Patriyarkanın Kürtaj Zorbalığı!

kurtaj-hakkiSakine Günel

Geçtiğimiz yaz başında hükümet, kürtajı yasaklama girişiminde bulunmuş, kadınlardan ve farklı kesimlerden gelen güçlü tepkiler karşısında geri adım atmıştı. Fakat, kadınların yasal olarak kazanılmış kürtaj hakkının kullanılmasını engelleyerek, kürtajı fiili biçimde yasak kıldı. Hükümet, uygulamadaki fiili kürtaj yasağını resmîleştirmek için yeni kürtaj düzenlemesini önümüzdeki günlerde Meclis gündemine getirecek.

 Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yaptığı açıklamaya göre yeni düzenlemede 10 haftalık yasal sürede bir kısıtlama yok. Ancak biliyoruz ki bu yasal sınıra gelmeden kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar, fiilen 8 haftadan sonra kürtaj yapan hastane bulmakta zorlanıyor. Hükümet “nüfus azalıyor” gerekçesini öne sürerek kürtaj uygulamasında hastane ve hekimleri sıkı denetime tabi tutuyor ve kürtaj yapılmasını engelliyor. Yasal olarak herhangi bir sınırlama olmamasına rağmen, kürtajın fiili yasağı devam ediyor.

Kürtaj yasağını resmileştirmek amacıyla oluşturulan yasa taslağı, kürtaj için başvuran kadınlar üzerinde psikolojik, duygusal baskı mekanizmaları kurmayı, kürtaj kararında kadınların değil, kocanın onayını esas almayı öngörüyor ve “aileyi korumayı” öne alarak kadınların doğurup doğurmayacakları kararını devletin onayına bağlayan birçok düzenleme getiriyor.

Son yıllarda artan sayıda kadın, hekimlerin, tıbbi etik yeminini unutarak, hükümetin kürtaj yasağı talimatını sıkı bir şekilde uygulamasıyla karşı karşıya kaldılar. Performans sistemi ile çalışan hekimler tarafından, performans katsayısı düşük olan kürtaj operasyonu uğraşmaya değer görülmeyerek, bekar olan kadınlardan evlilik cüzdanı istenildi. Tecavüze uğrayan kadından ise yasal olarak gerekmediği halde savcılık izni talep edildi. Kadınların önüne konulan çeşitli prosedürlerle süre uzatıldı ve sonrasında yasal sürenin aşıldığı iddiasıyla kadınlara gebelik dayatıldı. Bütün bu uygulamalar sonucunda ise çok sayıda kadın doğurmak zorunda kaldı.

Örneğin, Van’da beş çocuklu, tansiyon ve böbrek hastası, 5 haftalık hamile bir kadın, hayati riski olmasına rağmen kürtaj yaptıramadı. Gerekçe sorulduğunda “Vicdan meselesi; doktora kürtaj yap diyemezsin” denildi. Bu anlayış, yeni düzenlemede “doktorlara kürtaj yapmama hakkı” olarak yer aldı. Hekimlerin “vicdani” gerekçeyle embriyoya “canlı” diyerek kürtaj yapmamaları, kadınların hayati risk içeren durumlarının göz ardı edilmesi ihtimalini arttırıyor.

Sağlık Bakanı, “Kürtaj süresinde değişiklik yok. 10 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj yapılacak” diyor. Ancak, Bakanlığa bağlı hastanelerde kürtaj için gerekli tıbbi koşullar sağlanmadığı için “8 haftadan sonra tıbbi koşullar uygun değil” gerekçesiyle 10. haftada kürtajın yapılması engelleniyor. 10 hafta en alt sınırken, 8 haftada gebe olduğunu anlayıp, kürtaj olmak isteyen kadınlara, değişik gerekçelerle süre aşımına neden olunup, “süre geçti kürtaj yapamayız” deniliyor. Kadınlar, özel hastanelerde yüksek ücretler ödeyerek kürtaj olmaya mecbur bırakılıyorlar. Özel muayenelere gelen sıkı denetimle birlikte, ekonomik koşulu yeterli olan kadınlar, ancak gayri resmi koşullarda ve çok yüksek ücretler ödeyerek kürtaj olabilecekler. Bu ücretleri ödeyemeyen kadınlar doğurmaya zorlanırken, doğurma deneyimi olmayan ve anneliğe hazır olmayan genç kadınlar “bebek katili” olmaya itiliyorlar. Yakın zamanlarda gazetelerde çıkan bir habere göre bekar bir kadın kürtaj olamadığı için arkadaşının evinde ölü doğurduğu/düşürdüğü bebeği paniğe kapılarak camdan attı. Sonrasında ise genç kadın tutuklandı. Nüfus arttırma politikaları bir süre sonra doğum kontrolüne erişimi de zorlaştıracağı için kadınlar istemediği gebeliklere daha sık maruz kalacaklar. 10 haftayı aşan kürtajda kadın ve hekime hapis cezası getirilerek, cezalandırma yöntemiyle kadınlar doğurmaya zorlanacaklar.

Bakanlık, bebeğin kalp atışının anne babaya dinletilmesi gibi bir uygulamanın olmayacağını söylüyor. Ama biz biliyoruz ki hastane ve hekimlere konan doğum kotası aracılığıyla doğum sayısı arttırılmak isteniliyor. Dolayısıyla, kadının üzerinde psikolojik ve duygusal baskı kurarak, kürtaj olmaktan vazgeçmesi için ceninin kalp atışlarını dinleten hekimler var.

Danışmanlık hizmeti adı altında, kadınlar üzerinde kurulan psikolojik ve duygusal baskı yöntemleri bununla bitmiyor. Düzenlemede yer alan bir diğer hüküm, kürtaj yaptırmak isteyen kadına vazgeçmesi için “bilgilendirme ve düşünme” süresi verilmesi. Kürtaj için bir sağlık kuruluşuna giden kadının, “yetkin” bir heyetle ön görüşme yapması zorunlu kılınıyor. Bu görüşmeye kadının kocası da alınacak ve sonrasında kadına ve ailesine kürtaj yaptırıp-yaptırmama kararını vermeleri için 2-3 gün düşünme süresi verilecek. Ayrıca, yeni düzenleme, yürürlükteki yasada var olan kocanın yazılı iznini yeterli görmeyerek, kadını bu süreçte kocayla birlikte hareket etmeye zorluyor. Bu şekilde, kadının tek başına kalması engellenerek, koca aracılığı ile “ikna” edilmesi hedefleniyor. Çocuk bakımının erkeklerle paylaşılmadığı koşullarda, kadın kaç çocuk bakabileceğinin kararını kendisi veremeyecek. Yeni düzenleme, kocanın isteğini belirleyici kılıyor.

Verilecek danışmanlık hizmetinde kürtaj için başvuran kadına, kürtajın riskleri anlatılırken, “ilk ve ikinci gebelikte kürtaj yaptırmanın kadın sağlığı üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler konusunda da bilgi verilecek” deniliyor. Anladığım kadarıyla, kendimi bildim bileli kürtaja karşı söylenen “ilk hamileliğinde kürtaj olursan bir daha hamile kalmazsın!” yalanını tıbbi bilgilendirme olarak aktararak, kadınları endişelendirmeyi ve kürtaj yaptırmaktan vazgeçirmeyi hedefliyorlar. Bir zamanlar buna ben de inansaydım, şimdi iki çocuğum daha olacaktı. Çünkü ben iki kürtajdan sonra bir doğum yaptım. Başka bir çok kadın da öyle.

Patriyarkal devlet, kürtaj politikasıyla, psikolojik ve duygusal baskı yöntemleriyle, kadınları kürtajdan vazgeçirip, doğurup doğurmayacaklarını devletin onayına bağlıyor. Devlet kadın bedeni üzerinde denetimini artırırken, kürtajdaki sınırlı süre, kadının cinselliğini, hamilelik endişesiyle baskı yaratarak, hazza dayalı cinsellik yerine, doğurma odaklı cinselliğe hapsediyor. Kürtaj, kadınların mücadelesiyle kazanılmış hak olarak kadınların bedenleri üzerinde söz hakkının bir parçasıdır. Kadınlar, cinselliklerinin ve doğurganlıklarının denetlenmesine karşı, kendi yaşamlarını kendilerinin belirleme hakkının bir parçası olarak, istenmeyen gebeliklerde kürtaja başvuruyorlar. Kürtaj yasağına rağmen istenmeyen gebelik durumlarında hayatlarını riske atarak kürtaj yaptırıyorlar. Kürtajın resmen ve fiilen yasaklanması durumunda ise sağlıksız koşullarda kürtaj olmak zorunda kalacaklar. Bu da daha çok kadının hayatını riske atması demek.

Yorumlara kapalıdır.