Erkek egemen sistem bir erkeği kurtarmak için harekete geçtiğinde,devletinden yargısına bütün mekanizmaları, tüm gücüyle katil erkeği kurtarmak için çalışır.Kadının bedenini,hayatını erkeğin hüküm ve tasarrufu altında denetleyen sistem, itaat etmeyen kadın karşısında erkeği kollar ki; en başta kutsayıp pamuklarla bezediği “kutsal aile”sine zeval gelmesin…
Örneğin, erkek devlet ve yargı; katillerin “son bir kez görüşelim” “çocuğunu göstereceğim” gibi bahanelerle yanlarına çağırdıkları ve sonrada katlettikleri kadınların erkekler tarafından tasarlanarak öldürüldüklerine her nedense bir türlü “ikna” olmazlar! “Namus” gerekçesiyle öldürülen kadınların karşısında “namus”unu temizleyen baba,koca,sevgili mağdur sayılır, “Mağdurlarının” en az ceza ile kurtulabilmesi için tüm olanaklar seferber edilir ve kadınlara yönelik cinsiyetçi uygulamanın en sistematik biçimlerinden olan “haksız tahrik” indirimi devreye girer.Bununla da yetinilmez,yıllarca kadına şiddet uygulayan, tehdit eden erkeğin bir de türlü bahanelerle kadını öldürdükten sonra mahkeme heyeti karşısında boynunu eğerek pişmanım demesini “iyi hal” sayar ve cezasından indirim yaparak ödüllendirme yoluna gider. Erkek şiddetini meşrulaştıran ve erkek egemenliğini daha köklü hale getiren bu tür uygulamalar tek amaca hizmet eder, kadının bedenine ve kimliğine sahip çıkmasını engellemek ve kadını itaat etmeye zorlamak…
Bu nedenledir ki;feministlerin kadın cinayeti davalarını politik davalar olarak görüp, bu davalarda taraf olmaları ve her ne kadar müdahilliklerine mahkemelerce karar verilmese de kamuoyunca bu davaların takipçisi olduklarının bilinmesi, yargının erkek algısını değiştirmek ve cinsiyetçi uygulamaların önüne geçmekte büyük önem taşıyor. Kadın cinayetlerinde gerçek adaleti sağlamak ancak,kadının hayatının değil,erkeğin yargılandığı ve katillerin hak ettikleri cezaları almalarıyla sonuçlanan yargılamalarla mümkün.
Ezgi Köseoğlu Adana’da 1 yıldır ayrı yaşadığı ve boşanma davası açtığı kocası tarafından ağustos 2011’de öldürüldü. Ezgi’ye birlikte oldukları dönemde defalarca kez şiddet uygulayan, tehdit eden Mehmet Köseoğlu,Ezgi’nin ayrılık kararından sonra da bu tehditlerini sürdürdü. Sonrasında, katil Mehmet Köseoğlu Ezgi’yi “çocuklarını göstereceğim” diyerek görüşmeye ikna etti. Ezgi’yi bir akrabasının evine çağırdı ve konuşacağız diyerek baş başa kaldığı odada kafasına dört kurşun sıkarak katletti. Günlerce kaçtıktan sonra kolluk kuvvetlerince güç kullanılarak yakalanabildi. İlk sorgusunda savunmasını ;“Ezgi’nin başka bir kişiyle ilişki yaşadığını,bu kişinin kendisinden çirkin ve fakir olması sebebiyle öfkeye kapıldığını,uzaktan akrabasının evine gittiklerini,ayrı bir odaya çekildiklerini, Ezgi’ye silah gösterdiğini,sesini çıkarmamasını kendisiyle birlikte gelmesini söylediğini Ezgi’nin ise “ölürümde seninle gelmem” dediğini sigarasını yaktığı anda önünde eğilmiş vaziyetteyken başına doğru dört el ateş ettiğini, ilk söylediğinde kendisiyle birlikte gelseydi onu ıssız bir yere götürüp diz kapaklarından vuracak bu şekilde sakat kalmasını sağlayarak ömür boyu kendisinin bakmayı planladığını” söyleyerek yaptı. İddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcısı “bu savunma içeriğinden şüphelinin maktulü öldürmeyi önceden tasarladığı anlaşılmaktadır. Şüpheli ve maktul ayrı yaşadıklarından ve boşanma davaları bulunduğundan maktulün başka bir erkekle arkadaşlık etmesi şüpheli açısından haksız tahrik sebebi teşkil etmemektedir” diyerek; takip ettiğimiz bir çok kadın cinayeti dosyasında karşılaşmadığımız türden, erkek adaleti aşındıran, kadın hareketi açısından önemli bir iddianame hazırlamış oldu. Katil hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması devam eden katil Mehmet Köseoğlu, daha önce de farklı bir çok suçtan yargılanmış, hakkında şizofreni hastası olduğu gerekçesiyle düzenlenmiş rapor bulunduğundan bu suçlardan ceza almamıştı. Bu dosyada sanığın o çok güvendiği raporu işe yaramadı. Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinden gelen rapor, sanığın cezai ehliyetinin tam olduğu yönünde idi. Ancak bu raporla ikna olmayan mahkeme heyeti sanığın cezai ehliyetinin tam olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu’ndan da rapor alınmasına karar verdi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4.Adli Tıp İhtisas Kurulu, daha önceki tarihlerde ve Ezgi’nin öldürülmesi olayı ile ilgili sanık hakkında cezai ehliyeti yönünden verilen tüm raporları değerlendirerek ve sonuç olarak Ezgi Köseoğlu’nun öldürülmesi olayında sanığın cezai sorumluluğunun tam olduğu yönünde rapor verdi. Bu iki rapora ve Adana Kadın Platformunun avukatları olarak tüm itirazlarımıza rağmen mahkeme heyeti, tüm çelişkilerin giderilmesi için dosyayı yeniden Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. Sonuç olarak gelen rapor yine sanığın ceza ehliyetinin tam olduğunu söylüyor. Şimdi erkek adalete sığınan sanığın kendini kurtarmak için başka hangi yollara başvuracağını hep birlikte göreceğiz. Yargılaması halen devam eden dosyanın duruşması ise 18.03.2013’e ertelendi.
Adana Kadın Platformu üyesi kadınlar olarak, dosyanın takipçisi olmaya ve sanığın hak ettiği şekilde cezalandırılması için mücadele etmeye devam edeceğiz…