Fethiye’deki tecavüz davasında, tecavüzcülerin beraat ettği karar duruşması çıkışında davanın avukatları adına bir açıklama yapıldı:
Bugün Fethiye’de bir toplu tecavüz davası sonuçlandı, sanıkların tümü beraat etti.
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda kalın bir duvar gibi karşımızda duran cinsiyetçi yargı pratiğinin bir örneğini daha gördük bugün.
Ortada müvekkilimizin tecavüze uğradığına dair adli tıp ve uzman hekim raporları olmasına rağmen, telefon kayıtları, baz bilgileri müvekkilimizin anlattıklarını doğruluyor olmasına rağmen sanıklar beraat etti.
Kararın gerekçesini henüz bilmiyoruz ama anlaşılan o ki mahkeme müvekkilimizin tutarlı ve birbirini doğrulayan ifadelerine, dosyadaki somut delillere değil sanıkların müvekkilimizin akıl sağlığının yerinde olmadığı, iftira atıyor olduğu, zaten sol örgütlerin ve kadın derneklerinin üyesi olduğu, zaten rahat yaşayan bir kadın olduğu, boşanmış bir ailenin çocuğu olduğu gibi bin bir çelişki ile dolu, akıl almaz savunmalarına itibar etti ve sanıkları beraat ettirdi. Sanık vekili Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ın bu yöndeki talepleri ve iddiaları ve kadın avukatlara yönelik tavırları yargılamayı sanıkların değil mağdurun yargılandığı bir sürece dönüştürdü. Mustafa İlker Gürkan’ın bu yaklaşımına ve Gürkan’a sahip çıkan Türkiye Barolar Birliği’nin, Marmara ve Ege Bölge Barolarının, İstanbul Barosunun açıklamaları üzerine de söyleyecek çok sözümüz var. Ancak bugün dava sonucuna odaklanmak istiyoruz.
Hepimizin bildiği gibi bu davanın açılması ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmesi ve olağanüstü kanun yollarına başvurulması ile sağlandı. Çünkü bütün makul şüphelere ve somut gerçekliklere rağmen, davanın açılmasına yer olmadığına karar verilmişti. Savcılık soruşturması sırasında delil toplanmadığı, küçük bir beldede tüm soruşturma sürecinin adeta “zaman kazandırıcı” bir şekilde ağırdan alındığı gibi, yargılama boyunca da, müvekkilimizin aile yapısı, geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar hem sanık avukatları hem mahkeme heyeti tarafından tartışma konusu yapıldı ancak dosyaya gelen kayıtlara göre sanıklara sormak istediğimiz sorular özel hayatın gizliliği gerekçesiyle reddedildi. Mahkemenin cinsiyetçiliğinden midir, önyargısından mı bilinmez; heyet taleplerimizi reddetmeye öyle kararlıydı ki, bir celse önce verdiği karar yerine getirilmediği için konuyla ilgili yeniden yazı yazılması gerektiğini hatırlattığımızda, mahkeme bu hatırlatmayı, yani kendi kararını bizim talebimiz sanarak reddetti.
Hayatın olağan akışı içinde hiçbir tecavüz faili bu suçu tanıklar huzurunda işlemez ve arkasında mahkemelerin umduğu gibi açık ve somut deliller bırakmaz. Kadınların tecavüze uğradığını her seferinde aynı travmayı yaşamasına rağmen savcılara, hakimlere anlatabilmesi, şikayetçi olabilmesi, tecavüzcüsüyle tekrar karşılaşmayı göze alabilmesi bu suçun işlendiğine dair bizce en önemli delildir. Eğer yasalarda yer alan düzenlemelerin, ceza kanununda suç olduğu belirtilen cinsel taciz ve tecavüz suçlarının ölü düzenlemeler olması istenmiyorsa, kadınların yaşamlarının ve cinsel dokunulmazlıklarının korunması bu devletin yükümlülüklerinden biriyse yargılama makamları, maddi gerçeği ortaya çıkarmak için öncelikle kadının beyanını esas almalıdırlar. Kadının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu açıkça anlaşılmıyorsa, yargılamayı bu beyanların doğruluğu üzerinden yürütmelidirler. Aksi halde, tecavüz ederek bir kadına uygulanabilecek en ağır şiddeti uygulayan erkekler değil hakimlerin, savcıların “orada ne işin vardı, neden bağırmadın, neden kaçmadın” gibi sorularına muhatap olan kadınlar yargılanmaya devam edilecek ve cinsel saldırıya maruz kalmış kadınların mağduriyetleri yargılama süreçlerinde de devam edecektir. Yargılama makamları bunun her kadını potansiyel tecavüz mağduru haline getirdiğini, cinsel taciz ve tecavüz suçlarının cezasız kalmasını sağladığını ve bu saldırıda ve bundan sonra yaşanacak benzer olaylarda, toplumu etkileyen ve yönlendiren merciler olarak, kendilerinin de payı olacağını unutmamaları gerekir.
Bunu onlara her seferinde hatırlatacağız!
Boşanmış bir ailenin çocuğu olmanın ya da akıl hastası olmanın tecavüzü tecavüz olmaktan çıkarmadığını,
Öğretmen, doktor, vali yardımcısı, kaymakam, polis, mal müdürü, subay, hakim, savcı olmanın erkekleri tecavüz etmekten alıkoymadığını,
Tecavüzcülerin küçük, çocuk, evli, bekar, ev kadını, iffetli-iffetsiz, işçi, memur ayrımı yapmadığını,
İstatistiklere göre tecavüz faillerinin bu suçu birden fazla kere işlediklerini ve işlemeye devam ettiklerini,
Verilen her beraat kararının tecavüzcüleri cesaretlendirdiğini hatırlatacağız!
Devletin her kadının yaşam hakkını ve vücut dokunulmazlığını korumakla, failleri cezalandırmakla yükümlü olduğunu,
Erkek adalet değil gerçek adalet istediğimizi her seferinde haykıracağız!