Jesca Nankabirwa İçin Yürüyoruz./13 Eylül 2014

jesca2 Basına ve kamuoyuna:

Jesca Nankabirwa göçmen olduğu Türkiye’de erkek şiddetine hedef oldu, öldürüldü. Jesca, yaşamını kazanmak üzere geldiği Türkiye’den tabutta uğurlandı.
Uganda’lı Jesca Nankabirwa yaklaşık bir yıldır Türkiye’de yaşıyordu. Sultangazi’de bir tekstil fabrikasında aylık 900 liraya çalışarak memleketindeki iki çocuğunun masraflarını karşılıyordu. Jesca, 6 Eylül 2014 Cumartesi günü kaybolduktan dört gün sonra arkadaşlarının çabaları ile Yenibosna Hastanesi’nin morgunda bulundu. Şimdilik savcılık raporlarına ‘şüpheli ölüm’ olarak geçti. Yakalanan kişi, ifadesi alındıktan sonra delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Katil, pek çok Türkiye’li kadının katili gibi aramızda geziyor.
Jesca’nın hikayesi aslında göçmen kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın en vahim örneklerden sadece biri. Yoksulluk ve savaşın göçe zorladığı, yolu Türkiye’ye düşen yüzbinlerce göçmen, sadece göçmenlik konumu, cinsiyeti ve tenlerinin renginden dolayı ayrımcılık ve kötü muamele ile karşılaşıyor, ucuz ve güvencesiz çalışmaya, en izbe mekanlara fahiş kiralar ödemeye mahkum ediliyorlar. Yetmezmiş gibi erkeklerin cinsel şiddet ve tacizine maruz kalıyorlar. Bu ülkede kağıtsız yaşayan göçmen kadınlar sınır dışı edilme korkusu ile yaşadıkları cinsel tacizi ve tecavüzü şikayet etmeye bile cesaret edemiyor. Şikayetçi olabilen, sığınmacı ve ‘kağıtlı’ göçmen kadınlar ise çoğunlukla bir sonuç almak şöyle dursun, bir de karakollarda taciz ediliyor, horlanıyor ya da en iyi ihtimalle baştan savılıyorlar.
Her fırsatta halkının misafirperverliği ve yardımseverliğinden bahsedilen bu ülkede, özellikle kağıtsız göçmen kadınlar, “iyilikler” şöyle dursun sadece kadın, kimsesiz ve hakkını arama olanaklarından yoksun oldukları için cehennemi yaşıyorlar. Aile ve yakınlarını arkalarında bırakarak, pek çok zahmete katlanarak gelen bu kadınlar, onları göçe zorlayan nedenlerin sorumlusuymuş gibi adeta cezalandırıyorlar. Zaten Türkiyeli kadınların maruz kaldıkları cinayet, şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirilme, çocuk yaşta evlendirilme gibi suçlarla mücadelede tam olarak işlemeyen adalet ve yeterli olmayan koruma ve destek mekanizmaları, kağıtsız göçmen kadınlar söz konusu olduğunda tamamen ortadan kalkıyor. Kağıtsız göçmenlerin temel insan hakları ve diğerlerine göre daha yoğun olarak maruz kaldıkları cinsel şiddet, ne yerelde ne de göç politikalarına yön verilen uluslararası platformlarda çözüm boyutunda ele alınmıyor. Vatandaşları taciz ve şiddete maruz kalan pek çok ülkenin Türkiye’deki temsilcilikleri ise diplomatik nezaketlerini korumaya devam ediyor.
Jesca bu ülke yasalarının değersizleştirdiği, sahipsizleştirdiği göçmen bir kadın olduğu için öldürüldü. Jesca gibi yüzlerce kadın her gün aynı baskı ve yaşam tehdidi ile karşı karşıya var olma savaşı veriyor.
Biz kadınlar, Jesca’yı öldüren kişinin cezasız kalmamasını, başka davalara da örnek olacak şekilde caydırıcı bir ceza ile adaletin gerçekleşmesini istiyoruz. Daha önemlisi, acil olarak, Türkiye’de yaşayan göçmen kadınların cinsel şiddete uğradığında başvurabileceği, güvenlik kuvvetleri dışında, sivil ve çok dilli bir kriz merkezi kurulmasını; sınırdışı korkusu olmadan sağlık, barınma ve hukuki destek sağlayan koruma mekanizmalarının oluşturulmasını istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin göçmenleri de kapsayan şiddeti önleme ve koruma hükümlerinin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Biz Türkiyeli kadınlar, göçmen kadınların yanındayız ve erkeklerin göçmen kadınlara karşı işledikleri suçları tüm kadınlara karşı işlenmiş sayıyoruz. Başta Jesca’nın davası olmak üzere bundan sonra göçmen kadınların maruz kaldığı her türlü sömürü ve cinsel şiddetin takipçisi olacağız ve bunu yapanları teşhir edeceğiz.
Yaşasın kadın dayanışması!
jezca113

Yorumlara kapalıdır.