Kadınlara Özgü Hastalıklar
Bir ortopedi uzmanını, medyaya yaptığı açıklamada, çok fazla bilinmeyen ancak elde uyuşmalara neden olan hastalığın literatürde ”Karpal Tünel Sendromu” diye isimlendirildiğini ve ev hanımlarında sık karşılaşıldığını söyledi. Sinir sıkışmasına bağlı olarak bu parmaklarda uyuşma, duyu kaybı, ağrı ve güç kaybı ortaya çıkan hastalığın; şeker, guatr ve romatizma hastaları risk taşısa da, klinik uygulamada en çok elini hor kullananlarda görüldüğünü ifade etti. ‘’Bunlar içinde ev hanımları ve eliyle çalışan grup yer alıyor’’ diye ekledi.
Ev kadınlarına, çalışan hem de ağır çalışan kadınlara özgü hastalıkların bir tür meslek hastalığı olarak ifade edilmeleri duymaya alışık olduğumuz bir şey değil.
Cinsiyetçi iş bölümü gereği kadınlar, ev içinde tekrarlayan işler yapıyorlar.
Erkekler ise ‘’dışarıda’’ ve daha geniş yelpazeye yayılan ve ‘’yüksek beceri’’ isteyen işlere talipler. Kadınların çoğunlukla ve sadece evde çamaşır, bulaşık, ütü gibi ev-işlerini yapmak ve bakım işleriyle uğraşıyor olmaları onların ev dışında meslek edinmelerini, meslekleri varsa da yükselmelerini ve erkekler gibi ‘’yüksek beceri’’ isteyen işlerde çalışmalarını ve daha iyi ücret almalarını engelliyor. Kadınların ev içindeki cinsiyetçi rollere hapsedilmeleri iş piyasasındaki rollerini de belirliyor.
Kadınlar ister ev kadını, ister ev –işçisi olsunlar, ev içinde yaptıkları işlerde yani süpürmek, silmek, toplamak, doğramak, çırpmak, karıştırmak, yoğurmak için sıklıkla ellerini yoğun olarak kullanmak zorundalar.
Kriz zamanları el becerileri ile yaptıkları işlerin sayısında da artış oluyor elbette. Önceden hazır aldıkları reçelleri ve turşuları yapmak, kazak örmek, bazı giysileri ve sökükleri dikmek de onlara düşüyor. Hatta bunları ‘’ev bütçesine katkıda bulunmak için’’ satmak üzere yapmak da…
Ev içinde yaptıkları işler çalışmak sayılmadığı için, ev kadınlarının sıklıkla maruz kaldığı hastalıklar da tıbben tanımlanmış ve gruplandırılmış değil.
Örneğin kadınlarda bel ağrıları çok sık görüldüğü halde, evde yapmak zorunda oldukları bir sürü ağır işle bağlantılandırılmıyor.
Beli ağrıyan çoğu kadının, aslında uzun süredir bakmakta olduğu hasta ya da yaşlıları yatırıp kaldırırken belini incittiği laf arasında geçse de, tıbbın, kadınlar açısından ‘’bakım işini’’ risk faktörleri arasında görmediğini biliyoruz. Yıllarca hasta ve yaşlı bakan kadınların sosyal izolasyonları ve duygusal yükleri nedeniyle girdikleri depresyon için koruyucu tıbbın da sözü yok ne yazık ki…Ancak depresyon tedavisi için, bolca ilaç kullanmaları mümkün elbette..
Yine, yaygın vücut ağrıları, başağrısı, omuz ve sırt ağrısı çeken kadınlarda erkek partner şiddeti sorgulanmıyor. Oysa bu konuda az sayıda bile olsa var olan çalışmalar; yaygın ağrılar ile şiddet arasındaki bağlantıyı ortaya koymakta.
Acil servislere bayılma ile başvuran çoğu kadına ‘’hastalık hastası’’ muamelesi yapılması sık rastlanan bir hekim davranışıdır. Son yıllarda psikiyatri bölümlerine depresyon nedeniyle baş vuran kadınlarda şiddet öyküsü de akla geliyor artık.
Ancak, ağrının bir dili olduğu, kadınların maruz kaldıkları şiddet nedeniyle çektikleri ruhsal acıyı vücutlarında ortaya çıkan ağrılarla dile getirdikleri ve ancak böyle yardım talep edebildikleri ise sağlık profesyonelleri açısından ne yazık ki henüz açıkça bilinen bir gerçek değil.
Ayrıca hemen herkesin ‘’ev kazaları’’ başlığında bildiği kazaların, yaralanmaların ve yanıkların neden çoğunlukla hem ev işlerini yapıp hem de çocuklarına bakmak zorunda olan kadınların ve mutfakta yanlarında dolaşan çocuklarının başına geldiği de hiç sorgulanmaz.
Ev kazalarının yüzde kaçının kadınlara ait olduğu da meçhuldur.
Bunların içinde en ölümcül olanları cam silerken olanlardır ki neredeyse tümünün ev kadını ya da ev işçisi kadınlar olduğu herkesin malumu olmasına rağmen, iş kazası istatistiklerinde yer almazlar. İşverenleri belli olmayan bu iş kazalarının önlemleri ya da tazminatları da yoktur.
İşte tüm bu nedenlerle; Tüm kadınlar için emeklilik hakkını savunurken, ev içi cinsiyetçi iş bölümüne ve hiyerarşiye karşı çıktığımızı, kadınları güvenceli istihdama yönlendirecek talepleri, iş yerlerinde ve mesleki eğitim kurslarının cinsiyetçi işlerden arındırılması için de kotayı, kadınların artan iş yükleri için sosyal güvenceyi, babadan, kocadan bağımsız sağlık ve güvenlik haklarını önde tuttuğumuzu dillendiriyoruz. Çalışma sürelerinden ve işin niteliğinden bağımsız bir ücretlendirme politikasını, devredilemez babalık iznini savunmaya devam ediyoruz.
18 yaşını bitirmiş ve işe girmek isteyen tüm kadınlar için işsizlik sigortası sağlanmasını ve en az 1 yıl aylık ödenmesini, boşanmak isteyen kadınlara boşanma müracaatından itibaren 2 yıl koşulsuz aylık ve işe girmek istediği andan itibaren işsizlik sigortası sağlanarak en az 1 yıl süreyle aylık ödenmesini, ücretli-ücretsiz çalışan tüm kadınlara 50 yaşında emeklilik hakkını,
doğum izni süresinin kadınların emekliliğine sayılması ve sigortalarının devam etmesini, dışarıda çalışmayan kadınların annelik rollerinin sabitlenmemesi için kreş hakkının istihdamla bağlantılı dile getirilmesini, bakım işlerinin erkekler ve kadınlar arasında eşit paylaşımını, ücret kaybı olmaksızın iş gününün kısaltılmasını politik talepler olarak savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz.