Özgecan’ın bindiği minibüste kaçırılıp tecavüz edilerek katledilmesi Türkiye’nin gündemine oturdu. İnsanlar sokaklara döküldü, şiddet lanetlendi, masum olduğu vurgulanan kadınlar yüceltildi. Hem siyasetçi erkekler hem sokaklarda eylemlerdeki erkekler nutuklar attı. İdam, hadım, insanlık, canilik, vicdan tartışıldı. Kadın cinayetleri, eşitlik, mini etek, iffetli-iffetsiz kadın ayrımı tartışıldı. Ama kimse bu cinayetin sorumluluğunu almadı!
Bu olaya toplumda geniş kesimlerin tepki vermesi elbette önemli. Ama madem artık hepimiz bu konuyu konuşuyoruz, o zaman toplumdaki ikiyüzlü tavırla da yüzleşmenin zamanı! Özgecan’ın katledildiği gün İzmir’de de Enver Özdemir karısı ve 2 kızını tabancayla vurarak öldürdü. Özgecan’ın katledilmesinden bir hafta sonra Antalya’da 22 yaşındaki Hüsne, sevgilisi Şahin Koçar’ın evine gitmeyi reddedince önce dövüldü, sonra arabadan aşağıya atılıp üzerinden geçilerek katledildi. Hüsne’nin arabada olan kardeşi inerek etraftan yardım istese de kimse oralı olmadı! Çengelköy’de Tahir Kart karısını öldürüp parçalara ayırarak çöp konteynırına attı. Yıllardır şiddeti izleyen komşular hiçbir şikayette bulunmadı!
Canilik değil erkek şiddeti!
Yanı başınızda, komşunuz karısını döverken ses çıkarmadınız, sokakta bir erkek sevgilisini döverken, hatta bıçaklarken öylece izlediniz, yanından sessizce geçtiniz. Peki, siz erkek egemenliğini her gün güçlendiren bu dayanışmanıza rağmen neyi protesto ediyorsunuz?
Bu coğrafyada her gün en az 3 kadın en yakınındaki erkekler, yani kocası, sevgilisi, babası, abisi tarafından katlediliyor. Ve bu cinayetler yıllarca süren işkencenin, sistematik şiddetin ardından, kendini göstere göstere geliyor! Kadın cinayetleri ne kadar vahşice işlense de katillerin hiçbiri ruh hastası değil, hepsinin ortak özelliği erkek olmak ve devlet yetkilileri tarafından bu katillerin sırtının sıvazlanması! Aile Bakanı Ayşenur İslam ne yapıyor? Kadına yönelik şiddetin devletin politikalarıyla, hükümetin söylemiyle hiç alakası yokmuşçasına “şiddet uygulayan kişilerin niteliklerine bakmak”tan, “şiddet uygulayan prototip”ten bahsediyor. Yani her gün 3 kadının öldürülmesini karakter özelliklerine bağlayıp hızla sorumluluğu üzerinden atıyor. Biz kadınlar sokaklara döküldük, isyanımızı büyütüyoruz. Size bunun canilik değil, karakter meselesi değil, erkek şiddeti olduğunu anlatmak için daha kaç kadının hunharca katledilmesi gerek?
Kadın katliamını önlemek için erkekleri engelleyin!
Bizi katleden erkekler mahkemelerde tahrik indirimi, iyi hal indirimi almaya devam ediyor. Erkek yargının mensupları, cinayet ile erkeğin yıllardır süren sistematik şiddeti arasındaki bağlantıyı kurmaktan aciz, kadın katilleri için adeta indirim yarışına giriyor. Bizi katleden erkeklerin ailede, kahvede, mahallede, dizilerde herkes sırtını sıvazlıyor. Öyle ki, karısını öldüren bir adam çıkıp, “Öldürme hakkımı kullandım” diyebiliyor! Kadınlara söylenenler ise: Yuvanı yıkma, erkektir yapar, çocuğun için sabret, sen de mini etek giyme, o saatte sokakta ne işin vardı, bağırmamışsın demek ki rızan vardı! Suç öldüren, tecavüz eden erkekte değil, kadında aranıyor!
Cumhurbaşkanından valisine, bakanından okul müdürüne iktidarın tüm neferleri bas bas kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını bağırıyor. Kadınların boşanması engelleniyor, kahkaha atması ayıplanıyor, çalışması ancak anne olması şartıyla destekleniyor, erkeklerle eşit olmadığı açıkça söylenerek kendi ayakları üzerinde duran kadınlara had bildiriliyor. AKP kadınların değil ailenin güçlenmesini esas alıyor, erkek şiddetini engellemekteki sorumluluğunu ört bas etmek için hadımı, idamı tartışmaya açıyor. Oysa biz çok iyi biliyoruz ki esas mesele, kadınlar katledildikten sonra erkekleri idam etmek değil, cinayete giden süreçte erkek şiddetini engellemek, kadınların güçlenmesini sağlamaktır!
Yasta değil isyandayız! Erkek şiddetine direniyoruz!
Biz kadınlar hayatlarımıza sahip çıkıyoruz! Ne karakol, ne yargı, ne aile, ne mahalleli, ne komşu, ne akraba! Yıllarca sustunuz, gözünüzün önündeki şiddete ses çıkarmadınız, erkekleri engellemediniz! Biz kadınlar artık ölümü göze alarak boşanıyoruz, toplumdan dışlanmayı göze alarak tecavüzcüleri teşhir ediyoruz! Bizler birbirimizden cesaret buluyoruz. Erkek şiddetine karşı mücadelemizi, dayanışmamızı büyütüyor, birbirimize güç oluyor, çare oluyoruz!
Bizler erkek şiddetine karşı canımızı savunuyoruz! Ama buradan Meclis’e görevini tekrar hatırlatıyoruz. Yaşamın yarısını oluşturan kadınlar, her gün ölüm tehdidi altında yaşıyor. Var olan yasalar uygulanmıyor. Kolluk, mahkemeler görevini yapmıyor! Bu katliamı engellemek sizin göreviniz! Artık tek bir kadının dahi katledilmesine tahammülümüz yok!
Siz erkek aklınızla konuştukça, eşit değilsiniz dedikçe daha çok öldürülüyoruz. Konuşma sırası artık kadınlarda. Kadın katliamını engellemek için taleplerimizi dikkate almak zorundasınız!
– Tecavüzde rıza aranmaz. Tacizde, tecavüzde kadının beyanı esastır!
– Aile değil kadınız! Kadın Bakanlığı kurulsun!
– Kadın katillerinin cezalarında iyi hal-tahrik indirimlerine hayır!
– Erkek şiddetini önlemeyen Ayşenur İslam da cinayetlerin failidir. İstifa etmek için ne bekliyor?
– Evlilik, aile eğitim programları kaldırılsın. Boşanmalar değil erkek şiddeti engellenmeli!
– Fıtrat dediniz, eşitliğe saldırdınız. Kadınlar için gerçek eşitlik!
– İç güvenlik paketi, kadınların da güvensizliği! Hayır!
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu
22.02.15