Fatma Şahin, şu sıra “çocuk gelinler”le! ilgileniyor. Çeşitli illerde basına yaptığı açıklamalarda, Türkiye’de çocuk yaşta evlendirmelere karşı mücadele edeceklerini söylüyor. 16 yaşından itibaren evliliklerde resmi nikâhın öneminden söz ediyor. Öte yandan, 18 Ocak’ta açıklanan Yargı Reformu taslağında, hastaneye başvuran kız çocuklarının hamilelik, şiddete maruz kalma, nikâhsız birlikte yaşama gibi durumlarına tanık olan hekimlerin, savcılık ya da polise bildirme yükümlülüğünün “tutuklamaların azaltılacağı” müjdesiyle ortadan kaldırılması öngörülüyor.
Hekimlere hukuki sorumluluk veren bu yükümlülüğün kalkması bile tartışmalıyken; yerine ne getirileceği, bu tür çocuklara istismar durumlarında ne yapılacağı taslakta belirtilmiyor. Taslak, meslek etiği açısından değil, tutuklamaları azaltma saikiyle bu düzenlemeyi getiriyor ve çocuklara istismar suçlarına cezai yaptırımın ucunu açık bırakıyor.
Fatma Şahin, çocuk gelinler durumuna aile trajedisi yarattığı gerekçesiyle karşı çıkıyor. 16 yaş altı evliliklere müdahale edilmezse, ailenin bozulduğundan; yani hamilelik sonucu kız hastaneye gittiğinde bu yuvanın yıkıldığından, “kızın annesinin evine, erkeğin de tecavüzcü olarak cezaevine” gittiğinden dem vuruyor. Tecavüze uğrayan kadınların açtığı davalarda dahi erkeklerin tutuklanmadığı bu ülkede, demek ki, böylesi bir trajedi yaşanıyor…
Bolu’da 11 yaşında hastaneye kaldırılınca hamile olduğu anlaşılan Z.Ç. ile Fatma Şahin, çocuk gelinler “gerçeği”ni kamuoyuna taşımıştı. Medyada görünür olan genç kız ve kadınlarla bizzat ilgilenmesiyle önceki bakanlardan ayrılan Fatma Şahin, Z.Ç. ile görüşüyor ve Z.Ç.’nin kemik yaşının 17 olduğunu ve doğumdan önce hızla nikâh kıyılması için ilgili valilik ve mahkemeyi harekete geçirdiğini söylüyor. 18 yaşın altında herkesin çocuk olduğu kabulünü bu duruma eklersek, görünen o ki Fatma Şahin Z.Ç.’nin durumunu değerlendiriyor ve doğuma legal ve trajik olmayan bir çocuk evliliği yetiştirmeye çalışıyor. Şu sıralar Fatma Şahin 16 yaş evlilikleri, aileye zarar verdiği gerekçesiyle kuvvetle kınarken, kurtarılabilir olanlardan mutlu yuvalar inşa etmeye çabalıyor.
Nikâhsız 18 yaş altı evliliklerde ve kız çocuklarının hamileliklerinde AKP cephesinden bakınca görünen tek sıkıntı anlaşılan o ki, resmi nikâhsız olmak. Yoksa bir aile için gereken her şey tastamam halbuki: Bir kız, bir erkek, bir de çocuk.
Kız çocukları ve kadınları değil aileyi güçlendirme hedefi olan Fatma Şahin, 24 Aralık’ta İzmir’deki bir kadın cinayeti duruşmasında mahkemeye bakanlık adına müdahillik dilekçesi verdi. Müdahillik gerekçesinde “Bakanlığın teşkilat ve görevleri hakkında KHK’nın 2. ve 9. maddeleri gereği, kadına yönelik şiddet eylemleri ile ilgili kamu davalarına devlet adına müdahale edilmesi ve davalara katkıda bulunulması amacıyla mağdur veya müşteki olanların yanında yer almanın bakanlığın görev ve sorumlulukları dâhilinde olduğu” ifade edildi. Görev ve sorumluluklarının en tepesine aileyi ve dolayısıyla mevcut aile yapısı içerisinde kadının ve kız çocuğunun ezilen konumunu koruyup kollamayı yerleştiren Fatma Şahin, feministlerin yıllardır mücadelesini verdiği müdahillik talebine ortak olmaya niyetleniyor. Biz feministler, erkek şiddeti davalarında müdahil olma talebimizle “Kadınlar olarak biz bu davada tarafız, bugün bu davanın konusu olan erkek şiddeti hepimizi tehdit ediyor, o nedenle biz bu suçtan doğrudan zarar görüyoruz!” diyoruz.
Erkek şiddetinde, mahkemelerce kadınların taraf olmasının kabul edilmesindeki ısrar; devletin ve yargı kurumunun erkek egemen yapısı karşısında feminist sözün kabul edilmesindeki ısrardır. Devlet, hükümet, yargı işbirliğindeki bu sisteme karşı örgütlenen kadın dayanışmasına, hükümetin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “dahil” olamaz. Müdahillik talebinde bulunmak, her şeyden önce erkek egemenliğinin adını koymayı ve ailenin buradaki sürdürücü rolünü kabul etmeyi gerektirir.
Sahi, Fatma Şahin İzmir’deki davada neye müdahildi, erkek şiddeti sonucu yok olan kadına mı? Yoksa, yok olan aileye mi?
Cemre Baytok