Mutfak Cadıları – Ağustos 2010
Yaklaşık 10 yıl önce çalıştığım ABD şirketinin erkek insan kaynakları müdürünün masasında, üzerinde “Aile ve İş Yaşamını Uyumlulaştırma” yazan kocaman bir dosya olduğunu görmüştüm. Ne yaptığını sorduğumda eğitime gönderildiğini öğrendim.
Bir hayli şaşırmış, bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışmıştım. Ardından düzenlenen birkaç seminer ile bu programın hedef kitlesinin beyaz yakalı orta- üst düzey yönetici kadınlar olduğunu gördüm. Şirketimiz, kesinlikle üst değil ama orta düzey yöneticilikte kadınlara yatırım yapmaya karar vermişti. Sürecin nasıl ilerlediğini izleyecek fırsatım olmadan işten ayrıldım.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber, uyumlulaştırma politikalarının artık sadece beyaz yakalı kadınlarla sınırlı olmadığını gösteriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) yürüttüğü “Kadın Üyelerden Kadın Çalışanlara Eğitim Projesi” kapsamında, organize sanayi bölgelerindeki fabrikalarda çalışan 450 kadın işçiye verimlilik, toplam kalite, kişisel gelişim, sağlık, kadın ve aile konularından oluşan toplam 81 saatlik bir eğitim verilmiş. 8 Mart 2009 ile 8 Haziran 2010 arasında 15 ay boyunca verilen bu eğitimin hedef kitlesi, “günlük hayatta kişisel gelişimine katkı sağlayacak bilgilerden yararlanamamış, iş ve ev arasında yürütülen bir döngüde yaşamak zorunda kalmış, ekonomik açıdan asgari geçim şartları ile yaşamını sürdüren” kadınlar. Eğitimler organize sanayi bölgelerinde gıda ve tekstil işkollarında çalışan işçi kadınlara verilmiş.
Konu birkaç açıdan ilgi çekici: Öncelikle uyumlulaştırma politikalarının sadece beyaz yakalı işlerde çalışan kadınları değil, mavi yakalı işlerde, en ağır koşullarda çalışan kadınları hedeflemesinin nedenleri üzerinde durabiliriz. Hatırlayacağınız üzere Mutfak Cadıları’nın geçen sayılarında Türkiye’de işgücü piyasasında yaşanan dönüşümden bahsetmiş ve sermaye birikiminin güncel ihtiyaçlarına uygun olarak işçi sınıfından beklenen niteliklerde bir dönüşüm yaşandığını belirtmiştik. Sermaye birikim hızının artarak devam edebilmesi için günümüzde nispi artı değer artışına güvenen sermaye, bu anlamda kamu ile kolkola girerek, büyük bir seferberlik başlatmış durumda. İŞKUR bu anlamda epey kurslar açtı, açıyor. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi kadınlara yönelik hiçbir pozitif ayrımcılık uygulamasına yer verilmemesi, eviçi yapmakla yükümlü oldukları görevleri nedeniyle boş zamanı olmayan kadınların, bu eğitimlerden faydalanamamalarına yol açıyor. Kadınların İŞKUR dışında özel eğitim kurumlarına verecek parası da olmadığı aşikar. Hal böyle olunca Egeli sermaye, kadın işçilerin nitelik ve becerilerini arttırmanın yolunu, onlara fabrikalarda eğitim vererek bulmuş. Önümüzdeki dönemde bu eğitimlere devam edeceğini açılayan EBSO, kadınların “işyerindeki verimliliğini arttırmak ve onlara motivasyon kazandırmayı” amaçladıklarını ve uzun vadede eğitimlerin işverene avantajının olacağını belirtiyor.
İkinci bir konu da, eğitimin söz konusu haberin başlığında kendini açık ettiği işlevi. “İşle ev arasına sıkışan kadın işçiye eğitim desteği” başlığı, aslında herşeyi anlatmıyor mu? Evet, işgücünden beklenen nitelikler bir dönüşüm geçiriyor. Ancak “işgücü” dediğimiz şey cinsiyetsiz değil. Erkek işçilere verilen eğitimlerden farklı olarak, uyumlulaştırma politikaları çerçevesinde verilen eğitimler, kadın işçinin asli konumunun ve başat görevinin, ev ve eviçi emek süreçleri olduğu yargısında en ufak bir çatlamaya yol açmayacak şekilde organize ediliyor. En azından şimdiye dek farklı bir örneğini görmedik. Yani hem evde görevlerinizi layıkıyla yerine getireceksiniz, hatta aldığınız eğitim sonucunda aile, sağlık, çocuk yetiştirmede size anlatılan yeni ve yüksek standartlara uyum sağlayacaksınız, hem de bu karşılıksız emek sürecine rağmen işyerinde yorgun, bitkin, mutsuz dolaşmayacak, motivasyonu şahane, “verimliliği” yüksek, yeni becerilerle donanmış süper işçiler olacaksınız. Açıkça görülüyor ki, uyumlulaştırma politikaları ile kadınların ücretli, ücretsiz emek kıskacı içerisindeki sıkışmışlıklarının sürekliliği garanti altına alınıyor ve patriyarkal kapitalist yapı kendisini ancak bu yolla yeniden üretebiliyor. Kıskacın daralması ise biz “hayır” diyene kadar devam edecek.