Bedenimiz, Hayatımız, Kararımız Bizim!
Aileniz sizin olsun!
Türkiyeli kadınlar olarak son bir yılımızı, ailenin korunması ve güçlendirilmesi hedeflenerek, “kadından önce aile”, “aile için kadın” perspektifiyle kadınlar üzerindeki baskının artırıldığı, kadınların eve, aileye ve kocaya bağımlı kılınmaya çalışıldığı hükümet politikalarına karşı direnerek ve mücadele ederek geçirdik.
AKP iktidarı, “annelik”, “namus”, makbul eş, “3-5 çocuk” dayatmalarıyla, kadınları eve hapseden uygulamalarıyla biz kadınların bedenlerini nüfus artışı için çalıştırılacak makineler olarak görüyor; kürtajı yasaklamaya çalışarak, fiilen kürtaj yaptırmanın önüne engeller koyarak bedenlerimiz üzerinde baskı ve egemenlik kuran, yaşam alanlarımızı daraltan politikalar üretiyor.
Kürtaj haktır karar kadınların
Erkek şiddeti ev içinde, sokakta, her yerde kadınların hayatını kuşatmış durumda. Kadını ancak ailenin içindeyse tanıyan devlet, sosyal politikasını da yalnızca aile üzerinden ve lütuf gibi sunuyor! Şiddete maruz kalan kadınların haklarına erişememesi; adliyelerde, valiliklerde, sığınaklarda, devlet kurumlarında yaşadıkları yılgınlık onları şiddet ortamına dönmeye mecbur ediyor.
Devlet kadınları heteroseksüel aileye mahkum etmeye çalışıyor; cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliğini, lezbiyen ve trans kadınların varlığını reddediyor. Trans kadınlar toplumdan dışlanıyor, seks işçiliğine zorlanıyorlar. Translar öldürülüyor ve katillere haksız tahrik indirimi uygulanıyor.
Türkiye’de her gün 3 kadın erkekler tarafından öldürülüyor, her 3 kadından biri dayak yiyor, her 5 kadından biri tecavüze uğruyor. Şiddetin kol gezdiği, kadınların can güvenliklerinin olmadığı bu topraklarda sığınak sayısı sadece 103. Nüfusun artması konusunda her türlü matematik hesabı yapabilen devlet, konu sığınakların sayısına gelince hesabı kitabı unutuveriyor! Halihazırdaki sığınaklardaki yaşam ise kadınları ailelerine, şiddet ortamına geri göndermek üzere kurgulanıyor.
Adına “Koza” diyerek cinsiyetçi dilini sürdüren iktidar, erkek ve kadınları aynı çatı altına koyan Şiddet Önleme Merkezleri’ni yürürlüğe soktu. Şiddet gören kadınlar ile şiddet uygulayan erkekler arasında arabuluculuk yapan aile irşat büroları ve aile danışma merkezlerinin misyonunu yüklenmeye hazırlanan bu yapılar, kadınlara değil erkeklere hizmet ediyor. Bu uygulamaya esastan itirazımız var.
Kadına yönelik şiddeti önleme iddiasıyla kadın örgütlerinin içeriğine yönelik itirazları dikkate alınmadan çıkarılan 6284 Sayılı Yasa, bir yıldır yürürlükte ama uygulanması kadınların başvurdukları kişi ve makamların keyfine kalmış durumda. Kadınların yaşam hakları polisin, hâkimin, savcının, valinin, kaymakamın inisiyatifine bırakılıyor. Standardı olmayan uygulamalar kadınları yargı süreçlerinde de yıldırıyor. Kararlar kadınları desteklemek hedeflenerek değil, cinsiyetçi ezberle alınıyor. Yasa kadınlara değil, erkeklere hizmet veriyor! Bakanlık, 6284 Sayılı Yasa’nın adına yerleştirdiği “Aile” kelimesinden başlayıp, teşkilatlanma biçimine varıncaya kadar her yönüyle erkek egemen yapıyı sürdürmek üzere işliyor. Oysa aileyi güçlendirerek erkek şiddetine karşı duramazsınız. Aileden tarafsanız, kadından taraf değilsiniz!
Biz kadınlar olarak hayatımız boyunca görüyoruz ki, devlet tecavüzde rıza, kadın cinayetlerinde haksız tahrik diyerek, kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştıracak bahane arıyor. Bu yıl Nevin ve daha birçok kadının davasından gördük ki, erkek yargı karşısında kadınlar yalnızlaştırılıyor; kendilerini korumak, erkek şiddetine direnmek için kendi adaletlerini kendileri sağlamaya mecbur bırakılıyorlar. Meşru müdafaa haklarını kullanıyorlar!
Türkiye’de yaşayan kadınlar olarak, son otuz yıldır süren savaş ve çatışma ortamı ile devlet militarizmi ve şiddetinin tüm kadınları ne denli etkilediğini defalarca belirttik. Son bir yılda devletin milliyetçi-cinsiyetçi politikaları üzerinden özellikle Kürt kadınlar üzerinde baskılar yoğunlaştı. 8 Mart mitingine katıldığı, ders verdiği, düşündüğü, düşüncesini ifade ettiği ya da sadece Kürt olduğu için kadınlar tutuklandılar ve tutuklanmaya devam ediyorlar. Tutuklamaların durmasını ve cezaevinde olanların serbest bırakılmalarını istiyoruz. Türkiye bir süredir yeni bir müzakere sürecine tanıklık ediyor. Bu süreçte savaşın ve çatışmanın sonuçlarını yaşayan, mücadele eden kadınlar olarak tarafız. “Barış hemen şimdi” diyoruz!
Sığınak çalışması yapan kadın danışma merkezi İŞTAR’a karşı yapılan müdahale, İŞTAR’lı kadınların tutuklanması ile feminist kadın örgütü VAKAD’a karşı açılan kapatma davası, devletin Kürt kadınlarının örgütlü mücadelesini engelleme çabasını apaçık gösteriyor. Feministler olarak hem İŞTAR’ın hem de VAKAD’ın yanında olmayı sürdüreceğiz.
4 Mart’ta Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne giderek AKP’nin cinsiyetçi politikalarını protesto eden ve binada pankart açan kadınlar, tam da o esnada içeride Fatma Şahin erkek şiddetini kınarken, polis tarafından şiddete uğradılar, işkence gördüler. Devlet erkek şiddeti bizi yıldıramaz!
Bugün 8 Mart! Kadınların mücadele ve dayanışma günü! Biz kadınlar, bize emek köleliğini, ömür boyu bakıcılığı, şiddeti ve baskıyı reva gören bugünkü aile düzeninin tek meşru ve istenmesi gereken yaşama biçimi olduğu düşüncesini reddediyoruz! Kutsal aileniz, her gün kadınların öldürülmesiyse, evlilik mahkûmluğuysa, devlete çocuk doğurmaksa, biz bu dayatmaya isyan ediyoruz! Kapitalizme ve patriyarkaya, erkeklere ve erkek egemen iktidara karşı eylemliliklerimizle, isyanımızla, direnişimizle, kadın dayanışmasıyla var ettiğimiz mücadelemize devam ediyoruz.
İstanbul Feminist Kolektif/8 Mart 2013