Kadın hareketinin yoğun biçimde tartıştığı ve üzerinde hem fikir olduğu konulardan birisi kadın katillerine uygulanan “haksız tahrik” indiriminin, ataerkil pazarlığın erkeklere sağladığı avantajlardan biri olduğudur. Karısını, kızını, kardeşini, sevgilisini yani patriyarkanın kendisine mülk olarak telsim ettiği kadınları öldüren erkeklerin, mülkleri üzerinde “makul” şiddet sınırlarını aşacak şekilde öldürme tasarrufunda bulunmaları halinde, sistem erkekleri belli ölçüler dahilinde “cezalandırır”. Bu cezalandırmanın ölçüsünü, söz konusu cinayetin patriyarkaya sağladığı katkı belirler. Örneğin bir erkek “namusu” için öldürdüyse, kadının bedeni ve hayatı üzerindeki denetimi sürdürme ihtiyacından doğan bu suçun cezalandırılmasında asıl tartışılan katledilen kadının kendisine yönelen şiddeti ne ölçüde hak edip etmediğidir. Haksız tahrik indirimi de bu tartışmanın esas zeminidir.
Kadın katillerinin yargılandıkları davalarda, katılan vekilleri (maktül kadın cephesinden yargılamaya dahil olan taraf) kendilerini birden savunma yapan noktada buluverirler. Ellerinde kadının “iffetli” yaşadığını ispatlar belgeler ve tanıklarla, katilin uyduruktan “beni aldatıyordu” iddiasını çürütmeye çalışan bir yere savrulurlar. Çünkü erkeğe yapılacak haksız tahrik indirimi herkesin baştan bildiği ve beklediği bir hükümdür…Haksız tahrik uygulanmayan davaların bir zafer sayılması da bundandır. Erkek adaletin, gerçek adalet olduğu örnek sayısı pek sınırlıdır zira.
Bütün olarak kadın hareketinin ama esasında feminist hareketin yoğun emeği ve çabası sonucu tahrik adı altındaki “erkeklik” indiriminin mutlak biçimde uygulanmasından vazgeçilmeye başlandı. Bunda elbette kadın cinayetlerinin patriyarkanın istediği “terbiye edici, göz dağı verici” sınırları aşmasının ve “kutsal aile”nin bir şiddet batağı olduğunun alenen görünür olmasının etkisi de oldukça fazladır. Feministlerin itiraz ettiği haksız tahrik indiriminden geri adım atılırken, patriyarka açısından yerine bir başka eril güvencenin getirilmesi kaçınılmaz oldu ve kadın katilleri bu kez de “iyi hal” indirimleri ile taçlandırılmaya başlandı.
Son iyi halli katillerimizden birisi, boşanmak üzere olduğu eşi Rengiye Mersinli’yi tasarlayarak öldüren Hasan Mersinli’dir. Hasan Mersinli, maktül Rengiye’nin istemi üzerine yaz tatilinde çocuklarını almak üzere Rengiye’nin ailesinin evine gelmiş, gelirken yanında ruhsatsız tabancasını almayı ihmal etmemiştir. Çocukları alıp gitmesi gerekirken, konuşma bahanesiyle kapıya yönelen Hasan Mersinli, Rengiyenin kapıya çıkması için ısrar etmiş, Rengiye camdan görünür görünmez de kendisine ateş etmeye başlamıştır. Ardından eve giren katil, bir öldürme ritüeli icra edercesine Rengiye’nin saçlarından tutup diz çöktürmüş ve başına ateş ederek cinayeti gerçekleştirmiştir. Olayın ardından soğukkanlı biçimde evden çıkıp arabasına binen katil Hasan Mersinli, üzerinde bulunan 6.000 TL para ile kaçmaya çalışırken yakalanmıştır.
Cinayetin tasarlanarak işlendiğini ortaya koyan onca bulguya rağmen, Hasan Mersinli hakkında sadece eşini kasten öldürmekten dava açıldı. Yargılama boyunca katılan vekilleri bu cinayetin tasarlanarak işlendiğini ileri sürdüler. Katil Hasan Mersinli tüm yargılama boyunca soğukkanlılığını korudu, önce namusu için öldürdüğünü ileri sürdü, onu tutturamayınca “çocuklarımı göstermiyordu” yalanına sığındı. Arada bir ağlayarak duygu sömürüsü yapmaya çalışmış olsa da bir kere dahi pişman olduğunu dile getirmedi.
Mütalaadan önce katılan vekilleri bu durumu belirterek; samimi pişmanlığı olmayan, kaçıp saklanmaya çalışan ve sabıkalı olan bu katile hiçbir hal ve şart altında ne haksız tahrik ne de iyi hal indirimi uygulanmamasını istediler. Savcının kasten öldürmeden mütalaa verdiği davada, mahkeme heyeti olumlu biçimde tasarlayarak öldürmeden ceza verdi ve haksız tahrik indirimi uygulamadı. Ancak mahkeme, sanığın katılan vekilleri dedikten sonra son celse ağzında gevelediği uyduruk bir “pişmanım” beyanını “son duruşmadaki beyanlarında pişmanlığını ısrarcı bir şekilde dile getirmesi” olarak değerlendirip iyi hal indirimi uyguladı. Bu indirimin ardından katil Hasan Mersinliye verilen Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası, Müebbet Hapis Cezasına çevrildi ve sanığın cezasının gerek infaz koşullarında gerekse infaz süresinde ciddi bir değişiklik olmuş oldu.
Rengiye Mersinli davasında verilen ve olumlu sayılan karara rağmen uygulanan “iyi hal” indirimi bizi bu kavram üzerinde düşünmeye zorlar nitelikte. “İyi Hal” denen bu uygulama Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesinde “Takdiri İndirim Nedenleri” olarak belirtilmektedir. İlgili bu hüküm uyarınca;
“1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.”
Bu maddeden de anlaşılacağı üzere tamamen yargıcın takdirine bırakılan bu indirimin uygulanmasında bazı koşullar aranabilir. Rengiye Mersinli davasında, katil Hasan Mersinli’yi bu kriterler açısından ele alırsak karşımıza şöyle bir tablo çıkar:
1- Failin Geçmişi :Fail Hasan Mersinli daha öncesinde çeşitli suçlardan (ruhsatsız silah taşıma, hırsızlık vs.) sabıkası olan; yani suç işlemekten çekinmeyen ve bu hususta ıslah olmamış biridir.
2- Sosyal İlişkileri: Yargılama süresince dinlenen tüm tanıklar (katilin kardeşi dahil) katilin sinirli, şiddet eğilimli, eşine ve çocuklarına karşı olumsuz tavırlar içinde olduğunu, bu cinayeti beklediklerini dile getirmişlerdir.
3- Fiilden Sonraki Ve Yargılama Sürecindeki Davranışları: Fail Hasan Mersinli, katılan vekillerinin “pişmanlık” belirtmediği yönündeki uyarılarından sonra sadece son celse pişman olduğunu söylemiştir. Bunun cezadan kurtulmaya dönük bir manevra olduğu, hakiki ve samimi bir pişmanlık olmadığı açıktır.
4- Cezanın Failin Geleceği Üzerindeki Olası Etkileri: Fail Hasan Mersinli’nin öldüğü eşi Rengiye Mersinli’den olan biri 10, biri 11 yaşındaki iki kızı babalarının cezaevinden çıkınca şu an kendilerine bakan ablalarını da öldürmesinden korkmaktadırlar. Bu korkuya babalarının cezaevinden kendilerine yolladığı haberler neden olmuştur. Yani cezanın fail üzerindeki olası etkisi, az ceza alması halinde, büyük kızını öldürebilmesi için kendisine zaman ve fırsat tanınmış olması olacaktır.
Bütün bu unsurları bir kenara bıraksak bile, iki çocuğunun gözü önünde, tasarlayarak ve bir öldürme ritüeli gerçekleştirircesine canice karısını öldüren bir adamın hangi “iyi hali” daha az cezanın gerekçesi olabilir ki…
Bu vicdani tartışmayı feministler dışındakiler yürüte dursun, biz feministler, kadın katillerine “iyi halli” oldukları için değil, her hal ve şart altında patriyarkanın erkeklik güvencesinden yararlandırıldıkları için bu indirimin yapıldığını biliyoruz. Çünkü bu erkek adaleti yakından tanıyoruz!
Candan Dumrul