7 Haziran seçimlerinde biz kadınlar emeğimizi, bedenimizi ve hayatlarımızı savunmak için oy kullanacağız!
Eğer AKP’ye oy verirsek neye oy vermiş, neye ‘evet’ demiş olacağız? ‘Makbul kadın’ olmaya.
Yani;
Ne zaman evleneceğine, kaç çocuk yapacağına, ne zaman ve nasıl doğuracağına, nerede ne kadar güleceğine ve ne giyeneceğine devlet büyüklerinin karar verdiği, kocasının babasının sözünden çıkamayan, çıkmaya kalktığında dayağı, azarı, ölümü göze alan, gardiyanı erkek olan hapishanelerde müebbet almış kadın olmaya.
Hükümetin istediği gibi, ya ‘makbul kadın’ olacaksın ve hizaya geleceksin ya da erkek şiddetine razı olacaksın.
Çünkü Tayyip Erdoğan ve AKP’li yöneticiler, giydiğimiz kıyafetten attığımız kahkahaya kadar bütün özlemlerimizi, arzularımızı, davranışlarımızı kontrol altında tutma; ceza ve ödül mekanizmalarını erkeklerle birlikte bizzat yürütme niyetindeler.
Kadınların esas görevinin aile içinde konumlanmak olduğuna ilişkin ideolojik hegemonyayı güçlendirmek, kadınları ücretli emek gücü içinde eğreti bir bileşen haline getirmek ve kadın emeğinin değerini daha da ucuzlatmak istiyorlar.
AKP’ye göre, ‘makbul’ kadınlığın hem gerekçesi hazır hem de verilecek nasihatler belli:
Fıtratınız farklı! Erkeklerle eşit değilsiniz!
Narinsiniz, erkeklerin yaptığı her işte çalışamazsınız!
Flört eden ‘müsait kadın’ olmayın!
‘Makbul olun!’ Geceleri evinizde oturun, hatta gündüzleri de oturun, Özgecan’ı hatırlayın!
Evlenin, genç yaşta evlenin -çeyiz paranız hükümetten-; hemen üç, hatta beş çocuk yapın! Bir defalık da olsa, çocuk başına aldığınız kuş kadar yardımla ömür boyu idare edin!
Bekâr kalmayı seçerseniz hayat sizin için kolay değil! Hele evlenmeden çocuk sahibi olmayı aklınıza bile getirmeyin!
Doğum kontrolü mü? Kürtaj mı? İşte o, çok zor! İstanbul’da kürtaj hizmeti veren kamu hastanelerinin sayısı minimuma indirildi, eğer paranız varsa özelde kürtaj olabilirsiniz. Evliyseniz koca izni gerekiyor.
Hamile mi kaldınız? Hükümetin gebelik fişlemesi ile doğurmaya hazır olun! Ama sokakta karnınızı gere gere gezmeyin!
Kreş mi? Siz varken kreşe ne ihtiyaç var? Kadınlar ücretli bir işte çalışmasın, evde çocuk baksın!
Tecavüz sonucu hamile mi kaldınız? Doğurun! Devlet bakmaya hazır! İnanmadınız di mi?
Erdoğan diyor ki, “Cennet annelerin ayakları altında! Feministlere bunu anlatamazsınız!” Yani anne değilseniz kadınları anlamaz, hatta kadın bile sayılmazsınız!
Ev dışında çalışıyorsanız, AKP hükümeti sizi de düşündü: Esnek/yarı zamanlı işleri ayaklarınızın altına serdi. Ücret düşükmüş, sigortanız, güvenceniz yokmuş ne gam! Üzülmeyin! Sağlık Bakanı diyor ki, “en büyük kariyer annelik”!
Bakın AKP’liler ne dediler?
Tayyip Erdoğan ve hükümet yanlısı çevrelerden gelen ve hemen hemen her düzlemde yapılan cinsiyetçi çıkışlar, muhafazakâr söylemler erkek egemen sistemin, patriyarkanın daha da güçlenmesine hizmet ediyor.
Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü: “Erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor.”
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu: “Normal doğum yapacak kadın da ondan doğacak çocuk da cesurdur.”
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Yadigar Gökalp: “ Her kadın beş çocuk doğurmalı.”
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek: “İşsizlik oranı, kriz döneminde iş arayan kadınlar yüzünden artıyor.”
AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, kadın gazetecilere; “Ben sizin bacak aranızı bunların gerçeği bu, diye çekip bastırsam, ahlaksız olurum değil mi?”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: “BM kadına karşı şiddetle uğraşacağına insanlığa karşı cinayetleri önlesin.”
Tayyip Erdoğan: “Doğum kontrol oyununu bozun. Sezaryan ve kürtaj ile adeta cinayet işlediler, adeta aldattılar.”
Binali Yıldırım: “Boğaziçi Üniversitesi’ni ziyaret ettim baktım farklı dünya bahçesinde gençler kızlı erkekli oturuyor. Ben çok şaşırdım. Burada yoldan çıkarım, dedim.”
Bülent Arınç: “İnancımız bunu emrediyor. Sünnet, aile, örf adet, gelenek göreneklerimiz aile yuvasının kurulmasına çok önem veriyor. Biz de bunu teşvik ediyoruz. Gençlerimizin henüz genç yaşta iken olan evliliklerinde çok büyük faydalar olduğuna inanıyoruz.”
Bingöl’ün AKP’li Belediye Başkanı Yücel Barakazi: “Kadın belediye başkan yardımcısı olmaz, toplum bunu hazmetmez.”
Ömer İnançer isimli bir erkek TRT’de katıldığı bir programda: “Çalışan kadın ben kocama muhtaç değilim deyip yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor. Kocasının emrinde olmayı haysiyetine uygun bulmuyor.”
Aynı erkek yine TRT ekranlarında yayınlanan programda: “ Hamilelik izni kadınlara sokakta dolaşsınlar diye değil evde otursunlar diye veriliyor. Hamile kadınlar sokakta gezmemeli, hamilelik bu kadar aşikar edilmez.”
Tayyip Erdoğan STK’ların kadın temsilcileriyle yaptığı toplantıda: “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.”
AKP’ye oy yok! Çünkü…
AKP hükümeti aile merkezli politikalarıyla kadınların, erkeklere ve devlete bağımlılığını güçlendiriyor. Yere göğe koyamadıkları çekirdek aile, kadınlar ve çocukların erkek şiddetine, cinsel saldırı ve istismara maruz kaldıkları bir yer aynı zamanda. AKP sadece sistemli söylemiyle değil, kurduğu mekanizmalarla, çıkardığı yasalarla kadın erkek eşitsizliğini derinleştiriyor. Genel ahlak, fıtrat, aile değerleri, kadınları ezmenin, güçsüzleştirmenin gerekçesi oluyor.
Hükümet ve Diyanet işbirliğiyle yürütülen evlilik ve aile danışmanlığı, kadınların aileye ve erkeklere olan bağımlılığını pekiştirmeye yarıyor. Erkek şiddetini meşrulaştırıyor. Boşanmak istedikleri için kadınlar her gün öldürülürken, hükümet ‘boşanma ombudsmanlığı’ kurup boşanmaları engellemeye çalışarak kadınların can güvenliğini tehlikeye atıyor.
Aile’siz kadını yok sayan politikalar, kadınların güvencesiz, istikrarsız, düşük ücretli işlerde çalışmasına neden oluyor. Bütün sosyal politikalar; bakım hizmetlerinin kadınların görevi olduğu kabulü üzerinden oluşturuluyor. Çocuk, engelli, yaşlı ve hasta bakım hizmetini kadının yüklendiği geleneksel aile, kadınlara değil, erkeklere, devlete ve neoliberalizme yarıyor. Devlet böylece kreşe, huzur evine, okula, hastaneye daha az kaynak aktarıyor; ekonomiyi aslında kadınlar ayakta tutuyor.
Oysa hükümetler anne, eş, evli, boşanmış gibi bir ayrım yapmadan, kadınların aileye, erkeklere bağımlılığını azaltacak; kadınların iş hayatına katılımını sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdür. Hükümetler, hayatımızı iyileştirecek, bedensel ve zihinsel sağlığımızı koruyacak politikaları uygulamalıdır.
Erkek egemenliğinin, patriyarkanın taşeronluğunu yapmak yerine kadınlara karşı görevlerinizi yerine getirin!
AKP hükümetinin ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nin birinci maddesinde; “Bu sözleşmenin amacı kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu da dahil olmak üzere kadın erkek arasındaki somut eşitliği teşvik etmektir”, deniyor. İstanbul Sözleşmesi imzalandı ama hükümet, sözleşmeyi hayata geçirecek somut adımları bir türlü atmıyor.
Ne itaatkârız ne sabrımız kaldı!
Anne değilim, eş değilim, ‘eksik kadın’ değilim, kadınım!
Biz kadınlar;
7 Haziran Genel Seçimlerine sayılı günler kala tekrar hatırlatıyoruz: Bize çizilen ‘makbul’ kadınlık sınırlarını tanımıyoruz.
Evli, mümkünse üç çocuklu, evi çekip çeviren, yatakta seksi, dışarıda hanımefendi, hamarat, çocuğun ve yaşlının bakımını ‘ah’ demeden üstlenen, itaatkâr, ücretli çalışsa da ev eşlerini ve bakım hizmetlerini ihmal etmeyen, annelik kariyerinden vazgeçmeyen, hamileyken gezmeyen, boşanmaktansa ömür boyu köleliği göze alan ‘makbul kadınlar’ olmayacağız.
Biz kadınlar;
Evli, bekar, boşanmış, doğuran, doğurmayan, örtülü, örtüsüz, inançlı inançsız çeşit çeşitiz!
AKP’nin ‘makbul’ olan/olmayan kadın tanımıyla bizi ayrıştırıp, bölmesine hayır diyoruz! Baskıcı, cinsiyetçi ve ayrımcı söylem ve politikaları kabul etmiyoruz! Aynı zamanda farklı cinsel kimlik ve yönelimleri dışlayan, baskı altına alan dayatmaları da kabul etmiyoruz.
Flört etmekten, kahkahamızdan, dekoltemizden, gezmemizden, kürtaj hakkımızdan, sevişmekten, kızlı erkekli oturmaktan, evlenmemekten, hemcinslerimize âşık olmaktan, erkek şiddetine karşı meşru müdafaadan, hayatımıza sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Biz kadınlar;
Gücümüzün farkındayız!
Hükümetin bütün engellemelerine ve biz özgür kararlar verdikçe erkek şiddetine maruz kalmamıza rağmen;
Üç çocuk, beş çocuk doğurma baskısına rağmen, doğurmak istemiyorsak doğurmuyor; istediğimiz kadar çocuk doğuruyoruz! Emin olun, tek mesleğimiz annelik değil!
Bize inanmıyorsanız, doğum oranlarının giderek düşmesine bakın!
Evlenmeden çocuk yapan, boşanan kadınların sayısı giderek artıyor!
Her gün daha çok sayıda açık eşcinsel ilişki yaşanıyor! LGBTİ Hareket güçleniyor!
Siz, erkek şiddetini önleyemediniz ama kadınlar erkek şiddetine karşı direnme yollarını buluyor.
Siz, kürtaj hakkını engellemek için uğraşadurun; kadınlar güvenli, erişilebilir, ücretsiz kürtaj hakkı için sokaklara döküldü. Kadınlar kürtaj haklarına sahip çıkıyor ve kullanıyor.
Feminist hareketin sözü, eylemleri kadınlarla yavaş yavaş buluşuyor. Kadınlar hayatlarını değiştirmek için çabalıyorlar.
Biz diyoruz ki;
Çekin kirli ellerinizi üzerimizden! Bedenimize, emeğimize, kimliğimize dokunmayın!
Farklıyız! Ama fıtratımızdan değil!
Fıtratımızda annelik, ev kadınlığı, bakım hizmeti yok! Kadınların fıtratında direniş var!
Ev kadınlığı en büyük kayıt dışı çalışma! Hem 7-24 durmadan, hem güvencesiz! Ne kıdem var ne emeklilik! Önce borçlarınızı ödeyin. Devletten, sermayeden, erkeklerden alacaklıyız!
Aile aile dediniz hayatımızı yediniz!
Aile değil, kadınız! Anne değil, kadınız!
Kimseye çocuk borcumuz yok, hele hükümete hiç yok!
Ne sözde eşitlik ne sözde adalet istiyoruz!
Hayatlarımız için, özgürlüğümüz için, kurtuluşumuz için mücadeleye devam edeceğiz!
Sosyalist Feminist Kolektif