Kadınlar ve erkekler günlük olağan işlerini bitirip, akşam için daha önceden hazırladıkları kıyafetlerini giydiler; erkek kafasından son bir kez daha geçirdi kadınlara nasıl yaklaşacağını ve nasıl konuşacağını. Kadın evden çıkmadan aynada kendine şöyle baktı ve sokaklarında dans edebileceği o şehre aktı. Daha önceden sözleştikleri arkadaşlarıyla daha önceden sözleştikleri mekanlarda ve meydanlarda toplandılar. Bir dalın üstüne konmuş yüzlerce kuş gibi şakıdılar; bir martı kümesi gibi artlarına bakmadan sokaklardan geçtiler; müziğin ritmiyle coşup, ellerini birleştirip, dansa kaptırdılar kendilerini…
Tabii ki bu yılbaşı kutlamaları böyle olmadı. Yine tanıdığımız bildiğimiz erkek şiddeti vardı. Küme küme erkekler kadınları araya alıp tacizde bulundu. Kadınlar bağırdı. Polis gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar ne oldu diye merak edip haber sayfalarını taradım. Taciz ettiği kadından özür dileyen tacizciler işlem yapılmadan serbest bırakıldı. Kimi kadınlar şikayetçi olmadığı için tacizcileri salıverildi. Emniyet müdürü Çapkın açıklamasında “22 kişi tutuklandı, 17’si hakkında şikayette bulunuldu” dedi. Bu 22 kişinin içinde suçüstü yakalanmasına rağmen ‘özür dileyip’ orada hemen serbest bırakılan tacizciler zaten yok. 5 kadın ise şikayetçi olmadığı için tacizcileri serbest bırakıldı. Peki biz kadınlar neden şikayetçi olmuyoruz/olamıyoruz?
Tacizci, polis tarafından suçüstü halinde yakalanmasına rağmen –yılbaşında ve diğer zamanlarda- karşımıza getirilip “Bu mu elledi? Nereni elledi? Nasıl elledi?” gibi sorular ile başlıyor süreç. Polislerin ve tacizkar bakan bütün bu adamların karşısında derdimizi anlatamadığımız için bu süreç biz kadınlar için giderek daha da ağırlaşıyor ve her seferinde tekrar aynı şiddeti yaşadığımız bir cendereye dönüşüyor. Ardından polisin “O kalabalıkta böyle şeyler olur, bilmiyor musun?” “Bu kıyafetle dışarı mı çıkılır?” imalarına, sorgulamalarına maruz kalıp; ardı arkası gelmeyen duruşmalarda olayı tekrar tekrar anlatıp durmamız gerektiği için için şikayetçi olmaktan vazgeçebiliyoruz. Ya da, ayda yılda bir kere ve zor izin alarak eğlenmeye gitmiş oluyoruz; “bak bu saatte dışarı çıktın, başına neler geldi!?!” baskısı ile tekrar dışarı çıkma izni almamız zorlaşacağından da şikayetçi olamayabiliyoruz.
Sokaktaki tacizi kanıtlamak tek başına çok zor, kanıtlasak bile tacizcilerin aldığı ceza çok az ve bunun için de hiçbir caydırıcılığı yok. Hele de akşamları, tacizci taciz edip uzaklaşır. Siz ne olduğunu anlamaya çalışıp da bağırana kadar gözden kaybolabilir. Öfkeden köpürüp arkasından koşsanız nafile. Şikayet edecek olsanız, o telaşla nereye neye bakacağınızı bilmediğinizden eşkal belirleyemeyebilirsiniz.
Özellikle yılbaşı gecesi yaşanan taciz olaylarını televizyondan izleyen savcıların kamu adına hareket ederek bu görüntüleri ihbar sayıp dava açmaları gerekirken, polislerin “taciz ettiği kadından özür dilediği için” serbest bıraktıkları tacizcileri izledik.
Şimdi düşünüyorum da -abartmış olmam galiba, abartırsam da kendi içlerindeki tacizcileri dışlamamalarına saysınlar- bu ülkede tacizde bulunmayan erkek nerede ise yoktur. Ya da tersinden bu ülkede tacize uğramayan kadın yoktur. Çünkü erkek sistem laf atmayı, sarkıntılık etmeyi bir erkeklik işareti saymış ve delikanlılar delikanlılara bu işin raconunu öğretmiştir. Yılbaşı geceleri de taciz bir “erkeklik raconu” bir “eğlence kültürü” olmuştur. Onun için, sadece taciz eden kişi değil, onunla birlikte hareket edenlerin hepsi tacizcidir. Kadın bağırmasa ya da şikayet etmese de, görüntülenen bir taciz açığa çıkarıldığı an tacizci tutuklanmalıdır. Kadın bağırdığında ise kolluk güçleri duruma el koymalı; tutanak tutarak kadının şikayetine bakmaksızın işlem yapılmalıdır. Çünkü taciz sistematik bir şiddettir, kadınları gece-gündüz, ıssız-kalabalık, şu veya bu kıyafetle sokağa çıkmaktan alıkoymaya yaramaktadır.
Biz kadınlar hayatı, eğlenceyi; gündüz, gece, kalabalık ya da ıssız yerlerde, kamuya açık veya kapalı alanlarda takip ediliyormuşuz hissiyle hızlı hızlı, arkamızı kollayarak, su içen güvercinin avcısını bekleme tedirginliğinde yaşıyoruz. Sağımızı solumuzu önümüzü arkamızı kollamaktan bıktık. Aylak erkeklerin dünyasından bıktık. Sokaklarda aylakça etrafımızı seyrede seyrede, arkadaşlarımızla güle oyna dolaşmak, sokaklarda dans etmek istiyoruz. Tacize tecavüze sessiz kalmıyoruz, kalmayacağız. Geceleri de sokakları da erkeklere bırakmayacağız!