Mutfak Cadıları – Eylül 2010
Toplumsal hayatın bütün alanlarında olduğu gibi işgücüne katılım/işsizlikte de kadınlar açısından temel belirleyen patriyarkal ilişki biçimleri oluyor. Kadınlar evdeki sorumlulukları nedeniyle istihdama katılamıyorlar.
Sadece evdeki sorumlulukları değil, eğitim düzeylerinin düşük olması, patriyarkal değer yargıları, kamusal desteğin yeterli olmaması gibi unsurlarda engel olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların ev işlerinden, yaşlı ve çocukların bakımından –karşılıksız olarak- sorumlu olması onların evin dışında toplumsal hayatta yer alabilmelerinin en büyük engelini oluşturuyor. Evde harcanan bu emek “iktisadi faaliyet bir başka deyişle de iş” olarak kabul edilmiyor.
Öte yandan kreş vb. olanakların sınırlı olması çalışma hayatına katılımı daha da güçleştiriyor. Bugün sadece 150’den fazla kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde kreş açma ve 500’den fazla kadın işçi çalıştıran işyerlerinde anaokulu açma zorunluluğu olmasına rağmen, işverenler bu maliyete de katlanmak istemeyerek kadınları işe almak istemiyor. Kadınların çoğunlukla küçük işletmelerde çalıştığı düşünüldüğünde yerine getirilmek istenmeyen bu zorunluluğun bile ne kadar gerçekçi olduğu ise bir diğer boyut. Yine patriyarkal baskılardan kaynaklı olarak eğitim olanaklarından yararlanamamaları kadınların iş hayatına katılımını olumsuz yönde etkiliyor. “Eğitimsiz” olmaları iş bulamamalarına veya düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmalarına da yol açıyor.
Mevcut durum böyle olmakla birlikte son yıllarda kadınlarda işsizlik oranları daha da fazla yükseliyor. Neo-liberal politikaların sonucu olarak tarımsal alana yönelik uygulanan politikalar kadın işsizliğindeki artışın en önemli nedenlerinden biri olarak görülüyor. Bilindiği gibi Türkiye’de kadınların en fazla istihdam edildiği alan tarım sektörü. Kadınlar tarımsal alanlarda ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar. Bu alanlarda kadınların yoğun olarak çalışıyor olması tarımsal alanların ataerkil yapısı, geçimlik üretim, kadınların mülkiyetsizliği, hanenin devamlılığı olgularıyla ilişkili. Kadınlar tarımsal alanlarda ev işlerinin yanı sıra, baba, koca, kardeş toprağında karın tokluğuna ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar. Ücretli işçi olarak çalışabildiklerinde ise gelirlerine erkekler tarafından el konuluyor. Miras sisteminin ataerkil yapısı nedeniyle kadınlar toprakların mülkiyetine de sahip olamıyor. Kendi sahibi oldukları topraklarda herhangi bir haktan yoksun olarak çalışıyorlar (KEİG, 2009: 10). Kayıt dışı çalışma ise neredeyse yüzde yüze yakın düzeyde. Tarımda kadınların yüzde 99’u sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında kayıt dışı çalışıyorlar.
Kadınların özellikle ücretsiz aile işçisi olarak en fazla istihdam edildiği alanlardan biri olan tarımsal alandaki çözülme, bir başka deyişle mülksüzleşme ve yoksullaşma işsiz bir kadın nüfusunu ortaya çıkarıyor. Tarımdaki yoksullaşmanın sonucu olarak kırdan kente göç etmek zorunda kalan nüfus içerisinde genç erkekler eğitimli oldukları için kadınlara oranla daha kolay iş bulabiliyorlar. Bu durum kadınlar için söz konusu olamıyor, kadınlar kayıt dışı işlerde çalışmak zorunda kalıyor. 1995’ten 2006’ya tarımda kadın istihdamı yüzde 71’lerden yüzde 48.5’e geriledi. TÜİK verilerine göre 2009 yılında istihdam edilen kadınların yüzde 46.5’i tarım sektöründe yer alıyor. Tarım da istihdam edilen 15 yaş ve üzeri kadınların sayısı 2001 yılında 3.780.000 iken 2008 yılında 2.354.000’e düştü.
Artan kadın işsizliğinin bir başka önemli unsuru ise özelleştirmeler. Kamu işletme ve kuruluşlarının özelleştirilmesi daha önce buralarda çalışan insanların işsiz kalmasına yol açıyor. Özelleştirmelerden özelliklede tarımsal kamu işletmelerinin özelleştirilmesinden kadınlar olumsuz yönde etkileniyorlar. Bununla birlikte bu etkiyi tekil özelleştirme pratikleri dışında somut verilerle ortaya koyabilmek mümkün olmuyor. Günlük-Şenesen ve Akduran (2007) Tekel’de özelleştirme sürecine ilişkin yaptıkları çalışmalarında özelleştirmelerin toplumsal cinsiyet boyutunu görebilmenin imkânsız olduğunu, bunun nedeninin ise Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (ÖİK) ve İş Kurumu’nun ilgili istihdam istatistiklerinde cinsiyet ayrımlaması yapmamaları olduğunu belirtiyorlar. Öte yandan yazarların, Tekel deneyimi üzerinden ulaşabildikleri veriler özelleştirmelerin kadın istihdamını nasıl daha olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Tekel’in özelleştirme kapsamına alındığı 2001’den itibaren kadın işçi sayısındaki azalma erkekler oranla daha fazla oldu. 1987-2003 yılları arasında çalışan kadın işçi sayısı yüzde 71.2 azalırken, ayı dönemde erkek işçi sayısındaki azalma yüzde 43.2 oranında oldu. Bunun sonucu olarak ise Tekel istihdamı içindeki kadınların katılım sayısı 1987’de yüzde 36’dan 2003 yılında yüzde 22’ye geriledi (Günlük-Şenesen ve Akduran, 2007: 105).
Özelleştirme süreçlerinde erkekler işte kalmada daha avantajlı pozisyonlarda olurken kadınlar evdeki sorumlulukları nedeniyle eve dönmek durumunda kalıyor. Özelleştirme pratikleri kadınların erkeklere oranla daha fazla iş kaybına uğradığını gösteriyor.
Türkiye’de üretim yapısında meydana gelen dönüşümde işsizliği besliyor. Özelikle 2001 sonrası süreçte teknoloji yoğun sektörlerin daha dinamik hale gelmesi, teknoloji kullanımında eğitim ve teknik beceriye sahip olma hakları kısıtlanmış olan kadınların bu sektörlerde iş bulabilmelerini de engelliyor. Bu nedenle teknik beceri gerektirmeyen düşük ücretli güvencesiz işlerde, geleneksel sektörlerde çalışmak durumunda kalan kadınlar, bu sektörler krizden daha fazla etkilendikleri için olumsuz yönde etkileniyorlar.
Kaynakça:
Günlük-Şenesen, Gülay ve Özgün Akduran (2007) “Özelleştirmenin Toplumsal Cinsiyet Açısından Değerlendirilmesi: Tekel Örneği”, Türkiye’de Kapitalizmin Güncel Sorunları içinde, ed: Fuat Ercan vd., Dipnot Yayınları.
Karkıner, Nadide (2006) “Tarımda Kadın ve Bazı Yapısal İlişkiler”, Kadın Gözüyle Yeniden Bakmak, İktisat Dergisi, 469: 24-30.
KEİG (2009) Türkiye’de Kadın Emeği ve İstihdamı: Sorun Alanları ve Politika Önerileri, KEİG.
Onaran, Özlem (2007) “İşsizlik ve Alternatif Politikalar”, Türkiye’de İşsizliğin Çözüm Yoları ve Sendikalar Çalıştayı, DİSK.
TÜİK İstatistik Verileri.