinde kadının emeğine başvuruluyor. Çocuk bakım emeğini kadının üzerine “yıkmak” ise annelik üzerinden çok daha kolay sağlanıyor. Bu tip projelerle, bu emeğin kadın tarafından karşılanması gereği sorgulanmadan ve çocukların yetiştirilmesinden sorumlu kişi olması pekiştirilerek kadınlara deniyor ki: Biz seni eğitelim, sen iyi anne ol! Anne olmak, çocuk bakımının bütün gereklerini yerine getirmek yetmiyormuş gibi, “iyi anne olma” kriterleri belirleniyor. İyi anne ve kötü anne olmanın sınırları daha keskin bir şekilde çiziliyor. Eğitimin içeriği hakkında bir bilgi yok. Üstelik çocukluktan itibaren anne olmak üzerine yetiştirilmiş bir kadının, babadan daha fazla eğitime ihtiyaç duymadığı kesin. Ancak, annelik artık sadece çocuğa göz kulak olmak, onun temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok daha fazlası haline geldikçe –ki bunların bile ne denli büyük yükler olduğunu en azından bizler biliyoruz- kadınlar en görünmeyen, en duygusal ve doğal yönü vurgulanarak emekten sayılmayan bu görevlerinde ‘uzman’ olmaya çağrılıyor.
Biz diyoruz ki, yaş sınırını da genişletelim ve küçük yaştan itibaren çocuğun bakımını toplumsallaştırarak babası ile paylaşalım. Devlet, okul öncesi eğitim veren kreş hizmetini ücretsiz olarak tüm çocuklu ailelere sağlasın. Çocuk bakımının tamamen aileden bağımsız olması bu toplumsal koşullar altında mümkün değil. Hayal edebildiğimiz en iyi koşullar altında da ideal olan olmayacak belki de. Bu nedenle de çocuk bakım eğitimi verilecekse bu eğitimlerin hedef kitlesi; kadın olarak sayılmaları için bile anne olmalarının gerektiği bir toplumsal düzende, küçücükten anne olacakları önkabulüyle yetiştirilen ve bu “iş”i çok uzun zamandan beri yapıyor olan kadınlardan önce erkekler olmalı. Ve devlet hizmeti olarak kreş, babalara verilecek eğitimlerle desteklenmeli.