Bursa Nilvak’ta Hamilelik İş Kaybı Demek

nilvakBursa Nülüfer’de bir vakıf anaokulunda üç kadın öğretmenin hamile kalmaları dolayısı ile işten atılmalarına karşı mücadele için bir öğretmen yakını tarafından kaleme alınan kamuoyuna yönelik mektubu paylaşıyoruz.  Kadınlar için “Eşitlik Birimi” kurmuş bu belediyenin çağrıya kulak vermesi için, kadınların durumu sahiplenmeleri ve dayanışmanın gücünü göstermeleri ümidi ile!

Günlerdir Nilvak kurumunun kadın haklarını es geçerek içlerinden biri ailemiz ferdi olan 3 hamile öğretmeni birden işten çıkarması sonucu yaşadığımız stres ve üzüntünün bugün had safhaya ulaşması dolayısıyla, bu açıklamayı yapma zorunluluğunu duydum. Bendeniz uluslararası bir şirkette araştırma mühendisi olarak çalışan, doktor ünvanlı bir kadın mühendisim. 5 senedir Nilvak’a bağlı kreşte öğretmenlik görevini sürdürmüş olan erkek kardeşimin eşinin ve iki öğretmen arkadaşının -28 Haziran tarihi itibariyle, yalnızca 18 gün ihtar verilerek- işlerine son verilmiştir. İşten çıkarılan bu üç öğretmen de hamiledir ve kendilerine yazılı olmasa da sözlü olarak “hamileyken kurumun işine yaramayacakları” belirtilmiştir.

Bundan sonraki süreç benim açımdan aşağıdaki gibi gelişmiştir:

Yaşanılan olay önce bir insan sonra bir kadın olarak benim asla kabul edemeyeceğim bir insan hakları ihlali olduğu için, şahsen hemen harekete geçme gereğini duydum ve Nilvak’ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, ayrıca Bursa Nilüfer ilçesi belediye başkanı olan Sayın Mustafa Bozbey ile irtibata geçtim. Kendisine durumu açıklayıp haberinin olmayabileceğini düşündüğümü, kendisinin kadın haklarına ilgili olduğunu hatta Türkiye’de belediyeye bağlı ilk eşitlik birimini kurduğunu bildiğimi dolayısıyla sorunun çözümünde yardımcı olacağına emin olduğumu belirttim. Sayın belediye başkanımız da durumu ilk defa benden duyduğunu, kadın hakları konusunda çok hassas olduğunu ve çıktığı yurtdışı gezisinden dönüşte ilgileneceğini söyledi bana. Tabi ki bu cevap çözüm konusunda umutlarımızı arttırdı.

Fakat ertesi gün bu umutlarımızın boşa olabileceğini farkettik. Kardeşimi Nilvak’ta çalışan bir arkadaşı telefonla arayarak başkanımızın benim emailime hiç dokunmadan, içindeki isimleri silmeden Nilvak kreşe yönlendirdiğini, kreş müdüresinin bu durum karşısında çok şaşırdığını, aslında müdüre hanımın kardeşimin performansından çok memnun olduğunu ve seneye tekrar işe almayı düşündüğünü, yine de emailden haberim yok görümcem attı deyip özür dilerse bir şansı olabileceğini söylemiş. Ben bu duyduklarıma inanamadım. Memnun ama hamile diye işten çıkarılmasının, seneye tüm kıdem haklarını kaybedip yeni başlayan işçi ücretiyle geri alınmasının normal olduğunu düşünen bir müdüreyle karşı karşıyayız. Yani hem olayı kişiselleştiriyor, hem kadın haklarından bir kadın olarak anlamıyor, hem de bu duruma göz yummamızı bekliyor. Bunun üzerine ben tekrar Sayın Bozbey’e durumu anlatan, benim yaptığımın bir demokratik hak arayışı olduğunu, bu olayın kardeşimle kişisellestirilmesinin doğru olmadığını, geçen senelerde de gerçekleştirilmiş olan sistematik bir kadın hakları ihlali bulunduğunu, yanlışın yapılmış olmasından çok yanlışta ısrar edilmesinin vahim olduğunu belirten bir elektronik posta yolladım. Kendileri tekrar ilgileneceğini söyledi. Bu e-posta üzerinden bir haftadan fazla süre geçtiği halde haber almadığım için başkanımızı tekrar rahatsız ettim. Bu sefer ilgili kişinin benimle irtibata geçeceği bilgisini aldım. Son olarak da ilgili kişi bir sebep göstermeksizin sözleşmenin yenilenmeyebileceğini belirten bir e-posta attı bana. Benim de, sosyal demokrat bir parti üyesi, eşitlik birimi kurucusu bir belediye başkanı olan Sayın Mustafa Bozbey’e güvenim bu noktada yıkıldı. Yani kendisi de bir takım kanunlara dayandırılarak 3 tane hamile öğretmenin birden işten atılmasına göz yumacaktı.

Olayın bundan sonrası daha da vahimleşiyor malesef. Ellerinde bulunan sözleşmede bir süre bulunmadığı için ve çıkış ihtarı ellerine verilmediği için kardeşlerim kreşteki sözleşmenin kopyasını ve çıkış ihtarını istemeye gidiyorlar ve vakıf yöneticisi Necati Eren Bey tarafından bir sürü ithamla karşılaşıyorlar. Gerçekten çok çok acı, bütün ailemi çok üzen, şahsen benim Türkiye’nin geleceğine dair umutlarımı yitirmeme sebep olan şeyler. Bunlardan en acısı sanırım müdür beyin kardeşimin çocukları dövdüğüne dair bir sürü şahit bulabileceğini söylemesi. Zavallı kardeşim hamileliğinin bu zor döneminde böyle bir iftiraya maruz kalıyor malesef ve müdür bey bu söylemiyle ne kadar çirkinleşebileceğini gösteriyor bize. Bu ithamda bulunan müdür beyin kendisine bu doğrultuda şikayette bulunulduysa neden yazılı veya sözlü uyarıda bulunmadığı, onu bırakın neden kardeşimin işine şikayet geldiği anda son vermediği, neden 5 senedir çalıştırdığı merak konusu tabiki. Sevgili çocuklarımıza bunu gerçekten yapacak bir öğretmen olsa, müdür bey 5 sene göz mü yumacak? Çocukların hakları nerde? Hem burda 3 tane öğretmen var, bunların hepsi çocuk mu dövüyordu? Tabi ki bu müdür beyin ilk korkutma ve geri adım attırma çabası değil. Sonrasında kendisi Sayın Bozbey’e yolladığım e-postaları topladığını, içerisinde suç unsuru şeyler tespit ettiğini ve dolayısıyla beni mahkemeye vereceğini söylüyor. Bu da tabi ki asılsız bir itham, emaillerimin hiç bir noktasında ne hakaret, ne tehdit, ne de başka suç unsuru oluşturacak bir nokta var. Ama bazı zihniyetlere demokratik hak arayışının suç oluşturmayacağını anlatmak mümkün değil malesef. Bunun dışında bizim kötü niyetli olduğumuzu, o yüzden başkana yazdığımızı, (kötü niyetli insan kurumun yönetim başkanına gider mi?) bu güne kadar işten çıkardığı hiç kimsenin böyle birşey yapmadığını sıralamış. Ancak yine de seneye gelirse kardeşimi tekrar işe alabileceğini söylemeye devam etmiş. Ona göre hamile kadınların bu durumdan bir kaybı olmayacak, fakat kendisinin zararı büyük olacak. Yani kıdem, maaş, işçi hakları, kadın hakları onun kaybedeceği para söz konusu olunca önemi olan şeyler değil.

Malesef bütün bunlar artık bizim taşıyabileceğimiz bir yük olmaktan çıktı. Kadın haklarının böyle umarsızca ezilmesi, demokratik hak arayışının tıkanmaya çalışılması, profesyonellikten çok uzak yaklaşımlar bizi bu açıklamayı yapmak zorunda bıraktı. Bu açıklamayı neden kardeşimin değil de benim yaptığım merak edilebilir tabi ki. Malesef doktoru son günlerde yaşadığı tansiyon yüksekliginin içinde bulunduğu stres yüzünden oluşabileceğini, bunun da bebeği ve doğum sürecini etkileyeceğini söyledi. Dolayısıyla bizler hem yakında anne-baba olacak aile fertlerimizin sağlığını, hem de yeni dünyaya gelecek bebeğimizin sağlığını düsünerek onların daha fazla üzülmesini istemiyoruz. Bu açıklamayı benim yapmamın ve kurumun yönetim kurulu başkanına benim başvurmamın sebebi budur.

Süreli veya süresiz sözleşmeli olsun, insanlar hamile diye işten çıkarılıyorsa, bu çocuk doğurma haklarının ellerinden alındığını gösterir. Kadın sevdiği işini kaybetmek istemiyorsa, paraya ihtiyaci varsa, kademesi duşsun, yeni giren maaşıyla tekrar işe başlasin istemiyorsa çocuk doğurmaktan mı vazgeçsin? Bu durum bir sekilde kanunlara uydurulmaya çalışılsa bile, etik değildir ve eşitlik birimi kurucuları değilse de gerçek kadin hakları savunucularının bu haksızlığa göz yumması mümkün değildir.

Burada anlattığım olay benim kardesime özel bir durum değil; bu sistematik olarak kadın haklarının çiğnenmesine karşı bir haykırış. Kadın haklarından bihaber kişilerin cocuklarımızı teslim ettiğimiz bir kurumu yönetmelerine karşı bir duruş. Bizler bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının tüccar mantığıyla yönetilmesini, 5-6 senelik calisanlara 18 günlük işten çıkarma ihtarı verilmesini, sosyal demokrat görünüp, göz boyamak icin eşitlik birimi kuranların gerçekte kendi çalışanı olan kadınların haklarını böyle yemelerini protesto ediyoruz. Protestomuzun tek sebebi de başka kadınların bu duruma düşmesini engellemek, yoneticilerin kadin haklarini çiğnerken iki kere dusunmesini sağlamak. Ben Nilüferli kadınlara sesleniyorum, kendilerini bu kadınların yerine koyarak bu olay karşısında sessiz kalmasınlar. Çocuklarını kreşe yollayan kadınların çoğu çalışan anneler;  ileride aynı duruma duşmemek için lütfen bu zihniyete karşı dursunlar. Ayrıca unutmasınlar; daha doğmamış bir çocuğun ve annesinin hassasiyetini anlamayan kişilerin, başkalarının çocuklarına olan hassasiyetlerini anlaması beklenemez.

Saygılarımla,

S. Bayram, PhD

Yorumlara kapalıdır.