“Fethiye davası” olarak bilinen toplu tecavüz davası sanıklarından Vahdet Kadıoğlu, Muğla Belediyesi’nde resim dersi veriyor. Vahdet Kadıoğlu’nun Muğla Belediyesi Muğla Kültür Şenliği kapsamında Konakaltı Kültür Merkezi’nde resim sergisi açması Muğlalı kadınlarca protesto edildi. Ayrıca Vahdet Kadıoğlu’nun, yani bir toplu tecavüz olayında sanık olmuş bir kişinin Muğla Belediyesi bünyesinde kurs vermesini istemeyen kadınlar bir imza kampanyası açtılar. Davanın henüz bitmediği ve Yargıtay’da devam ettiği hatırlatılan imza metninde ‘kadının beyanı esastır’ ilkesi önemle vurgulanıyor
http://imza.la/mugla-belediyesinde-tecavuz-sanigi-istemiyoruzz
Muğlalı kadınların 29 Eylül’de yaptıkları açıklamanın tam metni şöyle
Toplu Tecavüz Davası Sanığı Muğla’da Sergi Açmamalı!
Muğla Belediyesi Muğla Kültür Şenliği kapsamında Konakaltı Kültür Merkezi’nde şu anda resim sergisi açılacak olan kişi, Vahdet Kadıoğlu, Fethiye davası diye bilinen toplu tecavüz davasında sanık olarak yargılanıyor.
2007 yılı Haziran ayında Fethiye’nin Gebeler kaplıcasında bir kadın arkadaşımız, ikisi çocuk 8 kişinin tecavüzüne uğradığını iddia ederek dava açtı. Olay esnasında ilaç vasıtasıyla uyutulan arkadaşımız, olaydan aylar sonra, daha sonra açılan davanın sanıklarından birisinin kendisini telefonla araması üzerine olayı parça parça hatırlamaya başladı. Uzman hekimlerin yardımıyla olayın tümünü hatırlayınca da şüphelilerden şikâyetçi oldu. Ama Fethiye Savcılığı’nın dava açması için mağdur kadının Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunması gerekti. Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma kararı vermesi üzerine 2011 yılı Mart ayında nihayet yargılama başladı.
Sanıklar ve vekilleri yargılama boyunca kadının deli olduğunu, kendilerine iftira attığını, sol görüşlü olması sebebiyle kendisine güvenilemeyeceğini, anne-babası boşanmış olan kadının parçalanmış aile çocuğu olduğunu ve bu sebeple olayı kurgulayıp kendini inandırdığını ileri sürdüler. Duruşma salonunda sanıklar değil, adeta mağdur kadın yargılandı.
Oysaki sanıklar o gün olay yerinde olmadıklarını ileri sürdükleri halde; gelen telefon sinyalleri, biri hariç hepsinin o gün orada olduğunu gösterdi. O biri, Vahdet Kadıoğlu’dur. Ve Kadıoğlu’nun telefonunun olay tarihinde ve takip eden günde kapalı olduğu ispatlanmıştır. Bunun yanı sıra Adli Tıp Kurumu kadının çoklu tecavüze bağlı olarak ruh sağlığının bozulduğunu tespit etmiştir. Yargılama esnasında dinlenen uzman hekimler mağdur kadının tutarlı bir şekilde olayı anlattığını, bu olayı kurgulamadığını defalarca dile getirmişlerdir.
Bilindiği üzere tecavüz suçları çoğunlukla büyük bir organizasyon ve gizlilik içinde işlenmekte, tanıdıkları ya da tanımadıkları adamlarının tecavüzüne uğrayan kadınlar çoğunlukla kendilerine inanılmayacağını, kendi davranışlarının sorgulanacağını, toplumda bir baskı ile karşı karşıya kalacaklarını bildiklerinden tecavüze uğradıklarını kolay kolay dile getirememektedirler. Bu sebeple “tecavüze uğradığını” ileri süren bir kadının bu yöndeki beyanına itibar edilmeli ve ispat güçlüğü gözetilerek sanığın suç işlemediğini ispatlaması istenmelidir. Ancak Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi söz konusu cinsel saldırı suçunun gizlilik içinde ve kadının iradesinin ortadan kaldırılarak işlendiğini, kadının olayı hatırlamadığı süreçte saldırganların tüm delilleri yok edecek zamana ve imkânlara sahip olduğunu, davacının sanıklara iftira atmak için hiçbir somut nedeni olmadığını gözetmeden “delil yetersizliği”nden sanıkların beraatına karar vermiştir. Ancak söz konusu karar temyiz edilmiş olup yargılama sürmektedir. Yargıtay’dan onaylanmadan beraat kararı henüz kesinleşmediğinden bu şahısların, bu arada Vahdet Kadıoğlu’nun da sanık sıfatları sürmektedir.
Bizler, halen yargılaması süren, hakkında henüz kesinleşmiş bir beraat kararı bulunmayan, tecavüz sanığı sıfatlı Vahdet Kadıoğlu’nun Muğla’da sergi açmasını istemiyoruz. Zira diğer sanıklar gibi Vahdet Kadıoğlu da yargılama sırasında mağdur kadının kişiliğine, geçmişine, politik düşüncelerine yönelik iddialarla kadını değersizleştirme yoluna gitmiş, en azından bunun yapılmasına müsaade etmiştir. Kendisi suçlu olmadığını ispatlamaya uğraşmamış, aksine kadının delil toplamasını engellemeye çalışmıştır. Yukarıda da açıklandığı gibi Vahdet Kadıoğlu’nun telefonu olay süresince kapalı olduğundan o yerden sinyal vermemiştir. Ancak olaydan önceki altı ay süresince telefonunun kapalı olduğu tek bir an dahi yoktur. Bu durum Vahdet Kadıoğlu’nun orada olduğunu ya da olmadığını kanıtlamamaktadır. Ayrıca telefon kayıtları da yine davacının isteğiyle incelenmiş, Vahdet Kadıoğlu olay günü orada olmadığını ispatlamak için bu delili ileri sürmemiştir.
Vahdet Kadıoğlu’nun işlediği iddia edilen tecavüz suçundan daha vahim olanı, suçsuzluğu henüz kanıtlanmamış bir tecavüz sanığının birçok kurum ve kişi tarafından da desteklenmesidir. Bu zamana kadar Türkiye’nin birçok yerindeki baroların, 68’liler Derneği gibi kurumların desteğinin yanı sıra Muğla Belediyesi’nin de desteği olduğunu görüyoruz.
Şu anda Yargıtay’da olan Fethiye tecavüz davasının sanığı Vahdet Kadıoğlu’nun Muğla Belediyesi’nin düzenlediği program içersinde resim sergisinin bulunmasını, Belediye’nin tecavüz sanığına verdiği destek olarak görüyor ve kınıyoruz. Muğla Belediyesi’nin desteği bununla da sınırlı kalmıyor; Belediye Vahdet Kadıoğlu’nu Konakaltı Kültür Merkezi bünyesinde uzun süredir resim kursu hocası olarak barındırıyor. Belediyeyi suçsuzluğu hâlâ kanıtlanmamış Vahdet Kadıoğlu’na verdiği desteği bir an önce geri çekmeye çağırıyoruz.
Ne yazık ki tecavüz çoğunlukla cezasız kalan bir suçtur. Bu suça ilişkin ispat yaklaşımı değişmediği, yani kadının beyanının esas alınması ilkesi benimsenip ispat yükü sanıklara bırakılmadığı, kadınların bu suç karşısında çoğunlukla çaresiz kaldığı gözetilmediği takdirde cezasız kalmaya devam edecektir. Bu somut olayda yerel mahkemenin kararı sanıkların suçsuzluğuna değil “delil yetersizliği”ne dayandırılmıştır. Dava, Yargıtay aşamasında devam etmektedir.
KADININ BEYANI ESASTIR!
29.12.2012
Muğlalı Kadınlar