Başbakanlık tarafından hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı ile birlikte Avrupa Komisyonu tarafından uygulanması önerilen ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde dolaşıma giren “güvenceli esneklik” kavramını tartışmaya başladık. Güvenceli esneklik modeli kamuoyuna iki temel argüman ile sunuldu. Birincisi işsizlik oranının gittikçe yaygınlaşması, ikincisi ise kayıt dışı istihdamın artması. Emek piyasasında yaşanan işsizlik ve güvencesizlik gibi sorunların, işverenin işçiye iş güvenliği sağlaması yerine, işten çıkarılmanın ve işe almanın kolaylaştırılmasıyla çözüleceği vurgulanıyordu. Pek çok kurum bu argümanlarla güvenceli esnekliğin kadın istihdamını arttıracağı konusunda neredeyse hemfikir oldu. Güvenceli esneklik modelinde, esneklikle güvence kavramı bir araya getirilerek, esnek çalışma koşullarıyla iş gücünün güvencesizleşmesine neden olan etmenlerin ortadan kalkacağı ve işçilerin güvenceye kavuşacağı dillendiriliyor. Böylelikle hem işverenin hem de işçinin kazançlı çıkacağı vurgulanıyor ama içeriğe bakınca görünenler farklı. Güvenceli esnekliğe ilk sahip çıkanlar, sermaye örgütleri ile hükümet oldu. Bunun temel nedeni ise güvence ve esneklik gibi çelişik iki kavramı bir araya getiren bu söylemin temel ilkesinin “kirala ve kov” (hire and fire) olması.
Sermayeye gül bahçesi
Burada işverenin kazancı olarak görülen şey, işverenin işçiye karşı kıdem tazminatı ve sigorta gibi yükümlülüklerinin hafifletilmesi. Bunun anlamı, işverenin iş bittiğinde işçileri rahatça işten kovup, istediğinde ise işe alması. Türkiye’de kadın istihdamının önemli oranda bu koşullarda gerçekleştiğini düşünecek olursak, gerçekten de bu yeni yasal dönüşümler işçilerin daha da güvencesiz koşullarda çalışmasını garantilerken özellikle kadınların kocaya ve sermayeye bağımlılığı arttırıyor. Kolayca alınıp iş bitince kovulan kadın ve erkek işçilerden oluşan bir emek piyasasında işçilerin payına düşen, iş güvencesi yerine “istihdam güvencesi”. Ancak, istihdam güvencesi pek emek yanlısı bir kavram değil: iş gücünün ancak beceri ve bilgi düzeyini geliştirmesi ile işe alınabileceğini vurgulayan bir çalışma biçimini anlatıyor. Yani, sermayeye hem nitelikli hem de emek gücü değersizleşen işçiler vaat ediyor. Dolayısıyla güvencesizlik koşullarını sermayenin uzun vadeli çıkarlarına uygun hale getiriyor. İstihdam güvencesi sermayenin uzun süredir epey şikâyetçi olduğu iş güvencesini de böylece ortadan kaldırıyor. İş güvencesi ise emekçilerin emekli olabileceği ve insan gibi çalışabileceği hatta insana yakışır standartta yaşayabilecekleri bir dizi istihdam koşullarını işaret ediyor. Yani çalıştığımız yerden kreş talep etme, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma, 8 saatlik işgünü ve emekli olabilme hakkı gibi, kadınlara pozitif ayrımcılık hükümlerini de talep edebileceğimiz bir ortamı da sunuyor. Hatta bu, kreş, süt izni, sağlık ve bakım hizmetlerinin işyeri tarafından sağlanması, servis ve kadınlar için çalışabilmenin koşulu olan sosyal hizmetlerin varlığı gibi şartlarla bütünleşir. Kadın istihdamını arttırmak ancak böylece mümkün hale gelir. Oysa güvenceli esnekliğin bize vaat ettiği görülüyor ki böyle bir çalışma ortamı değil. Evdeki iş yükünün ağırlığı ile çalışma hayatından çekilen kadınların eve bağımlılığının arttığı artık herkes tarafından kabul görüyor. Güvenceli esneklik iddia edildiğinin tersine, kadınların istihdam edilmelerini kolaylaştırarak, kadınları güçlendirecek pratiklerden çok uzak.
Meslek lisesi memleket meselesi
Dahası da var: Son dönemde gündeme gelen ve cinsiyetçi iş bölümüne göre şekillendirilen yaşam boyu eğitim projeleri, meslek edindirme programları ve sayıları çığ gibi artan özel dershane bozması meslek yüksek okulları tam da kadın istihdamını arttırma amacına hizmet etme niyetiyle sunuluyor. Güvenceli esneklik modelinde istihdam edilme güvencesine sahip olmanın koşulu, çalışanların sürekli olarak bilgi ve becerilerini geliştirmesi, kendilerini sermayenin ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde uyarlaması. Fakat bu durum erkek işçiler için güvencesizlik anlamına gelirken, kadınlar için güvencesizlikten bile yararlanamamak anlamını taşıyor. Kadınların yeniden üretim sürecindeki ev işi, çocuk ve yaşlı bakımı gibi yükümlülükleri güvencesiz çalışma yolunu açabilecek eğitim hizmetlerini almalarını bile engellerken, bilgi ve becerilerin sürekli olarak sermayenin ihtiyaçlarına uyarlanmasını gerektiren güvenceli esneklik modelinde istihdam edilme şansları -küçük bir azınlığı saymazsak- neredeyse yok gibi. Kadınlara yönelik olarak açılan sınırlı sayıdaki kurslar da cinsiyete dayalı toplumsal iş bölümü içinde şekilleniyor. İşsizliğin kaynağının kadın istihdamında meydana gelen artış olduğunu vurgulayan bir erkek aklın, kadınları eve hapsedecek, ev içi üretimi gerçekleştirecek eğitim kurslarını vermesi ise hiç şaşırtıcı değil. Yıllarca ev içinde yeniden üretimi sağlamış ya da kendi topraklarında/dükkânlarında ücretsiz işçilik yapmış birçok kadın, krizde hane gelirinin düşmesi nedeniyle başkalarının yanında çalışarak çifte mesaiye razı olurken; kapitalizmin yapısal ihtiyaçları ile de örtüşen bu durumun işsizliğin kaynağı olarak düşünülmesi, dışarıda ücretli çalışmanın erkek işi olduğunu düşünen zihniyeti işaret ediyor. Zira teknik ve yüksek vasıf gerektiren işlerde uzmanlaşanlar daha çok erkekler. Güvenceli esneklik, işçi sınıfının kadın olsun erkek olsun hiçbir üyesi lehine bir kazanç getirmeyecek.
Eylül 2010